Eğer Rusya istemezse, Suriye bölünmez.
Fakat Halkımız, Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’ye (AKP’ye, MHP’ye, CHP’ye, HDP’ye) ram olmaktan kurtulamaz ya da vazgeçemez ise, Türkiye kesinkes BOP çerçevesinde parçalanır ve çöker…
2011 yılında, ABD Emperyalist Haydutu, Suriye’ye yönelik saldırıyı başlattığı anda netçe söyledik: Eğer Rusya, Çin ve İran bugün belirledikleri çizgide dururlar ve herhangi bir yamukluk yapmazlarsa, Beşşar Esad ve BAAS Yönetimini hiçbir güç yıkamaz, diye.
Dikkat edersek; gelinen aşamada bu tespitimizin doğruluğu apaçık bir şekilde meydana çıkmıştır.
Rusya, baştaki tutumunu terk etmemiş olsa da, fiiliyatta 4 yıl kadar kılını kıpırdatmadı. Çin’se, zaten pek fiili bir hareket koyacak anlayışta değildi. İşte bu sebeple, ABD Emperyalist Çakalı ve onun yetiştirip, besleyip büyüttüğü IŞİD, El Kaide, El Nusra, ÖSO ve PYD-YPG gibi gerici hareketler hızla mevziler kazanıp, başarıdan başarıya koştular.
BAAS Yönetimi, Suriye topraklarının üçte ikilik bir bölümünü, bu Amerikancı gerici güçlere terk etmek zorunda kaldı.
Fakat işin bu aşamasında Rusya, tutumunu değiştirdi. Açıkça sahaya yani savaş alanına indi. Savaş gemileriyle, uçaklarıyla, füzeleriyle, askeri danışmanlarıyla Beşşar Esad Yönetiminin safında yerini aldı. İşte o andan itibaren de, savaşın seyri tersine döndü. BAAS güçleri, her geçen gün adım adım başarılar elde etti, kaybedilmiş ülke topraklarını kurtarmaya başladı.
Bugün itibarıyla, IŞİD artık yolun tam anlamıyla sonuna gelmiş bulunmaktadır Suriye’de. Türkiye’nin desteklediği ve adına “ÖSO” denen ve ağırlıklı olarak Ortaçağcı güçlerden oluşan hareket de İdlib’e getirilip tıkıldı.
Bugüne dek kazandığı mevzileri kaybetmeyen, yalnızca Amerikancı Kürt Hareketi PKK’nin Suriye Kolu PYD ve YPG kaldı. Ezici çoğunluğu PKK’lilerden oluşan “DSG” kaldı.
Bildiğimiz gibi, birkaç gün öncesine kadar Rusya da açık biçimde destekliyordu, PYD, YPG ve DSG’yi.
Yine hatırlanacağı gibi, PYD’nin Moskova’da büro açmasına da izin vermişti, Putin Yönetimi.
Tabiî şu anda Rusya da artık emperyalist bir devlettir. Fakat, acemi emperyalisttir. 1991’de Sovyetler’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan bir kapitalist ve emperyalist devlettir Rusya Federasyonu. İşte o acemiliğinden dolayı, Libya’da ABD ve AB Emperyalistlerine bedavadan çıraklık etmiştir, Çin’le birlikte.
Bu emperyalist haydutlar, Muammer Kaddafi’yi şehit edip, yönetimini yıkıp, Libya’yı cehenneme çevirmişler; Libya petrollerine de doğrudan tekelci şirketleri adına el koymuşlardır.
Rusya ve Çin’se, sadece avucunu yalamıştır.
İşte bundan ders çıkaran turfanda emperyalist Rusya ve Çin, Suriye’de aynı hataya düşmemişler ve Beşşar Esad Yönetiminin yanında yer almışlardır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi; ABD Haydudu, BOP Planı doğrultusunda kan döküyor ve savaş sürdürüyor. Yani o, hazır bir proje uyguluyor.
Rusya ise, şu anda ikircikte. Hem Ortadoğu’da Kürt Hareketlerini kendi safına çekmek istiyor, hem de bölgenin diğer ülkeleriyle arasını iyi tutmak istiyor. Bu bakımdan, PYD konusunda fiili bir tutum almamıştır, bugüne dek Suriye’de.
Fakat iki gün önce PYD’nin yaptığı bir açıklama, Suriye Yönetiminin güçleriyle ortak hareket eden Rus uçaklarının DSG mevzilerini vurduğunu, ölü ve yaralılar olduğunu ortaya koydu.
Rusya, pek inandırıcı olmayan bir açıklamayla PYD’nin bu iddiasını yalanladı. Fakat biz, olayın gerçek olduğu kanısındayız.
Bu da gösteriyor ki Rusya hâlâ bu konuda açık ve kesin bir tutum belirleyebilmiş değil…
Eğer Rusya sonuna kadar Beşşar Esad Yönetiminin safında yer alırsa, Suriye’de bir parçalanma gerçekleşemez. Amerikancı Kürt Hareketi, nihai zaferi kazanamaz.
Yani yukarıda da belirttiğimiz gibi, burada her şey Rusya’nın tutumuna kalmıştır…
(Bu yazıyı bitirdikten sonra, haber sitelerinde Suriye Dışişleri Bakanının şu açıklaması gözümüze çarptı:
“Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Kürtlerle özerkliği müzakere edebileceklerini söyledi.
“Ülkenin resmi haber ajansı SANA’ya göre Muallim, kuzeyde oluşabilecek özerk Kürt bölgesi için Bu konu Kürtlerle müzakereye ve tartışmaya açıktır. Irak Şam İslam Devleti’ni (IŞİD) ortadan kaldırdıktan sonra Kürt kardeşlerimizle oturup gelecek için bir formül üzerinde uzlaşabiliriz” dedi.
Muallim, Irak’ın kuzeyinde Pazartesi günü düzenlenen bağımsızlık referandumuna karşı çıkarken, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunduklarını vurguladı. Ancak Muallim Suriyeli Kürtlerin, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) farklı olarak sadece özerklik talep ettiklerini belirtti.” (http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-41399193)
Muallim’in açıklaması aslında Rusya’nın talebidir. Rusya’dan bağımsız Suriye Yönetiminin böyle bir karar açıklayabileceğini sanmıyoruz, bu aşamada.
Biz, daha önce Rusya’nın Suriye’yi Kürtlerle oluşturulacak bir özerkliğe ikna edebileceğini belirtmiştik. Rusya, böyle bir tutum takınarak hem Kürtleri, hem de Suriye Yönetimini kendi safında tutmayı ister, demiştik.
Niteki bu öngörümüz doğrulanmış bulunmaktadır.
Suriye Dışişleri Bakanı, “Suriye Kürtleri Irak’takilerden farklı olarak bağımsızlık değil, sadece özerklik istiyorlar.”, diyor. Bu tespit doğru değildir. Önceden de belirttiğimiz gibi, Abdullah Öcalan, İmralı görüşmelerinde HDP Heyetine “Ben bağımsız devletten de vazgeçmedim. Hiçbir şeyden vazgeçmedim.”, diyerek tutumlarının ne olduğunu netçe ortaya koymuştu.
Zaten PKK’nin yörüngesindeki yayın organları da bu görüşü açıkça sergilemekten kaçınmıyor artık.)
Türkiye’ye gelirsek; Türkiye’de ise bugüne dek hep söyleyegeldiğimiz gibi, Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete, ABD buyrukları haricinde asla düşünüp davranamaz. Onlar için efendileri olan emperyalist çakalın her buyruğu Tanrı kelamı mertebesindedir. Çünkü bunların tamamının yapımcısı, projecisi ABD’dir.
Burada denebilir ki, CHP, Cumhuriyet’le yaşıttır…
Evet, ama bu Gerçek CHP’dir. Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’siyse CIA-MOSSAD ve Fethullah kaynaklı bir kaset operasyonuyla dönüştürülmüştür, oluşturulmuştur.
Kemal’in kendisinin de netçe belirttiği gibi, bu Yeni CHP “30’ların, 40’ların CHP’si değil”dir. Sorosçu Kemal’in CHP’si, Mustafa Kemal’leri, İnönü’leri ve onların CHP’sini, Ermeni, Süryani, Pontus ve Dersim Soykırımcılığıyla suçlar. Yani Sorosçu Kemal ve avanesinin, Mustafa Kemal ve İnönü’lere düşmanlığı, Kaçak Saraylı Tayyip ve AKP’giller’in düşmanlığından pek geri kalmaz.
İşte bu sebeple, Yeni CHP de artık bir proje partisidir. CIA projesince oluşan bir yapıdır…
ABD Emperyalist Haydudunun BOP Haritası’nda Türkiye için belirlenen parçalanış da apaçık bir şekilde ortaya konmuştur. O harita, “Yeni Sevr” diyebileceğimiz “BOP” Haritasıdır. Burada Türkiye, Sevr’deki gibi Türklere bırakılan bölge, “Free Kurdistan” ve “West Armenia” olarak bölünür.
Meclisteki Amerikancı Dörtlü de bugüne dek bütünüyle bu haritanın hayata geçirilmesi amacına yönelik bir siyaset izlemişlerdir. Siz bakmayın, bunların iktidarcılık-muhalefetçilik oynadıklarına. Bunların tamamı domuz topu gibi birdir aslında. Hepsi de efendileri olan ABD çakalının kendilerine verdiği BOP adlı ihanet oyununun aktörleridir. Ve bu oyunda kendilerine düşen rolleri oynamaktadırlar.
Gördüğümüz gibi, artık her gün birer, üçer, beşer şehitler düşmektedir toprağa. Kaldı ki, ABD Emperyalistleri şu anda “Yerel Gücümüz-Ortağımız” diye adlandırdıkları PYD-YPG saflarında her türlü silahı kullanma deneyimine sahip 50 ila 60 bin arasında bir orduya sahiptirler ve bunu savaştırmaktadırlar. Askeri bazı strateji uzmanlarının öne sürdüğüne göre, PYD ve YPG, istenildiği anda bu askeri gücünü iki ya da üçe katlayabilirmiş…
Dikkat edelim, ABD Haydudu, bugüne dek sayısı 2000’i bulan TIR dolusu ve ağır ve hafif silahlardan oluşan askeri mühimmatı Suriye’deki bu yerel gücüne teslim etmiştir. Kendi Özel Kuvvetleri de bu yerel gücü, her türlü silahı kullanabilecek ve her şartta kullanabilecek yeteneğe kavuşturmak için sürekli eğitmektedir.
ABD, YPG’ye hava savunma silahları da yani uçak ve helikopterlere karşı kullanılabilecek silahlar da vermiştir.
YPG bunları kime karşı kullanacaktır?
IŞİD’in hava kuvvetleri olmadığına göre Türkiye’ye karşı…
Nitekim şu ana dek iki askeri helikopteri de düşürmüştür, PKK güçleri Türkiye’de. Bunun videosunu da yayımlamışlardır…
Yani ABD Emperyalistleri, bir taraftan yerel ortakları PKK güçlerini eğitip donatırken, diğer yandan da Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği dahil Türkiye’yi her alanda kıskaca almış durumdadırlar.
Daha önce de söylemiştik; Birleşmiş Milletler’in 1973 sayılı kararı Türkiye için de uygulanabilir, diye. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bu doğrultuda alınacak bir karar, doğrudan Türkiye’yi ABD ve AB Emperyalistlerinin açık askeri hedefi haline sokacaktır.
Ne der, bu sayılı karar?
“Bir devlet kendi halkına karşı aşırı şiddet kullanıyorsa, o devlete Birleşmiş Milletler’in askeri müdahalede bulunma hakkı vardır.”
ABD çakalı, böyle bir öneride bulunduğu anda Güvenlik Konseyi’ne, orada Türkiye’yi savunacak hiç kimse çıkmaz. Çünkü Kaçak Saraylı Hafız, dünyada tek bir dost ülke bırakmamıştır Türkiye için. Daha önce de söylediğimiz gibi, Kaçak Saraylı ve onun AKP’giller’i, ne sınır bıraktılar, ne komşu, ne dost ülke…
ABD Haydudu ve onun müttefiki AB Haydutları, Kanada, İsrail ve Suudi Arabistan, Türkiye’nin o günlerini büyük bir sevniçle beklemektedirler. Bunların Türkiye’ye karşı hasmane duyguları ve anlayışları asla değişmez. Uygun zamanı kollamaktadırlar. Yani şartların daha da olgunlaşmasını beklemektedirler.
Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, Türkiye her geçen gün BOP cehennemine doğru adım adım götürülüyor, yaklaştırılıyor.
Halkımızsa, gafletin de ötesinde ölüm uykusuna yatmış durumda. Gerçeklerle bağını koparmış. Hepsi de Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’nin birine bel bağlamış. Ve bu bel bağlamışlık, acıdır ki, futbol kulübü taraftarlığına dönüşmüş artık. Ağulardan acı gerçekleri gösterdiğimiz zaman insanlarımıza, rahatsız olup tepki gösteriyorlar bize.
Anlamaya çabalamak şöyle dursun, niye böyle yomsuz şeylerden söz ediyorsun da bizim amigoluğunu ettiğimiz siyasi partiye taraftar olmuyorsun? diye.
Oysa ünlü atasözünde belirtildiği gibi; “Gerçekler inatçıdır.” Bütün dünya onu görmezlikten gelse, onu reddetse bile hiç umurlarında olmaz gerçeklerin. Onlar varlıklarını olanca acılığıyla ve ağırlığıyla sürdürmeye devam ederler.
İşte bu sebepten, biz, gerçekler yani nasılsa öylece olan olaylar, her şeyden önemlidir, deriz. Zaten devrimcilik de, olayları tüm gerçeklikleriyle, sebep-sonuç ilişkileriyle ve bağlantılarıyla görmek, kavramak, değerlendirmek ve oradan doğru sonuçlar çıkarmaktan başka hiçbir şey değildir. Yani Bilimcil Sosyalizm demek, olayların bilimi demektir. Olayların nasıl görülüp kavranabileceğini ve analiz edilebileceğini; onların hangi yönde gelişim göstereceklerini görmeyi, anlamamızı sağlayan metot ve mantık demektir.
ABD Emperyalist Haydutu, hiçbir alanı boş bırakmaz. Meclisi dolduran iktidarı ve muhalefeti belirler, oluşturur ve yönlendirir. Ama bununla yetinmez. Sol kesime de el atar. Oradan da devşirmeler yapar, örgütlemeler yapar, ajanlaştırmalar yapar.
Sanatı, kültürü, felsefeyi, dini de ele geçirir, kendi emperyalist ideolojisi doğrultusunda belirlemelerde ve yönlendirmelerde bulunur.
İşte bu bakımdan, bizim dışımızda ABD ve AB Emperyalist Haydutlarına karşı ve onların ülkemize reva gördükleri plan ve projelere karşı, yani Yeni Sevr’e-BOP’a karşı bilinçli ve kararlı şekilde mücadele veren başka bir sol hareket, yapı kalmamıştır, yoktur.
Tarih, bu kutsal görevi bizim omuzlarımıza yüklemiştir. Biz de son soluğumuza dek, bütün gücümüzle bu görevimizi başarmak için Tarihimize, Ustalarımıza, Önderlerimize layık biçimde savaşıyoruz, savaşacağız…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
26 Eylül 2017
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı