CIA-Pentagon İslamcılarının tecrübeli, kıdemli akıldanesi Ahmet Taşgetiren…

CIA-Pentagon İslamcılarının tecrübeli, kıdemli akıldanesi Ahmet Taşgetiren, uyarıyor Tayyipgiller’i:
Pensilvanyalı İmam’ın örgütüne “terör örgütü” demeyin! Eğer derseniz, sonunda onlara verdiğiniz destekten dolayı siz de sıkıntıya girersiniz, diye…

 

Tabiî biliyor, sınangılı Ortaçağcı, laiklik ve Mustafa Kemal düşmanı, Muaviye-Yezid Dincisi; Tayyipgiller’le Feto’nun tarikatının 2002’den itibaren tam 10 yıl el ele, omuz omuza vererek Laik Cumhuriyet’i yerle bir ettiklerini.

Yani diyor ki onlara; 11 yıl müddetince yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmedi, “Cemmat”le. Şimdi onlara “terör örgütü” dediniz miydi, siz de terör örgütünün yardım ve yatakçısı ve destekçisi durumuna düşersiniz. Size de birileri “terör örgütü” der sonra.

İyisi mi bu işi ılımlı bir şekilde, çok dallandırıp budaklandırmadan, çok can yakmadan halledelim. Zaten Tırhallı bir hallıyız. 10 yıllar boyu hep aynı yolun yolcusu değil miydik? Amacımız da, hedefimiz de, düşmanlarımız da aynı değil miydi? Tamam, şimdi kavgalıyız. Ama kavgayı da fazla boyutlandırmadan, derine indirmeden, sükunetle bitirelim…

Görelim isterseniz, ne dediğini, ya da bunu nasıl söylediğini. Tabiî bizim bu özetlediğimiz şekilde açık, net konuşmuyor. Konuşamazlığı da var, haliyle. Lafı hep dolandırıp duruyor. Açıktan da söyleyemiyor. Fakat, söylediklerini yorumladık mı, yukarıda bizim anlattığımızı demiş olduğunu görürüz. Evet, yazısı şöyle:

***

Hukukçu diyor ki:

– Herhangi bir örgütün “Terör örgütü” olarak tanımlanması için yargı kararı gerekir. Şu ana kadar FETÖ ile ilgili Yargıtay tarafından onaylanmış bir yargı kararı yok. Yargıtay’da bekleyen dosyalar var, onlar görüşülse, terör örgütü hükmü onaylansa alt yargı organları da ona göre karar verir.

– 2008 yılında Dava Daireleri Genel Kurulunda 72 hakimin onayıyla verilmiş bir karar var, o da Gülen hareketinin bir terör örgütü olmadığı yönünde.

Hukukçu diyor ki:

– FETÖ için terör örgütü kararı verdiğinizde de bazı sorunlar ortaya çıkıyor. Çünkü suç da ona göre oluşuyor. O kararın verilmesinden önceki eylemleri o suç kapsamı içine sokmak, hukuk açısından tartışmalı. Çünkü o ilişkileri teröre destek çerçevesine oturttuğunuzda, önce tarihlerde devletin farklı kademelerinin örgüte farklı tarihlerde sağladığı imkanlar da aynı akıbeti paylaşmakla yüz yüze gelebiliyor.

Hukukçu diyor ki:

– Buna benzer bir problem de şu: FETÖ ile mücadele başladığı günden beri yapıldığı gibi, 17/25 Aralık’ı bir milat olarak aldığınızda ve ondan sonraki iltisakları teröre destek faaliyeti olarak nitelediğinizde, 17/25 Aralık’tan sonra da devlet gözetiminde faaliyetine meşru olarak devam eden bazı kuruluşlarla ilişkinin terör kapsamına sokulması kendi içinde çelişki taşıyor. Mesela Bank Asya 17/25 Aralık’tan sonra da devam etmiş, TUSKON aynı şekilde, Aktif Eğitim – Sen aynı şekilde faaliyetine devam etmiş. Üstelik bu sendikaya üyelik için gerekli aidatı üye adına devlet ödemiş. Devlet nezdinde“meşru” görülen bir kuruluşla ilişkiyi terör örgütü ile ilişki olarak sunmak makul olur mu?

Hukukçu diyor ki:

– Mahkemeler önlerine gelen dosyalar için karar veriyor. Diyelim medyada ”FETÖ’cü” diye yargılanıp infaz edilmiş bir kişi için tahliye ya da beraat, buna karşılık yine medyada “FETÖ ile asla ilişkisi olmadığı”na dair kanaat oluşan birisi için tutuklama kararı çıkıyor. Oklar derhal mahkeme başkanına, savcıya, heyete yöneliyor. Bakıyoruz Mahkeme Başkanı görevden alınıyor. Bu tarz uygulamalar, HSK’yı tartışılır hale getiriyor, bir. Mahkeme heyetlerinde yargısız infaza maruz kalma tedirginliği oluşturuyor, iki. Onun da sonucu, “Geciken adalet” olgusunu gündeme taşımak oluyor. Yani uzun tutukluluklar, tutuklanmanın fiili ceza haline gelişi, hukuktan beklentinin zaafa uğraması gibi her biri derin adalet sorunu olan işler.

Son “Arınç’ın damadı” olayında tahliye için kullanılan -hukuk açısından son derece tabiî- gerekçelerin, neden başka sanıklar için kullanılmadığının “hukuki” bir cevabı yok. Bu durumda binlerce insan adeta otomatik kararlarla tutuklu kalmaya devam ederken, tanınmış insanlara yakın bazı kişilerin “sağlık” ya da “Kaçmayacak” gerekçeleri kullanılarak serbest bırakılması adalete güveni sarsıyor.

Hukukçu diyor ki:

– Görevden alma ve açığa almalarda, beraat-i zimmet asıldır, ya da şüpheden sanık yararlanır gibi evrensel kurallar işlevsiz kalıyor. Pek çok insan, hangi suçu sebebiyle açığa alındığını da, görevden alındığını da bilmiyor. Son AİHM kararı da, içerde hukuki süreç bitmediği gerekçesi ile topu “OHAL Komisyonu”na atınca, OHAL komisyonunun ne zaman faaliyete geçeceği ve yüz bini aşmış başvuruları nasıl sonuçlandıracağı da gözükmeyince, ülkeyi yönetenlere ne kadarı ulaşıyor bilmiyorum ama ulaşılabilen alanlara dramatik mağduriyet vakıaları akıyor.

Hukukçu diyor ki:

Mağduriyet ne kadar genişlerse, gerçek teröristleri yargılamak o kadar zorlaşır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Mağduriyet edebiyatı” diye bir olguya dikkat çekmesi anlamsız değil. Problem, “Edebiyat” denilen hadisenin toplum nezdinde bir gerçekliği ifade ediyor gözükmesidir. Emin olun, çok çok insana dokunuyor bu iş.

Hukukçu diyor ki:

Sonunda çözmek zorunda kalacağımız bir sosyal depresyonun tohumları ekiliyor şu anda. Devlet aklı oturup, Hukuku eksen alarak yeni bir değerlendirme yapmalı.

Kim hukukçu? Hukukçunun kimliğine değil, söylediklerinin makul olup olmadığına bakalım daha iyi. (Ahmet Taşgetiren, Hukukçu Diyor ki… 14 Haziran 2017, http://www.star.com.tr/yazar/hukukcu-diyor-ki-yazi-1227444/)

***

Bu Taşgetiren Hafız’, tâ, Komünizm, Laik Cumhuriyet ve Mustafa Kemal düşmanlığını bayrak edinmiş, vatan millet ve halk düşmanı “Yeniden Milli Mücadele” derneklerinden yetişip gelmedir. Feto’nun Zaman’ında, Aksiyon’unda yazmıştır yıllar boyu. Her türden Ortaçağcı TV’lerde, derneklerde çalışmış, görünmüş, konuşmuş, programlar yapmış; yani özetçe, hayatını CIA-Pentagon Dinciliğine adamış bir şahıstır. Şimdi de Tayyipgiller’in Star’ında köşe yazarlığı etmektedir.

Başlığı neymiş, Ortaçağcının yazısının?

“Hukukçu Diyor ki…”

Ne hukukçusu be!

Hukuk mu bıraktınız, adalet mi bıraktınız, vicdan mı bıraktınız memlekette?..

Anayasa mı bıraktınız, yasa mı bıraktınız, bağımsız yargı mı bıraktınız, kuvvetler ayrılığı mı bıraktınız, ordu mu bıraktınız, Laik Cumhuriyet mi bıraktınız, eğittim mi bıraktınız?..

Hepsini mahv u perişan ettiniz. Yakıp yıktınız. Çökerttiniz.

En son yaptığınızı analım sadece. Anayasa Referandumu oyununda kaybettiniz. Bunu hepiniz adınız gibi biliyorsunuz. Ama, tüm yargı kurumları gibi, YSK’yi de avucunuzun içine aldığınız için, açıkça milleti ahmak yerine koyarak, davar yerine koyarak, hukuk deyimiyle “Tam Kanunsuzluk” yaptırttınız ona. İlçe Seçim Kurulu ve Sandık Kurulunun mührü bulunmayan, iki buçuk milyon civarında olduğu söylenen sahte oyları meşru saydırttınız, yasayı hiçe sayarak. Eğer ülkede hukukun zerresi olsa, sadece bu kanunsuzluktan dolayı bile iptal edilir o Referandum. Kaldı ki, o Referandum süreci de baştan ayağa yaptığınız kanunsuzluklarla doludur. Tüm devlet imkânlarını ve Vali, Kaymakam gibi tarafsız kalması gereken devlet görevlilerini, hatta okul müdürlerine varıncaya kadar lehinize çalıştırttınız, kullandınız. Devletin bütün imkânlarını ve parasını kullandınız. Karşı tarafın söz hakkını olabildiğine kısıtladınız.

Bununla yetinmediniz, saldırılar düzenlettiniz yandaşlarınıza. Bununla da yetinmediniz; “Görevimi tarafsızlıkla yerine getireceğime büyük Türk Milleti ve Tarih önünde ant içerim.”, diyen Tayyip, Referandumun baş aktörü oldu. Öylesine kendinden geçti ki, “Hayır” diyenleri cehennemlik ilan etmekten bile kendini alamadı.

Şu cümleyi kullandı aynen:

“Hayır derken bu dünyanızı da, öbür dünyanızı da karartmış olmayın.”

Yani, kendisini Allah’ın yerine koydu. “Hayır diyenler cehennemliktir”, deyip çıktı. Dedik ya; bunların Gerçek Müslümanlıkla ilgisi yoktur, diye.

Neydi, Tayyip’in sloganı?

“Bitaraf olan bertaraf olur.”

Bunu söyledi, değil mi meydanlarda, kürsülerde, ekranlarda…

Ondan sonra da kalktı, “görevimi tarafsızlıkla yerine getireceğim” diye yemin etti Mecliste.

Yani nereden baksanız, yalan dolan, hile, dümen, aldatmaca…

***

Bak Ahmet Taşgetiren, gerçek hukukçu ne diyor?

Hepiniz Feto ile aynısınız. Hepiniz Ortaçağcısınız, Mustafa Kemal ve Laik Cumhuriyet düşmanısınız, Muaviye-Yezid ya da CIA-Pentagon İslamı’nın devletini kurma amacındasınız. Elbirliğiyle Laik Cumhuriyet’i yıktınız. Anayasayı ve Anayasal Düzeni fiilen ortadan kaldırdınız. Sizin şu anki düzmece Anayasanız yok hükmündedir aslında. Namuslu ve cesur Anayasa Hukukçusu Profesör Kemal Gözler de aynı şeyi der.

Anayasal Düzeni ortadan kaldırmaktan, Laik Cumhuriyet’i yıkmaktan dolayı, TCK’deki en ağır suçu işlemiş bulunmaktasınız. Ağırlaştırılmış müebbettir, bu suçun cezası.

Eninde sonunda da, emri hukuktan ve vicdanından alan bağımsız mahkemeler huzuruna çıkarılacaksınız. Aklınızdan hiç çıkmasın bu sözümüz…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

23 Haziran 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

Print Friendly, PDF & Email