Anayasa Mahkemesinin HKP hakkında yaptığı suç duyurusuna karşı Genel Başkanımız Nurullah Ankut’un savunması

Anayasa Mahkemesinin HKP hakkında yaptığı suç duyurusuna karşı Genel Başkanımız Nurullah Ankut’un savunması;

Anayasa Mahkemesinin;

Esas sayısı: 2013/27 (Siyasi Parti Denetimi)

Karar Günü: 11.2.2014

olan ve oybirliğiyle alınan kararında Partimizin 2012 yılına ait Gelir-Gider hesabında eksiklikler olduğundan hareketle Parti sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunmuş; bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.02.2013 gün ve C.02.0.CBS.0.01.02.04/218 sayılı yazılarına dayanılarak Partimizin Genel Başkanı Nurullah Ankut’un ifadesine başvurulmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine Genel Başkanı’mız Nurullah Ankut, Ankara cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle davet edildiği ikametgâhının bulunduğu Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubede konuya ilişkin savunmasını yapmıştır.

Bu savunma metnini kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

ŞÜPHELİ İFADE TUTANAĞI

(CMK Madde 147)

SORU: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.02.2013 gün ve C.02.0.CBS.0.01.02.04/218 sayılı yazılarına ekli listede Halkın Kurtuluş Partisi’nin Genel Merkez dışında 46 il ve 2 ilçede örgütlendiği belirtilmesine rağmen, Parti tarafından 37 il ve 2 ilçe örgütüne ilişkin 2012 yılı içerisinde herhangi bir gelir ve giderin gerçekleşmediği ifade edilerek bu illere ait 2012 yılı kesin hesaplarının gönderilmediği tespit edilmiştir. Konu ile ilgili bildiklerinizi anlatınız.

CEVAP: Tarafıma yöneltilen suçlamayı tümüyle dayanaksız, yasal temelden yoksun kabul ediyorum. Her şeyden önce karşı gelmekle, çiğnemekle ihlal etmekle suçlandığım yasa iki temel ilke ortaya koyuyor:

Bir; mali gelir gider bilgilerini vermemek, bildirmemek;

İki; bu alanda yapılacak bir araştırmayı, soruşturmaya kasti olarak engel olmak.

Biz kurulduğumuz günden bu yana Partimizin bütün gelir ve gider hesaplarını görevli arkadaşlarımız tarafından düzenleyerek tarafınıza sunmuşuzdur. Örgütlenmelerimizi genişlettiğimiz 2010 ve 2011 yıllarında da aynı şekilde gelir gider hesabımızı sunduk. Bu siz yetkililerce de uygun görüldü, onaylandı. Ama yine aynı şekilde 2012 yılı içinde sunduğumuz hesap (gerekçesini bilemiyoruz) uygun görülmedi, onaylanmadı. Bunun karşılığında olarak da bizi yasa çiğnemekle suçlamış oldunuz. Biz her yıl olduğu gibi 2012 yılı içinde hesap cetvelimizi size sunmuşuzdur. Bunu siz şu ifade ile bize bildiriyorsunuz: “46 il ve 2 ilçede örgütlendiği belirtilmesine rağmen parti tarafından 37 il ve 2 ilçe yönetimine ilişkin herhangi gelir ve giderin gerçekleşmediği”ni belirtiyorsunuz. Demek ki belge vermememiz gibi bir şey söz konusu değildir.

Yasanın ikinci ilkesine gelirsek siz hangi araştırmayı yapmak istediniz de biz buna engel olduk? Böyle bir şey var mı?

Yok.

Siz diyorsunuz ki; “Verilen evraklar üzerinde de biz araştırma yaparız.”

Araştırma yapmanız için evraklar verdik.

“Belirli formasyondaki kişileri yetkilendirip onları da araştırma yapmak için görevlendirebiliriz.” diyorsunuz.

Tabiî bunlar hakkınız. Görevlendirin, yapın ama kâğıt dışında böyle bir talebiniz olmadı bizden

Siyasi partilerin, siyasi kişiliklerin, devlet yetkililerinin, devletin önemli kurumlarındaki yöneticilerinin hem kurumları adına hem şahısları adına gelir giderlerini apaçık bir şekilde ortaya koyması ve kılı kırk yararca denetlenmesi bizim de istediğimiz bir şeydir. Bu açıdan kuvvetler ayrılığı önem taşır. Devletin işleyişini denetleyici yargı kurumlarının her türlü siyasi iradenin müdahalesinden bağımsız ve koruncaklı şekilde çalışabilmeleri ve görev yapabilmeleri bizim için de çok büyük önem taşır. Türkiye’nin yaşadığı son birkaç aydır olup biten facialar bunun önemini bir kez daha içtenlikli her Türkiye insanına göstermiştir. Çünkü insanlar ne kadar iyi bir eğitimden geçmiş olurlarsa olsunlar hiçbir zaman kötülüklere karşı kendilerini tam emin kılamazlar. Kur’an ve Hz. Muhammed dahiyane bir sezişle mal mülk hırsı insanların vicdanlarını katılaştırır, dondurur, insanları insanlıktan çıkarır, der. Ve yine insanların her an nefislerine uyabileceklerini; hataya, günaha, yanlışa düşebileceklerini belirtir. Ben bile günde 70 kez Allah’ıma tövbe ederim; bağışlanmamı dilerim, der. Yani ben Allah’ın elçisi olarak böyle yapıyorsam sizler haydi haydi yanlışlara, hatalara düşebilirsiniz diye uyarmak ister.

Yine bu konuda başka bir örnek: Geçen yüzyılın en önde gelen birkaç düşünüründen biri olan Ludwig Wittgenstein; “İnsan nasıl doğduğu anda ölüm ile kuşatılmışsa aynı şekilde kötülükle de kuşatılmıştır”, der. Yani insanlar her an bilinçlerini, ahlâkî değerler sistemini kullanarak yanlışlara, kötülüklere, hırslara karşı kendilerini denetlemelidirler.

Biz bütün bunları bildiğimiz için Partimizin gelir ve giderlerinin en kıdemsiz üyesi tarafından bile bir bakışta anlaşılabilecek denli kesin ve net olmasını isteriz. Yani bir anlamda bu maddi işlerin şeffaflığı bizim açımızdan sizden çok daha fazla önem taşır. O bakımdan arkadaşlarıma hep şu uyarıda bulunmuşumdur tekrar tekrar: Biz muhakkak ki birbirimize her bakımdan sonsuz güveniriz. Ama bu güvenimiz sadece sübjektif anlamda sınırlı kalmasın. Objektif, somut kanıt, belgelerle de ortada olsun. Yani her arkadaş; partinin her organının ve her kişisinin gelirini giderini bir bakışta görüp anlasın.

Bizim böyle davranmamıza rağmen Mahkemeniz hakkımızda suç duyurusunda bulundu, anılan yasaya uymadığımızdan dolayı. Bu trajik bir durumdur.

Biz sadece alın teri ile geçim sağlayan ücretli, aylıklı insanların aidatlarıyla varlığını, mücadelesini sürdüren bir partiyiz. Bu bakımdan gelirimiz son derece sınırlı. Gelir gider hesabı bildirmediğimiz 37 il ve ilçede bir gelirimiz ve giderimiz olmadığı için hesap bildirmedik. Bize sempati duyan arkadaşlarımızın bazısının evini, bazısının işyerini adres gösterdik. Ve bu adreslerde çalışma yaparak örgütlenme sağlaması için İl ve İlçe atamalarında bulunduk. Siz diyorsunuz ki, bir partinin hayatın doğal akışına uygun olarak İl ve İlçe merkezlerinin kira sözleşmesi, elektrik, su telefon gibi gider faturalarının bulunması gerekir. Ama bu sadece partimizin çalışmasına ayrılmış yerler için söz konusu olabilir. Bir konutta ya da işyerinde geçici örgütlenme faaliyeti yapan bir parti nasıl böyle bir gider gösterebilir?

Diyelim bir konut; onun telefonları, elektriği, suyu konutun sahibi olan kişinin üzerinedir. Kira sözleşmesi de öyle. Şimdi biz ikinci bir kira sözleşmesi veya elektrik sözleşmesi mi yapalım kurumlarla?

Ticarethane için de aynı durum söz konusudur. Böyle bir şeyin olamayacağını siz yasa adamları daha iyi bilirsiniz.

Burada şöyle bir itirazda bulunabilirsiniz: Böyle bir parti çalışması olur mu?

Hayatın doğal akışı içinde olmaya mecburdur. Biz büyük paralara sahip zenginler partisi değiliz ki atadığımız insanlara git bununla yer tut, elektrik, su bağlat diyebilelim. Belli bir örgütlenme seviyesine ulaşıncaya kadar böyle çalışmaya mecburuz. Hukukçu arkadaşlarımın size sunmuş oldukları evrak-belgede bunun olabileceğini bizzat Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da çok kesin bir ifade ile belirtiyor.

Bütün bu açılardan görevli arkadaşlarımızın size sunduğu gelir gider hesaplarında bir usulsüzlük, bir belge gizleme yoktur. Biz sadece mevcut durumu, gerçekliği size arz ettik. Olmayan şeyleri size nasıl verelim? Sahte belge mi düzenleyelim? Ki bu asla yapamayacağımız bir şeydir.

Dolayısıyla bize yöneltebileceğiniz herhangi bir suçlama, tabiî  yasal dayanağı olmak kaydı ile, bulunmamaktadır.

Kaldı ki, siz sadece verilen belgelerde bir eksiklik, bir usulsüzlük olduğunu ileri sürebilirsiniz belki -o da haklı olmaz da haydi oldu diyelim- ama belge vermediğimizi, olan belgeleri sizden gizlediğimizi, sizin araştırma yapmanızı engellediğimizi asla ileri süremezsiniz.

Siz de çok iyi bilirsiniz ki, suç işleyenlerin ahlâka, adaba aykırı bulunanların hep bir amacı, kastı olur. Hiç kimse durup dururken yalan söylemez. Mesela kendini istemediği bir durumdan kurtarmak için yani başka türlü göstermek için yalan söyler. Bir hırsız, madden ve manen yoksul bırakıldığı için çalar. Alın teri akıtmadan başkalarının emeğiyle yaşayayım diye çalışır. Yani kanun dışı davranan herkesin bir niyeti olur. Bir maksadı olur.

Bizim belgeleri vermemekle, sizin incelemenizi, denetlemenizi engellemekle ne gibi bir kazancımız olabilir ki?

Hadi diyelim vermedik, engelledik.

Elimize ne geçmiş olacak, neyi elde etmiş olacağız?

Hiç:

Yine dâhiyane bir sezişle Hz. Muhammed; “Ameller niyetlere göre değerlendirilir”, der. Modern hukukta da her şeyden önce kasıt aranır. Yani sebep aranır suçlarda. Mesela tedbirsizlik sebebiyle bir kişinin yaralanmasının ya da hayatını kaybetmesinin cezası ayrıdır. Taammüden bir insana zarar vermek, onun hayatına kastetmek ya da hayatını kaybetmesine neden olan fiilinin cezası ayrıdır.

Yani konumuzla arkadaşlarımın ve benim sizin yönettiğiniz suçlamada hiçbir kastımızın olmayacağını, olamayacağını siz de çok açık olarak bilirsiniz.

Siyasi Partiler Yasasında geçen yıllarda yapılan bir değişiklik (yasa maddesi olarak hukukçu arkadaşlar size sundukları evraklarda göstermişlerdir.), siyasi partilerin gider gelir hesaplarındaki bazı usulsüzlükten dolayı uygulanacak yaptırımlar siyasi partilerin çalışmalarını engelleyici biçimde olmamalıdır, der. Yani bir engellemeye yol açmamalıdır, der. Siz ise bu değişikliği de görmezlikten gelerek, Partinin Genel Başkanı hakkında 6 ayla 1 yıl arasında hapis cezası öngören bir istemde bulunuyorsunuz.

Bir siyasi partinin genel başkanını cezaevine atınca o partinin çalışmaları engellenmiş olur mu, olmaz mı?

Görülmektedir ki, bize yöneltilen suçlamaların hiçbir gerçekliği, yasal dayanağı bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesi gibi bir mahkemenin yasaları bu denli özensiz, üstünkörü yorumlaması ve oradan hareketle bize dayanaksız suçlamalarda bulunması gerçekten bizi şaşırttı ve üzdü. Ayrıca biz böyle mahkemelerin çok daha önemli işleri olduğu kanısındayız. Üzüntümüzün bir diğer sebebi de böylesine önemli işler, sorunlar dururken bizlerle vakit harcamasıdır.

Ne diyelim? Olsun bakalım. Sizlere kolaylıklar dileriz. 24.04.2014 – 10:40