BU BİR İÇ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI SUÇUDUR!

BU BİR İÇ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI SUÇUDUR!

AKP iktidarı için insan hakları diye bir kavram yoktur. Hukuk yoktur, Anayasa yoktur, kanun yoktur! Yalnızca rantlarını koruma ve geleceklerini kurtarma telaşı vardır!

Karşımızda klasik bir burjuva iktidarı yok. Hiçbir burjuva siyasal-hukuksal devrimini-kültürünü dahi tanımayan, onun çok daha gerisinde bir “desizyonist” iktidar var. İşte Batı perspektifli bakan şaşı liberallerin, Batıcı aydın ve hukukçuların göremediği, debelendiği yer burasıdır! Bir çağdaş/burjuva hukukuna uygunluk beklemesidir bu prekapitalist, Antika Tefeci Bezirgân Sınıf kökenli gericilerden…

Desizyonist hukuk, aslında hukuk olmayan, egemenin söz ve eylemini hukuk kabul eden bir Ortaçağ hukukudur. Çağdaş toplumlar bunu çoktan aşmıştır. Kaçak Saraylı ve avanesi için ise, başka bir bilinç türü de yoktur, başka bir kurtuluş yolu da…

Çünkü boğazlarına kadar suça batmışlardır.

Bir burjuva iktidarından talep edilebilecek, burjuva iktidarın da taahhüt ettiği yasal güvence/yasama güvencesi dahi yoktur Kaçak Saraylı’nın OHAL faşizminde. Bir burjuva parlamentosu da yoktur! Kağıt üstünde kalan Anayasa Yargısal Denetim Mekanizması da tümüyle emrindedir! Ve elbette hiçbir içtihadî Yargı kararına da saygıları yoktur! Yalnızca Tayyip’in emirleri vardır.

İşte 696 sayılı OHAL KHK’sini anlamanın tek yolu budur. Bunları bir hukuki güç, herhangi bir burjuva iktidarı olarak gören hiçbir göz, bir politik ya da hukuksal tahlil yapamaz, yanılır, hayal kırıklığına uğrar… Bunlar bir suç örgütüdür! Cumhuriyet idaresini tümüyle ele geçirip Cumhuriyetin ve hukukunun, kurumlarının canına okumuş bir suç örgütü!

Devrimcilerin 12 Eylül zindanlarında bir işkence, bir itibarsızlaştırma olarak kabul edip karşısında direndikleri, duruşma salonlarında üzerlerinden yırtarak çıkarttıkları ya da iç çamaşırlarıyla gitmek zorunda kalarak, hiçbir koşulda kabul etmeyerek püskürttükleri bir Faşizm uygulaması/dayatmasıdır tektip cezaevi giysisi… Sağmalcılar, Sultanahmet, Metris gibi cezaevlerinde büyük direnişlerle karşılanmış, Ölüm Oruçlarına yatılmış, devrimci mahpuslar; bedence yaşamlarını yitirmişler, ağır bedeller ödenmiştir.

1989 yılında, tektip elbise düzenlemesi DANIŞTAY KARARI ile iptal edilmiştir. Kaçaksaraylı’nın OHAL faşizmi, elbette bu Danıştay kararına uymayacaktır.

Bir eksik ya da yanlış anlaşılmayı baştan giderelim. KHK’ye göre, cezaevi dışına çıkartılmaları durumunda giydirilecek tektip cezaevi giysisi, yalnızca FETÖ tutukluları-hükümlülerine değil, terör suçları ya da Devletin güvenliğine karşı suçlardan tutuklu/hükümlü olanlara da, yani devrimci-demokrat-yurtsever-muhalif siyasi mahpuslara da uygulanacaktır.

Bir hukuki bilgi olsun diye ekleyelim, AİHM Ocak 2016’da Tutuklu ve Hükümlülerin Tutuldukları Koşullar ve Gördükleri Muamele” başlıklı bir TEMATİK NOT yayımlamıştır. Tektip cezaevi uygulaması tam olarak AİHM’in mahpuslar için de koruduğu Sözleşme’nin 3. maddesine (onur kırıcı muamele yasağı) aykırıdır. Özellikle Modârcă/Moldova kararı, mahpusa cezaevinde giysi verilmemesi halini ihlal saymıştır. Bu karar, mahpusun kendi giysisini giymesine izin verilmemesi halini de kıyasen kapsayacaktır.

AKP’giller, aynı KHK ile kendi yandaş katil sürüsüne de cezasızlık hali öngörerek, 6755 sayılı KHK’nin 37/1 maddesi ile kamu görevlileri bakımından getirilen bu “sorumsuzluk” veya hukuki, idari ve cezai sorumluluktan “muafiyet” halinden yararlanacaklar arasına, aynı maddeye eklenen bir ikinci fıkra ile “siviller” de dahil edildi.

Fıkra şu şekildedir: “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır”.

Yani eklenen bu fıkraya göre; 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden siviller de, resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın bu fiilleri sebebiyle hukuki, idari ve cezai sorumluluk altında olmayacaklar, bunlardan dolayı hukuki ve cezai bir takibata uğramayacaklardır…

Meşru bir güç ya da topluluk olsa, neden yargılanmaktan çekinsin?

Argumentum a contrario yorumu bu maddeyi şöyle cevirir: “İnfazlar gerceklestirdik, cinayetler işledik, SADAT’ı saldık, tüm bunların üstünü örteceğiz.”

Kaçaksaraylı Reis, kendi etrafındaki suç örgütlerini, gerici katil sürülerini dokunulmaz kılacaktır bu maddeyle… Bir Paramiliter devletinin, bir Kontrgerilla devletinin ilanıdır bu düzenleme…

Kendisine yönelebilecek olası bir halk hareketine karşı da tedbir almaktadır elbette Kaçaksaraylı… Bir korkunun tezahürü, bir sona yaklaşma halinin ikrarıdır…

Gidişi çok kan dökerek olacaktır belli ki… Halkı birbirine kırdırmadan yerinden olmaya hiçbir şekilde razı olmayacaktır.

Bu düzenleme, HİÇBİR SEÇİM SONUCUNU DA TANIMAYACAKLARININ KANITIDIR.

Diyelim ki seçim hileleriyle, emrindeki YSK’siyle dahi kapatamadığı bir oy oranıyla yenildi. Bir KHK ile seçimi geçersiz kılarak, karşı çıkan halkın üstüne dokunulmaz paramiliter güçleri salmanın hazırlıklarını yapmaktalar.

Ancak yenilecektir. Hiçbir KHK, hiçbir Kontrgerilla örgütü, hiçbir gerici-faşist çete bunları yaklaşmakta olan sonlarından kurtaramayacaktır. Ne insanlık Tarihi, ne Türkiye Tarihi, böylesine bir geriye gidişi kaldıramayacak kadar yok olmamıştır.

Onlarca kazanım-deneyimle dolu Devrimci Mücadele Tarihimiz göstermektedir ki, Halkımız; bu faşizmi süpürecek ve kendi adil yönetimiyle, kendi adil mahkemeleri, kendi adil yasalarıyla hesabını soracaktır…

Kuşkumuz olmasın. 25.12.2017

 Halkçı Hukukçular

 

Print Friendly, PDF & Email