Efendin emir verdi. Montrö’den çekilip Boğazlar’ı ve Karadeniz’i Amerikan Donanmasının emrine sunacaksın, değil mi Hain!

Ülen hain kere hain!

Ülen CIA şefi Morton Abromowitz Devşirmesi!

Ülen BOP Eşbaşkanlığıyla övünen Amerikan yalaması!

Ülen Vatan Toprağı -Ege’de 20 ADA- satıcı vesikalı Türkiye Düşmanı!

Ülen Kamu Malı Hırsızlığında Suudilerle yarışan psikozlu seri Hırsız!..

Söyle ülen, “Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nin nesi battı sana!

Boğazlar’ın kontrolünü Türkiye’ye vermesi mi? Zahir o, değil mi?

Malûm siz, ”Keşke Yunan Galip Gelseydi” diyen Fesli Deli Kadir tayfasındansınız. Yani alayınız “Yunancısınız”

Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal-İnönü düşmanısınız!

Özetçe; Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne, Vatana, Millete ve Halka düşmansınız!

Ey hainlikte, vatan satıcılığında ve halk düşmanlığında Firavun’u bile geride bırakan psikozlu seri Hain!

Eğer ”Montrö Boğazlar Sözleşmesi”nden de İstanbul Sözleşmesi’nden olduğu gibi çekilip, Çanakkale ve İstanbul Boğazı’nı ve Karadeniz’i, kaşar Türkiye düşmanı Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan ve bilmem ne bela emperyalist haydutlarının savaş gemilerine açarsanız, böylece de Türkiye’nin emperyalist ordularca üç tarafından kuşatılmasına yol açarsanız, şunu hain kafanıza çelik bir kalemle yazınız ki sonunuz aynen tarihteki Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanı yerli hainlerinki gibi olacaktır.

Saygıdeğer Arkadaşlar, Montrö nedir?

Türkiye’ye neler kazandırıyor?

Ve Sözleşmeye hangi emperyalist çakal devletler karşıdır, düşmandır ve onun ortadan kaldırılmasını istemektedir ısrarla?

Bu soruların cevaplarını konunun bir uzmanından saygıdeğer emekli Tümamiral ve ABD, FETÖ, Tayyipgiller şebekesinin organize suç örgütünün düzenlediği “Ergenekon Davası” adlı kumpasın kurbanlarından Cem Gürdeniz’den dinleyelim.

***

Cem Gürdeniz: Şimdi şöyle; ABD bir süper bir deniz gücü olarak asla ve asla Montrö’nün devamını istemez. Yani sürekli olarak, biliyorsunuz, Montrö’ye taraf ülke değil. Sürekli olarak Montrö’nün ortadan kalkması veya Montrö’nün bazı maddelerinin… Mesela uçak gemilerinin geçişleri yasak, değil mi? Denizaltı yasak. O zamanki hatta harp gemilerinin tonajı 15 bin olduğu için 15 binin üzerinde geçiş yasak.

Şimdi bunu gördük de hakikaten. Osetya krizinde mesela bir komuta gemisi geçirmek istediler, Türkiye izin vermedi. Hadi, dedi, ben hastane gemisi geçireceğim, dedi, ona da izin vermedi Türkiye. Bence de çok dengeli bir politika uyguladı. Yani hastane gemisinin oraya gitmesi demek, “ben savaşa hazırlanıyorum” demekti. Yani Rusya’yı da kışkırtacaktı. Olmadı…

Şimdi şöyle diyeyim; Montrö bir güvenlik rejimi, dediğim gibi. Bu dengeyi korumasa, Karadeniz, Basra Körfezi’nden farklı olmazdı. Türkiye’nin yaptığı en akıllıca iş, Soğuk Savaş döneminde NATO’yu oraya sokmamak olmuştur. Sokmamıştı yani [NATO] bir tatbikat yapmamıştır. [Türkiye], “Sen dur, ben yaparım” demiştir. Montrö’ye halel getirmemiştir. Bu çok ama çok önemliydi.

Daha sonra tabiî Soğuk Savaş’tan büyük bir galibiyetle çıkıp da ABD, “Tarihin Sonu”, işte Fukuyama Teorileri, yok Huntington’ın “Medeniyetler Çatışması”, efendim BOP Projeleri filan artık gücünün zirvesinde…

Ben hatırlıyorum; bir Amerikalı Albayla tartışıyoruz. “Siz” dedim “süper güçsünüz” dediğimde; adam hakaret telakki etti: “Biz süper güç değiliz, hiper gücüz”, dedi. Yani düşünün, komplekse bakın yani adamlardaki…

O dönemde Karadeniz onlar için ne demek? Küçücük Türkiye, ABD isteyecek de açmayacak… Rusya çökmek üzere, yani Yeltsin Dönemi. Olmadı, ama Türkiye çok iyi direndi.

(…) Türkiye çok dengeli bir politika uyguladı. Bunun ödülünü de şöyle aldı: Soğuk Savaş bitti, bir baktık, ya biz bu adamlara ne kadar yakınmışız… Kültürümüz çok benziyor. Ondan sonra, yani buradan Yalta 350 mil, yani şöyle, iki dakikada gidiyorsun. Ondan sonra onların turistleri gelmeye başladı. İşte doğalgaz ilişkileri başladı.

Ve Türkiye’deki o 70 yıl boyunca bizim başımıza kakılan “Efendim bunlar komünist, bunlar dinsiz, bunlar kötü adam…” Yani şeytanlaştırılmış. Ve ilk defa Rusya’ya giden, Sivastopol’a giden geminin harekât subayıydım. Bir gittik, ya o kadar etkilendik ki. Geri dönerken Sivastopol’dan, ağlayan er ve astsubaylar hatırlıyorum. Üç gün kaldık ağlaya ağlaya döndük. Yani bu kadar mı misafirperverlik. Hepsi fakir ama onurlu insanlardı. Yani ben şahsen çok etkilendim…

Yani ben 70 yıl evvel, efendim benden 12 bin mil ötedeki bir ülkeyle stratejik işbirliğine giriyorum ve bu ülkeyi bana o ülke şeytanlaştırıyor. Bu, kabul edilemez.

Bakın, Karadeniz niçin önemli?

Mustafa Kemal 26 Nisan 1920’de Lenin’e “Kafkas Settini beraber kıralım” mesajını çekmeseydi bugün biz burada olabilir miydik?

Olamazdık…

300 bin ton o cephane, Tuapse, Novorossiysk, Soçi’den gelmese Atatürk, “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” der miydi?

Diyemezdi.

Taksim Heykeline gidin, orada kim vardır?

Frunze ve Aralov vardır. Atatürk’ün Kocatepe’deki resimlerine bakın, yanında Rus askeri danışmanları vardır.

Yani biz, bu cumhuriyeti Rusya’nın desteğiyle kurduk.

Atatürk’ün yine Lenin’e yazdığı bir mektup vardır. Orada der ki yine en sonunda; “Biz asla Sovyetler Birliği’ne karşı bir ittifakın bir üyesi olmayacağız. Açık açık…”

(…) Şimdi özetlersek; Montrö Rejimi Karadeniz’i Türkiye lehine boş tutan, Türkiye lehine dengeyi kuran bir rejimdir. Biz Kurtuluş Savaşı’nda Karadeniz’i boş tutmasaydık deniz kontrolü tamamen tesis edilip bu 300 bin ton cephane gelmeseydi, biz Kurtuluş Savaşı’nı veremezdik.

Demek ki Karadeniz, Türkiye’nin stratejik geri çekilme alanı ve stratejik güç toplama alanı.

(…) Active Endavour’ın yani Etkin Çaba’nın Karadeniz’de genişlemesi demek, NATO’nun operasyonel, sürekli bir kimlikle Karadeniz’de bulunması demektir.

(…) Niçin biz Türkiye olarak Karadeniz gibi bir denizde silah yarışmasını başlatalım, Rusya’yı karşımıza alalım?

Yani onlar Kanada’yla dostane yaşasınlar, Meksika’yla yaşasınlar ama Türkiye gibi bir ülke, kuzeyindekiyle düşman olsun. Artık bu dönem kapandı. (Cem Gürdeniz’in Veryansın TV’de Erdem Atay’la yaptığı röportajdan bazı bölümler, https://www.youtube.com/watch?v=mT7XVU_21Yc&ab_channel=Veryans%C4%B1nTv)

***

İşte “Montrö” budur, arkadaşlar…

Birkaç gün önce Tayyip Hafız’ın Meclis-i Mebusan Başkanı Mustafa Şentop, konumuza ilişkin çok hainane bir niyet açıkladı, yoklama çekme babında. Aynen şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanı, İstanbul Sözleşmesi’nden kararname ile çekildiği gibi Montrö’den de diğer uluslararası anlaşmalardan da çekilebilir” (https://www.veryansintv.com/tbmm-baskani-sentop-erdogan-montro-bogazlar-sozlesmesinden-de-cekilebilir)

Milletin tepkisini ölçüyor bu hainler…

Böylesine ihanet yüklü bir niyet-özlem açıklaması, hepimizin bildiği gibi, Kaçak Saraylı Caligula’dan habersiz, izinsiz yapılamaz.

Tayyipgiller ortalığı şöyle bir gözleyecekler, baktılar ki bir iki mızıldanmanın dışında ciddi bir tepki yok, işte o zaman bir “geceyarısı kararnamesi” ile “Montrö’den çekildik” diyerek ihanetini gerçekleştirecek…

Böylelikle de devşiricisine-yapımcısına, efendisine bir kere daha sadakatini sunmuş olacak…

ABD Çakalı da; “Yahu Tayyip ve avanesi bize hâlâ iyi hizmet veriyorlar. Şunları bir süre daha iktidarda tutalım”, diyecekler. Hainler haini bu Tayyipgiller’in amacı budur, Arkadaşlar…

Bunlar bir gün dahi iktidarda fazla kalabilmek için her şeylerini, ama her şeylerini satarlar… Hem de hiç duraksamadan…

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, bunlar Dördüncü Tür Yaratıklardır-Canlılardır.

Bunlarda ahlâka, vicdana ve insanlığa dair hiçbir değer aramayacaksınız. Çünkü bulamazsınız…

Boşuna devşirip Türkiye’nin başına bela etmedi alçak emperyalist haydutlar: ABD, İngiltere ve Siyonist İsrail…

BOP Eşbaşkanlığı ne demek ya!..

Bu Tayyip ekranlarda, kürsülerde, aylarca höykürdü; “Biz Büyük Ortadoğu ve Genişletilmiş Afrika Projesi’nin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz”, diye…

Irak’ta camilerde ibadet eden insanları tarayıp on binlerce Müslüman kadının ırzına geçen katil ve sapık Amerikan Conileri için;

“Ben kahraman Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ediyorum”, diyen de Kaçak Saray’da mukim Tayyip’tir…

Saygıdeğer Arkadaşlar!

Bunlar Müslüman falan değil. Mümin asla değil…

Bunlar din cambazı…

İhanetlerini, hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, Amerikan uşaklıklarını gizlemek için Müslüman maskesi takınıyor bunlar…

Bunlar Allahsız, Kitapsızdırlar…

Bunlar Din Gününe, Hesap Gününe inanmazlar…

Bunların Tanrı’sı Para Tanrısı’dır. Başka hiçbir Tanrı’ya inanmaz bunlar…

Ya da bunlarınki Muaviye-Yezid Dini’dir, CIA-Pentegon-Washington Dini’dir…

Özetçe Yoldaşlar; bunlar; “İnsanları Allah’la aldatan büyük aldatıcı” Tayyip ve Avanesidir…

Tepeden tırnağa suça batmıştır bunlar…

Ve bunlar ABD yapımı, “organize, çıkar amaçlı bir suç örgütü”dür…

Ve de Yoldaşlar, er geç tamamı çelik bilezikle tanışacaklardır!..

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!..

1 Nisan 2021

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email