Devrimci özünden son nefesine kadar taviz vermeyen Gerçek Sanatçı Genco Erkal bedence aramızdan ayrıldı! Emekçi Halkımızın dostu Sanatçımız, Devrimci Mücadelemizde yaşamaya devam edecek!

Genco Erkal, 1960’lı yılların devrimci kişiliğine, mücadelesine damga vurduğu bir sanatçımızdı. 1960’lı yılların devrimci mücadelesi 3 temel ilke üzerine inşa edilmişti. Antiemperyalizm, Antifeodalizm ve Antişovenizm. İnsan soyunun baş düşmanı ABD Emperyalizmine karşı 1960’lı yıllarla özdeşleşen sloganlarıydı; “Yankee Go Home!”, “Hoşt Amerika Puşt Amerika!”. İşte Genco Erkal bu özünü bir an olsun bile yitirmemiş nadir sanatçılarımızdandı. Sosyalizme olan inancını mezarına götüren nadir insanlardandı. İnsan olarak geldiği bu dünyadaki yaşamını insan olarak tamamlayan, zalimin zulmü karşısında boyun eğmeyen, halkının yanında saf tutan bir devrimci sanatçıydı, Genco Erkal. Ve özellikle son yıllarda gerçek sanatçı kimdir, sorusunun tek yanıtıydı Genco Erkal.

Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’mızın sağlığında yoldaşlarıyla birlikte çıkarttığı 8 Aralık 1970 tarihli Sosyalist Gazetesi’nin 1’inci sayısının 2’inci sayfasından bir ilan:

‘Dostlar Tiyatrosu’nun Kuruluşlarımız adına 11-12-1970 Cuma günü saat 18:15’te Genco ERKAL yönetiminde oynayacağı; Burjuva Basının içyüzünü açıklayan ‘NEKRASOF’ adlı temsilin biletleri gazetemiz idarehanesinden ve tiyatro gişesinden sağlanabilir.”

Bu oyun Sosyalist Gazetesi ile dayanışma amacıyla oynanır ve Sanatçımız Genco Erkal bu oyundan tek bir kuruş almaz. Oyunun biletlerini dağıtanlar arasındadır, Ustası Kıvılcımlı’nın yanında omuz omuza mücadele yürüten Önderimiz Nurullah Efe Ankut. Oyunu da izleyenler arasındadır Ustamız Hikmet Kıvılcımlı.

Yine 27 Nisan 1971 tarihli Sosyalist Gazetesi’nin 26’ıncı sayısında, İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği adına Dostlar İşçi Tiyatrosu’nun ALPAGUT OLAYI adlı oyununun ilanı yer alır.

Devrimcilerle, Sosyalistlerle, İşçi Sınıfımızla, Vatanseverlerle olan dayanışmasını ömrünün sonuna kadar da hiç bırakmamıştır Genco Erkal.

Genco Erkal zalimin zulmü karşısında da boyun eğmedi, biat etmedi, dünya çıkarı için Marksist inancından, Vatanseverliğinden, Mustafa Kemalciliğinden ödün vermedi. Başarıyla sergilediği her oyunun, her etkinliğin arkasından Halkını selamlamak için eğildi ama insanına doğasına, hayvanına düşman iktidarlar karşısında hiçbir zaman eğilmedi. İşte Örneği:

Tiyatro sanatçısı Genco Erkal hakkında, ikisi 2016, biri 2020 yılında paylaşılmış üç ayrı tweetten ötürü ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gerekçesiyle iddianame düzenlendi. İddianamede, ‘suçun aleni ve zincirleme işlendiği’ gerekçesiyle cezanın arttırılması istendi.

“İhbardan beş yıl sonra iddianame

“İddianameye göre Erkal hakkında 20 Temmuz 2016’da İ.K. tarafından e-mail yoluyla Emniyet’e ihbarda bulunulmuştu. İhbar beş yıl sonra işleme kondu ve bir araştırma raporu hazırlandı. Erkal’ın @dostlartiyatro rumuzlu hesabında inceleme yapılarak, seçilen üç tweetin ‘Erdoğan’a hakaret suçu içerdiği’ ileri sürüldü.

“Buna göre de Erkal’ın  1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.

“Söz konusu tweet’ler şöyle:

“7 Haziran 2016: Ailenin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına diplomayı ortaya bir koy bakalım. Arkadaşın rektörden de olsa, sahte de olsa görelim şunu.”

“16 Kasım 2016: Başkanlık sistemi yetmez. Türk usulü çobanlık sistemi olsun.”

“16 Ağustos 2020: ‘Erdoğan, Ayder Yaylası’nda 2022’ye kadar çalışmanın bitirilmesini hedefliyoruz.’ Eyvaaah, güzelim doğa harikası Ayder Yaylası’nı bitirmeye karar vermiş. Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor.”

“Erkal: Hakareti kendime yakıştırmam 

“İddianamede ifadesine yer verilen Erkal, paylaşımların kendisine ait olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

“Hiçbir zaman hakaret yoluna başvurmadım. Bunu kendime yakıştırmam. Ben cumhurbaşkanlığı sistemine, çevre katliamlarına, laik bir ülkede sürekli din olgusunun siyasi malzeme olarak kullanılmasına, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına, insanların düşünceleri nedeniyle hapis yatmasına, yoksulları daha yoksul kılan bir düzene karşıyım. Buna ilişkin görüşlerimi eleştiri sınırları içerisinde aktardım.” (https://yesilgazete.org/genco-erkala-cumhurbaskanina-hakaretten-4-yil-8-ay-hapis-istemiyle-iddianame-duzenlendi/)

Bu örnek bile tek başına Genco Erkal’ı Gerçek Sanatçı yapmaya yeter bile. HKP ve Gerçek İnsan, Gerçek Devrimci Nurullah Efe Ankut dışında Recep Tayyip Erdoğan’ın diplomasızlığını dile getiren nadir insanlardandı Genco Erkal. Bazıları gibi hakkında istenen hapis cezasından ürküp, geri adım atıp “Sayın Cumhurbaşkanım” diye boyun eğmiyor, yanlış anlaşıldım demiyordu. İşte geri adım atmamaya, onurlu bir dik duruş sergilemeye örnektir Genco Erkal’ın Mahkemede yapmış olduğu konuşma:

***

Boyun eğmeyen bir yaşam… İşte Genco Erkal’ın ‘Erdoğan’a hakaret’ savunması: Sürüden biri olmayı kabul etmiyorum

Usta sanatçı Genco Erkal, 86 yaşında hayatını kaybetti. Erkal’ın ölümünün ardından hapis cezası istemiyle ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçlamasıyla yargılandığı dava gündem oldu. İşte Erkal’ın hafızalara kazınan o savunması…

Twitter paylaşımlarımda hiçbir hakaret unsuru olmadığını savunuyorum. Bu davaya konu olan üç tweet’i teker teker ele alıp açıklayacağım.

Ayder Yaylası’ndan başlayalım. Bu iktidarın doğayla arası pek sağlıklı olmamıştır. İnşaat ve beton aşkı her zaman doğa aleyhine çalışmıştır. Onlar için önemli olan her zaman pazarlanacak yeni rant alanları yaratmaktır. Toprağı, alınıp satılacak arsa olarak görürler. Doğaya verilen zararların tipik örnekleri arasında, örneğin Kaz Dağları’nda maden aramaya izin verilmesi, köylülerin karşı koymasına rağmen İkizdere’de taş ocaklarına ruhsat verilmesi, özel koruma altındaki kıyıların imara açılması sayılabilir. Cumhurbaşkanı da zaman zaman bizzat özeleştiri yaparak, örneğin İstanbul için şunları söylemiştir: ‘Biz bu şehre ihanet ettik. İstanbul’un kıymetini bilemedik. Bundan ben de sorumluyum.’ (21 Ekim 2017).

Aynı şekilde Ayder Yaylası için de “Biz burayı kirlettik, rezil ettik” dediği halde yaylayı turizm merkezi ilan ederek kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış, imara açıp buranın doğal yayla olma vasfını kaybetmesine olanak sağlamıştır. İşte benim tweet’im bu durumu eleştiriyor. ‘Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor’ demek bir durum beyanı, bir eleştiridir. Kesinlikle hakaret değil.

İkinci tweet’in konusu Cumhurbaşkanı’nın diploması. Yıllardan beri tartışılıyor. Vardı, yoktu. Geçerliydi, değildi. Sahteydi deniyor. Davalar açılıyor, reddediliyor. Onaylanan fotokopidir, orijinal diploma ortada yok deniyor. Olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidiyor. Bütün bunlar yıllardır kamuoyunun gözleri önünde oluyor. Konuyla ilgili kitaplar yazılıyor. İnternete girin ‘Erdoğan’ın Diploması’ diye arayın, bakın neler çıkıyor karşınıza.

En son bir kurul meseleyi ‘özel hayatın gizliliği’ kapsamında değerlendirdi. Neden özel olsun? Mademki yasal olarak belli bir göreve seçilebilmek için o diploma gerekli, o zaman açıkça ortaya konmalı. Özel hayat kapsamına girmez ve gizlenemez. Bu tweet’le ifade ettiğim gibi ben de bir yurttaş olarak bu diplomayı görmek istiyorum. Bu benim hakkım. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanımız’ın diploması tartışma konusu olmamıştı. Hepsi devlet arşivlerinde yerini aldı. Hepsi kesin, açık ve nettir. Bu diplomayı da görelim diyorum.

Aynı tweet’in baş tarafında ‘alemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına’ diye bir ibare var, onu da açıklamak isterim. Cumhurbaşkanı ara sıra ‘Biz kimin özel hayatına, yaşama biçimine karıştık’ der, der ama açıkça bilindiği gibi üç çocuk, beş çocuk, yurttaşların kaç çocuk yapacağına bile o karar vermek ister. Bu da beni rahatsız ediyor ve bu tweet’le o konuyu eleştiriyorum.

Üçüncü tweet’teki çobanlık meselesine gelince: Bir gün Cumhurbaşkanı şöyle dedi: (14 Kasım 2016) ‘Çobanlık felsefesini anlamayan, insan yönetemez. Ben de bir çobanım.’ İşte bu konuşma son tweet’ime ilham kaynağı oldu. Kendisi çobanlığı gururla kabul edip savunduğuna göre burada hakaret söz konusu olamaz. O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum. Çağdaş bir toplum özgür bireylerden oluşur, halk koyun sürüsü olamaz.

(…)

Teker teker tweet’lerimin savunması böyle. Genel duruma bakarsak ülkemizde, son 6 yıl içinde Cumhurbaşkanı’na hakaretten 38 bin dava açılmış, bu herhalde bir dünya rekoru. Durumun nedenlerini araştırmak gerekiyor kanımca. Neden bu kadar çok dava? Daha önceki dönemlerde bu tür davalar yüzlerle sayılırken bu dönem birdenbire on binleri konuşmaya başlıyoruz. Demek ki ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı var, baskı var burada. Suskun, evet efendimci bir toplum isteniyor. Soru sorulmasın, eleştiri yapılmasın, iktidara koşulsuz biat edilsin. İnsanlar hapse atılmaktan korkup sussunlar, bu mudur amaçlanan?

Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Şorli kararıyla artık Cumhurbaşkanı’na hakaret diye bir suç kabul etmiyor, insan haklarına aykırıdır diyor. Bu suçtan ötürü gözaltına alıp yargıladıklarınıza 7 bin 500 euro tazminat ödeyeceksiniz diyor. Bunun üstüne benim başka bir şey söylememe gerek kalmıyor sanırım. Takdir sizindir. (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/galeri-boyun-egmeyen-bir-yasam-iste-genco-erkalin-erdogana-hakaret-2233135#photo-6)

***

Gerçek Sanatçımız sanatını da en iyi icra eden sanatçıların başında gelmekteydi.

Ne diyor, Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut?

Biz tabiî ki devrimci olarak; devrimci sanatı savunacağız. Ama devrimci sanat dediğimiz zaman bu, bizim eylemlerimizde yaptığımız, konuşmalarımızda yaptığımız gibi sloganlar atan bir sanat olmaz tabiî. Öyle olursa duygular orada güme gider. Estetik değerler güme gider. Devrimci ruh, sanat eserinde elmadaki koku gibi olacak. Edebiyat dili farklı, siyaset dili farklıdır.

“Öylesine sinecek ki her tarafına eserin… O çığlık atmayacak, slogan atmayacak, bağırmayacak. Ama onu estetik bir haz alarak izleyen her kişi, o devrimci mesajı ruhunda hissedecek.

İşte Genco Erkal; yönettiği, rol aldığı her oyunda, her filmde o kokuyu izleyicisine ulaştırabilen, devrimci mesajları insanların ruhunda hissettirebilen nadir sanatçılarımızdandı.

Yine Genco Erkal, Marksist inancı, Sosyalist duruşu ile çelişecek ama dünyalığını garantiye alacak reklam yüzü hiçbir zaman olmadı. Onu televizyonlarda ne bir banka reklamlarında, ne de herhangi bir ürünün tanıtımında reklam yüzü olarak hiç görmedik.

Genco Erkal Gerçek Sanatçı örneğinin son temsilcilerindendi. Halkın sanatçısı, Gerçek Sanatçı olmak isteyenler örnek almalılar Genco Erkal’ın yaşamını, sanatçılığını, vatanseverliğini, dik duruşunu.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak Gerçek Sanatçı Genco Erkal’ın bedence aramızdan ayrılışı nedeniyle başta Emekçi Halkımıza, sevenlerine ve ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Genco Erkal Halkın Kurtuluş Mücadelesinde unutulmayacak.

Genco Erkal’ın vedası da Genco Erkal’a yakışır tarzdaydı:

Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın!
Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum.
Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın…
Resimlerdeki kuşlar gibi dizilip üstüne kumsalın, mendil sallamayın bana. İstemez…
Tek hecesiz elveda…

Biz de HKP olarak Gerçek Sanatçımıza Hoşça kal diyoruz. Seni kavgamızda yaşatacağız.

Ve Sevgili Genco Erkal; gözün arkada kalmasın, İkinci Kurtuluş Savaşçıları, Gerçek Devrimciler, Gerçek Devrim Sanatçıları olarak kavgamızı zaferle taçlandırıp Halkın iktidarını kuracağız.

31 Temmuz 2024

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi