Birinci Kuvayimilliyecilerin Devrimci, kutsal, Mustafa Kemal gelenekli Cumhuriyet Bayrağı,
İkinci Kuvayimilliyecilerin başında dalgalanıyor.
Dilimizde “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” şiarı
Sosyalizm bayrağını göndere çekeceğiz!
1919 yılında Samsun’a çıkmadan önce Mustafa Kemal genel durumu şöyle özetliyordu:
“Düşman devletler Osmanlı Devleti’ne ve ülkesine maddi ve manevi bakımdan saldırmışlar; yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve Halife olan kişi, hayat ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde başsız kalmış olan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri bekliyor. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve sezebildikleri etkilere göre kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyorlar… Ordu, adı var, kendi yok durumda. Komutanlar ve subaylar, Genel Savaşın bunca sıkıntı ve güçlükleriyle yorgun, yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumunun kıyısında kafaları, çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta…
“Burada, pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıkça anlatmalıyım. Ulus ve Ordu, Padişah ve Halifenin hainliğinden haberli olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve uysal. Ulus ve Ordu, kurtuluş yolu düşünürken bu atadan gelen alışkanlık dolayısıyla kendinden önce yüce halifeliğin ve padişahlığın kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinden yoksun… Bu inançla bağdaşmaz ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline! Hemen dinsiz, vatansız, hain, istenmez olur.” (Nutuk, Türk Tarih Kurumu, 2006, s. 16-17)
“(…)
“Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?
“Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmak. (agy, s. 19)
“(…)
“Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir.
“Öyleyse ya bağımsızlık ya ölüm!
“İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.
“Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık. (agy, s. 19)
“…
“Bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye başvurduğunu düşünerek avunur ve kuşkusuz, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusla karşılaştırılınca, dost ve düşman gözündeki yeri çok başka olur.” (agy, s. 21)
İşte ilmek ilmek işledi Mustafa Kemal ve onun önderliğindeki Birinci Kuvayımilliyeciler bu düşüncelerini, dize getirdiler yedi düveli: Meclisin kuruluşu, Ulusal Kurtuluş Savaşı, Lozan Anlaşması’nın imzalanması, Ankara’nın Başkent ilan edilişi ve Cumhuriyet’in ilanı. Hilafetin kaldırılışı…
İşte vatanımız için her biri bayram günü olan bugünler artık kutlanamaz hale geldi. Bayramlarımızı yasaklıyorlar!
Pekiyi bu cüreti AKP’giller nereden buluyor?
Mustafa Kemal’in “Doğu Gericiliği” dediği, tepede Saltanat ve Hilafet kaldırıldı, evet. Ancak toplum içinde bilimsel adı Antika Tefeci-Bezirgânlık olan bu Ortaçağcı sınıf yok edilememişti.
Yine Mustafa Kemal’in “Batı Gericiliği” diye adlandırdığı Batılı Emperyalistlerin boyunduruğundan kurtulmanın tek koşulu olan sanayileşmeye sıra gelemedi. İkisi de sömürücü sınıf olan bu Doğu ve Batı Gericiliği, yani Modern ve Antika gericilik, etle tırnak gibi birbiri ile ittifak kuruverir ve yaşamını ülkemizde sömürücü, Finans-Kapital ve Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı olarak sürdürmeye devam eder.
İşte AKP’giller, Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcisi, Hilafetin, Ortaçağ’ın özlemcisi olarak ABD Emperyalizminin icazeti, devşirmesi ve yönlendirmesi ile bugün iktidardalar.
Cumhuriyet’in 100. yılına yaklaştığımız bugünlerde bu gericiler cibilliyetleri iktizası Saltanat ve Hilafeti yeniden kurma planları yapıyorlar. Bu cüreti de yine yukarıda Mustafa Kemal’in tespit ettiği durumdan alıyorlar.
Bugün gerçek vatanseverler Kurtuluş Partililerdir
Halkımızın belli bir çoğunluğu, aynı Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmadan önce vatanı değerlendirdiği durumda söylediği gibi AKP’giller’in; “hainliğinden haberli olmadığı gibi (…) o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve uysal.” (agy, s. 17)
Yine aynen o günlerde olduğu gibi, bu güruh, gerçek yurtseverleri “dinsiz, vatansız, hain, istenmez” demekte, yerli ve milli olmamakla suçlamaktadırlar.
Asıl vatansız olanlar, kendi halklarını ve yurtlarını emperyalizme peşkeş çekenlerdir, emperyalizmin işbirlikçileridir.
Asıl vatansız, Dünyayı “Bin Devletli” hale getirmeye ve gönüllerince sömürmeye çalışan, bunun için işgaller gerçekleştiren, milyonlarca insanı aç bırakan, kan döken emperyalizme uşaklık edenlerdir.
Asıl vatansız, Vatan kavramı nedir bilmeyen, Ümmetçilik (Ortaçağcılık) özlemi çeken; Tefeci-Bezirgan Sermayenin ideolojisi olan Ümmetçilikle insanlarımızı Allah’la aldatarak kafadan silahsızlandıran AKP’giller’dir.
Asıl hain, vatan toprağı olan Ege’deki 18 Ada’mızı Yunanistan’a peşkeş çekenlerdir.
Madenlerimizi, tarım alanlarımızı, ormanlarımızı emperyalist şirketlere pazarlayan, dereleri kurutanlardır.
Asıl dinsiz, her türlü Kamu Malını iç eden, hiçbir ahlâka ve vicdana sahip olmayan ama yatıp kalkıp din alıp din satanlardır.
Asıl dinsiz, içindeki tüm canlılarla birlikte ormanlarımızı rant uğruna acımasızca yakanlardır.
Asıl dinsizler, merhametsiz, şefkatsiz, insanlık, hayvan, bitki, doğa düşmanı olanlardır.
AKP’giller’in Kurtuluş Savaşı’mızın şehitlerine, mücadelelerine ihanet içinde olmaları işte bu cibilliyetlerinden gelir.
İşte bütün bunlardan dolayı AKP’giller, Cumhuriyet Düşmanlarıdır.
Ama bu ülke, bu Cumhuriyet sahipsiz değildir.
Bu ülkenin gerçek sahipleri,
Bu ülkede gerçek vatanseverler, Birinci Kuvayimilliye şehitlerine, onun önderine, önderlerine sahip çıkıp, “Ya İstiklal Ya Ölüm!” diye yola çıkıp o yola baş koyanlardır,
Bu ülkede gerçek vatanseverler, Yörük Ali Efe Çetesi’nde elde silah Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı olan Partimizin Kurucu Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı’nın mücadelesini devralıp yürüten, devamcısı olan Gerçek Devrimcilerdir.
Çünkü o devrimciler, önderlerinden öğrendikleri gibi “vatan aşkını söylemekten korkmaktansa ölmeyi yeğleyenlerdir.”
O vatanseverler Kurtuluş Partililerdir.
Bir karış vatan toprağı için, bir çocuğun gözyaşı için, köylünün tohumu, gençliğin geleceği, kadınların kurtuluşu, emekçinin alınteri için, Laik Cumhuriyet için, Halk için, Halkla birlikte, İkinci Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştıracaklardır.
Başarıya ulaştıracağız!
29 Ekim 2020
HKP Genel Merkezi