Amerikan hizmetkârlığında ve NATO’culukta birbirleriyle yarış halindeki satılmışlar güruhu

Sokak fahişesi, bedenini satar sadece. Ve hiç istemediği halde…

Siyasi fahişe ise ideolojisini, o güne dek savunduğu değerlerini, ruhunu, özetçe insanlığını satar. Hem de iradi olarak, isteyerek. Yani iradi seçimiyle satar…

Ne için satar?

Koltuk için, makam için, ün için, poz için ve cukka için.

Sokak fahişesi, çaresizdir. Aslında aç, hasta, itilip kakılan, aşağılanan, tekmelenen, yerlerde sürüklenen, acılar içindeki bir sokak hayvanı kadar çaresizdir, yardıma muhtaçtır. O nedenle de ne zaman onlarla ilgili bir durum oluşsa, yüreğim parçalanır, gözlerim dolar. “Keşke yardım edebilsem de kurtarsam hepsini o acıklı hayatlarından. Çekip alabilsem bu acımasız sömürü, vurgun ve soygun düzeninin çarkları arasından. Onlar da insan olarak özgürce ve mutluca yaşayabilseler”, derim. Hepsine karşı sıcak sevgi ve acıma duygularıyla dolar yüreğim.

Siyasi fahişelerse sadece iğrenme ve nefret duyguları oluşturur bende. Çünkü onlar, bilerek, isteyerek satmışlardır kendilerini ve çıkmışlardır insanlıktan.

Mertliğe ve yiğitliğe hayran şairimiz Yusuf Hayaloğlu ne der dizelerinde?

“Bir intihar gibi puşt olmuş bu sevdalar.”

Oradan çağrışımla biz de diyoruz ki;

Bir intihar gibi puşt olmuş bu siyasetler.

Evet, arkadaşlar; aslında insan olarak ideolojilerine ve ruhlarına sıkarak intihar etmiş ve böylece de insanlıktan çıkarak puştluğu seçmişler bu siyasetler.

Belki burada bazı arkadaşlar kimden, neden, hangi olaydan söz ettiğimizi merak edecekler. Anlatalım:

Odatv’den aktaralım olayı, isterseniz:

***

Meclis’in NATO sınavı… Kim ne dedi: TİP sürprizi

Rusya-Ukrayna savaşının ardından NATO’ya katılma talebinde bulunan Finlandiya’nın, askeri ittifakta yer alabilmesi için gerekli son onay Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde verilirken TİP ve HDP’nin tavrı dikkat çekti.

Yaklaşık bir yıl süren müzakerelerin ardından Meclis’e getirilen protokol, genel kurulda oylamaya sunuldu. AKP, CHP, İYİP ve MHP grupları ‘evet’ oyu verdi. HDP, oylamaya katılmayarak ‘hayır’ oyu vermemeyi tercih etti. TİP, BBP, Deva Partisi, Demokrat Parti ve Zafer Partisi ise oturuma katılmadı. Böylece Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylayan protokol, oylamaya katılan tüm partilerin oylarıyla kabul edildi.

TİP OYLAMAYA KATILMADI

Emek ve Özgürlük İttifakı’nda bulunan ve TBMM’de yer alan iki siyasi parti de NATO’nun genişleme politikasına hayır oyu vermedi.

HDP’nin 14 Mayıs’taki seçimlere listelerinden gireceği Yeşil Sol Parti dün açıkladığı seçim beyannamesinde NATO’nun genişleme politikasına karşı olduğunu açıklamıştı.

Oylama sırasında salonda bulunmalarına rağmen HDP’li vekiller, oylamaya katılmadı. Böylece oylamada ‘hayır’ veya ‘çekimser’ şeklinde oy kullanılmamış oldu. Çeşitli vesilelerle NATO’ya karşı olduğunu ifade eden Türkiye İşçi Partisi’nin de oylamaya katılmaması dikkat çekti.

HDP: “FİNLANDİYA’NIN ‘GÜVENLİK KAYGILARI MEŞRU”

HDP Dışişleri Komisyonu Sözcüsü Hişyar Özsoy, “Hiçbir zaman askeri anlaşmaya ‘evet’ oyu vermiyoruz, her zaman ‘hayır’ diyoruz. İlk defa askeri bir anlaşmada böyle yapıyoruz. Şimdiye kadar hepsine ret oyu verdik. Ama bu defa Finlandiya’nın güvenlik kaygılarını meşru gördüğümüz için bu oylamaya katılmama kararı aldık, ‘hayır’ da demek istemedik.” dedi.[1]

***

Bir şahıs puşt olabilir, pezevenk olabilir, hırsız, alçak, namussuz, düzenbaz, sermayedar mabadı yalayıcı olabilir. Nihayetinde bunlarınki de bir seçimdir. İnsanlıkla ilgileri yok böylelerinin ama onlar da böyle bir seçim yapmışlar, der, tiksinti duyar geçeriz.

Fakat işte böyleleri bir de kendilerini ahlâklı, namuslu, erdemli, dürüst insanlar olarak pazarlamaya kalktılar mıydı; işte o zaman zıvanadan çıkarız. Öfkeden tir tir titrer ve Nazım’ın deyişiyle “ağız dolusu küfürler” sıralarız.

Neymiş?

NATO’nun genişleyerek daha da güçlenmesine Meclisteki hiçbir parti “hayır” dememiş. Ve kararın “evet” şeklinde çıkmasında oybirliğine varılmış.

Bildiğimiz gibi, Mecliste bir açık Amerikancı Parababaları partileri vardır. Bunlar, doğaları gereği Amerikancıdırlar, NATO’cudurlar, Avrupa Birlikçidirler, IMF’cidirler, Dünya Bankacıdırlar, Dünya Ticaret Örgütücüdürler. Velhasıl; ABD’nin bütün siyasi, askeri, istihbari, sanatsal, kültürel örgütleriyle iç içedirler. Çünkü bizdeki gerek Antika Tefeci Bezirgân Sermayedarlardan oluşan Parababaları olsun gerek Modern Finans-Kapitalistler dediğimiz Parababaları olsun, uluslararası Parababalarının tekelci şirketleriyle etle tırnak gibi kaynaşıktırlar. Daha doğrusu onların Türkiye’deki birer şubesi konumundadırlar. Yani Uluslararası Emperyalizmin tekellerinin ülkemiz içindeki birer uzantısıdırlar. Uluslararası Emperyalizmin 1950’den bu yana ağababası da ABD Emperyalist Haydutları olduğuna göre, bunların alayı ABD’nin her boydan ve soydan örgütüyle göbek bağıyla bağlıdırlar ve ABD’li efendilerinin emrinden asla çıkamazlar. Daha da açığı; Meclisteki bu siyasilerin devşiricileri de, yapımcıları da, oynatıcıları da ABD Emperyalist Çakalı ve onun siyasi, casus, askeri örgütleridir.

Fakat Mecliste bir de aslında hiç de öyle olmadıkları halde yani tıpkı kendilerini sağ olarak adlandıran partiler gibi oldukları halde, yani ABD Emperyalistlerine ve onların her türden örgütlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları halde kendilerini sol, sosyalist ve hatta komünist diye pazarlayan aşağılık, iğrenç, namussuz, ahlâksız partiler vardır.

İşte bunlar sağ partilerden daha iğrençtirler, daha namussuzdurlar, daha aşağılıktırlar. Onlar satılmıştır. Ahlâksızdır, namussuzdur. Ama bunlar satılmış kere satılmış, ahlâksız kere ahlâksızdır, namussuz kere namussuzdur.

Bunların kim oldukları da yukarıda aktardığımız haberde konuyor, değil mi?

Yani bunlar Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin siyasi plandaki temsilcisi HDP’ymiş ve onun yörüngesinde dolaşan “TİP”miş…

Kendilerini sağ olarak adlandıran partiler, ki Sorosdaroğlu Kemal’in Yeni CHP’si de bunların içindedir, bunu açıkça zaten Sorosçu Kemal tevil yoluyla şöyle diyerek itiraf etmiştir:

“Sağ sol ayrımı 18’inci Yüzyılda kaldı. Bugün öyle bir şey yok.”

Namussuzluğu görüyor musunuz, arkadaşlar?

Diğer sağ partiler hiç değilse biz sağız, diyorlar. Ama bu, sağ olduğunu gizlemek için “Sağ sol ayrımı bitmiştir”, diyerek aşağılık bir demagoji geveliyor.

Bu açıktan oynayan sermaye partileri, NATO’nun genişlemesine ve güçlenmesine oy vermişlerdir, firesiz. Fakat Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin temsilcisi HDP ne yapıyor?

Mecliste olduğu halde oylamaya katılmayarak yandan çarklı destek atıyor, efendisi ABD’ye ve onun NATO’suna. Çünkü ABD’li efendisi diyor ki buna;

“Sadece senin yani temsilcisi olduğun Kürt Hareketi’nin bizim yörüngemize girmesi yeterli değildir. Bak, sana bir görev daha veriyoruz biz. Sen, icabında sol da oynayarak Türkiye Solu’nu da ‘havuç ve sopa’ yöntemi kullanıp kendi yörüngene çekeceksin. Dolayısıyla onlar da bizim yörüngemize girmiş olacaklar. Böylece Türk Solu’nu da piç edeceksin.”

Ne yazık ki efendisi ABD Çakalının verdiği bu görevi de çok başarılı bir şekilde yerine getirmiştir HDP ve onun şu andaki liderleri olan Öcalan ve Demirtaş.

İşte bu HDP’nin yörüngesindeki, kendilerini sosyalist ve icabında komünist olarak satmaya çalışan “TİP” ne yapmıştır?

O da aynen yörüngesinde olduğu HDP gibi oylamaya katılmamıştır. Fakat bunlar Meclis salonunda bulunup da oylamaya katılmamış olmayı, siyasi çıkarları açısından yani saf, bilinçsiz kitleleri kandırabilmeleri açısından riskli buldukları için oturuma da katılmamışlardır oylama anında. Yani biz görmedik, bilmiyoruz ayağına mı diyelim yoksa namussuzluğuna mı diyelim, yatmışlardır.

Oylama anında ne mi yapmışlardır bunlar?

İşte onu da dürüst sosyal medya kullanıcıları araştırıp bulmuştur. Film setlerinde olduğu gibi pozlar vermişlerdir yan yana durarak, fotoğraflar çektirmişlerdir.

Yetti ülen yaptığınız namussuzluk, yetti!

Kendinizi istediğiniz efendiye, istediğiniz şekilde ve sürede satarsınız, satın!

Fakat sol adını, sosyalizm adını, komünizm adını kullanarak bu değerleri kirletmekten vazgeçin!

Unutmayın ki Tarih sizi en iğrenç dönekler, satılmışlar, Amerikan uşakları olarak yazacaktır, lanetli sayfalarına. Bakmayın bugün sizler gibi Amerikancı satılmışlar medyasının televizyoncularının, gazetecilerinin sizi, deprem profesörlerini bile sollayacak şekilde ekrandan ekrana koşturmalarına, cilalayıp parlatmalarına. Çünkü onlar da sizin gibi aslında Amerikancıdır ve satılmıştırlar. Onlara verilen görev de sizleri yıkayıp yağlayıp cilalayıp boyayıp parlatmak ve halka pazarlamaktır.

Bu Amerikancı satılmışlar medyası;

“Sol mu istiyorsunuz? Gönlünüz soldan yana mı? Alın işte size ne güzel sol. Bak bunlar hem genç, hem cilalı, boyalı, endamlı, icabında yakışıklı ve güzel. Ömürlerinde Marks-Engels’ten, Lenin’den bir tek makale okumamış, hasbelkader okusalar bile anlamamış ve İşçi Sınıfımızı sadece televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından gördüğü kadarıyla tanımış olmalarına aldırmayın.

“O, Mustafa Suphi ve Onbeşler gibi, Kıvılcımlı’lar gibi, Denizler ve Mahirler gibi; “Bizim başdüşmanımız ABD Emperyalistleri ve onların Türkiye’deki yerli işbirlikçileridir”, diyen, eskiden kalma komünistlerin tezlerine, yazılarına, söylemlerine takılmayın. Onlar artık dinozorlar gibi geçmiş zamanlardan kalmadırlar. 21’inci Yüzyıl’ın modern yeni solu Amerika’yla da Avrupa Birliği’yle de sıcak ilişkiler kurmayı ve onlarla çalışmayı benimseyen ve becerebilen genç insanlardan oluşmaktadır. İşte onlar da bunlardır. Siz bunlara eğilim gösterin”, demiş oluyor böyle yapmakla.

Yani özetçe arkadaşlar; satılmış sermayedarlarıyla, satılmış siyasileriyle, satılmış medyalarıyla bunların alayı “çevrimiçi”-“online” oynamaktadır.

Ne diyordu CIA’nın Avrupa ve Asya’dan sorumlu şefi Nelson Ledsky?

“Biz Türkiye’de Meclisin her yerindeyiz.”

Evet, aynen öyledir, arkadaşlar, ne yazık ki…

İsterseniz birkaç cümleyle de ABD Emperyalist Haydudunun yarı sapık, yarı sarhoş generallerinin komutasındaki saldırgan, katliamcı, işgalci NATO örgütünün ne olduğuna değinelim.

Bu emperyalist askeri savaş örgütü 4 Nisan 1949’da kurulmuştur.

Kuruluş amacı nedir?

Başta Sovyetler Birliği olmak üzere Sosyalist Kamp’a karşı bir cephe oluşturmak, böylece sosyalizmin yayılmasının, halklar tarafından benimsenmesinin önüne set çekmektir. Sadece bununla sınırlı değildir. ABD Emperyalizminin çıkarlarına hizmet etmeyen, bağımsızlıkçı, mazlum ülkelerin yönetimlerini değiştirerek oralara ABD kuklası kişilerden oluşacak iktidarlar getirmektir. Sömürge ülkelerdeki antisömürgeci savaşların karşısına dikilerek sömürgeci devletlerin işgal ve sömürüsünün devamını sağlamak ve onları korumak kollamaktır.

Yani özetçe; ilerici, demokrat, tam bağımsızlıkçı, sosyalist ve komünist hareketlere ve ülkelere karşı bir cephe oluşturarak, ABD komutasında bir ordu oluşturarak emperyalistlerin çıkarlarını savunmaktır.

Kuruluşunun üzerinden hemen 1 yıl geçmeden Kim İl Sung yönetimindeki Kore Demokratik Halk İktidarının tüm Kore’de egemenliğini sağlaması üzerine hemen harekete geçmiş ve Kore’ye karşı NATO üyesi ve ABD uydusu ülkelerden devşirdiği orduyla Kore’de sosyalist iktidara karşı bir savaş başlatmış ve ülkenin Kuzey ve Güney olmak üzere parçalanmasına yol açmıştır. Güneyde kendine sadık satılmışlardan derleşik, kukla bir iktidar oluşturmuştur. Ve bu iktidar hâlâ varlığını sürdürmektedir, bilindiği gibi. Bu savaş sürecinde 3 milyon civarında Kore insanı hayatını kaybetmiştir.

Hemen o yıl yani 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Bayar-Menderes Hükümeti de Amerika’ya uşaklıkta sınır tanımadığını göstermek için, Meclisin bile onayını almadan Kore’ye 4 bin 500 kişiden oluşan bir Türk Tugayı göndermiştir.

Bu uşaklığı sonrasında da bilindiği gibi, 1952’de Türkiye NATO’ya alınmıştır. Aynı yılın sonlarına doğru da ABD Çakalı Türkiye’de Süper NATO yani Kontrgerilla örgütünü kurmuştur. 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbelerinin gerçekleşmesinde bu Kontrgerilla çok etkin roller oynamıştır.

Kore’de Genelkurmay’ın resmi kayıtlarına göre 884 vatan evladı yok yere ABD Emperyalist Haydudunun ve genelde Uluslararası Emperyalizmin çıkarları için hayatını kaybetmiştir. Bize göre Kore’deki askeri kayıplarımızın sayısı çok daha fazladır.

NATO, yine bildiğimiz gibi, 1999’da Yugoslavya’ya saldırmış, orada da yüz binlerce insanın canına kıymış ve ülkenin yedi parçaya bölünmesine sebep olmuştur.

1990 ve 2003’te Irak’a saldırmış, milyonlarca Müslüman Irak vatandaşının hayatını elinden almış ve ülkenin lideri Saddam Hüseyin’i yakın adamlarıyla birlikte astırmıştır.

Ardından 2011’de Libya’ya saldırmış, yine milyonlarca insanın canına kıymış ve ülkenin lideri Muammer Kaddafi’yi linç ettirerek öldürtmüştür. Irak da, Libya da parçalanmıştır, bildiğimiz gibi.

İşin acıklı bir tarafı da; Tayyipgiller iktidarının Libya saldırısında ABD’ye askeri destek vermesi ve onunla işbirliğine girmesidir.

Libya’yı vuran ordunun komuta merkezi neresiydi, arkadaşlar?

İzmir’deki NATO karargâhıydı, değil mi?

Sonrasında bildiğimiz gibi, ABD Emperyalist Haydudu Suriye’ye saldırmıştır. Suriye’de de milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir ve Suriye şu anda üçe bölünmüştür.

Tayyip bu savaşta da ABD’ye olanca heveskârlığıyla her türden desteği vermiştir ve onunla suç ortaklığı yapmıştır, açık, kesin ve netçe…

Yani arkadaşlar; NATO dediğimiz örgüt, ABD Emperyalist Haydudunun ve onun müttefiki olan Avrupa emperyalist devletlerinin çıkarlarını savunmakla görevli eli kanlı, askeri bir savaş örgütüdür. Milyonlarca masum insanın hayatını yok etmiştir bu caniler örgütü.

Şimdi de biliyorsunuz, ABD Çakalı ve Avrupa Birliği Emperyalist Çakalları Ukrayna’daki Nazi kırması kukla iktidarı kullanarak Ukrayna ve Rus Halklarından yüz binlerce insanın hayatını yok etmişlerdir.

Özetçe arkadaşlar; bu ABD ve onun NATO’su nereye giderse, ölüm celladı da onun yanı başında yüz binleri, milyonları katletmek üzere oraya gider. ABD ve NATO demek; canilik, katliam, işgal, sömürü ve her türden zulüm ve adilik demektir, alçaklık demektir.

İşte bu sebeple biz, siyasi hayata girdiğimizden bu yana yani 1960’lı yıllardan bu yana hep diyoruz ki; “Katil ABD, Ortadoğu’dan defol!”

Diyoruz ki; “Hoşt Amerika, puşt Amerika!”

Ve yine hep diyoruz ki; ‘“Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol’ diyemeyen her siyasi, her aydın, her akademisyen, her sanatçı, her gazeteci ya gafildir, ya korkaktır, ya da haindir…”

İsterseniz sözümüzü, namuslu, yiğit rahmetli ozanımız Aşık İhsani’nin bir türküsünü oluşturan şu dizeleriyle noktalayalım:

ENİNDE SONUNDA

Sen ey Amerika, benim tepeme

Sanma ki hep böyle dikileceksin

Bugün değil ise, yarın mutlaka

Defolup yerine çekileceksin

Benim adım proleter dört bucak

Bir gün ayak seslerimi duyacak

Ve benim önümde duramayacak

Boynunun üstüne yıkılacaksın

Sen de farkındasın elbet varımın

Hesabını soracağım kârımın

Kırk dört numaralı ayaklarımın

Nasırı dibine gömüleceksin

Mavi gökte bayrağım var, kızıl kan

Kitaba, silaha sarıldığım an

Avrupa’dan, Afrika’dan, Asya’dan

Bil ki tâ kökünden söküleceksin

Sana kesin söylüyorum bana bak

Öyle bir gün gelecek ki alnı ak

İnsanlar içine çıkamayacak

Yüzüne lanetle bakılacaksın.

Yalanların, zulmün, gücün bitecek

Uşakların koyup seni gidecek

Ardından sen seni mahkûm edecek

Halkalı ipime takılacaksın.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

1 Nisan 2023

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

[1] https://www.odatv4.com/guncel/meclis-in-nato-sinavi-kim-ne-dedi-tip-surprizi-277853

Print Friendly, PDF & Email