“Cemaat ve Tarikat” adlı Ortaçağcı din derebeyliklerine resmi statü verilmesini savunan, Devrim Kanunlarına dil uzatan Bilderbergci Ali Babacan ve bu ihanetlere sessiz kalarak bunları onaylayan Altılı Masa Liderleri hakkında suç duyurusunda bulunduk

Siyasi ömrü boyunca Amerikan uşaklığını elden bırakmayan, bir dönem Kaçak Saraylı Reis’in bakanlığını yaptıktan sonra kapı dışına konulan ve sonrasında “Altılı Masa” denilen sahte muhalefetin bir bileşeni haline gelen Bilderbergci, Davosçu Ali Babacan, Habertürk’te Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” programına katılarak cemaatlerin, tarikatların resmi statüye kavuşması gerektiğini belirtmiş ve Kuvayimilliye’ye, onun önderlerine ve Laik Cumhuriyet’e yönelik kinini şu sözlerle kusmuştu:

“Biz cemaatler, tarikatlar, dini gruplar şeffaf ve açık bir şekilde dernek olarak yapılanabilsinler dedik. Şu anda yasak. Bazı ticari faaliyetler, ekonomik gereklilikler sebebiyle tüzel kişiliğe ihtiyaç duyuyorlar, dernek kuruyorlar. Niye kayıt dışı olsun ki? İnancı doğrultusunda örgütlenebilme örgütlüğü insan hakkı. Ama resmen yapabilmeliler. İbadethanelerini açabilsinler. O kanunlar gerçekten yasaklayabilmiş mi? Yeraltına inince devletin denetleme imkanı kalmıyor. Biz şeffaf olsun, açık olsun diyoruz.

“Devrim kanunlarının o gün için bir mantığı var ama bugünün şartlarına göre tekrar bakmamız gerekiyor.”

İşte bu sözlerinden ötürü Bilderbergci, Davosçu Ali Babacan hakkında “Anayasanın ilkelerine aykırı davranma”, “677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanuna Muhalefet”, “430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanununa Muhalefet”, “2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa Muhalefet” suçlarını işlediğinden dolayı suç duyurusunda bulunduk.

Suç duyurusu sonrası açıklama yapan Parti Avukatlarımızdan Doğan Çıngı şunları dile getirdi.

***

Saygıdeğer Halkımız;

Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal çok net söylüyor: “Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniyetin ışığı karşısında filan veya falan şeyhin uyarmasıyla maddî ve manevi mutluluğu arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum.

Efendiler ve ey millet; iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.

Bu ülkede Laik Cumhuriyet kurulabildiyse, Mustafa Kemal’in Ortaçağcı Gericiliğe karşı bilimi yol gösterici olarak kabul eden bu tutumu ve anlayışı sayesindedir. İşte bu bugün bu anlayıştan ve tutumdan uzaklaştığı için ülkemiz, yeniden “şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi” ne dönüşmenin eşiğine gelmiş durumda.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak, Mustafa Kemal’in bu tutum ve anlayışını ortadan kaldırmaya çalışan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve buna sessiz kalarak onay veren, başta Mustafa Kemal’in kurduğu CHP’nin başında olan Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masanın diğer partilerinin genel başkanları hakkında suç duyurusunda bulunduk. Anayasanın ilgili maddelerine, Siyasi Partiler Kanununa ve Devrim Kanunlarına aykırı tutum ve davranış içerisine girdikleri için haklarında kamu davası açılması talebiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçemizi verdik.

Ne demişti Ali Babacan?

Cemaat, tarikat ve dini grupların açık bir şekilde yapılanabilmeleri gerektiğini ve Devrim Kanunlarının 1920’li yıllar için bir mantığı olduğunu, bugünün şartlarına göre tekrar bakılması gerektiğini söylemişti. Millet İttifakını oluşturan başta CHP olmak üzere diğerleri de bu sözler karşısında sağırı oynadılar.

Değerli Halkımız;

Zaten bu din derebeylikleri 1950’den itibaren yani 72 yıldır serbestçe, özgürce çalışıyorlar. Ve ülkemizi, tabiî insanlarımızla birlikte, 1400 yıl öncesinin Ortaçağ’ının karanlıklarına götürmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Ali Babacan ise şimdi bunlara yasal kılıf geçirerek meşruiyete kavuşturmanın derdinde.

Peki, hemen hepsi de birbirini “din dışı” yani kâfir sayan bu Ortaçağ’ın karanlık yapılanmaları bir de yasal kılıfa kavuşunca ne yapacaklar?

Şu ana kadar ne yaptılarsa daha fazlasını yapacaklar. Daha çok çocuk istismarı, çocuk gelinler, kadına şiddet, tacizler, yeni Enes Kara’lar, Mehmet Sami Tuğrul’lar…

Daha başka ne yapacaklar?

Daha açık biçimde ya belirli siyasi partilerle işbirliklerine girip siyasi mücadeleye girişecekler ya da siyasi partiler kurarak iktidarı ele geçirme kavgasına girişecekler. Yurtlarla, kurslarla yetinmeyecekler. Kendi okullarını açacaklar, kendi müfredatlarını oluşturacaklar ve hatta her biri kendi fıkıhlarını (Şeriat Hukuklarını) kurup ona göre yargılamada bulunacaklar. “Laik Hukuk kâfirliktir, biz kendi hukukumuzu uygulayacağız”, diyecekler. Dolayısıyla da ülkemizi Afganistanlaştırmak için ellerinden ne geliyorsa yapmaktan geri durmayacaklar. Tabiî bu arada Taliban, El Kaide, El Nusra, IŞİD ve türevleri gibi birbirleriyle de silahlı çatışmalara girişecekler.

İşte bunun içindir ki Kendini Mustafa Kemal’in gerçek devamcısı ve Laikliğin gerçek savunucusu olarak niteleyen Halkın Kurtuluş Partisi olarak, ülkemizin “şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi”ne dönüşmemesi için, Halkımıza, Kuvayimilliyeci atalarımıza olan sorumluluğumuz gereği, Ortaçağ’a doğru gidişin sorumlularını yargıya taşıdık, Tarihe bir kez daha not düştük.

26 Ocak 2023

HKP Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email