ÇAĞININ BÜYÜK DEVRİMCİSİ ŞEYH BEDREDDİN MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR!

ÇAĞININ BÜYÜK DEVRİMCİSİ ŞEYH BEDREDDİN MÜCADELEMİZDE YAŞIYOR!

Şeyh Bedreddin, günümüzden yaklaşık altı yüz yıl önce;  Anadolu topraklarında sosyalizmi hayata geçirmek için mücadele eden çağının büyük

 devrimcisidir.
Derebeyleşmeye başlayan Osmanlı’ya başkaldırmıştı Şeyh Bedreddin ve Yoldaşları…  
Aradan geçen yüzyıllara rağmen, Şeyh Bedreddin’in savaştığı ve uğruna hayatını verdiği idealleri, özlemleri bugün halkların kurtuluş mücadelesinde yaşıyor. Ve Şeyh Bedreddin, Halkların bilincinde ve yüreğinde capcanlı duruyor.
Hikmet Kıvılcımlı,Şeyh Bedreddin’i: “Yalnız Türkiye Devrim Tarihinin değil, bütün insanlık için sosyal devrim tarihinin en ilgi çekici büyük kahramanı” olarak değerlendirir.
Şeyh Bedreddin’in hayatına ve mücadelesine baktığımızda bunu net olarak görürüz.
1359 yılında bugün Yunanistan topraklarında bulunan Simavna kasabasında doğan Şeyh Bedreddin, Edirne, Konya, Bursa, Kahire ve Tebriz’de dönemin bilginlerinden fıkıh, astronomi, mantık dersleri alan bir bilim adamı aynı zamanda. Düşüncelerini, “Varidat” ve “Teshil” isimli kitaplarında aktarmıştır.
Şeyh Bedreddin’in zamanına kadar, Medeniyetler dıştan gelen Barbar akınlarıylaTarihsel Devrimleyıkılırlardı. Ve bu dönemde, bu devletlerin yıkılışları destanlarda, mitolojilerde tufan, dinlerde kıyamet adını alıyordu. Şeyh Bedrettin, bu şuursuz medeniyet yıkılışları yerine, insanlığın biricik ve sürekli gelişimini sağlayacak şuurlu (bilinçli) devrimi, başka deyimle Tarihsel Devrim yerine Sosyal Devrimi geçiren en bilinçli ve en orijinal büyük devrimcidir. Bu nedenle, sosyal devrimler çağı demek olan modern çağın ilk en önemli müjdecisidir.
Yani Şeyh Bedreddin cenneti bu dünyada kurmayı; halkın alın terinin karşılığını alacağı kardeşçe ve eşitçe bir düzen kurmayı amaçlıyordu, bunu savunuyordu. Nazım Hikmet “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”ndabunu şöyle aktarır:
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için
on binler verdi sekiz binini…

Ama egemenler elbette kendi çıkarlarına aykırı olan bu düzene karşı en sert tepkiyi verdiler.
Çünkü ilk kurulduğu zaman, sahip olduğu İlkel Sosyalist Gelenekler sayesinde halklara refah sağlayan Osmanlı Devleti, artık derebeyleşmeye başlamıştı.
Fetret Dönemi adı verilen ve taht kavgalarının yaşandığı bu dönemde, artan vergiler nedeniyle halk yaşam savaşı veriyordu. Bu dönemin sonunda, Edirne’de tahta çıkan ve ileri görüşlü biri olan Musa Çelebi, Şeyh Bedreddin’i Edirne’de Kazaskerliğe tayin etmişti. Fakat daha sonra Sultan Mehmet, kardeşi Musa Çelebiyi yenerek, Şeyh Bedrettin’i İznik kasabasına sürgüne gönderdi.
Ancak Şeyh Bedreddin burada boş durmayıp; Yoldaşlarından Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’i halkı örgütlemek için Aydın ve Manisa dolaylarına yolladı. Aydın’a, oradan Karaburun dolaylarına giden Börklüce Mustafa, köylülerle ilişki kurdu ve görüşlerini kabul ettirdi. Bölgedeki Hıristiyan halkla da dostluk kurdu. Ve bir kısım topraklardan ağa-bey takımını atarak, toprağı hep beraber işlemeye, sosyal adaleti uygulamaya, kardeşçe yaşamaya başladılar.
Şeyh Bedrettin, bir Ortaçağ köylü sosyalizmini ortaya koymuştu. Bu konudaki görüşleriyle, kendinden iki asır sonra gelecek olan ütopik sosyalizmin kurucusu Thomas Moore’dan daha ileri görüşlü ve gerçekçiydi.
Durumdan endişelenen Sultan Mehmet, Saruhan (şimdiki Manisa) valisini üzerlerine gönderdi. Bu sırada Şeyh Bedrettin İznik’ten kaçarak Bulgaristan’ın Deliorman bölgesine gitmişti. Börklüce Mustafa’nın çok güçlü olduğunu öğrenen Sultan Mehmet, bu sefer de Sultan Murad’ı büyük bir kuvvetle üzerlerine gönderdi. Kahramanca çarpıştılar. Ancak bu yiğit insanların 8 bini hayatını kaybetti. Yenilen bu devrimcileri, Ayasluğ şehrine götürüp boyunlarını vurdurdular. Börklüce Mustafa’yı da kollarından bir deveye bağlayarak çarmıha gerdiler. Birçok şehirlerde gezdirerek teşhir ettiler. Manisa dolaylarındaki Torlak Kemal’e de aynı şey yapıldı.
Bu sırada Deliorman’da (bugün Bulgaristan sınırlarında) bulunan Bedreddin’in etrafında halk toplanmıştı. Fakat içlerine giren ajanlar nedeniyle yakalandı. İznik Serez’deki Sultan Mehmet’in yanına götürdüler.
 Ve kendini yargılayan ulema Şeyh Bedreddin hakkında bir karar vermeye cesaret edemez. Hakkındaki karar Nazım Hikmet’in dizeleriyle şöyle verilir:
Hazır bilmeclis
Mevlâna Hayder derler
mülkü acemden henüz gelmiş
bir ulu danişmend kişi
kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip,
“Malı haramdır amma bunun
kanı helâldır” deyip
halletti işi…
Ve karar hakkında ne diyeceği sorulur Bedreddin’e. Yine Nazım’ın ölümsüz dizeleriyle:
Dönüldü Bedreddine.
Denildi: “Sen de konuş.”
Denildi: “Ver hesabını ilhadının.”
Bedreddin
baktı kemerlerden dışarı.
Dışarda güneş var.
Yeşermiş avluda bir ağacın dalları
ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar.
Bedreddin gülümsedi.
Aydınlandı içi gözlerinin,
dedi:
—Mademki bu kerre mağlubuz
netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Mademki fetva bize aid
verin ki basak bağrına mührümüzü…
Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal gibi ölüm karşısında korkusuzdur, asla geri adım atmaz…
Serez Çarşısı’nda bir ağaca astılar Bedreddin’i. 1420 yılında…
Bedreddin, halka ibret olsun diye bir süre o ağaçta sallandıktan sonra gömülür. 500 yıl gömülü kalır Serez’de. Cumhuriyet kurulduktan kısa süre sonra, 1924 Mübadelesinde Türkiye toprakları dışında kalan Serez’deki mezarı açılır, kemikleri İstanbul’a getirilir. 27 Mayıs 1960 Politik Devrimi’nin ardından, dönemin yönetimi tarafından 29 Kasım 1961’de Sultan Mahmud’un Divanyolu’ndaki türbesine defnedilir.
Bugün bir kez daha Şeyh Bedreddin’i anıyoruz!
Bugün bizler, O’nun mirasçıları olan bizler, ideallerini, özlemlerini hayata geçirmek için mücadele ediyoruz.
Şimdi kim Şeyh Bedreddin için öldü diyebilir?..
Şeyh Bedreddin, Halkların gönlünde, kavgasında, daha yüz yıllarca yaşayacaktır!
Tıpkı köleliğe başkaldıran Spartaküs gibi… Tıpkı ABD Emperyalizmini yenen Vietnam’ın Ho Amcası Ho Şi Minh, tıpkı Kahraman Gerilla Che Guevara gibi… Ve tıpkı Bilimsel Sosyalizmin kurucusu ve geliştiricileri Marks-Engels-Lenin-Kıvılcımlı gibi…
Çünkü kendini halkına adamış, bu uğurda insanlığından başka her şeyini vermiş devrimci önderler, halklar onların ölmesine izin vermedikçe ölmezler.
Bugünkü egemenlerin yani AB-D Emperyalistleri ve yerli ortaklarının halklar üzerindeki baskı, sömürü düzenine karşı mücadele devam ettikçe O’nlar da yaşayacaktır.
Şeyh Bedreddin ve Yoldaşlarının kavgasını verdiği o eşit, sömürüsüz, kardeşçe düzeni yani Sosyalizmi mutlaka kuracağız!  29.11.2010

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ