Deniz Gezmiş-Yusuf Aslan-Hüseyin İnan “Emeğin Tüm Meyvelerinin Emek Dökenlere Düştüğü” Bir Dünya İçin Vakfettiler Bedenlerini


Deniz Gezmiş-Yusuf Aslan-Hüseyin İnan Emeğin Tüm Meyvelerinin Emek Dökenlere Düştüğü” Bir Dünya İçin Vakfettiler Bedenlerini

İyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin!
 
Özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun!
                                         (Bertolt BRECHT)

 

Deniz-Yusuf-Hüseyin; insanlığın böyle bir dünyaya ulaşması için verdiler mücadelelerini. O yüzden bedence aramızdan ayrılışlarının 40’ıncı yılında unutulmadılar. Halklarımızın bilincinde, yüreğinde ve mücadelesinde yaşamaya devam ediyorlar. Yaşamaya da devam edecekler. “Emeğin tüm meyvelerinin emek dökenlere düştüğü” bir dünya için mücadele eden tüm devrimci önderlerin yaşamaya devam ettiği gibi.

Kısacık yaşamlarına neler sığdırmadılar ki?..

Deniz’in dediği gibi: “İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.”

Bu üç yiğit devrimci “En sekmez luverin namlusundan fırlayarak” Üniversite işgalleri, ABD Emperyalizminin simgesi 6’ncı Filo’yu protesto eylemleri, işçi-köylü eylemleri, Tam Bağımsızlıkçı Mustafa Kemal Yürüyüşlerini gerçekleştirdiler. İnsan olarak doğmuş olmanın hakkını verdiler.

Sonlarını düşünmediler. Kıvılcımlı Usta’mızın deyimiyle, “Görev yapmada çok iyi biliyoruz; vurmak da vardır, vurulmak da. Hepsi vız gelir ve de gelmelidir.” diyerek mücadele verdiler. Ve Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği! Yaşasın İşçiler, Köylüler! Kahrolsun Emperyalizm! Kahrolsun Faşizm” sloganlarıyla koştular ölümsüzlüğe. Halklarımızın gönlünde ve mücadelesinde de Kahraman olarak yaşamaya devam ediyorlar.

Aradan geçen 40 yılda Denizler, Hüseyinler, Yusuflar, Mahirler, sürekli çoğalmaya devam ettiler. Marks-Engels-Lenin-Kıvılcımlı Ustalar gibi, Spartaküsler, Kawalar, Bedrettinler, Pir Sultanlar, Cheler gibi, Denizler, Yusuflar, Hüseyinler, Mahirler de, ulu bir çınar gibi Halkların gönlüne kök saldılar ve her geçen gün artan bir özlem ve sevgiyle anılıyorlar.

Katilleri, AB-D Emperyalistleri, yerli satılmışlar, sandılar ki yok edersek Devrimcileri, mücadele durur. Onlar sandılar ki devrimciler ölünce, öldürülünce, mücadele biter. Başaramadılar. Zaten başaramazdılar.

Bertolt BRECHT’in dediği

“Bir başına savaşmayansa öldürülen

daha kazanmamış demektir düşman.”

Onlar bir başlarına değildiler. Halklarımızın gücünü almışlardı arkalarına. O yüzden AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar hiçbir zaman kazanamayacaklar. Çünkü devrimciler bir başlarına kalmadılar, kalmazlar. O yüzden sömürgenler güruhunun zaferleri gelip geçici. Boşuna sevinmesinler halkların hakkını gasp eden katiller. Eninde sonunda insanlığın tek bir sosyalist aile olması için mücadele eden ve halkların gücünü arkalarına alan Devrimcilerin yumrukları suratlarında patlayacak.

Yoldaşlar;

Daha ömürlerinin baharını yaşayan bu genç fidanlar;

YURTSEVERDİLER.

İkinci Kurtuluş Savaşçılarıydılar. Maddi varlığımıza-bedenimize kan-can veren, üzerinde yaşadığımız, sınırları belli Coğrafyadan oluşan vatanımıza, 1920’lerde inlerine gönderdiğimiz, ABD ve AB (AB-D) Emperyalistlerinin yerli satılmışlarla birlikte saldırısına karşı mücadele ediyorlardı. “Tam Bağımsız Gerçekten Demokratik Türkiye” temel şiarlarıydı.

ANTİEMPERYALİSTTİLER.

Ülkemizin emperyalistlerin çıkarları uğruna parçalanması demek olan Sevr’e karşıydılar. Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı Mustafa Kemal’in “YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” şiarını, şiar edinmişlerdi. AT (Avrupa Topluluğu) Emperyalizmine yani şimdiki AB’ye karşıydılar. “Onlar Ortak Biz Pazar” sloganını haykırıyorlardı.

ANTİFEODALDILAR.

Halklarımızı Ortaçağ karanlığına yani Şeriata götürmeye ant içen, “Kanlı Pazar”ı yaratan, 6’ncı Filo önünde secdeye yatan din yobazlarını, emperyalizmin “Yeşil Kuşak”çılarını, devrim cephesinin değil, karşıdevrim cephesinin yok edilmesi gereken müttefikleri olarak değerlendiriyorlardı.

ANTİŞOVENDİLER.

Son sözlerinde haykırdıkları Türk ve Kürt Halkının kardeşliğinin, “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” ilkesinin samimi savunucusuydular.

Onlar; Mustafa Kemal’in Antiemperyalist, Vatansever, Laik, Tam Bağımsızlıkçı prensiplerinin mirasçısı ve devamcısıydılar.

Onlar; 27 Mayıs’a sahip çıkıyorlar, 27 Mayısı Politik bir Devrim olarak görüyorlardı.

Yoldaşlar!

Denizler’in, Yusuflar’ın, Hüseyinler’in, Mahirler’in, yükselttiği, Antiemperyalist, Vatansever, Laik, Tam Bağımsızlıkçı mücadele bayrağı Kurtuluş Partililerin ellerinde.

Eneski Sosyalizmin devamcıları olan biz Proletarya Devrimcileri, AB-D Emperyalizmine karşı, Şeriata karşı, Şovenizme karşı en net ve tutarlı mücadeleyi, korkmadan, bıkmadan, usanmadan kararlıca sürdürüyoruz. 40 yıl önce bedence aramızdan ayrılan yoldaşlarımız gibi…

Bu yiğitler şimdi bizim mücadelemizde yaşıyorlar ve sonsuza kadar da yaşayacaklar!

Mahirler’in, Denizler’in… hesabını soracak olan Proletarya Sosyalistleridir. Bu hesabı soracağız! Ant olsun! 06.05.2012

Yaşasın Marksizm-Leninizm!

Yaşasın Kürt ve Türk Halkının Kardeşliği!

Yaşasın İşçiler-Köylüler!

Yaşasın Tam Bağımsız Demokratik Türkiye!

Kahrolsun Faşizm! Devrimciler Ölür Devrimler Sürer!

Halkın Kurtuluş Partisi

Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email