AKP’giller’in Büyük Patronu, Kaçak Saray’da mukim Tayyip geçenlerde fetvayı verdi:
“Son günlerde bakıyorsunuz, Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya. Anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslamın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslamı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız. Böyle bir şey yok.” (https://www.haberler.com/cumhurbaskani-erdogan-iste-son-gunlerde-10636894-haberi/)
Bu söz üzerine, hemen bütün tarikat liderleri ve hatta durup dinlenmeksizin din alıp satan Parababaları partilerinin sözcüleri, Tayyip’e ateş püskürdüler.
Tayyip baktı ki bu tartışma kendisi için kaygan bir zemin oluşturdu ve “hülooğğ”cularının kafa karışıklığına sebep olup elden çıkması gibi bir tehlike arz etti; hemen bir gün sonra çark edip açıklamasını geri aldı.
Şöyle dedi bu sefer de:
“İslam’ın güncellenmesi” sözüne açıklık getiren Erdoğan, “Dinimiz İslam ve kitabımız Kuran-ı Kerim kıyamete kadar caridir. Biz dinde reform aramıyoruz. Haddimize mi?” dedi.” (https://www.haberler.com/cumhurbaskani-erdogan-dinimiz-islam-ve-kitabimiz-10640480-haberi/)
Buradan biz de seslenelim Tayyip’e:
Yahu siz, zaten İslam’ın ruhunu ya da muhtevasını, gerçekliğini hiçbir zaman anlamadınız ve kabul etmediniz.
Sizin savunduğunuz, Gerçek İslam değil… Muaviye-Yezid İslamı, Emevi İslamı, günümüzün deyişiyle de “CIA-Pentagon-Washington İslamı”dır.
Sizin için İslam, türbandan, kara çarşaftan, sarıktan, cübbeden, kibrit bıyıktan, namazdan, oruçtan, Hac’dan ve kurbandan ibarettir. Başka da hiçbir şey ihtiva etmez, sizin savunduğunuz İslam.
İşte 16 yıldan beri durup dinlenmeden bu sahte İslam’ı alıp satıyorsunuz, onunla insanları kandırıyorsunuz…
İslam Ahlâkı diye bir şey söz konusu değil sizin anlayışınızda.
Nedir İslam Ahlâkının en önemli değerleri?
Yalan söylemeyeceksin. İftira atmayacaksın. Fitne çıkarmayacaksın. Kamu malı ve özel şahıs malı çalmayacaksın. Dosdoğru bir insan olacaksın. Dolayısıyla da, topluma faydalı olacaksın. Yani insanlara, hayvanlara, doğaya şefkat ve sevgiyle yaklaşacaksın.
Sizde bunların hiçbiri yoktur!..
Saygıdeğer İlahiyat Profesörü Hüseyin Atay, İslam’ın en önemli mesajlarını şöyle sıralar:
1- Doğruluk,
2- İlim,
3- İman.
Ve devam eder… Der ki; “Doğruluk ve ilim olmazsa iman da oluşmaz.”
Hz Muhammed der ki; “Acı da olsa, hakkı-doğruyu söyle.” Yani gerçek ne ise onu konuş. Hiç kimseye haksızlık yapma.
Siz, ilime de karşısınız. Sizin ilimden, bilimden anladığınız; Sümerler’den bu yana aktarılıp gelen söylencelerdir, hurafelerdir, masallardır.
Oysa ilim-bilim, olayları sebep sonuç ilişkileri içinde, bütünlüklü olarak yani tüm bağlamı içinde, başlangıçtan itibaren izlediği tüm süreç içinde, gerçeklikte nasılsa öylece görüp, anlayıp kavramak ve çözümlemektir. Oradan sonuçlar çıkararak, geleceğe yönelik öngörülerde bulunabilmektir.
Biliminsanı için olayların gerçekliğinden daha önemli hiçbir şey yoktur. Bu sebepten, tüm biliminsanları, olayın gerçekliğine odaklanırlar. Onu açığa çıkarmaya, kavramaya, çözümlemeye ve kanunlaştırmaya çabalarlar.
Bize göre, imanın iki temel esasından en az birine siz inanmıyorsunuz…
Nedir bunlar?
Biri, Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in onun elçisi ve kulu olduğuna inanmaktır.
Belki buna inanıyor olabilirsiniz. Bu konuda hakkınızda kesin konuşamayız. Fakat imanın şu ikinci temel esasına, bizce siz inanmıyorsunuz.
Bu esas şudur:
Ölümden sonra dirilmeye ve Ahiret Günü’ne-Din Günü’ne, Hesap Günü’ne-Mahşer Günü’ne inanmak…
Eğer buna inanmış olsaydınız, miktarı trilyonlarca doları bulan kamu malını AKP’giller olarak zimmetinize geçirmezdiniz.
İki; yalan söylemezdiniz, iftira atmazdınız, fitnecilik etmezdiniz. Sayısı on milyonları bulan ağaçları, köprü, yol, havaalanı, tesis, konut alanı yapacağız, yol geçireceğiz, maden çıkaracağız diye kesip yok etmezdiniz. HES’lerle, derelerimizin, ırmaklarımızın sularını heder edip çevre katliamları yaratmazdınız. Hayvanların yaşam alanlarını yok etmezdiniz.
Öldükten sonra dirilip hesaba çekileceğini, imanının esaslarından biri yapmış bir insan, bu suç ve günahları nasıl işleyebilir?
Tabiî gerçek bir iman temeline sahip olmayınca da, Hz. Muhammed ve takipçisi, en azından üç Halife’nin; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin yaşadığı gibi yani örneklik ettiği gibi, ümmetinin en yoksul kesimiyle bile eşit düzeyde bir yaşam sürdürdüğünü görür, 1165 odalı Kaçak Saray’larda yaşamayı seçmezdiniz.
Sizler, Hz. Muhammed ve bu saygıdeğer Halifelerin değil, Firavun’ların, Nemrut’ların, Ebu Cehil’lerin, Ebu Leheb’lerin ve saltanat sahiplerinin, Muaviye’lerin, Yezid’lerin yolunu seçtiniz.
Hz. Muhammed’in şu altın değerindeki sözleri sizler için hiçbir anlam ifade etmedi:
“İslam güzel ahlâktan ibarettir.”
“İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır.”
Bakın ne diyor Kur’an:
“(…) Yine sana neyi infak edeceklerini [neyi mülkiyetlerinden çıkarmaları gerektiğini] soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet, Elmalılı Hamdi Yazır Meali)
“O, (arzı yarattıktan sonra,) üzerine (kuleler gibi) sarsılmaz dağlar yerleştirdi, ona (sayısız) nimetler bağışladı ve oradaki geçim araçlarını onları arayanlar arasında eşit şekilde paylaştırdı; (ve bütün bunları) dört evrede (yarattı).” (Fussilet Suresi, 10’uncu Ayet, Muhammed Esed Meali)
“Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir: Başın derisini kavurup-soyar. Yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur. (Durmaksızın mal ve servet) Toplayıp bir yerde (üstüste) yığmakta olanı. Gerçekten, insan, ‘bencil ve haris’ olarak yaratıldı.” (Mearic Suresi, 15-19’uncu Ayetler, Ali Bulaç Meali)
Açıkça görüldüğü gibi, bu Surede Hz. Muhammed ve Kur’an, AKP’giller’i anlatıyor bütünüyle. Parababalarını anlatıyor. TÜSİAD’cıları, MÜSİAD’cıları, TİSK’çileri, TOBB’cuları anlatıyor…
Onları muhakkak surette Cehennemin enselerinden tutup yakalayacağını ve kendine çekeceğini söylüyor…
İşte buna inanan insan hiç Firavun ve Karun’u bile fersah fersah geçen miktarda para pul, mal mülk istifleyebilir mi, küpleyebilir mi?..
Hele hele de kamu malını aşırıp zimmetine geçirebilir mi?..
Yapamaz, değil mi?
İşte bu sebepten biz diyoruz ki, AKP’giller’in, imanın iki temel esasını oluşturan bu Din Günü’ne inançları yoktur.
Bakalım, Kur’an’da bu konuya ilişkin ne dendiğine dair birkaç ayete daha:
“Onlardan önce yurda konmuş ve imana sarılmış olanlar, kendilerine hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa bile, ötekileri kendi nefslerine tercih ederler. Nefsinin cimriliğinden/doymazlığından korunanlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr Suresi, 9’uncu Ayet, Yaşar Nuri Öztürk Meali)
“Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.” (Necm Suresi, 39’uncu Ayet, Ali Bulaç Meali)
Açıkça görüldüğü gibi, Kur’an, insan için hakkaniyetli olan, sadece onun emeğinin karşılığını alabilmesidir, diyor. Yani yaşamını alınteriyle sağlayacaksın, diyor. Gelirin, alınterinle yarattığın emeğin karşılığı olacaktır, diyor. Ondan fazlası yoktur senin için. Eğer olursa, bu helal olmaz, diyor.
Ve devam ediyor Kur’an:
“Allah rızkı kiminize diğerinden daha fazla vermiştir. Peki, kendisine fazla verilenler emirleri altında çalışan kesimleri servetlerine ortak etseler de, onlar da bu konuda (kendileriyle) eşit hale gelseler ya! Buna (dahi razı olmayacaklarına) göre, hâlâ (ortak koşmakla), Allah’ın nimetlerini bile bile inkâra yeltenmiş olmuyorlar mı?” (Nahl Suresi, 71’inci Ayet, Mustafa İslamoğlu Meali)
Bu ayette de, görüldüğü gibi, Kur’an, maddi hayatın kazanımında herkesin eşit olması gerektiğini söylüyor. Eğer Allah kiminize fazla rızık vermişse, bunu hemen elleriniz altında bulunanlara, tümünüz maddi hayatınızda eşit olacak şekilde vereceksiniz, dağıtacaksınız, diyor. Böylece herkes, rızıkta eşitlenecek, diyor. Kiminiz az, kiminiz çok yemeyecek, diyor. Kiminiz yoksulluk çekerken kiminiz zenginlik içinde sefa sürmeyecek, diyor. Kesinkes, maddi hayatta herkes eşit olacak, diyor. İşte bunu yapmıyorlar, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu nimetleri böylelikle inkâr etmiş oluyorlar, diyor. Onların kendilerinin olduğunu sanıyorlar, oysa çok verilenlere her şeyi Allah vermiştir, dolayısıyla da o nimetler Allah’ındır. Onu kabul ettikleri anda Allah’ın emirlerini yerine getirecekler, elleri altında bulunanlarla, kendilerini rızıkta eşitleyecek şekilde o nimetleri dağıtacaklar diyor, pay edecekler, diyor. İşte bunu yapmayan zenginler, Allah’ın nimetlerini inkâr etmiş oluyorlar, diyor.
İşte siz de bu inkârcılar arasındasınız, Tayyip!
Hz. Muhammed ve Kur’an’ın maddi hayata ilişkin tüm emir ve önerilerini, bütünüyle ve tüm gerçekliğiyle savunanlarsa, sadece biz Gerçek Devrimcileriz. Ve bu bakımdan ya da bu sebepten dolayı biz diyoruz ki; Hz. Muhammed’in gönlünden de sosyalist bir toplum düzeni kurmak geçer…
Dolayısıyla da, Hz. Muhammed de sosyalisttir ruhen. Çünkü kişiliğinin oluşumunda belirleyici olan kritik eşiğin 5 yılını çölde, İlkel Komuna Düzeni yaşayan ya da sürdüren bir göçer Arap Aşireti içinde geçirmiştir.
“Bedevi” denen bu İlkel Komünal Toplum Aşiret insanları ve özellikle de sütannesi Halime, Hz. Muhammed’e o eşitlikçi toplumun ahlâk ve değerlerini yüklemiştir. Kişiliği, o değerler temelinde şekillenmiştir, Hz. Muhammed’in.
5 yaşından sonra getirilip Mekke’nin Tefeci-Bezirgân sömürü düzeninin egemen olduğu toplum içine konulunca da bu iki birbirine zıt sosyal düzen yaşayan toplumların karşılaştırmasını yapmıştır, Hz. Muhammed. İlkel Komuna Düzeninde yaşayan Bedevi Aşiret Toplumunun ne denli yüksek ahlâki ve insani erdemlere, değerlere sahip olduğunu görmüş, Mekke Toplumunda ise bu değerlerin büyük ölçüde eritilip yok edildiğini, insanların ruhen çürütülüp çamurlara bulandığını görmüş ve kavramıştır.
Bu sebeple de, gönlü hep sosyalizmden, sosyalist toplum düzeni kurmaktan yana olmuştur.
İşte Kur’an bu yüzden hep Parababalarına, mal mülk istifleyenlere; yoksula, yetime acımayıp, onu itip kakanlara kötü gözle bakmıştır, onları “zalimler” olarak nitelemiştir. Daha da açığı; onlara karşı açıktan bir mücadeleye girişmiştir.
Ezilenlerin ve sömürülenlerinse yanlarında olmuştur. Onların safını tutmuştur.
Hz. Muhammed ve Üç Halife, yaşayışlarıyla çok tutarlı bir biçimde örneklik etmişlerdir, kurmak istedikleri sosyalist toplum düzenin nasıl olacağına…
Özetçe; Hz. Muhammed, Cennet’i bu dünyada kurmak istemiştir aslında. Fakat tanık olunduğu gibi buna gücü yetmemiştir.
Üç Halife’den sonra ise, İslam iyice yozlaştırılmış ve Ruhu buharlaştırılıp yok edilmiştir. Geriye ise, yukarıda saydığımız Kabuğu kalmıştır İslam’ın. Yani namazdan, oruçtan, Hac’dan, kurbandan, sarıktan, çarşaftan, türbandan, camiden oluşan Kabuğu…
İşte siz, bu Kabuğun savunucususunuz, Tayyip!
Sizin İslam’ınız da, tıpkı Muaviye ve Yezid’in İslam’ı gibi, Emevi Saltanatının İslam’ı gibi, Ruhu olmayan ve sadece Kabuktan ibaret bir İslam’dır.
İşte sen, yukarıda aktardığımız ilk açıklamanla o İslam’da bir reform yapılmasını istedin. O Kabuk İslam’ının ya da Emevi İslam’ının güncel bir anlayışla değerlendirilip uygulanmasını istedin.
Fakat, bugüne dek seni desteklemiş bulunan bütün tarikat ve cemaatler ve Parababalarının, senin gibi din alıp satan Amerikancı siyasi partileri öylesine saldırdılar ki sana; hemen ertesi gün çark ettin, tam bir dönüşle bir gün önce söylemiş olduklarını yalayıp yuttun…
Seni bu çark edişe mecbur kılanlar arasına katılmaktan, Yeni CHP’nin Sorosçu Kemal’i bile trajikomik bir biçimde yaklaşımda bulunmaktan kendini alamadı. Malum ya; senin de çok iyi bildiğin ve yaptığın gibi “din alıp satmak” yani din tacirliği, yani insanları “Allah’la Aldatmak”, rantı en yüksek olan ticari ve siyasi metadır.
Sorosçu Kemal de bu metadan bizim payımıza da bir şey düşer mi acaba, diyerek seni topa tutan şeyhler, dervişler, müritler, arasına katılıverdi…
Saygıdeğer arkadaşlar;
İşte Türkiye’nin içler acısı durumu…
Ve işte Türkiye’nin Amerikancı Burjuva Partilerinin durumu…
Bunlar elbirliğiyle vicdanı, ahlâkı, İslam’ın ruhunu da çürütmüşlerdir. Bunların bütün derdi ündür, pozdur, makamdır, koltuktur, küp doldurmaktır ve ABD’ye hizmetkârlık, yandaşlık etmektir. Bunlardan halkımıza, vatanımıza, milletimize bir fayda gelmediği gibi; dine de, İslam’a da bir fayda gelmez.
Bunlardan, zarardan, kötülükten başka hiçbir şey gelmez ve de beklenmemelidir…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
26 Mart 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı