Bunları ancak toprak ıslah eder…

Saygıdeğer arkadaşlar!

Bu kez de Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen saldırdı Mustafa Kemal’e “Put” diyerek alçakça, değil mi?

Hatırlayacaksınız, 9 Kasım 2018’de (yani 10 Kasım’dan bir gün önce) Diyanet İşleri Başkanı; ömrünü Mustafa Kemal ve Laiklik düşmanlığıyla geçirmiş, “Keşke Yunan Galip Gelseydi”ci Fesli Kadir’i hastanede ziyaret ederek onunla fikirdaşlığını ve Mustafa Kemal ve Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş’a düşmanlığını açıkça deklare etmişti, cümle âleme göstermişti.

Kanlı Pazar’ın eli kanlı katillerinden, Tayyip’in ağabeyi ve eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman da, hatırlanacağı gibi, hem; “Cumhuriyeti kuranlar dinsizdir”, diyerek Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına saldırmış hem de; “Anayasada Laikliğe yer verilmemelidir”, diyerek ne denli Laiklik düşmanı olduğunu açıkça sergilemişti.

Yine hatırlanacaktır; bu avanenin başı Kaçak Saraylı Tayyip de “İki Ayyaş” diyerek, “Ölmüş İnek” diyerek aynı düşmanlığı iğrenç ifadeler ve karanlık içyüzüyle birlikte sergilemişti.

Tayyip’in yukarıdaki kin ve nefret dolu üslubuyla ortaya koyduğu düşüncelerinde görüldüğü gibi, bunlar Mustafa Kemal ve İnönü’yle birlikte Kuvayimilliye’nin Laik Önderlerine de düşmandırlar.

Tabiî Kuvayimilliye’nin kendisine de…

Yani dememiz o ki arkadaşlar; bu avanenin tamamı “Keşke Yunan Galip Gelseydi”cidir. Dolayısıyla Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmandır.

Bunlar daha üç yaşına gelir gelmez öğretilir bu düşmanlıklar. Sonraki yıllarda da Kur’an Kursları, İHO ve İHL’ler, İlahiyat Fakülteleri, tarikat ve cemaatler, Ensar’lar, TÜRGEV’ler, TÜGVA’lar ve benzeri Ortaçağ kurumlarında iyice pekiştirilir aynı düşmanlıklar.

Bunlara aynı zamanda Laiklik ve Ordu düşmanlığı da öğretilir.

Ne diyordu Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen, paylaştığı o sözüm ona şiirde ya da daha doğrusu iğrenç küfürlerden oluşan paçavrada?

Şunu:

Ne kadar büyüktü dindara kinin.

Hacıya, hocaya uzardı dilin.

Konuşsana mevtâ! Bitti mi pilin?

Oksijen tüpleri yok tabutların,

Söyle de bir nefes versin putların. (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/diyanetin-iki-numarasindan-tepki-ceken-ismail-hakki-karadayi-mesaji-281505h.htm)

Hangi vesileyle paylaşıyordu bu pis sözleri?

28 Şubat döneminin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın vefatı üzerine…

Böylece o dinci, o din taciri, Mustafa Kemal’le birlikte Orduya da saldırmış oluyordu…

Tabiî Ordu olmasaydı; “Yunan Galip Gelmiş Olurdu”, dolayısıyla bunların istediği şey gerçekleşmiş olurdu.

Bunların maaşını da Yunanistan’ın, İngiltere’nin, Fransa’nın, İtalya ve Amerika’nın ödemesi gerekir.

Bunlar hâlâ onlara çalışıyorlar çünkü…

Bunlar hâlâ Ortaçağ’ın Ümmetçilik Konağında yaşadıkları için kafaca ve ruhça, vatan ve ulusa ilişkin tüm kavram ve değerlere düşmandırlar. Tanımazlar bu değerleri.

Bunlar altı bin yıldan beri bizim de içinde yer aldığımız Şark Toplumlarına kan ağlatan, dünyayı zindan eden, insanlık düşmanı, asalak-hazır yiyici Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının ekonomik, siyasi, dini, felsefi ve kültürel düzeydeki temsilcileridir. Antika Tarih’te kayıtsız şartsız egemen sınıf oldukları için hep o çağların özlemi içinde yaşarlar. O çağların hâkim ideolojisi de din olduğu için bunlar evvel ezel dincidirler ve ondan asla vazgeçemezler. Dini de insanları “Allah’la Aldatma”da bir silah olarak kullanırlar.

Yani bunların dini, içi boşaltılmış, ruhu yok edilmiş dindir. Namaz, Oruç, Hac gibi ritüellere indirgenmiş bir Tapınak Dini’dir. Bir başka adlandırmayla Muaviye-Yezid Dini’dir, CIA-Pentagon-Washington Dini’dir.

Kur’an ve Hz. Muhammed Dini değildir. İnfakçı, rızıkta eşitlikçi din değildir. Altın, gümüş, dolar ve avro lüplemeyi-küplemeyi en büyük günahlardan sayan din değildir.

Saraylara, köşklere, villalara, lüks uçak ve araçlara tapınmayı dinden çıkmış olmakla eşdeğer sayan, putperestlik sayan din değildir.

Zaten ne demişti namuslu ilahiyatçımız merhum Yaşar Nuri Öztürk?

“AKP’nin kodaman kesiminin hiçbirinin Müslüman sıfatıyla cenaze namazı kılınmaz. Çünkü bunlar iktidarlarının başlangıcından beri durup dinlenmeden Gulül Suçu (Kamu Malı Hırsızlığı Suçu) işlemektedirler.” 

Çok doğru bir tespittir bu bizce de…

Bunların tapınırcasına sevdiği şeyler de vardır…

Nedir bunlar?

Kamu malı hırsızlığı. Bunda asla gözleri doymaz ve iştahları kapanmaz… Dünyayı verseniz bunların gözlerini doyuramazsınız… Vurgun, talan yaptıkça, çaldıkça iştahları artar bunların, hırsları artar. Hani hep deriz ya; “Bunların gözünü ancak toprak doyurur.”

Bunların bir diğer çok sevdikleri ve fevkalade başarılı oldukları bir iş de cahil ve yoksul insanları “Allah’la aldatmak”tır… Bundan kesinlikle uzak duramazlar… Çünkü başka etkili silahları yoktur. Hırsızlığa ağırlık verdikçe din alıp satmaya da hız verirler…

Bir diğer belirleyici özellikleri de güçlü olana uşak olmaktan, onun hizmetine girmekten asla çekinmemeleridir. Her türlü aşağılanmayı kolayca hazmederler; yeter ki altın, dolar, avro küpleri zarar görmesin.

Günümüzde bunların efendileri, bildiğimiz gibi, ABD ve AB Emperyalist Haydut Devletleridir. Onların Ortadoğu’daki jandarması Siyonist İsrail’dir. Bu hizmetkârlıktan da asla geri durmazlar…

Bunlar doğrudan altına, dolara, avro’ya, saraya, köşke odaklı oldukları için asla herhangi bir ahlâka, ahlâki ve vicdani değere ihtiyaç duymazlar. Bu nedenle de acımasızdırlar. Empati yapmazlar, yapamazlar.

Yalanı, dümeni, hileyi hurdayı, dönekliği, kaypaklığı, ikiyüzlülüğü başarıya giden yolda kullanılacak metot ve biçimler olarak, taktikler olarak görürler. Ve bunları kullanmanın zarurîliğine inanırlar.

İşte bunlar, onların kişiliğini oluşturan yapı taşlarıdır…

Ne diyor Tayyipgiller’in yetiştiricisi ya da Hocası Molla Necmettin?

“Ben bunları eğiteceğim, yetiştireceğim diye otuz sene uğraştım; adamlar (Amerika, İngiltere, Siyonist İsrail) üç günde benden kopardı, kendilerine ram etti… Bağladı… Emrine ve hizmetine soktu.”

Neden böyle oldu?

Çünkü bunların kişilikleri budur… Kişiliklerinde hiçbir olumlu değer-yapıtaşı bulamazsınız…

Öyleyse bunları olumlu anlamda tüm eğitme çabalarınız buz üstüne yazı yazmaya benzer… Ya da kumsalda yazı yazmaya benzer. Bir rüzgâr veya dalga o yazılanları yok edip-silip geçer…

İşte bunların kişilik yapıları öyledir. Tüm bu olumsuzlukların toplamıdır-bütünüdür bunların kişilikleri-doğaları…

İnsanlık açısından kaybedilmiş nesillerdir bunlar…

Neylersiniz ki haller böyle işte…

Bunların iktidarından kurtulursak bir ölçüde de olsa rahatlarız. Zulüm ve ihanet araçları frenlenmiş olur en azından…

Fakat gerçek kurtuluş, Meclisteki Amerikancı Beşli Çete’den kurtulmakla gerçekleşir.

Yani Halkın Devrimci Demokratik İktidarını kurmakla…

O da olacak er geç…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

1 Haziran 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email