EMPERYALİST AB-D HAÇLI ORDULARININ UŞAKLIĞINI YAPMAKTAN BIKIP USANMADIN MI, BRE HAİN?

HKP İzmir İl Sekreteri Levent ÇELİK tarafından, bu gün saat 18.30 da Karşıyaka çarşı girişinde Suriye’de oynanan oyunlar hakkında yaptığı basın açıklaması; 

                                        

EMPERYALİST AB-D HAÇLI ORDULARININ UŞAKLIĞINI YAPMAKTAN BIKIP USANMADIN MI, BRE HAİN?

1 Mart 2003 Tezkeresi’ni, efendilerinden aldığın emir üzerine, hazırlayan ve Meclise getiren sendin. Çok iyi bildiğin gibi, kıl payı denen bir durumla takıldı, Tezkere Mecliste. Geçmedi. Eğer geçseydi dünyanın başhaydutu ABD Emperyalistlerinin Haçlı Orduları, İskenderun Limanı’ndan yüz binlerce şehidin kanıyla sulanmış vatan topraklarımıza çıkacaklar, doğuya doğru o topraklarımızı kirleterek kat edecekler ve dost, kardeş, Müslüman, mazlum Irak Halkının üzerine, dünyanın en gelişkin silahlarından ateş, kan ve ölüm kusacaklardı. Tabiî o devasa silahlar da geçecekti, beraberlerinde. Hani onların geçmesine elverişli hale getirmek için yollar, köprüler yeniden ele alınıp düzenlenmiş, güçlendirilmişti. Hem de Tezkere öncesinde… Çünkü sen, Bush denen efendine söz vermiştin, ben bu işi kesin hallederim, diye.

Tezkere geçseydi, 70.000 yarı sapık, yarı sarhoş ABD askeri de topraklarımıza konuşlanacaktı. Bunların ülkemizden ne zaman gidecekleri sorulunca da sen aynen şu cevabı veriyordun: “Vallahi onu ben de bilmiyorum.” Müslüman kanı dökmeye susamış emperyalistlerin bu zalim askerleri, kadınlarımıza, kızlarımıza sarkacaklar, caddeleri, pazarları dolduracaklar, olmadık ahlâksızlıklar yapacaklardı.

Ve sen de bundan, zahir, zevk alacaktın, değil mi?

Tezkere takılınca, sen eşekten, pardon attan düşmüş gibi oldun. Hemen efendini aradın: “Bana biraz süre tanıyın, yenisini hazırlayacağım ve bu sefer yüzde yüz Meclisten geçireceğim.” dedin.

Fakat efendin bunu kabul etmedi: “Artık ihtiyaç yok, kalsın” dedi. Çünkü o da bisikletten düşmüş gibi olmuştu, Tezkere geçmeyince.

Yine de sen, efendine karşı, “bizde hizmette sınır yoktur” diyerek, elinden geleni yaptın. ABD uçakları, İncirlik’ten kalkarak, Irak Halkının üzerine her gün bomba yağdırmayı sürdürdü, savaş süresince. ABD hafif silahları da, sanki Tezkere geçmiş gibi, İskenderun üzerinden Irak’a geçirildi. Kanunsuz olduğu biline biline…

Irak’ta, en Batı yanlısı gözlemcilerin bile itirafına göre, bir buçuk milyon insan, tabiî Müslüman, katledildi, savaştan bu yana. On binlerce Müslüman kadınının ırzına geçildi. Birkaç milyon insan, evini yurdunu terk edip canını kurtarmak için başka yerlere, ülkelere gitti. Bizim tahminimize göreyse beş milyon civarında masum Irak insanı hayatını kaybetti, bu Haçlı Seferi süresince. Irak’ın ekonomik altyapısı tümden imha edildi. Zengin petrol yataklarına AB-D Emperyalistleri el koydu.

Batılı sağlık örgütlerinin verilerine göre bile, savaş öncesinde Irak Devletinin halka verdiği sağlık hizmeti, şu anki Türkiye’nin sağlık hizmetinden bile daha iyiymiş. Enteresandır, Suriye’nin şu an halkına verdiği sağlık hizmeti de bizdekinden daha iyiymiş. Yani emperyalist efendilerinin ve onların ağzıyla konuşan senin, diktatörlükler dediğin bu ülkelerin devletlerinin halklarına verdiği sağlık hizmetleri bile sizlerinkinden daha iyiymiş… Yani onlar bile halklarını senden çok daha fazla düşünüyorlarmış. Geçen haftanın gazetelerinde çıktı, sağlıkla ilgili bu haber.

Irak, şu anda AB-D Emperyalist Haçlı Ordularının işgali altındadır. Halk işsizlikten kırılmaktadır. İnsanlar, açlıktan, hastalıklardan, doktorsuzluktan, ilaçsızlıktan, kırana uğramış gibi, ölüp ölüp gitmektedirler.

Peki sen ne yapıyorsun?

Bir yandan en hayâsız biçimde din alıp satıyorsun, din sömürüsü yapıyorsun, Pensilvanya’daki “Büyük Aldatıcı” İblis Fethullah Gülen’le birlikte insanları “Allah’la aldatıyorsun.” Ve aldatmaların en alçakçası olan bu yöntemle, saf, bilinçsiz, cahil insanlarımızı, Kur’an’ın söylemiyle: “Sürüleştirerek” oyunu alıyorsun. Diğer yandan da: “Kahraman Amerikan askerlerinin sağ salim ülkelerine, evlerine dönmeleri için Allah’ıma dua ediyorum.” diye, ABD medya organlarına demeçler veriyorsun.

Yaptığına bak, behey hain! Müslüman kanı döken, Müslüman kadınların namusunu kirleten, zalim, sapık emperyalist orduyu, hem kahraman yapıyorsun hem de Müslümanın Allah’ından onları korumasını istiyorsun.

Yazık!.. Yazık!..

Biraz utan, arlan desek, boşuna konuşmuş oluruz. Çünkü sende o his çoktan bitmiş…

AB-D Emperyalistleri, Irak, Afganistan; İsrail maşasını kullanarak Filistin ve Lübnan’da içtikleri Müslüman kanıyla kanmadılar. Tersine, iştahları daha da arttı. Gözlerini başka Müslüman ülkelere diktiler.

İlkin Libya’ya yöneldiler. Burada halkın hoşnutsuzluğunu, alçakça sömürdüler. Her zamanki aşağılık oyunlarını oynadılar: Mazlumu koruyormuş numarasıyla, Libya’nın üzerine çullandılar. Sen ilkin: “NATO’nun Libya’da ne işi var yahu! Böyle bir şey olabilir mi?” dedin. Efendin Obama, bozuldu buna: “Gak guk etme ulan! Olur! Biz olur dedik mi, olur. Sen de hemen olur diyeceksin! Üstelik de Libya’yı vuracak NATO Ordusunun Komuta Merkezi İzmir olacak” dedi. Sen anında fır döndün. “Olur tabiî yâ, Komuta Merkezi de İzmir olsun, iyi olur” dedin.

İnsanda omurga olur, sözün de bir namusu olur, desek yine gereksiz konuşmuş oluruz. Çünkü sen o işleri çoktan bıraktın…

Yine Batılı ve Batıcı gözlemcilerin ifadelerine göre Libya’da Haçlı Saldırısı başlayalı beri 1500 civarında sivil (bir bölümü kadın ve çocuklardan oluşmak üzere), hayatını kaybetmiştir. Daha ne kadarı kaybedecek, o da belli değil…

Oysa sen, Kaddafi’yi kardeş ilan etmiştin. Elinden “İnsan Hakları Ödülü” almıştın.

Ne oldu?

Efendin Obama, sat dedi, sattın. Satarsın sen! Hani vakti zamanında hocan, velinimetin Necmettin Erbakan’ı da AB-D’li efendilerin sat, dediği için, hiç tereddüt etmeden, satıp geçmiştin. Oysa N. Erbakan olmasa sen, İETT’de üçüncü kalite bir topçu, sonra da İETT çalışanı ve emeklisi olarak kalıp gidecektin. Sen şu anki her şeyini yarı yarıya Erbakan’a borçlusun. Diğer yarısını da efendin ABD’ye. Çünkü seni kolundan tutup onlar getirdiler, o koltuklara, o makamlara. Tabiî bunu yapmadan önce de seni önlerinde diz çöktürdüler; biat ettirdiler kendilerine: Kâben artık Washington, ulan anladın mı? Bundan sonra dilin falan sürçmeye hâ… dediler. Yani insanlığını, namusunu satın aldılar. Sattın sen onları da…

AB-D Emperyalistlerinin, dediğimiz gibi, iştihaları fena kabarmıştı. Müslüman kanı içtikçe kuduzlaşıyorlar, azgınlaşıyorlardı. Bu kez de gözlerini komşu, Müslüman Suriye’ye diktiler. Ama bu kez; her seferinde bizim vurmamız pek göze batar oldu. Sen de bize katılıyorsun ama bu işte öldürücü vuruşları hep biz yapıyoruz. Yani seninki biraz Amigoluk düzeyinde kalıyor. Kanlı oyunu biz oynuyoruz. Bu durum, dünya halklarının, özellikle de Müslümanların, gözüne pek batar oldu. Bu sefer biz geride duralım. Sana silah verelim, sen vur, Suriye’yi. Bizim silahlarımız ve Türkiye’nin Ordusu’yla bu iş hallolur. Hadi göreyim seni. Üstelik sen, BOP’un Eşbaşkanlarından birisin. Kürsülerde sana verdiğimiz bu unvanla övünmedin mi? Hadi bakalım, bu da BOP işi işte. Bu savaşlar sonunda BOP’u uygulamaya koyacağız biz.

Böyle emretti efendilerin sana. Sen de hemen davrandın. “Suriye’deki olaylar bizim iç işimizdir. Sabrımızın sonuna geldik”, diyerek, Suriye Yönetimine gözdağını verdin. Efendinin hoşuna gitti, bu. Sana, afferim oğlum, iyi ettin bak! dedi.

Sırıtkan Dışişleri Bakanın da Suriye’ye giderek, Beşar Esad’a benzer tehditleri Şam’da, makamında savurdu.

Hizmet kervanına Abdullah Gül de gecikmeden katıldı. O da; “Bir gün geriye baktığınızda yaptıklarınızın çok geç ve çok az kaldığı şeklinde hayıflandığınızı görmek istemem.” diyerek, Tayyipgiller’in diğer temsilcilerinin söylediklerini tekrarladı, kendi üslubunca.

Bu söylenenlerin aslında ABD’nin sözleri olduğunu AB-D’ye 1965’ten bu yana hizmet etmiş, Kontrgerillanın özel partisi olan MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile açıkça dile getirdi. Ege limanlarında ABD savaş gemilerini protesto etti diye ilçe yöneticilerini partisinden atan Amerikancı Devlet Bahçeli bile Tayyipgiller’in yaptığı bu hayâsızca ihanet karşısında sessiz kalamadı.

Kaldı ki sen, çok değil bir yıl kadar önce, Suriye’yi kardeş ülke; lideri Beşar Esad’ı kardeş ilan etmiştin. Esad’ı, Ankara ve İstanbul’da ağırlamıştın. Boğaziçi’ni gezdirmiştin. Bakanlarını Suriye’ye götürerek Suriyeli mevkidaşlarıyla ortak bakanlar kurulu toplantıları yapmıştın. Antlaşmalar imzalamıştın. “Komşularla Sıfır Sorun” politikasını işte böyle hayata geçiriyoruz diye övünmüştün.

Ne oldu?

Efendinin bir emriyle her şey bitti, öyle mi?

Sat, dedi Obama, H. Clinton, sattın geçtin, Suriye’yi de Esad’ı da.

Sevimli sanatçımız rahmetli Ahmet Kaya’nın bir şarkısında dedikleri geliyor aklımıza:

“Vurur hançerini şah damardan ihanet

“Satarsın ulan satarsın

“Açılmamış gonca gülünü”

Tüm bu yaptıkların uyar sana aslında. Hiç yadırgamayız biz.

Fakat bizi endişelendiren, senin yaptıklarını Müslüman Arap Halkı, Türkiye’den bilecek. Türkiye Halklarına mal edecek. Ve bize kırılıp küsecek. Bizi asıl kaygılandıran bu…

Hani senin, öncümüz diye sahiplendiğin, övgüler düzdüğün Bayar-Menderes iktidarı var ya… İşte o da 1950’li yıllarda emperyalist, sömürgeci, işgalci Fransa’ya karşı, ulusal kurtuluş savaşı verirken, mazlum Cezayir Halkı’nı değil de sömürgeci Fransa’yı desteklemişti, Birleşmiş Milletler’de. Cezayir Halkı da bu AB-D işbirlikçisi Demokrat Parti iktidarının yaptığı ihaneti, Türkiye’ye mal ederek bize on yıllarca dargın kalmıştı. Hâlâ da o kırgınlığın, dargınlığın izleri vardır.

Burada dost ve kardeş bu Arap Halklarına diyoruz ki biz; Türkiye Halkları sizin yanınızdadır. Size karşı hiçbir düşmanlıkları yoktur. Sizin içişleriniz sadece sizin işinizdir. Emperyalistlerin yani AB-D haydutlarının buna müdahale etmeye hiçbir hakları yoktur. Onların derdi, sömürü, yağma ve çapuldur. Müslüman kanı içmektir. Haçlı Seferleri düzenlemektir. Yoksa onların demokrasiyle de, özgürlükle de, insanlıkla da uzaktan yakından ilgileri yoktur.

Ve son olarak da şunu diyoruz:

Tayyipgiller’in yaptıklarının Türkiye Halklarıyla bir ilgisi yoktur. Tayyipgiller, AB-D Emperyalistlerinin işbirlikçisidir. Onlar sadece size değil, Türkiye Halklarına da ihanet etmişlerdir ve düşmandırlar.

Siz, bizi-Türkiye Halklarını, sizin kardeşleriniz olarak bilin. Ortadoğu halkları, tüm halklar gibi, kardeştir. Ortak düşmanımızsa AB-D Emperyalistleridir.

Eninde sonunda AB-D Emperyalistleri yenilecek; mazlum dünya halkları kazanacak!..18.08.2011

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

GENEL MERKEZİ