Kaçak Saray’da mukim büyük aldatıcı!
Senin hiç bu millet için, bu vatan için, bu halk için bir tek olumlu işin olmuş mudur bugüne kadar?
Zinhar hayır!
Üstelik de senin verdiğin zararı, avanenin verdiği zararı ancak emperyalist bir düşmanın işgal orduları, vurguncu tekelleri ve Türk düşmanı siyasi yöneticileri verebilirdi…
Kuvayimilliye yadigarı ne kadar kamu işletmesi varsa hepsini bir iki yıllık kârı karşılığında yani yok pahasına peşkeş çektin, yeyim ettin akrabalarına, yandaş, halk düşmanı Parababalarına ve onların ortağı yabancı Parababalarına.
En son şeker fabrikalarının girdin kanına. Onları da peşkeş çektin vurguncu yandaşlarına ve milleti mahkum edeceksin, efendin ABD Emperyalist Haydududunun Cargill Şirketine, onun nişasta bazlı tatlandırıcılarına.
Zehirleyeceksin bebelerimizi, gençlerimizi, yetişkinlerimizi…
Şehirlerimizde dikili ağaç bırakmadın neredeyse. Hepsini acımasızca kestirdin, AVM yaptırttın, inşaat yaptırttın, yol, köprü yaptırttın, havaalanı yaptırttın.
Yaptırttın da halka zerre miktarda faydası mı oldu bunların?
Kesinlikle hayır!
Dağlarımızı taşlarımızı, ovalarımızı nehirlerimizi zehirledin, kuruttun, termik santrallerle, HES’lerle…
Kamu mallarını yeyim ettiğin ahlâksız Parababalarına teslim ettiğin madenleri, zehirli ilaçlarla işletip mahvettin çevre köyleri, kasabaları…
Medyanın veliaht belirlediğini yazdığı Damat Berat şöyle diyordu geçenlerde:
“Geçenlerde seçmen vatandaşlarımızla konuşurken, biri dedi ki, “Vala Ak Parti’ye o kadar güveniyoruz ki Sayın Bakanım. Cumhurbaşkanımız çıksa, şuradan Ay’a kadar 4 şeritli yol yapacağım dese, Vallahi inanırız.”(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/986808/Albayrak___Cumhurbaskanimiz__Ay_a_4_seritli_yol_yapacagim__derse…_.html)
Bunlar hep, daha önce de söylediğimiz gibi, ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi”nin acıklı ve zehirli ürünleridir.
Düşünebiliyor musunuz söylediklerini?
Bu söylenenlerde ne mantık var, ne anlayış var, ne düşünce var…
Bakar ama görmez, algılamaz, anlamaz. Meczuplaştırılmış, zihin hasarına uğratılmış cahil “hülooğğ”cular bunlar.
İşte bunlara güveniyorsun, bunları kolayca Allah’la aldatıp yalanlarını ve ihanetlerini başarıymış gibi, vatanseverlikmiş gibi yedirebiliyorsun bunlara.
Yaptıklarının en önemlilerini konu edelim:
Geçenlerde, senin gibi antikomünist olmakla birlikte, burjuva Kemalist takılan Yılmaz Özdil, bak nasıl derleyip toplayıp bir köşe yazısında anlatıvermiş bunların içyüzünü:
***
Dolar kaç lirayı geçer
Kütahya’ya Türkiye’nin dördüncü büyük havalimanını yaptılar, Zafer Havalimanı, cebimizden bir kuruş bile çıkmadı dediler. Kütahya’nın komple nüfusu 200 bin kişi kardeşim… Müteahhide yılda 1 milyon yolcu garantisi verdiler! Afyon’la Uşak da kullanacak dediler. Dört yılda sadece 170 bin kişi kullandı, müteahhide hampadan üç milyon 900 bin yolcunun parasını ödediler. Yandaş müteahhit 2044 yılına kadar burayı işletecek. 26 yıl daha “garanti” ödeme alacak.
*
İzmit Körfezi’ne Osmangazi Köprüsü yaptılar, devletin kasasından tek kuruş çıkmadı dediler. Yıllık 14 milyon 600 bin araç geçiş garantisi verdiler, yılda anca 5 milyon araç geçiyor. Yandaş müteahhide her yıl 10 milyon araç daha geçmiş gibi avantadan para ödeniyor. Kullanmayan araçlar için ödediğin parayı biriktirsen, neredeyse her yıl yeni bir Osmangazi Köprüsü yapabiliyorsun.
*
İstanbul’a Yavuz Sultan Selim Köprüsü yaptılar, milletin cebinden tek kuruş çıkmadı dediler. Yıllık 49 milyon 275 bin araç geçiş garantisi verdiler, yılda geçe geçe 15 milyon araç geçiyor. Siz geçtiniz mi bilmiyorum, ben henüz hiç geçmedim, şahane bir köprü, her geçmediğimde 4 dolar artı KDV ödüyorum.
*
İstanbul’a Avrasya Tüneli yaptılar, devletin kesesinden tek kuruş çıkmadı, iş bilenin kılıç kuşananın, Hazine’ye her yıl 180 milyon lira gelir getirecek, 25 yıl sonra devletin olacak dediler. Yıllık 25 milyon 600 bin araç geçiş garantisi verdiler, yılda 15 milyon araç geçiyor. Hazine’ye her yıl 180 milyon lira getirecek diyorlardı, geçmeyen araçlar yüzünden her yıl 125 milyon lira üste para ödeniyor. Sıkın dişinizi, ne kaldı şunun şurasında, alt tarafı 25 yıl daha üste para ödenecek hepsi o.
*
İstanbul’a üçüncü havalimanı yapıyorlar, dünyanın en büyük havalimanı, cebimizden tek kuruş çıkmadı, devlet 35 milyar euro kazanacak diyorlar. Kaç milyon yolcu garantisi verdiklerini tam olarak bilmiyoruz ama, 12 yıl boyunca garanti yolcu garantisi verdiklerini biliyoruz. Artık üste ne ödeyeceğinizi siz hesap edin gari!
*
“Ankara’da 14 sene önce havalimanı var mıydı, biz yaptık biz” dediler… Teee 1955’ten beri orada duran Esenboğa’nın dış hatlar terminali için yolcu garantisi verdikleri ortaya çıktı. Sayıştay raporuna göre, o kadar yolcu kullanmıyor, müteahhide hortumla bağlanmış gibi her yıl milyonlarca euro ödeniyor.
*
Şehir hastaneleri yaptılar, milletin cebinden tek kuruş çıkmıyor dediler, yüzde 70 doluluk garantisi verdiler iyi mi… Yaz aylarında turist yağarken Antalya’daki beş yıldızlı otellere bile yüzde 70 doluluk garantisi veremezsin, bunlar hastaneye garanti verdiler. Ben sizin yerinizde olsam altı ayda bir gidip ameliyat olurum, çünkü olmasanız da zaten aynı parayı ödeyeceksiniz.
*
Geçmediğimiz köprü, girmediğimiz tünel, yatmadığımız hastane, uçmadığımız havalimanı için ödediğimiz para, Bilim Sanayi ve Teknoloji bakanlığının bütçesinden daha fazla… Bilime, sanayiye, teknolojiye ayıracağımız paranın katbekat fazlasını, yandaş müteahhitlerin cebine koyuyorlar.
*
Ve, memleketin ekonomisi parmakla gösterilecek kadar güzel yönetilirken, doların 5 lirayı geçmesi hakikaten anlaşılır şey değil yani.
*
Sanırım hep bu “rahip” yüzünden…
Galiba bu defa da kullanmadığımız kilisenin parasını bize ödetiyorlar! (https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/dolar-kac-lirayi-gecer-2556708/)
***
İşte, yalın gerçek bu. İşte, yapıp ettim dediklerinin içyüzü.
Milletin kanını soğurtturuyorsun, yerli-yabancı sömürücü Parababalarına.
Ondan sonra da “biz köprü yaptık, havalimanı yaptık”.
Hadi be!
Bu yaptım dediklerinin tamamını Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mühendisler ve işçiler, şu anki maaliyetlerinin ortalama onda biri kadar bir masrafla yaparlardı. Halkımız cüzi bir ücretle buralardan yararlanırdı, hiçbir vurguncuya da beş kuruşumuz kaptırılmamış olurdu.
Ama sizin derdiniz halka hizmet filan değil; yerli-yabancı Parababalarına kamu mallarını yeyim etmek…
Halkımıza ihanet üstüne ihanet etmek. Sizin derdiniz bu.
İstanbul’a şunu yaptık, bunu yaptık, diyorsun. Artık sular kesilmiyor filan, diyorsun…
Oysa, geçenlerde namuslu eski Belediye Başkanı Nurettin Sözen açıkladı ki, kendine ait bir tek projen yokmuş yapılanlar arasında. Hepsi de Nurettin Sözen’in projelendirip başlangıcını yaptığı işlermiş.
Bakın, Sözen nasıl bir bir somut örneklerle ortaya koyuyor bu gerçeği:
***
Eski İBB Başkanı Nurettin Sözen:
Erdoğan, benim projelerimi tamamlamak dışında ne yaptı?
Eski İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Nurettin Sözen, metrodan, Marmaray’a, Melen Barajı’ndan doğalgaza, Çamlıca Kulesi projesinden çöp depolama tesislerine kadar bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın övündüğü tüm projelerin kendisine ait olduğunu belirtti. Sözen, “Ben 5 yıllık görev süremde 15 uluslararası proje yaptım. Kendisi benim projelerimi tamamlamak dışında ne yaptı?” Ben kentin siluetini bozan Taksim’deki Park Oteli tıraşladım, sen Zeytinburnu’ndaki kuleler için ne yaptın?” diye sordu.
Sözcü’den Özlem Güvemli’nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllardır seçim meydanlarında, açılışlarda, katıldığı tüm etkinliklerde yaptığı konuşmaların merkezinde İstanbul, eleştirilerinin odağında da 1989-1994 döneminde kenti yöneten Nurettin Sözen var. Kendisinden sonra koltuğuna oturan Erdoğan’ın kendi dönemine ilişkin eleştirilerine yanıt veren Sözen, “Rasyonel bir insanın 30 yıl önceki susuzluktan bahsetmesi ne anlama geliyor? Ne yapmak istiyor? Bundan ne kazanıyor? 90’lı yıllarda kuraklık olduysa bugün ben ne yapabilirim? İnsanların vereceği oyda bunun ne etkisi olabilir?” dedi.
“Zeytinburnu’nda 16/9 için ne yaptın?”
Sözen, “Ben Taksim’deki Park Oteli simgesel olarak peynir keser gibi 15 katını kestim. Törenle traşladık. Niye tören yaptık? Böyle kent suçları bir daha işlemesin diye yaptık. Sen Zeytinburnu’nda 16/9 için ne yaptın? Onlar hâlâ orada duruyor. Benim Park Otel’de yaptığımın karşısına sen de bir şey koy, kentin siluetini korumak için yaptığın” ifadesini kullandı.
“Haliç’i temizlemek için İBB Meclisi’nde bir hafta bilimsel toplantı düzenledik” diyen Sözen, “Uzmanları topladık. Zamanla kirlenmişti. Tarama imkânı yoktu. Dip taraması yapılsa tabanda kayma riski vardı. Biz Haliç’in kuzey kolektörünü tamamladık. Güney zaten tamamlanmıştı. Kolektörler tamamlanınca Haliç’te kirlilik durdu. Engel olan Galata Köprüsü’nü hocaların uygun gördüğü yere taşıdık. Haliç’te onların yaptığı gibi halının altına çöp süpürmedik. Onlar tarama yaparak dip çamurunu kentin baraj havzalarına döküp şehri kirlettiler. Biz bilimsel raporlarda yazanları uyguladık. Haliç’in kirlenmesini önleyince mesele zaten bitiyor” açıklamasında bulundu.
Sözen’in açıklamaları şöyle:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık konuşmalarında çöp dağlarından bahsediyor. Bir cumhurbaşkanının gerçek dışı ifadelerde bulunmasına çok üzülüyorum. En çok bilmesi gereken kişi o. Halkı nasıl kandırdığına şaşarak bakıyorum. 30 yıl oldu ben görevi bırakalı hâlâ ‘İstanbul ve çöp’ diyor. İstanbul’un çöp sorunu hep vardı. Vahşi depolama yöntemi kullanılıyordu. Biz geldiğimiz günden itibaren çöpe çözüm aradık. Avrupa yakasında ve Anadolu yakasındaki katı atık depolama merkezlerini tespit ettik. Geri dönüşüm ve depolama alanlarının planlaması yapıldı. Çöp taşıyan 50 tonluk 50 adet kamyon aldık. Bu projenin yüzde 90’ı bitmişti. Türkiye’de ilk defa bizim dönenimizde hastane çöpleri ayrı toplanmaya başlandı. Çöpe biz tarihi bir çözüm ürettik. Sonuçta çok güzel iftihar edeceğim bir şey çıktı ortaya. Hâlâ kullanılıyor. Biyolojik arıtması olan, geri dönüşümü olan, metan gazını ayıran bir proje yapmışız. İBB Başkanlığı yapmış bir siyasetçinin çöpten bu şekilde söz etmesini yakıştıramıyorum.
“İlk metroyu ben yaptım”
Türkiye’de yapılmış en büyük toplu sözleşmeyi yaptım. Bugün hâlâ bir örneği yok. Refah payı yüzde 10’du. 80’li yıllardan itibaren yapılmayan toplu sözleşmelerden doğan hakları da geriye dönük olarak ödedim. Böyle bir toplu sözleşme yapan yönetici grev olur da engeller mi? Maalesef çöpte grev yaptılar. Bazıları sendikalara kızdı ‘o toplu sözleşmelere rağmen nasıl greve çıktınız’ diye. Ben kızmadım. Grev en doğal haklarıydı. Sendikasız ,toplu sözleşmesiz, grevsiz bir düzende pırıl pırıl bir kentte yaşamaktansa sendikası olan, grev yapılabilen bir ortamda çöp yığınları olmasını normal karşılarım. Demokrasiye inanıyorsanız sendika ve grev olacaktır.
Türkiye’nin ilk metrosunu biz yaptık. İktidarın elimizi kolumuzu bağlaması nedeniyle de İBB’nin kaynaklarını kullanarak yaptık. Taksim-Levent arasındaki 14 kilometrelik hattı planladık. Ben görevden ayrıldığımda 10 kilometresi tamamlanmıştı. 10 kilometrenin elektrifikasyon ve sinyalizasyon işleri ihale aşamasına gelmişti. İhaleyi yaptım fakat teklif zarflarını topladığımda tekrar başkan olmayacağım anlaşıldı. Teklif zarflarını mühürleyerek kasaya koydum, benden sonraki başkan açsın diye. Erdoğan zamanında açıldı zarflar. Siemens kazanmıştı onu iptal ettiler. İhaleyi şu anki damadı olan ailenin şirketi ile bir Fransız şirketine verdiler.
“Çamlıca’nın ihalesi bile yapılmıştı”
Şu an yapılmakta olan Çamlıca’daki kule projesi 1991’de planlandı, ihalesi yapıldı. Bir miktar peşin para verildi. Temel atıldı, tören düzenledik. 30 yıl geçti şimdi yapıyorlar.
Göreve geldiğimizde iki yakayı denizin altından bağlayacak tünel için ODTÜ’ye proje hazırlattık. “Metrodan sonra tüp geçidi ihale edeceğim” diye manşet haberlerim oldu. Tüp geçit, Asya-Avrupa bağlantısı için çok önemliydi. Bütün projesi hazırdı. Sadece bir düşünce değildi, bitmiş bir projeyi teslim ettim. İhale noktasına gelmişti. Marmaray’ın açılışını yaptılar beni davet bile etmediler. Ömrümüz yetmediği için bu projeyi onlar yaptı. ODTÜ son revizyonu yaptı. İhale dosyası hazırlandı, ihale yapma fırsatı bulamadık.
Az yağmur yağması inananlara göre Tanrı diğer insanlara göre doğa meselesi. Sonuçta bizim elimizde olmayan bir olay. Göreve geldiğim yıl su kıtlığı oldu. Kıtlığa çözüm için aldığımız önlemler mucizedir. İnanmış bir insan için azını yağdıran da çoğunu yağdıran da Tanrı. Bunu istismar etmesi ayıp değil mi? Susuzluktan kimse ölmedi ama sel baskınlarında 10’larca kişi öldü İstanbul’da.
Istranca dereleri regülatör projesi bir mühendisim “ben buldum” diyerek önüme getirdiği projedir. Denize giden boşa akan 7 derenin suları borularla şebekeye bağlandı. İhalesini yaptık, parasını ayırdık, istimlâkler bitti, yurtdışından borular geldi. Gittik tören yaptık Erdal İnönü ile birlikte. İşler yolunda gidiyor. Birinci dere bitti açılış törenini de yaptık hizmete soktuk. Diğer dereler de bitmek üzereydi. Şimdi Siirt’te konuşuyor ‘dağları deldik İstanbul’a su getirdik’ diyor. Günah…
Sazlıdere Barajı bizim dönemimizde yapıldı. Melen projesi de bizim. Ben görevden ayrılmadan 6 ay önce basın toplantısı yapıp Melen projesini anlattık. Melen’in suyunu 3 ishale hattı ile Darlık Barajı’na getirip deniz altından borularla Avrupa yakasına getireceğimizi anlattık. 30 yıl geçti tek ishale hattı ve tek geçiş yapılabildi. Kendilerine ait tek projeleri yok.
Benden önceki belediye başkanı doğalgaz projesi için bir Fransız şirketi ile anlaşma yapmış ama pürüzler giderilememiş. Biz geldik ‘doğalgaz önemli bir proje devlette devamlılık esastır bu projeyi tamamlayalım’ dedik. Sorunları çözdük ve İkitelli’de kurban keserek doğalgaz çalışmasına başladık. Bir sürü sorun çıktı, fiyat artışı istendi, uluslararası tahkime gidildi. Hepsini aştık. Her iki yakada aynı anda başladık ve tüm İstanbul’u kapsayacak şekilde sürdü. ‘İstanbul’un altına bomba döşeniyor’ diye haberler bile yapıldı. Biz projeyi sıfırdan başlattık ve bitirdik. Maskeyle dolaşıldığını söylüyor Erdoğan, bu nasıl bir senaryo ben öyle bir şey ne gördüm ne duydum. Hava kirliliğine karşı doğalgaz projesini tamamladım, tramvayı kent içine getirdim. Sen kalkıyorsun hava kirliliğinden bahsediyorsun, ayıp. Kendisi döneminde abone sayısını arttırmıştır ona itirazım yok.
“AKM de koruma kurulu kararlarına rağmen yıkıldı”
Taksim’deki tarihi su makseminin yanına cami yapılamaz, yasalara yönetmeliklere aykırı. Ama cami olduğu için kimse sesini çıkaramadı. Taksim’de ben istediğim şeyi yapamadım. Divan Oteli’ne kadar uzanan bir meydan projem vardı. Çalıştık üzerinde. Fakat Gezi Parkı’ndaki ağaçları ortadan kaldırmak gerekeceği için yapmadık. Şimdiki Taksim Meydanı, meydan değil. Meydan uzaktan seyretmek için değildir. İnsanların buluşması içindir. Kişiliği tamamen kayboldu. Zaten AKM de koruma kurulu kararlarına rağmen yıkıldı. (http://t24.com.tr/haber/eski-ibb-baskani-nurettin-sozen-erdogan-benim-projelerimi-tamamlamak-disinda-ne-yapti,637491)
***
Açıkça görüldüğü gibi, sana ait hiçbir olumlu proje, uygulama, geliştirme söz konusu değilmiş, Hafız!
Senin gerek içeride olsun gerek dışarıda, yapıp ettiğin her şey halk düşmanlığı ve ihanet kapsamı içine girer.
Yukarıdakine benzer, yani Damat Berat’ın naklettiği, zihin hasarına uğramış vatandaşa benzer milyonlarca taraftarın, Marmaray’ın senin projen olduğunu sanır.
Hâlbuki hiç ilgin yok bu projeyle. İşin ilk adımını atıp Japonlarla anlaşan ve söz konusu anlaşmaya imza atan, Başbakan Bülent Ecevit’tir ve 2000 yılının, yani Ecevit’in Başbakanlığındaki hükümetin diğer Bakanlarıdır. Dönemin Cumhurbaşkanı da Süleyman Demirel’dir.
İşte, yapılan anlaşmanın, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş olduğunun belgesi. Yani Resmi Gazetenin konuya ilişkin sayfasının fotoğrafı:
Saygıdeğer arkadaşlar;
Bir Başdanışmanının Levent Gültekin’e de aktardığı gibi, Tayyip Erdoğan ve onun AKP’giller’i aslında Türkiye’ye hizmet için çalışmıyorlar. Tam tersine; Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp mahvetmek ve onu ABD-AB Emperyalistlerinin talepleri doğrultusunda en az üç parçaya bölerek çökertmek için çalışıyorlar.
Yani Türkiye’nin vatanının, milletinin, halkının en ağulu düşmanları arasındadır bunlar.
Bu sebeple de bunlardan bize hiç fayda gelmediği gibi yalnızca zarar gelir, kötülük gelir. Zulüm ve ihanet gelir…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
6 Ağustos 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı