Demek burayı da nakite çevirip küpüne koyacaksın, öyle mi? Satılığa çıkarmadığın bir değer kaldı mı, söyler misin?

Bre hain kere hain!

Gerçekten de Abdüllatif Şener’in dediği gibi 1500 yıllık İslam Tarihi sürecinde Ümmete sen ve avanen kadar kötülük eden olmadı…

Bu akıl almaz ihanet potansiyelini nasıl, nerede biriktirdin sen yahu?

Yerli Yabancı Parababalarına satmadığın kamu malı kalmadı. Ege’deki 20 Ada’mıza varıncaya kadar sattın. Dağlarımızı, madenlerimizi, ovalarımızı, limanlarımızı sattın. Milyonlarca şehidin kanı üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlığını sattın, 250 bin dolar getirenlere!

Şimdi de gözünü, yakıp yıkıp viran ettiğin, 10 milyar dolar değer biçilen Atatürk Havalimanı’nın arazisine diktin. Onu satmaya kalkıyorsun Katar Şeyhi’ne, öyle mi?

Yazık be… Utanır insan, utanır…

Ama böyle hisler yok ki sizde. His yoksunusunuz. Bir değerler sisteminiz yok…

Akçeli suçlardan vatan satıcılığına, oradan Laik Cumhuriyet yıkıcılığına kadar binbir suç işlediniz. Alayınız dolar milyoneri, dolar milyarderi oldu. Seninse ailenle birlikte 300 milyar dolarlık kamu malı lüplemişliğin var, yine Ekonomi Profesörü Abdüllatif Şener’in tespitine göre.

Gözünüz doymadı. İstanbul’un merkezinde, altın değerindeki 11 milyon 776 bin 961 metrekare büyüklüğündeki havalimanı arazisini satacaksın Katar Şeyhi’ne…

Peki kaça satacaksın?

Komisyonunuz ne olacak?

Medyanın aktardığına göre Katar Şeyhi El Sani, karadan ve havadan keşif yapmış arazi üzerinde.

El sıkıştınız mı?

Yoksa bir süre gizli mi götüreceksiniz işi?

Bu ihaneti etmekle bir taşla iki kuş vuracaksın, değil mi?

Hem can düşmanınız olan Mustafa Kemal’in adını silmiş olacaksın oradan hem de dolar cinsinden hesaba gelmez vurgunlar vurmuş olacaksın…

Yine bu iki sebepten, durduk yerde havalimanını uçuşa kapattın. Onun yerine Kuzey Ormanları’nda 2 milyon 300 bin ağacı katlederek, yüz binlerce hatta milyonlarca o ekosistem içinde yaşayan her türden canlıyı yok ederek İstanbul Havaalanı adında hiç de uçuşa uygun olmayan bir yerde havaalanı yaptırdın, değil mi?

Yandaşın, kankin, vurguncu müteahhitlere… Devlet sırtına kene olarak yerleştirdiğin haramzadelere…

Oysa ne diyordu bilim insanları?

O bölgede havalimanı olmaz. Yılın yarısında sürekli kuzey rüzgarları eser orada. Uçakların iniş ve kalkışına engel oluşturur bu açık denizden gelen rüzgarlar. Ayrıca da Avrupa’dan, Karadeniz üzerinden Güneye yani Anadolu’yu aşıp Akdeniz’den Afrika’ya sürekli göç eden göçmen kuşların güzergahı üzerindedir o bölge. Bu nedenle de uçakların motorlarına girer bu kuşlar. Büyük arızalara ve kazalara sebep olur.

Yeşilköy’de bulunan Atatürk Havalimanı ise şu konumuyla bile mükemmel bir havalimanıdır ve her zaman dünyanın en iyi 10 havalimanı arasında sayılmıştır. Bazı yıllar Güney Avrupa’nın en iyi havalimanı ödülünü almıştır. Hizmet verdiği yolcu kapasitesi açısından Avrupa’nın 4’üncü havalimanı olmuştur bazı yıllar.

Böyle bir havalimanını basit bir genişletmeyle – ki çevresi de buna son derece elverişlidir – Türkiye’ye daha 50 yıl hizmet verebilir ve ihtiyaç karşılayabilir duruma getirebiliriz. Yani basit bir genişletmeyle 50 yıl daha Türkiye’nin İstanbul bölgesinin ihtiyacını karşılar bu havalimanı, dedi bilim insanları. Ve ille de ek bir havalimanı yapılması gerekirse, bunun Silivri civarındaki düz bir arazi üzerine yapılması uygun olur, dediler yine aynı bilim insanları.

Ama sen gözünü ranta diktiğin için bu uyarıların hiçbirini dinlemedin. Senin ve avanenin tapındığı biricik Tanrı olan Para Tanrısı sizi oraya yani kuzeye yönlendirdi. Rantın kallavisi orada bulunur, dedi size…

Bedeninizdeki her bir zerreyi kötülük işgal etmiş bulunduğu için, yaptığınız ihanetten ve Türkiye Halkına verdiğiniz 10 milyar dolar tutarındaki zarardan hiç rahatsızlık duymadınız. Yakıp yıkmaya devam ettiniz bu canım kurumumuzu…

Bak Hafız, bizde zaman aşımı yok. Seni ve avaneni yargılayacağımız yerlerden biri de orası olacaktır. Vatana ihanetten yargılanacaksınız ve bir ağırlaştırılmış müebbet de buradan alacaksınız…

Hiç kaçışımız olur diye aklına getirme. Durduk yerde 10 milyar dolarlık bu yoksul milletin malını nasıl çöpe atıp arazisini de Türk düşmanı, Amerikan uşağı Körfez Şeyhlerine peşkeş çekersin?

Bunun yanınıza kalacağını sanıyorsun, değil mi?

Kesinkes kalmayacak…

Bak, yolun sonuna geldiniz. Batan geminin sıçanları gibi avanenden bazıları kendilerini dışarı atıyorlar. Allah’la aldattığın saf, cahil, bilinçsiz, yoksul insanlarımızın sayısı günbegün azalıyor. Yani taraftarların, sana oy verecek olanlar eriyor, Nisan Güneşi altındaki kar gibi.

Seninse gerçeklerle bağın kopuk… Hayaller dünyasında yaşıyorsun…

3 gün önce Rize’de konuşuyorsun, Rize-Artvin Havalimanı’nda:

“Ancak şu anda uçaklarımız boş gidip geliyor. Rizeli, Artvinli hemşehrilerime sesleniyorum. Bu uçakların boş gidip gelmesi ne Rizeliye ne Artvinliye yakışır. Bu uçaklar doldurulmalı ki gidiş gelişler çok daha farklı bir şekilde devam etsin. Artık Rize’de, Artvin’de türküler ayrılık değil, kavuşma üzerine söylenecek.” (https://www.haberturk.com/son-dakika-cumhurbaskani-erdogan-rize-artvin-havalimani-ni-aciyor-3438473-ekonomi)

Bu olup bitenleri ya da sosyal olguları algılama yeteneğini kaybetmiş Hafız, herhalde tüm vatandaşlarımızın, Kaçak Saray yandaşları gibi, 313 bin, 120 bin, 107 bin (kendisi), 80 bin, 60 bin TL aylık gelire sahip olduğunu sanıyor. Para meselesi diye bir dertlerinin, meselelerinin olmadığını varsayıyor. Ve “Durumunuz böyle olduğu halde bu uçaklar niye boş gidip geliyor, niye doldurmuyorsunuz? Yakışmıyor yaptığınız ne Artvinliye ne Rizeliye”, diye aşağılıyor insanlarımızı.

O zavallı, acınacak durumdaki insanlarımızın cebinde, bırakalım uçağa binmeyi, şehir içinde toplu taşıma aracına binecek parası var mı, diye hiç düşünmüyor. Bu acı, kahredici gerçek hiç aklına gelmiyor onun. Herkesin maddi durumunun kendisi, ailesi ve avanesininki gibi olduğunu sanıyor ya…

Hani kısa süre önce manda yoğurdu, kestane balı, Medine hurması önermişti ya insanlarımıza; işte o da böyle bir algı yanılmasından kaynaklanmaktaydı. Halkımızı kuru ekmeğe, kuru soğana muhtaç ettiğini, pazardan kilosu 10-15 liradan aşağı düşmeyen patates alırken bile zorlandığını hiç görüp anlayamıyor yahu…

Türkiye insanının en az 20 milyonunun (yarısı asgari ücretli yarısı emekli olmak üzere) Açlık Sınırının çok altında yaşamaya mahkûm edildiğini görmüyor, anlamıyor, bilmiyor…

Kaldı ki bu 20 milyon, az da olsa bir gelire sahip olan kesim. Bir de İşsizlik Cehenneminde yanan bir bu kadar insanımız daha var en az. Ki bunların da çoğu gençlerimizden oluşmaktadır. Bu cehennemin yaratıcısı da tabiî ki yerli yabancı Parababalarıyla birlikte onların siyasi plandaki 20 yıllık hizmetkârı olan AKP’giller’dir, Tayyipgiller’dir. Yani kendileridir…

Cehennemin yaratıcılarından cehennemden kurtuluş beklenemez. Bekleyen, aklını yitirmiş sayılır. Bu sebeple şu an Türkiye insanının yapacağı birincil iş, en acil, en yakıcı iş, en ertelenemez iş; Tayyipgiller’den ve onların ağababası olan, onları Türkiye’nin başına çöktüren, onları imal eden ABD-AB Emperyalistlerinden kurtulmaktır. Bunun için mücadeleye, kavgaya, bedeli ne olur diye düşünmeden atılmaktır.

Vatanımızı sattı bunlar. Geleceğimizi sattı. ABD ve AB Emperyalist Haydutları bunlar eliyle Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp kendilerinin kuklası Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti olan Tayyipgiller Kaçak Saray Din Devleti’ni kurdular, kurdurdular.

Bu iki baş belasından kurtulmadığımız sürece, kesik damarlarımız kanamaya devam eder. Ve günbegün yok oluşa doğru sürüklenip gideriz.

Ne diyordu Kıvılcımlı Usta bundan 54 yıl önce?

“İnsanlığın önünde iki rahmetten biri var: Ya bile bilesiye, tüm bilinçli, kıyasıya, öldüresiye ve ölesiye MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI göze alınır; yahut sömürüye, sömürülesiye, çürüyesiye, geberesiye kullaşılır, köleleşilir.” (Hikmet Kıvılcımlı, Kendimize Gelelim ya Birleşmek ya Ölüm!, Türk Solu, Sayı: 67 – 25 Şubat 1968)

Ve biz de ne dedik hemen hemen aynı yılda?

Mademki söz konusu olan vatan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’dır, o savaşın göze alınmasıdır; biz de hiç duraksamadan, bedeli ne olur diye hiç hesaba kitaba girişmeden belaya atlar gideriz, dedik…

Ve öylece de yaptık, yaşadık…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

17 Mayıs 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı