Bu kınalı kuzularımızın katline ABD Başkanı Faşist Bunak ve Kaçak Saraylı yerel taşeronu sebep oldu

Acıma, vicdan ve merhamet nedir bilmeyen Kaçak Saraylı Hafız!

Mursici, İhvancı, Muaviye ve Yezidci, Ortaçağcı meczupça hayalleriniz yüzünden daha kaç vatan evladı Mehmetçiğin canına kıydıracaksın Suriye’de?

Azıcık namus taşıyan ve azıcık aklı eren yazarçizerler ve uzmanlar, onlarca kez sana söylediler ki Suriye bataklığından onurlu çıkışın tek yolu, meşru yönetimle yani Beşşar Esad liderliğindeki BAAS yönetimiyle anlaşmaktır, diye.

Ama sen zerrece bu mantıklı ve tutarlı tekliflere itibar etmedin…

2011’den bu yana girdiğin çıkmazda, daldığın bataklıkta debelenmekte ve yapımcın, aynı zamanda da efendin olan ABD Emperyalist Hayduduna taşeronlukta ısrar ettin.

Tabiî olanlar, bu ihanet politikan yüzünden Türkiye’nin uğradığı zararlar, ki namuslu iktisatçılar tarafından bu zararın boyutunun 200 milyar doları çoktan geçtiği ortaya konmaktadır, senin hiç umrunda olmadı.

Çünkü senin Kaçak Saray’ın, kamunun sırtından 10 ayda 1,5 milyar TL’yi yiyip yuttu. 600 metrekarelik saray mutfağında bir tek kuş sütü eksik. Yani bir eliniz yağda bir eliniz balda. Altında dünyanın en lüks uçaklarından bir düzineyi aşkın uçak filon. Ve bundan çok daha fazla teknolojinin son ürünü zırhlı Mercedes’lerin, helikopterlerin. 1500 kişilik koruma ordun, gittiğin yolların güvenliğini sağlayan.

Özetçe; özel yaşantının Suudi Krallarından Brunei Sultanı’ndan eksik kalır bir tarafı yok…

Eee, vatan görevi için askere giden yoksul halk çocuklarından oluşan şehitler kervanı da senin için zaten “kelle”lerden oluşan bir yığın…

Halk, işsizlik ve pahalılık cehenneminde kıvranmakta. 2324 liralık asgari ücret mütevazı bir evin kirasını bile karşılamaktan uzak.

Alınteriyle geçim sağlamaya çalışan namuslu halk çocukları, işsizlikten, yoksulluktan, öğrenci çocuğuna bir pantolon alamamaktan duydukları hicap yüzünden canlarına kıymakta. Kimisiyse benden sonra eşim ve çocuklarım el kapısına düşüp rezil olmasın diye kendisiyle birlikte onların da canına kıymakta.

Tabiî bu feryatlar, bu çığlıklar, bu facialar senin zerre umurunda olmamakta…

Daha birkaç gün önce, yan binanın köpek kulübesinden çok da farklı olmayan bodrumunda oturan bir komşum şöyle feryat ediyordu:

“1000 lira ev kirası veriyoruz, 700 lira da faturalara gidiyor. Kalanıyla da geçinmeye çabalıyoruz.”

Komşumun iki küçük oğlu var, yani 4 kişilik bir aile.

CIA’nın kurup on yıllar boyu eğitip finansmanını sağladığı sarı-gangster sendikası TÜRK-İŞ’in bile yaptığı araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 7.229 TL, açlık sınırı 2.219 TL’dir. Açlık sınırı olan 2.219 lira, sadece sağlıklı beslenebilmesi için gıdaya ayrılması gereken payı belirlemektedir.

Ev kirası ve faturalar çıkınca komşumuzun ne kadar para kalmaktadır elinde?

624 lira…

Demek ki komşumuz ve onun gibi on milyonlarca aile, Türkiye’de gariban, çaresiz sokak hayvanlarından çok da farklı olmayan bir hayat sürmekte.

Yani ölümlerden ölüm beğenmekte neredeyse…

Tabiî senin ve avanenin maaşları olağanüstü dolgun. Alınteriyle geçim sağlayan namuslu insanlarımızın geliri ne kadar yürek parçalayıcı biçimde düşükse, sizinki de bunun tam tersi biçimde astronomik oranda yüksek.

Sadece yurtiçinde değil, yurtdışındaki avanen de aynı şekilde, bir eli yağda bir eli balda yaşamakta. Birkaç gün önce Şeytanın bile aklına gelmeyecek hile yollarıyla kamudan toplanan paraları Başkent Gaz, Kızılay, Ensar, TÜRGEV zincirinin halkalarını dolaştırarak yeyim ettin ya bu karanlık irtica kurumlarına…

8 milyon dolardı onun miktarı, değil mi?

İşte TÜRKEN adını koyduğun o Ortaçağcı irtica yuvasının ABD’de Genel Sekreter olarak başına getirdiğin Haluk Gani nam bademe 13.500 Avro, bugünkü kurla 89 bin TL maaş veriyormuşsun be… Hem de kamunun sırtından, Etimaden adlı bor madenleriyle ilgili kurumun kasasından.

Şuraya bakın yahu…

Devlet bu Ortaçağcı hainlere çalışıyor yahu. Tüm kamu kaynakları bunlara yeyim ettiriliyor.

İşte Türkiye’yi ve halkımızı böylesine bir cehennemin içine sürüklemiş olan Tayyipgiller olarak siz, bununla da yetinmiyorsunuz, 5 milyon vatansız ve milletsiz, kaçkın Suriyeliyi de Türkiye Halkı beslesin, diyorsunuz, beslettiriyorsunuz.

İdlib’deki 400-500 bin Ortaçağcı gericiyi de halkımıza beslettiriyorsunuz. “ÖSO” dediğiniz Muaviye-Yezid Dincilerinden oluşturduğunuz sözde orduyu da bu millete beslettiriyorsunuz.

Derdiniz ne milletimizle, halkımızla yahu…

Bu ne düşmanlık, bu ne hainlik böyle…

Birkaç gün önce Rusya destekli Suriye Ordusu’nun kendi vatan topraklarını kurtarmak için başlatmış olduğu harekât ve saldırı sonucunda İdlib’de sekiz Mehmetçiğimiz şehit oldu. Hepsi de yoksul halkımızın çocuklarıydı.

Senin zerrece yüreğin sızlamadı, değil mi Tayyip?

Sen ve avanenden hiçbirinin evladı askerlik yapmadı çünkü…

Sizler bastırdınız parayı, aldınız tezkereyi. Bazen de çürüğe çıkardınız çocuklarınızı.

Astana’da ve Soçi’de Suriye’nin toprak bütünlüğünü tanıyacağına dair söz verdin, Tayyip. İdlib’de mevzilendirdiğin, önce ÖSO daha sonra da “Suriye Milli Ordusu” adını verdiğin bu gericilerin, HTŞ vb. kafa kesici, insan yakıcı Ortaçağcıların elindeki ağır silahların tamamını toplayacağım, dedin. BAAS Yönetimini tanıyorum, dedin. Diplomasi yoluyla barışçıl şekilde bu süreci götüreceğiz, dedin.

Ama verdiğin sözlerin hiçbirini tutmadın…

Bu kelle kesen, çoluk çocuk demeden insan katleden Ortaçağcı caniler sürüsünün elinden bir tek silah almadın. Böylece de Astana ve Soçi’de oluşan anlaşmayı fiilen tanımamış oldun. Yani hiç uygulamadın orada alınan kararları.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, bugün Odatv’de yayımlanan son duruma ilişkin açıklamasında bak ne diyor:

“Türkiye ile İdlib’deki gerilimi azaltma bölgelerindeki düzeni net bir şekilde belirleyen anlaşmalarımız var. Türk meslektaşlarımız bu bölgede işbirliği yaptıkları muhaliflerle, El Nusra (yeni adıyla Fetih el Şam) ve (Heyet) Tahrir el Şamlı teröristleri birbirinden ayırma sözü verdi. Ancak ne yazık ki hâlâ bu teröristler İdlib’deki bölgede hüküm sürüyor. Bu nedenle bu sorumluluk yerine getirilmeli” (https://odatv.com/rusyadan-turkiyeye-suclama-07022041.html)

Suriye Yönetimi de askeri harekâtla bu toprakları bu Ortaçağcı terörist grupların elinden almaya karar verip harekete geçti. Ve senin oraya, ölüme gönderdiğin halk çocuklarına oldu olan. Hayatlarının baharında kara toprağa düştü bedenleri sekiz evladımızın.

Demek ki açıkça görüldüğü gibi o sekiz ana kuzusu askerimizin katledilmesine sebep olan sensin ve senin ABD’li emperyalist haydut efendindir, Tayyip.

Sen hâlâ BOP Eşbaşkanlığı görevini yerine getirmeye ve buralarda kendi hâkimiyetinde bir İhvancı din devleti kurma hayallerindesin. Yapımcın ve efendin ABD Emperyalist Çakalı da seni bu yönde teşvik edip cesaretlendiriyor. Çünkü sen Suriye Ordusu’nu buralarda ne kadar oyalarsan, ABD için o kadar iyi. O, Fırat’ın Doğusundaki petrol ve gaz bakımından zengin bölgeyi yerel ortağı PKK-PYD-YPG’yle birlikte işgali altına almış durumda.

Yani Suriye Ordusu’nun İdlib ve civarındaki harekâtları, ABD, PKK, PYD ve YPG’yi rahatlatır, ferah tutar.

Yani Tayyip, sen açıktan ABD’ye çalışıyorsun, PKK’ye, PYD’ye, YPG’ye çalışıyorsun.

İhanet bataklığına da boylu boyunca dalmış bulunuyorsun böylece de…

İçeride başta “hülooğğ”cuların gelmek üzere cahil insanlarımızı kandırmaya yönelik olarak diyorsun ki “İdlib’de halk var. Suriye rejiminin saldırılarından onlar zarar görüyor.”

E, biraz halk var. Fakat onları oraya sen topladın. Gelin, burada size din devleti kuracağız, dedin. Oralara valiler, kaymakamlar atadın, okullar açtın. Yani aklınca bir devlet oluşturmaya çalıştın.

Hani toprak bütünlüğünden yanaydın Suriye’nin?

Ama diyeceksin ki bizim hangi sözümüz doğru ki bu doğru olsun…

Biz öyle de deriz, böyle de deriz…

Evet, dersiniz Tayyip…

Aynı anda bir konuda birbirinin 180 derece zıttı iki ayrı düşünceyi söylersiniz ve bundan da zerrece rahatsızlık duymazsınız.

İdlib’de kimler varmış?

Bu konuyu burjuva generallerin en bilgilisi olan Türker Ertürk bakın bundan bir hayli zaman önce nasıl açık biçimde ortaya koymuş:

***

İdlib’de radikal İslami örgütler var, teröristler var, kelle koparan, kafa kesen canavarlar ve Suriye merkezi hükümetini devirmeye çalışanlar var. Her grubun motivasyonu farklı da olsa, ezcümle hepsine “emperyalizmin vekâlet savaşçıları” diyebiliriz. Mart 2011’de başlayan ve 7,5 yılını dolduran bu savaşın amacı; Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Suriye bacağını inşa etmektir.

BOP; Türkiye dahil bölgemize tecavüz etmeye çalışan ve oluk oluk kan döken projenin adıdır. Başından itibaren yapılması gereken; tecavüz edilmeye çalışılan bölgenin merkezi ülkeleri ile işbirliği yapmaktı! Ama Türkiye, kendi çıkarlarının, güvenliğinin ve istikrarının tam karşısında olan bu plana destek verdi, eş başkanlığını yaptı ve emperyalizmin vekâlet savaşının ateşine odun taşıdı.

İKTİDARIN GİZLİ GÜNDEMİ VAR!

Türkiye, BOP’a ve onun Suriye’deki taşeronları olan vekâlet savaşçılarına destek vermesinin, kendi mezarını kazması ve bindiği dalı kesmesi anlamına gelmesine rağmen bunu yaptı. Çünkü Türkiye’yi yöneten iktidarın gizli gündemi vardı! İktidar, bunu açıkça söyleyemiyordu ama icraatları ile bu gizli gündemi anlamamak imkânsız gibiydi! Evet, iktidarın çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, geçmişin aklı olan, ayağı yere basmayan ve gerçekleşme şansı milyonda bir bile olmayan “Yeni Osmanlıcı” hayali ve mezhepsel bakış açısı ülkemizi felakete sürükleyen gizli gündeminin arka planıydı.

Türkiye’deki iktidar BOP’un mümessillerinden dayak yiyince, Rusya ve İran tarafına savruldu ama hâlâ ülkemize yaşattığı felaket sürecinin nedeninin kendisi ve çağdışı ideolojisi olduğunun farkında değil. Ayrıca; savrulduğu Rusya, İran, biraz da Çin tarafında -birazcık bile olsun- gizli gündemini gerçekleştiremeyeceğini biliyor. O yüzden geldiği tarafa, yani ABD’ye kur yapmaya devam ediyor.

SURİYE’DE HÂLÂ YANLIŞTAN DÖNÜLMÜŞ DEĞİL!

Evet, iktidar emperyalizmin vekâlet savaşçılarının bir bölümü üzerinden, Suriye’den bir parça koparmak niyetinde ve hâlâ Suriye’de yanlıştan dönmüş değil. Soçi’de Putin’le yapılan mutabakat gereğince; Suriye merkezi hükümeti, Rusya ve İran’ın, teröristlerin son kalesi durumundaki İdlib’e yapmayı planladığı operasyon şimdilik durduruldu. Rusya bu tavizi verdi; çünkü Türkiye’yi tekrar ABD’ye kaptırmak istemiyor ve Batı’dan koparmak istiyordu! Rusya, Türkiye’deki iktidarın ikili oynadığının da farkındaydı ve güven de duymuyordu!

Halbuki ülkemizin çıkarları, güvenliği ve istikrarı; İdlib’in vekâlet savaşçılarından bir an önce temizlenmesini ve dikkatimizi diğer bölge güçleri ile birlikte, ABD desteğinde, PKK’nın uzantısı PYD’nin halen elinde tuttuğu yüzde 27’lik bölüme çevirmemizi gerektirmektedir. ABD’nin Suriye’de bulunuşunun meşruiyeti yoktur. Bugün için PYD işgalinde bulunan bu bölge, Türkiye için en büyük güvenlik tehditlerinden biridir. Ama iktidar, gizli gündemi nedeniyle yanlış işler yapmakta, ülkemizin güvenliğini yok saymaktadır.

ABD, BAHANESİNİ TIRMANDIRDI!

Nisan 2012’de bombalar patlarken Suriye’ye gittik; Türkiye’nin yanlış işler yaptığını yerinde gördük ve bunun faturasının çok ağır olacağını yazdık ve ekranlarda anlattık. O gün de söyledik; “Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin toprak bütünlüğü, Suriye’nin istikrarının Türkiye’nin istikrarı” demek olduğunu! Bugün de aynı şeyi söylemeye devam ediyoruz ama iktidar yine yanlış işler yapıyor!

İdlib’e hemen müdahale etmemekle çok yanlış yapıldı! Suriye ve İran, operasyondan yanaydı! Türkiye’nin de güvenliği operasyonu gerektiriyordu. Putin ise Türkiye’deki iktidarı kaybetme riski nedeniyle, son onda operasyonu erteledi ama daha sonra yapmayı planladığı İdlib operasyonunu riske etti. Çünkü durumun farkında olan ABD, daha önce ilan ettiği kimyasal silah saldırısı bahanesini tırmandırdı ve şimdi “İdlib’e operasyon yapılması durumunda Suriye’ye yıkıcı saldırı yaparım” diyor.

Hemen güneyimizde, adeta mini bir dünya savaşı var ve küresel bir satranç oynanıyor. Ama ülkemizi yönetenlerin bu oyuna kıyısından köşesinden bile iştirak edebilecek yeteneği yok! Bunu anlamak için, bugüne kadar adımıza oynadıkları satranç oyununun sonuçlarına bakınız; bundan sonra da ne sonuçlar elde edebilirler, sanırım anlarsınız. (25 Eylül 2018, https://odatv.com/idlibde-kimler-var-25091812.html)

***

İşte sen ve avanen, bu insanlık düşmanı meczup cainler sürüsüyle el ele bir Ortaçağcı karanlık din devleti kurmaya çabalıyorsunuz İdlib’de Tayyip!

O hayatını kaybeden gençlerimizin ve daha önce o bataklığa sürüp katlettirdiğin gençlerimizin hepsinin kanı sizin ellerinize bulaşmış durumdadır.

Vatan evlatları, vatanlarını korumak için asker olurlar ve askerlik yaparlar. Sizin ihanet politikalarınıza, BOP taşeronluklarınıza, İhvancı hayallerinize hizmet için asker olmaz hiçbiri.

Bak Tayyip!

O bataklıkta debelendikçe batıyorsun. Suriye’nin resmi yönetimiyle, BAAS yönetimiyle anlaşmadan oradan zevahiri kurtaracak oranda bir vaziyetle çıkmak asla mümkün olmaz.

Eğer sekiz yıldan bu yana inatla sürdürdüğün ve yürüdüğün bu yolda devam edersen, hezimetle karşılaşman yüzde yüzdür!

İşte o zaman içeride meczuplaştırdığın “hülooğğ”cuların bile önemli ölçüde senden yüz çevirir ve tepetaklak tekerlenirsin iktidardan.

Bu sözümüzü belleğine iyice yaz!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

7 Şubat 2020

 Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı