Daha önce de söylemiştik; Kaçak Saraylı Reis’i ya getiren…

Daha önce de söylemiştik; Kaçak Saraylı Reis’i ya getiren götürecek (ABD), ya da bir iç savaş çıkarmadan bu zat iktidarı bırakmayacak, diye…

İşte son çıkarmış olduğu, adına “Kanun Hükmünde Kararname” dediği 695 ve 696 sayılı emirnameleriyle açıktan bir iç savaş hazırlığı içinde bulunduğunu ortaya koymuş oldu.

Öyle görülüyor ki, Kaçak Saraylı Hafız artık dış desteğini (ABD, AB, İsrail) yitirdiği kanaatine varmıştır. Bunun sonucunda da, başka türlüsünü asla kabul edemediği, ölünceye dek iktidarda kalma imkânını ve umudunu sadece “Allah’la aldat”arak meczuplaştırdığı “hülooğğ”cularına bağlamıştır.

İşte bu sebeple de, söz konusu emirnameleriyle bu meczuplara dokunulmazlık zırhı giydirmiştir.

Yani demiştir ki bunlara; Benim iktidarımı korumak için, vurun, kırın, öldürün, kesin, ne yaparsanız yapın, size hiç kimse dokunamayacak, hesap soramayacak. Adli, idari, cezai hiçbir soruşturmaya uğramayacaksınız.

Mahkemeler karşısında benden bir farkınız kalmayacak. Yeter ki yaptığınız her şeyi; “Reis’imizin iktidarı için yapıyoruz”, deyin. Gerisini düşünmeyin…

Ne diyor, Kaçak Saraylı’nın çıkarmış olduğu bu son emirnameler?

“Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükümleri uygulanır.” (696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararneme, 121’inci Madde, 2’nci Fıkra, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/12/20171224-22.htm)

Neymiş, uygulanacak olan o hükümler?

Şunlar:

(1) 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (6755 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 37’inci Madde, 1’inci Fıkra, http://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatMetin/1.5.6755.pdf)

Tayyip’in emirnameleri net ve açık, değil mi arkadaşlar?

Hem resmi koruyucularına, hem sivil koruyucularına, eksiksiz bir şekilde her türden suç işleme serbestisi tanıyor.

Ha, tek isteği var; yeter ki her yaptığınızı benim için yapın, benim Sarayımı korumak için yapın… Gerisini düşünmeyin, diyor.

Böyle bir, bırakalım hukuk devletini, kanun devleti bile olabilir mi?

Kesinlikle olamaz…

Biz boşuna demedik yıllardan bu yana; bunlar hukuku, yargıyı, Orduyu, eğitimi, dini, ahlâkı yıktılar, yerle bir ettiler, diye…

Biz boşuna çıkarmadık, hepsi de ders kitabı ebadında “Kanunsuzlar” adlı üç cilt kitabı ve devamı niteliğinde olan “Kaçak Saraylı Caligula Din Devletine Giderken”, “Çürütücüler” ve “İkili Oynayanlar”  isimli kitaplarımızı…

Bunlar ne Anayasa bıraktılar, ne kanun, ne yargı, ne bağımsız mahkeme… Hepsini dümdüz edip geçtiler.

Bunların “hukuk” dediği düpedüz “Çete Hukuku”dur. Mafyatik bir suç örgütünün hukukudur. Başka hiçbir şey değil…

Ne Türkiye’de meşru bir devlet başkanı var, ne hükümet…

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, bunlar Laik Cumhuriyet yıkıcılarıdır. Anayasa ve hukuk düşmanlarıdır, Ordu düşmanlarıdır, yargı düşmanlarıdır, laiklik düşmanlarıdır. Özetçe; vatan millet ve halk düşmanlarıdır.

Hatırlanacağı gibi, aslında Kaçak Saraylı’nın AKP’giller’i, 7 Haziran 2015 Seçimlerini kaybetti. Her ne kadar birinci parti geldiyse de, tek başına hükümet kurma yeterliliğini sağlayamadı. Fakat bıraktı mı iktidarı?

Hayır…

ABD, AB, İsrail, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli ile ittifak ederek, kanunsuz biçimde iktidarını sürdürdü.

Yine, 16 Nisan 2017 Referandumu’nu kesin bir biçimde kaybetmiştir. Bütün kanunsuzluklarına, yolsuzluklarına rağmen, yüzde 53’e karşı yüzde 47 oranıyla kaybetmiştir.

Fakat ne yaptı?

Kaybettiği ortaya çıkmaya başlar başlamaz hemen, bir hukuk bürosuna çevirdiği YSK’yi devreye soktu, ona, hukukçuların deyişiyle “Tam Kanunsuzluk” yaptırtarak 2 buçuk milyon sahte oyu geçerli saydırtıp kendisini kıl payı da olsa kazanmış gösterdi.

Sorosçu Kemal ve avanesinin boş yere beklediği 2019’da ne yapacaktır?

Bugüne kadar yaptıklarının aynısını…

Adam ve avanesi, yani AKP’giller’i, normal bir siyasi partiden oluşan normal bir iktidar değil ki… Bunlar, 15 yıl önce de belirttiğimiz gibi, “çıkar amaçlı bir suç örgütü”, kriminal bir yapı. Bu bakımdan da normal yollardan iktidarı bırakmayacaklardır. Zaten tepeden tırnağa binbir suça batmış durumdadırlar.

Bu sebeple de, iktidara mahkûmdur bunlar…

Ha, bunları, getiren götürebilir kolaylıkla. ABD bir sinyaliyle Kaçak Saraylı’nın altını boşaltıverir. Hatta öylesine boşaltır ki, Damat Berat bile Kaçak Saraylı’nın karşısında yer almış olur.

Eğer bu olmaz ise, şunu iyice bilelim ki, Kaçak Saraylı ancak bir iç savaş sonucunda yenilgiye uğrarsa iktidardan vazgeçer. Yoksa asla vazgeçmez.

Bildiğimiz gibi, 15 Temmuz 2016’daki, Pensilvanyalı İmam’la yapmış oldukları Ganimet Paylaşım Savaşı ve o savaştan kazanan olarak çıkmış olması, çok sevindirdi Kaçak Saraylı’yı. 400 civarında vatan evladının hayatını kaybettiği o gece, Atatürk Havaalanı’nda boşuna demedi; “Bu bize Allah’ın bir lütfudur.”, diye… Hem de Damat Berat, ağzı kulaklarında gülerken, kendisi de bir mutluluk tebessümü yaşarken söyledi bu sözleri…

Bir anlamda, ağzına tat bulaştı Kaçak Saraylı’nın. Bu bakımdan, bir iç savaş çıkarsam da, tüm muhaliflerimi ezip geçsem, heveskârlığı içindedir bizce şu an.

İşte son çıkarmış olduğu emirname de apaçık bir biçimde bu iç savaş hazırlığının bir göstergesidir, bir kanıtıdır…

Adam boşuna dokunulmazlık zırhına büründürmüş olmadı adamlarını. Muhaliflerimi yok edin, size hiç kimse söz söyleyemeyecek, el uzatamayacak…

Emirnamesinin özü bu…

Fakat şunu hatırlatalım:

Böylesine hukuk dışı, vicdan dışı, insanlık dışı yollara tevessül edenlerin sonu hep hüsran olmuştur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Eğer zulümle, tehditle, korkutmayla, öldürmeyle, katletmeyle iktidarda sürgit kalınabilseydi, hiçbir despot devrilmezdi koltuğundan.

Oysa Tarih bize neyi göstermektedir?

Despotların hep acıklı sonlarıyla karşılaşmış olduklarını…

Kaçak Saraylı’nın çıkarmış olduğu bu sözde kararname, apaçık bir biçimde Nazi Kuralıdır. Hatırlayacağımız gibi, Hitler’in Naziler’inin de paramiliter bir cinayet ve katliam örgütü olan SS’leri ve SA’ları vardı. Fakat bunlar Hitler’i ve Nazi Liderlerini trajik sonlarıyla karşılaşmaktan kurtaramadılar.

Kaçak Saraylı’nın bu emirnamesi, net bir anlatımla bir Kontrgerilla örgütünün hayata geçirilmiş olduğunu göstermektedir.

Hatırlanacağı gibi, MHP de Süper NATO’nun, Kontrgerilla’nın, Gladyo’nun siyasi plandaki örgütüdür. Tabiî Süper NATO’nun yönetimi CIA’nın elindedir. MHP’nin “Ülkü Ocakları” vardır, 12 Mart ve 12 Eylül öncesinde, çok yoğun ve etkili katliam eylemleri ortaya koyan. Bu örgüt, Kahramanmaraş, Çorum, Sivas Katliamlarını yapmıştır, hatırlayacağımız gibi. Çoluk çocuk, yaşlı, genç demeden bu katliamlarıyla yüzlerce masum insanımızı, satırlarla, palalarla, silahlarla katletmiştir.

Ayrıca, binlerce antiemperyalist, yurtsever, Mustafa Kemal’ci, laik, devrimci ve sosyalistimizi de kalleş pusularla öldürmüştür, bu katliam örgütü.

Hatta, namuslu Savcımız Doğan Öz’ü bile katletmiştir bu örgüt, CIA’dan aldığı bir emir üzerine. Cavit Orhan Tütengil gibi, Ümit Kaftancığlu gibi, Bedrettin Cömert gibi onlarca bilim insanımızı da acımasızca katletmiştir. DİSK Başkanı Kemal Türkler’i, hatta Adana Emniyet Müdürü Hakan Yurdakuler’i bile namuslu olduğu için katletmekten çekinmemiştir.

Kaçak Saraylı Tayyip de, işte böyle bir örgüt kurmuş bulunmaktadır artık, kendi Sarayını ve iktidarını korumakla görevli. Onları dokunulmazlık zırhıyla donatmakta, istedikleri yer ve zamanda katliam yapma özgürlüğü tanımaktadır bunlara.

Bu, apaçık bir biçimde, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bırakalım hukuk devletini, kanun devletinin bile eser miktarda da olsa kalmamış olduğunu göstermektedir, Türkiye’de.

Biz de şunu kesince belirtmiş olalım ki, bu hukuksuzluklar, bu kanunsuzluklar, bu zulümler, bu tehditler, bu korkutmacalar; Tayyipgiller’in iktidarını korumaya yetmeyecektir. Eninde sonunda bunlar da hazin sonlarıyla karşılaşmaktan kurtulamayacaktır.

Bakın, bu gerçeği, daha önce de kendisinden söz ettiğimiz, “StateofIsrael” adlı çok zeki bir MOSSAD ajanı nasıl netçe görüyor:

“Bu işin sonunda TR Libya gibi olur, bizim RTE’nin sonu da Kaddafi gibi olur ama bizim için sorun değil, yerine yine bize çalışan biri gelir…” (https://odatv.com/burhan-kuzu-adalet-bakaninin-aciklamalarini-yalanladi-2612171200.html)

Bilmiyoruz, Kaçak Saraylı ve avanesi bu gerçekleri ne kadar kavrar…

Fakat, kavrasa da kavramasa da, onlar için geriye dönüş yok gibidir. Çünkü, yüzlerce suça batmış durumdadırlar. İktidarlarına ölümüne sarılmak dışında bir seçenek bırakmamışlardır kendilerine…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

26 Aralık 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email