Bunlarda yalanın, riyanın, iftiranın haddi, hududu, sınırı kalmamıştır…

Bunlarda yalanın, riyanın, iftiranın haddi, hududu, sınırı kalmamıştır…

Bunlar iyice gözlerini karartmış durumdadırlar.

Biliyorlar; iktidardan tekerlendikleri anda, kendilerini hukuka uygun bağımsız mahkemeler karşısında bulacaklarını.

O sebepten de iktidarda kalabilmek için her türlü iftirayı rahatlıkla atabilmektedirler, her türlü ihaneti duraksamadan yapabilmektedirler.

Şu son ihanetlerine bakın şunların bir. Tayyip, 10 Mart’ta Adana’da aynen şunları söylüyor kürsüden:

“Taksim’de güya Kadınlar Günü için bir araya gelen bir grup, ezana ıslıklarla, sloganlarla terbiyesizlik ettiler. Biz belediye işi gönül işi diyerek milletimize herkesi kucaklayan bir belediye yönetimi taahhüt ediyoruz.

“Onlar ise bayrağımıza ve ezanımıza saygısızlık yaparak doğrudan istiklalimize ve istikbalimize saldırıyor.

“Eğer biz 3-5 oy için onlara göz yumarsak ecdadımızın da evlatlarımızın da yüzüne bakamayız. Onun için bu ezan ve bayrak düşmanları ile sonuna kadar mücadele edeceğiz”. (https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-47530402)

Görebiliyor musunuz, provokasyonun boyutunu?

Halkı “Dinciler” ve “Laikler” diye inanç temelinde bölerek ve birbirine karşı kışkırtıp düşmanlaştırarak boğazlatmaya kalkışmaktır bu.

Fakat Halkımız, dünyanın en toleranslı, hoşgörüye sahip halklarından biri olduğu için, bunların provokasyonuna gelmiyor.

Bunların gönlünden geçen, halkın birbirini boğazlamaya girişmesi, bunun sonucunda da binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce insanımızın yok yere kanının dökülmesi, canından olmasıdır. Bunların da bu kan deryasını sömürerek iktidarlarını sürdürmesidir.

İnanın arkadaşlar; yüz binlerce insanımızın canına mal olsa böyle bir provokasyon, bunların kılı kıpırdamaz ve zerre miktarda olsun yürekleri sızlamaz ve acı duymazlar.

Zaten insana özgü yürek diye bir şey yoktur bunlarda…

İşte o sebepten, ellerini hep sol göğüslerinin üzerinde tutarak “Bakın sizler gibi bizim de burada yüreğimiz var.” demek isterler ve bu anlamda bir mesaj vermek isterler halkımıza.

Bunlarınki taş bir kalptir sadece. His yoksunu, empati yoksunu, acımasızlık timsali…

Oysa namuslu olmak kaydıyla her aklı başında insanımız bilir; Türkiye’de hiç kimsenin, hangi dinden, mezhepten, inançtan olursa olsun, ezanla bir sorununun bulunmadığını. Ve Türkiye’de hiç kimsenin ezanı ıslıkla protesto edecek kadar manyaklığa düşmeyeceğini…

Aslında bunlar da adları gibi bilmektedirler böyle bir şeyin olmadığını. Fakat amaçları provokasyondur, halkı birbirine katlettirmektir ve masumların cesetleri üzerinde devran sürmektir.

Tayyip böyle der de Kaçak Saray’ın Arka Bahçeli Amigosu boş durur mu hiç?

O da hemen durumdan vazife çıkarıp inmeli bedeninden hiç beklenmeyecek bir şekilde höykürür, kürsüdeki mikrofondan, ulusal duygularını sömürdüğü cahil ve bilinçsiz insanlarımıza. O da aynen şöyle der:

“Ezanı ıslıklamak küfrü alkışlamaktır, batılı selamlamaktır, iblise selam durmaktır. Mukaddes ve millete ihanettir.”(https://tr.sputniknews.com/turkiye/201903111038132070-devlet-bahceli-ezan-islik-ihanet/)

Görüldüğü gibi, provokatörlükte ve ihanette birbirleriyle yarışmaktadırlar, Kaçak Saraylı Hafız ve onun Arka Bahçeli’si…

Milletten, milliyetçilikten bahsediyor bir de, hiç utanmadan, yüzü kızarmadan…

Ege’deki 18 Adamız ve 1 Kayalığımız, amigoluğunu yaptığın Tayyipgiller tarafından Yunanistan’a peşkeş çekilirken hangi deliğe kafayı sokup gizlendin sen?

Tank Palet Fabrikası, hain Arap Şeyhlerinin diktatörlük ettiği Katar’a satılırken niye hiç gıkın çıkmıyor?

Laik Cumhuriyet’in tüm kurumları bir bir yerli-yabancı Parababalarına yeyim ettirilirken niye açıp bakmıyorsun, bu ihanetlere karşı?

Sen sadece NATO milliyetçisisin, CIA milliyetçisisin…

Asla Türk Milliyetçisi değilsin…

Gece Yürüyüşü düzenleyen feminist kadınlar polisi karşılarında buluyorlar, söz konusu gecede. 16 yıldan bu yana yapageldikleri yürüyüşün bu kez polisçe engellenmesini kabullenemiyorlar. Ve bu kanunsuzluğa karşı direnişe geçiyorlar. Polis de onlara biber gazıyla ve coplarla saldırıda bulunuyor.

Kadınların ıslıklarla ortaya koydukları tepki, sadece polisin bu kanunsuz ve acımasız saldırısına yöneliktir. Yoksa başka hiçbir şeye değil…

Ezanla ne sorunları olsun bu kadınların?

Zaten o an can derdine düşürülmüş yürüyüşçü kadınlar. Kendilerine bu acımasız ve vicdansız saldırıyı yöneltenleri protesto etmektir dertleri.

Ama işte Tayyipgiller ve avanesi ve onun Kaçak Saray’ının Arka Bahçeli’si ve onun yandaş medyası, her zaman yaptığı gibi, fıtratı gereği, olayı saptıracak, rayından çıkaracak. Ve tek sermayesi olan din sömürüsünü de acımasızca ve vicdansızca burada da yapacak…

Başka sermayeleri mi vardır ki bunların…

Yalan, dümen, iftira, kamu malı hırsızlığı, ihanet, vatan satıcılığı ve ABD işbirlikçiliği; işte bunların ruhlarını oluşturan karakteristik özellikleri bunlardan ibarettir.

Gece Yürüyüşü düzenleyen feminist kadınlar, bir açıklamada bulunarak savundular kendilerini, bildiğimiz gibi. Ve üzerlerine atılan suçlamanın gerçek dışı olduğunu net bir şekilde ortaya koydular.

“İstanbul’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için toplanan kadınların ezanı ısladıkları iddiası üzerine “17. Feminist Gece Yürüyüşü”, yazılı açıklama yaptı.

“YALAN HABERLE VE NEFRETLE ÖRTÜLEMEZ”

“Yürüyüş yapmak isteyen kadınların şiddete maruz kaldığı belirtilen açıklamada, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”nde İstanbul Taksim’de 17. Feminist Gece Yürüyüşü’ne katılan/katılmaya çalışan on binlerce kadına uygulanan polis şiddetinin üzeri ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı dille, seçim malzemesi de yapılarak, yalan haberle ve nefretle örtülemez. Başka kılıflara bürünmeye çalışılsa da bunun adı, kadın düşmanlığı” denildi.

“BİZİM İSYANIMIZ POLİS BARİKATINA”

“Yürüyüşün, 16 yıldır sorun yaşanmadan yapıldığı kaydedilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Polis kadınların yolunu keserken, bir araya getirmezken, gaz sıkarken, arama yaparken ezan dinlemedi. 8 Mart’ta sesini yükseltmeye gelen kadınların kalabalığı polis barikatları arasına sıkıştırılmaya çalışıldı. Sığmadık. 16 yıldır yürüdüğümüz güzergâhta, yürümemizi engelleyip bizi caminin yanında tutanlar şimdi de kalkmış ‘Ezana karşısınız’ diyor. Kimse çarpıtmasın: Bizim isyanımız polis barikatına, kadınların yürüyüşünü, 8 Mart’ı engellemek isteyenlere… Biz 17 yıldır o caddedeyiz, her yıl aynı saatte sesimizi yükseltiyoruz. Toplumu bölen değil, beraber eşit ve özgür bir hayatı kuracak politikalarda ısrarcı olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz. Biz kadınların derdi ortak; bizim derdimiz patriyarkayla, kadın düşmanlığıyla!” (https://www.haberler.com/ezanin-protesto-edildigi-iddialarina-11822393-haberi/)

İşte, yürüyüşçü kadınların açıklamaları da ve olayın gerçekliği de budur.

Fakat Tayyipgiller, Gezi İsyanı’mız günlerindeki uydurdukları büyük yalan ve provokasyon girişimi olan “Kabataş Gelini” iftirasında olduğu gibi, burada da karanlık ruh dünyalarının bir yansıması olan zalimane, kanlı olaylar yaratma peşindedirler. Ve bundan da siyasi rant elde etme, iktidarlarını sürdürme arayışında ve amacındadırlar.

Onların derdi zaten hep bu olmuştur: Binbir çeşit yalan, hile ve ihanetle halkımızı kandır, Allah’la aldat, Amerikan işbirlikçiliğinde sınır tanıma, bu sayede de iktidarını sürdür, küpünü doldurmaya devam et…

Aslında Tayyipgiller ve Kaçak Saray’ın Arka Bahçeli’si ve onların besleme, yandaş medyasının yazarçizer ve programcıları açıkça TCK Madde 216’da tarif edilen ve müeyyidelendirilen suçu işlemektedirler. Hem de açıkça ve kesin bir biçimde.

Fakat nerede onların bu suçlarını sorgulayacak, onları hesaba çekecek yargı…

Yani hukuka, kanuna ve vicdanına bağlı savcı ve yargıçlardan oluşan yargı…

Bunlar Laik Cumhuriyet’i çökertirken yargıyı da tarumar etmişlerdir. Yargı da artık Tayyipgiller’in hukuk bürosundan başka bir anlama gelmemektedir. Ve onun da amacı, Kaçak Saraylı ve avanesinin saltanatını korumaktan ve kollamaktan ibarettir.

Fakat ihanetleri kadar büyük bir yanılgı içindedir bu hafızlar. Tarihteki bütün benzerleri gibi kendilerinin de sonu muhakkak gelecektir!

Hem de o son epeyce yaklaşmıştır gayrı…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

13 Mart 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email