ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
Örgütlü ve Yeneceğine İnanmış Mazlum Halklar Emperyalistlere Yenilmez!
Çanakkale’de Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle,Arabıyla şehitlerimiz yan yana yatıyor.
Onlar, “Yedi Düvel”in “Hasta Adam” diye nitelendirdiği ve öldürücü darbeyi vurmak için harekete geçtiği bir ülkenin-Osmanlı’nın yarı aç yarı tok, ayağında yırtık çarıklı insanlarıydı. O günün en ileri teknoloji ürünü silahlarıyla, gemileriyle donanmış Batılı Emperyalistlere karşı ellerindeki tek mayın gemisi Nusrat ve 26 mayınla ölümüne mücadele ettiler. Seyit Onbaşı gibi 280 kiloluk top mermisini, ülkesini, onurunu, namusunu emperyalistlere teslim etmeme inancıyla sırtlayıp topun ağzına sürdüler. Ve
3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı’na dayanan emperyalistleri 18 Mart 1915’te denizde büyük bir hezimete uğrattılar. Tarihe, altın harflerle “Çanakkale Geçilmez!” sözünü kazıdılar.
Denizde aldıkları ağır yenilginin ardından 25 Nisan 1918’de İngiliz, Fransız, Yeni Zelanda, Avustralya ve diğer sömürge ülkelerinden getirdikleri askerlerle bu kez karadan Gelibolu Yarımadası’nı geçerek İstanbul’a ulaşma ve ülkemizi işgal etme girişimlerine devam etmeye çalıştılar. Emperyalistler yaklaşık 8 ay süren bu savaştan da “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyen Mustafa Kemal gibi savaş dehası komutanları öncülüğünde ölümüne mücadele eden askerlerimiz karşısında mağlup oldular.
Partimizin İlk Genel Başkanı Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın da dediği gibi:
“Çanakkale Zaferi sadece bizim değil, tüm mazlum milletlerin Emperyalizme karşı ilk zaferidir.”
Bu zafer tüm ezilen-sömürülen mazlum uluslara silah, cephane, teknoloji gücü ne kadar fazla olursa olsun, emperyalistlerin; örgütlü, haklılığına ve yeneceğine inanmış bir halk karşısında duramayacağını, topukları kıçını döve döve kaçacağını ispatlamıştır. Ve yine Usta’mızın dediği gibi “O yüzden bu zaferi ne kadar kutlasak yeridir.”
Şunu da belirtmeden geçmeyelim; bugün Ortaçağcı Tayyipgiller ve şürekâsı, bir yandan Çanakkale Zaferi’ne sahip çıkar görünmek, bir yandan da bu zaferi canı kanı pahasına kazanan askerlerimizi ve Mustafa Kemal’i yok saymak için, bu zaferin kaynağını hurafelere bağlıyor. Otobüsler dolusu insana bu Zaferin kazanıldığı, destansı kahramanlıkların yazıldığı yerleri dolaştırırken, evliyaların ruhlarının büyük yardımlarıyla savaşın kazanıldığı demagojisini yaparak Çanakkale Zaferi’ne, Şehitlerimize ve Zaferin önderlerinden biri olan Mustafa Kemal’e en büyük ihaneti ve alçaklığı yapıyorlar. Onların ölümüne mücadelesini olmamışa çeviriyorlar.
Çanakkale Zaferi, Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza da ilham vermiştir. Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’in komutanı olduğu 19’uncu Kolordu, emperyalist yağmacı orduları Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu’nda büyük bir yenilgiye uğratmıştır. Bu savaşlarda Mustafa Kemal’in askeri dehası da ortaya çıkmıştır. Düşman generali Ian Hamilton’un düşünme biçimini çözen Mustafa Kemal, onun hangi bölgeden çıkartma yapacağını da öngörmüş ve bir şaşırtmacayla asıl askerî yığınak o bölgeye yapılarak Batılı Emperyalistlerin orduları hezimete uğratılmıştır. Düşman Gelibolu Yarımadası’ndan defolup gitmek zorunda kalmıştır. Böylece Mustafa Kemal, askerî dehasıyla gerek subaylar-askerler arasında gerekse halk nezdinde tanınmış ve Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın da önderi olmuştur.
“Çanakkale Geçilmez!” dedirten Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Arabıyla, Alevisi-Sünnisiyle, gerçek anlamda tüm ezilen mazlum halkımız, ülkemizi Sevr Anlaşması’yla bölüp parçalamak ve her bir parçasını lüplemek isteyen Batılı Emperyalistlere karşı bir kez daha taarruza geçmiştir. Mustafa Kemal önderliğinde 4 yıl süren Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız gerçekleşmiş, 1 milyon insanımız şehit olmuştur. Ve bu, dünyanın ilk zaferle sonuçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşıdır. Ülkemizi bölüp parçalamak isteyen Sevr Anlaşması emperyalistlerin suratlarına çarpılmıştır.
Çanakkale Zaferi ayrıca, devrim ateşiyle yanan Rusya’da, emperyalistlerin Boğazlar’dan geçerek Rus Emperyalizmine destek olmasını engellemiş ve devrimin hızlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu dayanışma Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız sırasında da devam etmiş, devrimini daha yeni yapmış Sovyetler ve Önderi Lenin Usta, Kurtuluş Savaşı’mızın en büyük müttefiki olmuştur.
Değerli Halkımız!
Bugün Çanakkale Zaferi’ni kutlarken, Şehitlerimizi anarken içimiz bir başka titriyor. Ne yazık ki, Çanakkale Zaferi’yle ve ardından Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızla ülkemizden defettiğimiz AB-D (ABD-AB) Emperyalistleri bu kez bacadan giriyorlar. Topla tüfekle değil, Para-Casus-Ordu gücüyle ülkemizi yarısömürgeleştirmiş durumdalar. IMF’si, Dünya Bankası, AB’si NATO’suyla hem ekonomik hem askerî hem de siyasi anlamda kıskıvrak pençelerine aldılar ülkemizi. Yeni Sevr’i dayatıyorlar. Ülkemizi en az üçe bölmek istiyorlar, daha kolay sömürüp yağmalayabilmek için. Bunun için de kendileri için direnç noktası olarak gördükleri Mustafa Kemalci, Yurtsever kişi ve kurumları Tayyipgiller eliyle düzmece bir “Ergenekon” safsatasıyla etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Ve bunda ne yazık ki bir ölçüde başarılı da oldular. Devrimci Gelenekli Ordu Gençliği’ni şimdilik sindirdiler. Yargıyı da HSYK’nin, Yargıtay ve Danıştay’ın yapısını değiştirerek sindirme-etkisizleştirme-Tayyipgiller Yargısı’na dönüştürme yolunda adım adım ilerliyorlar.
Mustafa Kemalci, Yurtsever askerler, bilim adamları, gazeteciler bir bir Silivri Zindanı’na tıkılıyor. Gazeteci Ahmet Şık’ın gözaltına alınırken söylediği gibi “dokunan yanıyor”.
Kime?
AB-D’ye, Fethullah’a ve Ortaçağcılara
Değerli Arkadaşlar, değerli halkımız!
Bugün karanlık günlerden geçiyoruz. “Yedi Düvel”e ve ülkemizdeki Tefeci-Bezirgânlığa- Ortaçağcılığa karşı Mustafa Kemal önderliğinde Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı vermiş ve onu zaferle taçlandırmış bir ülkenin bütün yönetim mekanizmaları aynı “Yedi Düvel”in, AB-D Emperyalistlerinin yerli uşakları olan, Tefeci-Bezirgânlığın temsilcisi, Ortaçağcı ve Mustafa Kemal’e, ulusal değerlere düşman Tayyipgiller tarafından zapt edilmiş durumda. Mustafa Kemal’e “Ölmüş İnek” diyen Tayyip “demokratikleşiyoruz” diyerek Mustafa Kemal düşmanlığı yapıyor. Çünkü biz ne kadar Antiemperyalist-Tam Bağımsızlıkçı, tam anlamıyla Laikliğin savunucu isek Tayyipgiller de o kadar emperyalizme göbekten bağımlı, ulusal değerlere, laikliğe düşmandır.
İşte bu yüzden bir İkinci Kurtuluş Savaşı gerekiyor ve bizler İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız. Antiemperyalist, Antişovenist, Antifeodal İkinci Kurtuluş Savaşımızı sosyal kurtuluşla-Sosyalizmle taçlandıracağız. Birinci Kurtuluş Savaşımızın yarım bıraktığı işi tamamlayacağız. Emperyalistleri ve onların yerli uşaklarını bir daha geri dönmemecesine inlerine göndereceğiz. Ülkemizde Sosyalizm bayrağını dalgalandıracağız. Ve bunu, başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere, 1000 yıldır birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimizle, Devrimci gelenekli Ordu Gençliği’mizle, bilim insanlarımızla, köylümüzle, tüm ezilen-soyulan halkımızla birlikte başaracağız. 18.03.2011
Çanakkale Geçilmez!
Halkız Haklıyız Kazanacağız!
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi