BEYAZIT VE HALEPÇE KATLİAMLARINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYIZ

16 Mart Beyazıt Ve Halepçe Katliamlarını Unutmamak ve Unutturmamak için; 16 Mart 2011 Tarihinden Saat: 12,00 de Beyazıt Meydanında Kurtuluş Partisi Gençliği tarafından basın açıklaması yapıldı. Kurtuluş Partililer “Katliamların Er Geç Hesabını Soracağız” diyerek 16 Mart Katliamlarını lanetlediler.

 

BEYAZIT VE HALEPÇE KATLİAMLARINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYIZ!

16 Mart 1978 tarihinde Yedi Kızıl Karanfilimiz; Hatice Özen, Murat Kurt, Hamit Akıl, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, CIA ve onun yerli örgütü Kontrgerilla tarafından eğitilmiş ve silahlandırılmış kana susamış kuklaları, Kontrgerilla’nın özel partisi MHP’li faşistler tarafından katledildi. Bu Katliam’da ayrıca 47 devrimci de ağır yaralandı.

 

Katliamdan 9 gün önce yaşananlar ise Parababaları düzeninin ilerici, namuslu, devrimci insanlara yaklaşımının en tipik örneklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Bir istihbaratçı, İstanbul Emniyetine kendisinin de aralarında bulunduğu bir grup faşistin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi çıkışında, devrimci öğrencilerin üzerine bomba yağdıracaklarını, silahlarla tarayacaklarını bildirmiştir. Bu sözleri de “1.d.2 12780” koduyla resmen kayıtlarda yer almıştır.

Ki söylenenler de aynen gerçekleşmiştir. 7 Karanfilimiz, insanlıktan nasibini almamış, sadece insan gibi görünen; ama insan gibi düşünüp davranmayanlar tarafından katledilmişlerdir. Bombaların eşliğinde faşistler tüm iğrençlikleriyle “Beyazıt Meydanı komünistlere mezar olacak” sloganları atıyorlardı. Üniversite polis amiri Reşat Altay, faşist kurşunlara hedef olan öğrencileri ana kapıya yönlendirmişti ve saldırganların arkasından koşan polislere “koşmayın” emri verdi. Saldırıdan bir süre sonra Altay ödüllendirilerek, önce İstanbul Terörle Mücadele Şubesi Müdürlüğüne sonra Niğde Emniyet Müdürlüğüne, sonraki süreçlerde de Trabzon ve Bursa Emniyet Müdürlüklerine getirildi. Saldırganlardan yalnızca Sıddık Polat, 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Diğerleri delil yetersizliğinden serbest kaldı. 1982 yılında Askeri Yargıtay Polat hakkında verilen kararı bozdu ve beraat kararı verdi. Görevli polislere ise disiplin cezası niteliğinde ihtar cezası verildi.

16 Mart’ta gerçekleştirilen katliamın asıl nedeni, 27 Mayıs Politik Devrimi’nin etkisi ile hızla ilerleyen kitlelerin uyanışını engellemektir. Çünkü kitlelerin uyanışı demek Parababaları düzenin alaşağı edilip, insanca yaşanacak bir düzenin kurulması demektir. Parababaları da bunu engellemek için CIA eliyle 1952’de, NATO içinde gizli olarak adına Kontrgerilla, Süper NATO vb. denen bir örgüt kurmuştur. Bu örgüt de kurulduğu günden beri nerede ilerici bir hareket, nerede muhalif bir ses varsa onu yok etmek için mücadele etmiştir.

Gerçek Ergenekoncuların yargılandığı 16 Mart Katliamı Davası, geçen yıl tam da bugünkü CIA Patentli Düzmece “Ergenekon Davası”nın başladığı gün zaman aşımına uğramıştır. Namuslu, yurtsever, laik bilim adamlarını, AB-D, NATO karşıtı, Mustafa Kemalci askerleri ve Ortaçağ karşıtı gazetecileri bütün evrensel hukuk kurallarını hiçe sayarak cezaevlerine tıkayan, insanları işkence ederek öldüren Hizbullahçıları serbest bırakan, kendisinin ve yandaşlarının davalarının düşmesi için yasa çıkaran bir “adalet” anlayışında katillerin, devrimci düşmanlarının serbest kalması bizim için hiç şaşırtıcı değildir. Bugün Tayyipgiller’in adalet anlayışı kendi yandaşlarını zengin etme, kendi padişahlığına ses çıkarıp karşı duran antiemperyalist, yurtsever, laik güçleri hapse atmaktır. Tabiî ki bu görev onlara ağababaları yani AB-D Emperyalistleri tarafından verilmiştir. AB-D Emperyalistleri 1923’te yırtıp attığımız SEVR’i “Büyük Ortadoğu Projesi” içinde Tayyipgiller eliyle uygulamaya çalışmaktadır. Adına “Ergenekon” denen dava da bu projenin bir parçasıdır. Zaten birçok muhalif insanın senelerdir neyle suçlandığını bilmeden tutulması da bunun bir göstergesidir.

16 Mart 1978 tarihinden 10 yıl sonra yine bir 16 Mart günü 1988’de Halepçe Katliamı yaşanmıştır.

Halepçe’de Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin engellenmesi için, insanlık tarihinin en acımasız katliamlarından birisi gerçekleşmiştir. ABD destekli Irak Hükümeti kimyasal silahlar kullanarak 5.000 Kürt’ü genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden katletmiş,10.000’den fazlasını da yaralamıştır. Sözde insan hakları savunucuları, BM’den Batı Devletlerine kadar bütün dünya bu katliamı seyretmiş, kılını bile kıpırdatmamıştır.

16 Mart Katliamı’nı gerçekleştirenlerden, bunları yaratıp,  doyuran ve de koruyan emperyalistlerden de; yerli satılmışlardan da hesap soracağız! Kızıl Karanfillerimizin ve masum Kürt Halkının kanını yerde bırakmayacak, uğruna canlarını verdikleri mücadeleyi zaferle sonuçlandıracağız.

Ezilen halklar, bu katliamların hesaplarını muhakkak soracaklardır!

Biz Halkın Kurtuluş Partisi olarak AB-D Emperyalizmine ve Yerli Satılmışlar Cephesine karşı; Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist HALK KURTULUŞ CEPHESİNİ sağlam bir şekilde öreceğiz. Partimiz Öncülüğünde Demokratik Halk İktidarını kurup Sosyalizmi zafere ulaştıracağız! 16 Mart 2011

16 Mart’ı ve Halepçe’yi Unutmadık, Unutturmayacağız!

Kahrolsun MİT, CIA, Kontrgerilla!

Yaşasın Halkların Kardeşliği!

KURTULUŞ PARTİSİ GENÇLİĞİ