İKİ EMPERYALİST OPERASYON: KIBRIS VE BALYOZ

İKİ EMPERYALİST OPERASYON: KIBRIS VE BALYOZ!

Halkın Kurtuluş Partisi İzmir İl Örgütü, AB-D Emperyalistleri ve Tayyipgiller tarafından uygulanan “Balyoz Operasyonu ve Kıbrıs sorunu” ile ilgili basın açıklaması yaptı.

Konak YKM önünde, HKP İzmir İl Başkanı Tacettin Çolak tarafından okunan basın açıklamasında, “Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi”  “Gün Gelecek Devran Dönecek Tayyipgiller Halka Hesap Verecek”  “Yaşasın Demokratik-Laik-Tam Bağımsız Türkiye Mücadelemiz”  “Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın II. Kurtuluş Savaşımız” “Kahrolsun Emperyalizm Yaşasın Sosyalizm” Sloganlarının atıldı.

 

Yapılan Basın Açıklaması:

      
İKİ EMPERYALİST OPERASYON: KIBRIS VE BALYOZ
Yükleyen kpizmir

İKİ EMPERYALİST OPERASYON: KIBRIS VE BALYOZ

“Balyoz Operasyonu” tutuklamaları Mustafa Kemalci, Yurtsever, NATO karşıtı Laik askerleri, bir kez daha ve kesince sindirme-yıldırma operasyonudur.

Ordu’ya karşı yürütülen savaş, artık “psikolojik savaş”ın da ötesine geçti, denebilir. Açıktan zor kullanarak emekli veya muvazzaf subaylar, teğmeninden paşasına kadar tutuklanıyor. Ve “demokrasi” diyerek boyun eğdiriliyor Ordu’ya.

Türkiye’de, Ordu’nun (Ordu Gençliği’nin) genel olarak ileri yönde tavır almak gibi bir özelliği var. Yakın tarihe baktığımızda, Meşrutiyet’in ilanı, 31 Mart gerici ayaklanmasının bastırılması ve “Kızıl Sultan” Abdülhamit’in tahttan indirilmesi, Kuvayimilliye Hareketi, 27 Mayıs, 28 Şubat ilerici çıkışlarını yapan Ordu, bir daha hedeften sapmasın, tam bir NATO ordusu olsun diye ehlileştiriliyor. “İslam Ilımlı” olunca halkımız öbür dünyayı özleyerek ölümü bekleyecek; Ortaçağcılığa karşı tavır alabilecek güce ve geleneğe sahip Ordu ehil olunca emperyalistler de istedikleri gibi at oynatacaklar. Konu bu kadar basittir…

Düzmece olduğu her geçen gün yeni kanıtlarıyla ortaya çıkan iddianamelerle yürütülen Türk Ordusu’nu ehlileştirme CIA operasyonu, “Balyoz” kapsamında yargılanan 169 muvazzaf ve emekli asker hakkında çıkan tutuklama kararıyla devam ediyor. Askerlerin eşleri konuşuyor televizyonlarda: “Ordu kâğıttan kaplan’a dönüştürüldü, gerçek vatanseverler tutuklanıyor, soruyoruz ‘halk nerede?’”

Ordu bugüne kadar karakteri gereği hep önce öne atılan oldu ama ilk defa halka bu kadar ihtiyaç duyuyor. Tarihî bir dönemden geçiyoruz. Biz inanıyoruz ki, halkımız ne kadar afyonlanırsa afyonlansın, gerçeklerin acımasız inatçılığı galip gelecek ve halkımızı uyandıracaktır.

Uyanan halk sokakları, fabrika avlularını, okulları doldurduğunda, bir aslanın demir bir kafese hapsedilse de doğasını unutmadığı en şiddetli şekilde açığa çıkacaktır.

Türk Ordusu’nda, halkın bağrından kopup gelen o aslanlardan, Kuvayimilliyeci, yurtsever-vatansever asker olarak üzerine aldığı görevin temel unsurunun Bağımsızlık olduğunu benimsemiş binlerce Ordu Genci vardır.

Ve bu ilerici-yurtsever-vatansever bağımsızlıkçı Ordu Gençliği, AB-D Emperyalistlerinin ve Ortaçağcı Tayyipgiller’in saldırısına karşı Türkiye Halklarıyla birlikte, Birinci Kurtuluş’ta olduğu gibi mücadeleye atılacak ve onları, Proletarya Partisi öncülüğünde bir kez daha ve kesince alt edecektir.

İkinci Operasyonda AB-D Emperyalistleri ve Tayyipgiller, Kıbrıs’ı verip kurtulmanın taşlarını döşüyor…


“Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı” adı üstünde, emperyalistlerin güçleri oranında dünyayı paylaşmak için tutuştukları bir savaştı. Tüm Osmanlı toprakları gibi Kıbrıs paylaşımın konusu olmuştur. İngilizler, Ortadoğu ve Süveyş Kanalı’na hâkim olabilecek bu stratejik adayı ilhak ettiğini açıklamıştır.

İkinci Dünya (Emperyalist Paylaşım) Savaşı ile birlikte “Komünizm heyulası”nın gücünü tüm dünyaya göstermesi ve topraklarında savaş görmeyen yeni emperyalist güç olarak ABD’nin ortaya çıkması ile birlikte bu adanın stratejik önemi daha da artmıştır. Tarih boyunca sahip olduğunun ötesinde artık emperyalist cephe ile sosyalist dünya arasında savaşımın da konusu olmuştur.

Fiziki yakınlığından dolayı bu adanın, Ortadoğu ve Afrika coğrafyasının mazlum halklarını boyunduruk altında tutmak isteyen emperyalist cephenin batmayan savaş gemisi olması düşüncesi bunun baş nedenidir.

Dolayısıyla bizler de devrimci isek Kıbrıs sorununa; yaşayan iki ulusun meselesi olarak dar anlamda değil, Leninizmin emrettiği şekilde tüm dünya proletarya hareketinin çıkarı ile emperyalist cephenin çıkarı açısından bakmalıyız. USS Enterprise’ın limanlarımızı kirletmesini niye protesto ediyorsak, işte o nedenle Kıbrıs’ın birleştirilmesine de karşı çıkmalıyız. Daha önce de belirttiğimiz gibi, eğer emperyalistler tüm dünyayı bin ülkeli bir hale getirmek için halkları birbirine düşürürken Kıbrıs’ı birleştirmeye çalışıyorsa; bu ancak bin ülkeli bir dünya yaratma amacına hizmet etmek için yapılıyordur. Kıbrıs’ı birleştirerek bir emperyalist örgüt olan AB’ye almaya çalışmaları bunun somut adımlarından başka birşey değildir. Bu oyuna çomak sokmak bir devrimci görevse eğer, günün somut koşullarında bu görevin somutlanışı ancak Taksim ve iki ayrı ulus-ülke olarak yaşamayı savunmaktır.

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’ta yapılan eylemler, açılan pankartlar ve Tayyipgiller’in bu eylemlere karşı koyduğu tepki, emperyalist planın işlemesini sağlayacak oyunun parçalarıdır. Mehmet Ali Talat’ın başa getirilmesi, Annan Planı ve AB yemi ile Kıbrıs’ta yaşayan Türk Halkının önemli bir kısmı emperyalist oyuna çekilmiştir; son eylemlerle asıl yapılmak istenen Tayyipgiller’in isteyip de başaramadığı noktaya Türkiye Halklarını getirmektir. Emperyalistler bu haince plan ile Türkiye Halklarını “verelim de Kıbrıs’ı, kurtulalım bu beslemelerden, hainlerden, bu kamburdan” diyecek duruma getirmek istemektedirler. Tayyipgiller’e de Kıbrıs Halkı için “besleme” dedirterek Kıbrıslı Türklerin, Türkiye ile olan son bağlarını da kopartmayı amaçlamaktadırlar.

Kurtuluş Partisi bu gerçeği tüm çıplaklığıyla görüyor.. Hiçbir ulus kendi kaderini emperyalist sömürgeci haydutların eline bırakarak özgürleşemez. Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı, emperyalizm ve sınıflar savaşımı çağında, dünya proletarya ve mazlum uluslarının devrimci hareketlerinin çıkarına bağlı bir konu olarak ele alınmadıkça gerici emellere perde olur.

Sonuç olarak; içinde yaşadığımız günlerde; AB-D Emperyalistlerinin yerli işbirlikçileri eliyle yürüttüğü iki ayrı operasyona tanık olmaktayız. Birincisi orduyu hizaya getirerek içindeki antiemperyalist unsurların temizlenmesi ve ehlileştirilmesi, İkincisi de Kıbrıs’ı AB’ye dahil ederek Akdeniz’de batmayan bir savaş gemisine sahip olmak istemeleridir. Kurtuluş Partisi bu her iki emperyalist operasyona karşı emekçi halkımızı uyarmak, bilinçlendirmek ve harekete geçirmek görevini yerine getirmektedir. Bu emperyalist kuşatma yarılacak, Türkiye Halkları Sosyal Kurtuluş’a mutlaka ulaşacaktır!13 Şubat 2011

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

GENEL MERKEZİ