Bak, ben de senin konuştuğun dilden konuşuyorum: Sürtüğün de kallavisi sensin, çürüğün de!..

Bak, Kaçak Saray’da mukim Amerikan devşirmesi Tayyip nam Hafız!

4 gün önce Mecliste, Halkımızın en az yüzde 70’ini oluşturan, sayıca 55 milyon eden bir kesimine açıktan, ağzını bozarak “sürtük”, “çürük” gibi leş, lağımdan fışkırma sözlerle küfür ettin.

Bizde bunun affı olmaz…

Üç gün önce seni bu suçundan dolayı düelloya davet ettik. Üç gün de süre verdik. Süre doldu. Ve senden bir ses çıkmadı. Dedik ki o yazımızda; eğer katılmazsan davetimize, seni Türkiye’nin en ahlâksız, en korkak, en ağzı bozuk kişisi ilan edeceğiz…

Şimdi ilan ediyoruz…

Sen busun!

Ve yine dedik ki o durumda ettiğin küfürleri sana misliyle iade edeceğiz. Şimdi ediyoruz:

Sen, sürtüğün kallavisisin. Ve derler ki bizim memlekette; “Erkeğin sürtüğü iflah olmaz. Onu ancak toprak ıslah eder.”

Evet, sen ve senin gibileri ancak toprak ıslah eder.

Ve sen, çürüğün en kallavisisin.

Bizim kültürümüzde bu iş sadece mahkemelerde çözülmez. Öncesinde o rezil, o iğrenç, o leş küfürleri sana yalayıp yutturmamız gerekir.

Bir tarihte senin benzerin bir kendini bilmez çıkmıştı. Sokak hayvanlarına yiyecek veren, ninesi yaşındaki melek kalpli eşime, üç kuruşa tetikçiliğini yaptığı hayvan düşmanlarının kışkırtmasıyla senin ettiğine benzer küfürler etmişti. Uykusuz geçen iki gecemin sonrasında, bu yaratık elime düştü. Ve hak ettiğini aldı…

Amerikan yapımı olduğun için o alçak Emperyalist Haydut tarafından getirilip Türkiye’nin tepesine çöktürüldün. Tabiî o insan soyunun başdüşmanı ABD Hayduduna da hizmetten asla geri durmadın. Onun BOP’unun hayata geçirilmesinde var gücünle çalıştın. Bu arada o haydutların Ortadoğu’da döktüğü on bir milyon Müslümanın kanına kendi hain ellerini de buladın.

İşte bu sayede halk çocuklarından oluşan, devletin binlerce kişilik polisinin, askerinin koruma zırhı altındasın şu anda. İşte o zırha güvenerek ve sahibin ABD’ye güvenerek milletimize bu pis küfürleri edebiliyorsun, pervasızca.

Dilerim Allah’tan yarın ne mal olduğunu Halkımız da iyice görür, anlar ve Kaçak Saray’ın başına yıkılır. İşte o zaman sudan çıkmış balığa dönersin. Bugün seni alkışlayanların tamamı, senin aleyhine döner. Senin işlediğin binbir suçu ayrıntılarıyla sayıp dökmeye başlar.

Dün de konuşuyorsun, partine milletin kesesinden kamp yaptırdığın Kızılcahamam’ın lüks otelinde. Gezi protestocularımıza ettiğin küfürleri hatırlatarak; “hak ettikleri dilden konuştum”, diyorsun. Hiç utanmadan, sıkılmadan…

Bak ben de sana hak ettiğin dilden konuştum. Dedim ki yukarıda; “Sürtüğün kallavisi sensin.”, “Çürüğün de kallavisi sensin.”

Bir de yine utanmayı arlanmayı bütünüyle kaybettiğin ya da hiç öğrenmediğin için; “Geziciler Bezmi Alem Valide Camii’nde içki içtiler, orayı pislettiler”, diyorsun. Yalan söylemek, iftira atmak, zalimlik etmek, vatan satıcılığı etmek senin belirleyici karakteristiğin olmuş artık. Gezi eylemcileri Türkiye Halkının en temiz, en masum, en içtenlikli, en yurtsever, en insansever ve doğasever insanlarıdır. Ama senin gibilerin o insanları anlamasına imkân ve ihtimal yok.

Ne diyor Mevlana?

Bok böceği gül bahçesinin kokusunu ne bilsin… Onu gül bahçesine koysanız bile o gider, yollardaki gelip geçen hayvanlardan kalma gübre yığınlarını yuvarlar.

Gezi eylemcilerinin camiye ilişkin, içtenlikli Müslümanlara ilişkin, Hz. Muhammed ve Kur’an İslamı’na ilişkin en ufak bir yanlışlıklarının olmadığını ve olamayacağını herkes gibi senin taraftarların bile biliyor. Bak, Gezicilerin tertemiz olduğuna ilişkin üç tane tanık var. Bu tanıklardan ikisi Caminin müezzini ve imamıdır. Onlar senin bütün tehditlerine rağmen yalan ve iftiranı tekrarlamadıkları için; “Ben Müslümanım, yalan söyleyemem. Gezi eylemcileri burada camiye ve inancımıza yönelik en ufak bir yanlışta bulunmadılar. Tabiî içki filan da içmediler”, dediler. Böyle dedikleri için sen onları sürdürdün. Zulmettin o namuslu, samimi Müslümanlara.

Bu iki saygıdeğer din adamımız gibi, üçüncü tanıklar da caminin bir köşesinde yer alan İstanbul Beyoğlu Müftülüğü görevlileridir. Onlar da aynı şeyi söylediler. Ama sen hâlâ İblisçe yalanını tekrarlamaktan usanıp bıkmadın.

Sen nasıl bir canlısın böyle yahu…

Bu kadar kötücül hale seni kimler getirdi?

Kısa süre öncesinde de Gezi eylemcileri için Dolmabahçe Camii’nden Dolmabahçe Sarayı’na kadar “loderlerle” tünel kazıp geldiklerini, oradan Taksim’e çıktıklarını iddia etmiştin. O iddian da apaçık biçimde gösteriyor ki, sen akıl sağlığını kaybetmişsin. Bir tek gün bile kamu görevi yapacak ehliyete sahip değilsin.

Aslında Kendilik Değerine sahip ve mesleğine saygı duyan Tabip Odaları, psikiyatr ve psikolog örgütleri bulunsaydı ülkemizde, senin için böyle bir raporu kesinkes verirlerdi. Ama onlar da Babil artığı Türkiye’nin korkutulmuş, sindirilmiş, ezik insanlarından oluşmakta. O yüzden korkuyorlar, seslerini çıkaramıyorlar. Çoluğumuz çocuğumuz var, başımıza bir iş gelmesin, diye mesleklerinin ve insanlıklarının kendilerine yüklediği sorumluluğu yerine getiremiyorlar.

Hukukçularımız da aynı şekilde. Eğer durum böyle olmasaydı, Barolar ve Barolar Birliğinin senin diplomasızlığından dolayı gayrimeşru olduğunu, resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş olduğunu, bunlardan dolayı kovuşturulup yargılanman gerektiğini kararlar altına alırlardı.

Hukuk fakültelerimiz de yine korku içinde. Onların da aslında bu tür kararlar almaları ve açıklamaları gerekir. Senin değil Kaçak Saray’larda yaşıyor olmak, işlediğin bu suçlardan dolayı mahkemelerde hesap veriyor ve Silivri benzeri zindanlarda yatıyor olman gerekir, demeliler.

Amerikan yapımı, muhalifi oynayan, Meclis içi ve Meclis dışı burjuva partileri de namuslu olmadıkları için hiç bu konuya girmiyorlar. Çünkü onların da tamamını Amerika oynatıyor.

Muhalifi oynayan medyanın burjuva-küçükburjuva yazarçizerleri de onlar gibi; korku içinde çıkarlarının peşinde ve Amerika’dan aldıkları emirlerin yerine getirilmesinin uğraşında.

Yani bunların alayı Amerika’nın belirlediği kulvarda siyaset yapıyor. Tabiî sen de oradasın. Öyle olunca Tırhallı bir hallısınız…

Aslında yaptığınız kayıkçı kavgası. Alayınızın oynadığı, senaryosu da sahneye konulması da yönetilmesi de Amerika tarafından yapılan bir ihanet oyunu… Yani bir tiyatronun değişik roller verilmiş oyuncularısınız hepiniz.

İşte seni şımartan, pervasızlaştıran ve halkımızın yüzde 70’ine küfür ve hakaretler saçan tutumun bundan kaynaklanmaktadır, bu sebeptendir…

Ama unutma ki biz farklıyız. Biz “Onur yaşamdan önemlidir”, şiarıyla yaşadık, dövüştük ve toprağa da aynı şiarla gideceğiz.

Ve biz diyoruz ki: “Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol, diyemeyen her siyasi, her aydın ya gafildir ya hain!”

Tabiî ki sizler hainler güruhunu oluşturmaktasınız. Bizde unutmak yok, af yok, zaman aşımı yok!

Beklediğimiz günler gelecek muhakkak…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

5 Haziran 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı