ABD Emperyalist Haydutları biliyorlar…

ABD Emperyalist Haydutları biliyorlar, Kaçak Saraylı’da yürek Selanik olduğunu. Bu sebeple de onun teslimiyete düşmeye çok müsait olduğunu…

İşte o yüzden, onu “Başkan” yaptırarak Amerikancı Kürt Devleti’ne giden yolun taşlarını “özerklik vb.” yaygaralarla ona döşetmek istiyorlar.

Zaten bu nedenle Amerikan Emperyalistleri, 15 Temmuz’da Feto’nun askerleri karşısında onu galip getirtmişlerdi. Hem de Feto’yu hezimete uğratarak.

Daha ilk gününden itibaren söyleyegeldiğimiz gibi, 15 Temmuz gecesi oyuna getirilerek kolayca kafakola getirilen, Feto’nun askerleri olmuştu. CIA, bebelerin bile kanmayacağı ve zinhar başarı olasılığı görmeyeceği bir harekât planına ikna etmişti, Feto’nun adamlarını. Öyle bir planın başarısına inanması için insanın deli olması gerekirdi. Ama zaten bu CIA-Pentagon İslamı’nın taraftarları da, birer meczup değil mi?

Öyle olduğu için kolayca inandılar, CIA’nın ellerine tutuşturduğu harekât planına ve onu uygulamaya kalktılar. Tabiî sonuç, kendileri için tam bir felaket oldu.

Sadece kendileri için olsa iyiydi. Ama öyle olmadı. Türk Ordusu için de aynı oranda büyük ve çökertici bir felaket getirdi, bu paylaşım harekâtı.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, Feto’yla Kaçak Saraylı’nın AKP’giller’i, “Ergenekon Davası” adlı CIA Operasyonuyla, Ordu’nun işini büyük ölçüde bitirmişlerdi. İşte, kılıç artığı kabilinden kalan son diri unsurlar da 15 Temmuz sonrası Kaçak Saraylı Reis’in indirdiği darbelerle çökertildi, ezildi, yok edildi.

Artık Birinci Kuvayimilliye’nin ve Mustafa Kemal’in temsilcisi bir Ordu yok şu anda. Kaçak Saraylı Reis gibi burnunun önünü görmekten aciz bir ABD işbirlikçisine ram olmuş, onun kölesi olmuş, sünnet çocuğu üniformasıyla komutanlık rolü oynayan sözde paşaların kurmaylık ettiği zavallı bir ordu var şu anda ortada.

Ordu’nun bu hale getirilmesi, düşürülmesi zaten ABD Emperyalistleri için çok önemli stratejik hedeflerden biriydi. Çünkü eskinin Mustafa Kemalci Ordusu, Yeni Sevr’e ya da BOP’a giden yolun üzerindeki en önemli engeldi, barikattı. Onun öncelikli olarak ortadan kaldırılması gerekiyordu. Kaldırıldı işte, bu zincirleme CIA Operasyonlarıyla. Böylece de BOP yolu, Amerika için açılmış güvenli bir güzergâha dönüştü.

Hatırlanacaktır; Tayyip’in avanesiyle PKK sözcüleri Oslo’da yüzde 90 oranında anlaşmışlardı, Amerikancı Kürt Devleti’nin nasıl oluşturulacağı konusunda. Ya da en azından ona nasıl gidileceği konusunda. Ama işte işin o noktasında Pensilvanyalı İmam’ın adamları oyunbozanlık edip Tayyip’i açmaza düşürmek için işi açık etti. Çanağı çömleği patlattı. Böylece de iş yarım bırakıldı.

İşte 15 Temmuz sonrasında artık böyle bir tehlikenin başgöstermesi de söz konusu olmaktan çıkarılmış oldu.

Bütün bunlara ilaveten, Kaçak Saraylı Reis, 15 Temmuz sonrasında ilan ettiği Olağanüstü Hal’e ve onun Kanun Hükmündeki Kararnamelerine dayanarak “Tayyibistan Faşist Din Devleti”ni hızla inşaya girişti. Orduyu, yargıyı, Meclisi, Milli Eğitimi ve devletin tüm kurumlarını büyük oranda eline geçirdi. Ve bu kurumları AKP’giller’in birer bürosu haline dönüştürdü.

Fakat tüm bu yapılanlara ve Tayyip’in bir bir kazanımlarıyla büründüğü olağanüstü zırha rağmen, ABD Emperyalist efendilerinin projelendirdiği Amerikancı Burjuva Kürt Devleti’nin yolunun, taşlarının fiili olarak döşenir hale getirilmesi, yine de kolay yapılacak işlerden değildi. Bu hainane gidişatı görünce Tayyip’in hülooğğ’cuları bile ayıkabilir, yahu bu ne iştir, Reis bizi oyuna mı getirdi?, diye gaflet uykusundan uyanabilirdi. Kaldı ki, Tayyip’e karşı olan, en azından yüzde 40-50 oranında bir halk kesimi de mevcut şu anda, Türkiye’de. Onlar da bu ne ihanettir yahu, yeter artık, deme noktasına gelebilirdi.

ABD Emperyalist çakalları, tabiî bu tür engelleri de bertaraf etmenin birikimine sahipti. O yüzden, Tayyip’i, dikkat edersek, 2015 Temmuzu’ndan bu yana milliyetçi oynatıyor.

Onu nasıl tanıtıyor kitlelere?

Bölücü terör örgütüne karşı amansız savaş veren ve terörün kökünü kazımakta kararlı olan bir devlet başkanı…

Kitlelerin gözünde böyle bir imajın oluşturulması isteniyor, ABD tarafından. Bu oluşturulmalıdır ki, yarın Kaçak Saraylı Reis, Amerikancı Kürt Devleti’ne giden yolun taşlarını birer birer döşemeye başlayınca zavallı, bilinçsiz, cahil kitleler şöyle düşünsün:

“Yahu ne yapsın Reis? Yıllardır savaşıyor, bu bölücü terörle. Ama görüldüğü gibi baş edilemiyor işte. O yüzden de bu şiddet ortamını ortadan kaldırmak için ülkenin parçalanmasına yol açmayacak bir şekilde bu meseleyi çözmek istiyor. Bunu anlamamız lazım.”

Kitlelere bunu dedirtmek için Kaçak Saraylı’yı 2015 Temmuzu’ndan bu yana milliyetçi oynatıyor Amerika.

Hiç unutmayalım; kimdi Kaçak Saraylı?

“BOP Eşbaşkanı”, değil mi?

Ve BOP’un hayata geçirilmesinde kendisine verilen rolü eksiksiz bir biçimde oynaması şartıyla, parti yapısına büründürülüp iktidara taşındı ve 15 yıldan bu yana da iktidarda tutulmaktadır.

Yani efendilerine karşı verdiği birinci söz ya da efendilerinin buna verdiği birinci görev budur.

O, BOP Haritası’nın öngördüğü şekilde Türkiye’yi üç parçaya bölmekle görevlendirilmiştir.

O görevi yapmaktadır 15 yıldan bu yana.

Onda ulusal duygu ve değerlerin bir teki bile yoktur. Onun kendisini kimliklendirdiği bir milliyeti bile olmamıştır, dikkat edersek.

Kaldı ki o, Muaviye-Yezid Dininin, CIA-Pentagon Dininin inananı ve savunucusudur. O yüzden de ümmetçidir. Ortaçağ’ın ümmetçilik konağının mensubudur. Dolayısıyla da ulus ve ulusal değerlerin hiçbiri otomatikman bunlarda bulunamaz.

Türkiye cehenneme döndürülmüş. En batısından en doğusuna kadar bombalar patlatılıyor, otomatik tüfeklerle açık, kapalı mekânlar taranıyor ve yüzlerce masum insan yok yere hayatlarını yitirip gidiyor.

Dolar 4 TL’ye dayanmış. Euro zaten çoktan geçmiş o sınırı. Her gün onlarca küçük ölçekli şirket, kuruluş iflas edip kapısına kilit vurmakta; binlerce, on binlerce işsiz, açlığa ve felakete itilmekte.

Ekonominin tümden çökmesi işten bile değil.

Ama ABD’li efendileri nasıl oynatıyor, Kaçak Saraylı’yı?

Seni Başkan yaptıracağız…

Başkan olacaksın ki bizim her emrimizi otomatikman, anında bir bilgisayar klavyesi tuşuna basar gibi tık edip yerine getireceksin. Kimse de itiraz edemeyecek. Böylece hem de sana bugüne dek işlemiş olduğun binlerce suçtan dolayı hiç kimse hesap sorma cüretinde bulunamayacak.

İşte Kaçak Saraylı, bütün gücüyle efendilerinin bu emrini yerine getirmeye çalışıyor. Bu işteki en büyük destekçilerinden biri de, CIA’nın emrindeki Kontrgerilla’nın Türkiye’deki Özel Örgütü MHP’nin ruhu karanlık şefi Devlet Bahçeli.

AKP’giller derseniz, zaten tamamı Kaçak Saraylı’nın amigolarından oluşmuş bulunmaktadır.

Dikkat edelim; Kaçak Saraylı’nın bu ihanet serüvenine, yani Başkanlık serüvenine karşı Mecliste bulunan Amerikancı Dörtlü Çete’nin bir teki olsun ciddi bir tepki, muhalefet ortaya koymamaktadır.

Amerikancı Kürt Hareketi’nin legal plandaki temsilcisi HDP, tıpkı 2010 Anayasa Refernadumu’nda olduğu gibi, “Boykotçu”yu, daha doğrusu Tarafsızı oynayarak yandan çarklı destek atmaktadır Kaçak Saraylı’ya.

Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’si ise, sadece kuru gürültü yapmaktadır. Rahmetli Orhan Müstecaplı Ağabeyimizin deyişiyle “Haybeye cav cav” etmektedir.

Oysa, Sorosçu Kemal ve avanesi zerrece içtenliğe sahip olmuş olsalar, ne yapmaları gerekir böyle bir durumda?

Kaçak Saraylı’nın AKP binasından bir farkı kalmamış olan o Meclisi hemen terk etmeleri gerekir. Burası Meclis olmaktan filan çoktan çıktı, deyip; 1920 Meclisinin yani Mustafa Kemal’in Başkanı olduğu Meclisin prensiplerine göre çalışacak yeni bir Meclisin nüvesini oluşturmaya girişmeleri gerekir. Bir mekân bulup, “İşte gerçek Meclis burasıdır. Öbürü çoktan Meclis olmaktan çıktı.”, demeleri gerekir. BOP Eşbaşkanı Kaçak Saraylı’yı ve avanesini o ihanet Meclisinde baş başa bırakmaları gerekir.

Bırakalım böyle namuslu işler yapmasını, bunları hayal bile edemez, Yeni CHP’nin sözde vekilleri, yöneticileri.

Hatta, medyaya düşen şu habere göre, Mecliste AKP’giller’le beraber “enseye tokat…” laubaliliği içinde geyik çevirmektedirler, bu Sorosçu Kemal ve taraftarları. Şu habere ve resme bakın bir:

“Binali Yıldırım, teklifin görüşülmesi sırasında Meclis muhalefet kulisine gelerek, Devlet Bahçeli’yi sordu. Kurmaylarının Bahçeli’nin Genel Kurul’da olduğunu söylemesinin üzerine, Kılıçdaroğlu ile karşılaştı. İki lider birlikte çay içti.

“CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Irak ziyareti nasıl geçti sorusuna Yıldırım, “İyi geçti ama Başika konusuna takılmışlar” yanıtını verdi. Yıldırım, MHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu’nun

“Osmanlı Haneden mensuplarına maaş ve çocuklarına ise yurt ve burs imkanı sağlanmasına yönelik bir yasa teklifi sunduğunu hatırlatması üzerine ise, konu ile ilgilendiklerini söyledi.

“REJİM DEVAM ETSİN

“Kılıçdaroğlu, Yıldırım’a “Anayasa değişikliği teklifi ile ilgili, “Bu teklifi çekseniz ortam yumuşar” diyerek gülümsedi. Başbakan da gülümsemekle yetindi. CHP Grup Başkanvekili Özgün Özel ise, geçtiğimiz yıllarda başbakanların muhalefet kulislerini sık sık ziyaret ettiğini dile getirerek, “Rejimin devam etmesini istiyoruz. Dönem sonuna kadar, 2019’a kadar sizinle çalışmak istiyoruz. Kulislerde çay içen başbakan görmek istiyoruz. Bundan memnunuz” diye konuştu. Başbakan, Özel’in sözleri üzerine gülümseyerek memnuniyetini ifade etti.

“ÇAY PAHALIYA PATLADI

“Özgür Özel’in, “Bu sefer meclise yakışır bi oylama olsun” sözleri üzerine ise AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatih Şahin, “Çay pahalıya patladı. Sayın Başbakanımız çayı yudumlayarak içiyordu bir anda bitirdi” diyerek espiri yaptı.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/658358/Meclis_te_surpriz_gorusme…_Kilicdaroglu_ndan_Yildirim_a__Bu_teklifi_cekseniz_ortam_yumusar.html)

İşte görüyorsunuz Amerikancı hainler güruhunu, arkadaşlar…

Birbirlerinden gayet de memnunlar. Ve geyikleşmekle meşguller sözde Mecliste. Hep boşuna demiyoruz; bunlar aynı toptan kesmedir, diye.

Bunların ruhlarının üzerindeki damgayı bir okuyabilseniz; hepsinde de “USA” damgasının vurulu olduğunu göreceksiniz.

Yine hep diyoruz ya, bunlar, senaryosu da, yönetimi de CIA ve Pentagon tarafından kotarılan ihanet tragedyasının değişik aktörleridir, diye. Hepsi de kendilerine verilen rolü oynuyorlar, diye.

“Yeni Anayasa” denen Başkanlık Anayasası ihanetinin içeriği medyaya düştü, değil mi?

Orada bir de şunlar deniyordu, dikkatinizi çektiği gibi:

“Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir.” (http://t24.com.tr/haber/iste-genel-kurula-sunulan-18-maddelik-anayasa-degisikligi-teklifinin-tam-metni,382257)

Çok açık biçimde görüldüğü gibi, Kaçak Saraylı, tamamen ABD’li efendilerinin kendisine emrettiği şekilde Bakanlıklar oluşturacak, onların merkez ve taşra teşkilatlarını kuracak ve onları görev ve yetkilerle donatacak. Yani, Yürütme tümüyle Kaçak Saraylı Reis’in istekleri doğrultusunda gerçekleşecek. Bunun hiç lamı cimi olmayacak.

Bu yetkiyle Kaçak Saraylı resmen bir Ortaçağ despotuna dönüşmüş olmaktadır. Astığı astık, kestiği kestik…

Zaten 15 yıldan bu yana da hep söylediğimiz gibi, böyledir de…

İşte bu fiili durumuna yasal kılıf giydirilmiş olacak, Yeni Başkanlık Anayasasıyla.

Ama hep tekrarladığımız gibi, bu kılıf asla ona hukuki bir meşruiyet oluşturmayacaktır bizim açımızdan. Onun ve avanesinin tepeden tırnağa TCK’de yazılı olan hemen tüm suçları onlarca, yüzlerce kez işlemiş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Onların normal siyasi parti filan değil, çıkar amaçlı bir suç örgütü olduğu ve Türkiye’yi bir Çete Devleti’ne, bir Hırsızlar İmparatorluğuna dönüştürdüklerini asla ortadan kaldırmaz. Onlar bir mücrimler topluluğudur ve suçlarının hesabını er geç vereceklerdir, bağımsız, hukuki mahkemeler önünde.

İşte böylesine sonsuz yetkiler ele geçirmiş olacak olan Kaçak Saraylı da, ABD’li yapımcılarının ve efendilerinin buyrukları doğrultusunda, onlarla akitleşmelerine uygun biçimde Amerikancı Burjuva Kürt Devleti’ne giden yolun taşlarını ufaktan döşemeye başlayacaktır.

Tabiî bu işin başlangıcı Özerklik filan şeklinde olacaktır. Ama o sadece işin açılışı olacaktır. Hani PKK’nin Şefi Öcalan da diyordu ya İmralı’da:

“Öcalan: Basına yanlış şeyler yansıdı. “Öcalan bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten bilmem neden vazgeçti” dediler. Ben hiçbir şeyden vazgeçmedim.” (İmralı Tutanakları, 3 Nisan 2013)

PKK’nin Programı bu. Kaldı ki, işin başını tutan ABD’dir. Yine hep söylediğimiz gibi, Kürt Meselesi bugün, ABD başta gelmek üzere Batılı Emperyalistlerin ellerine geçirmiş oldukları bir meseledir ve onlar kendi emperyalist çıkarlarını uygun düşecek biçimde çözmek istiyorlar bu meseleyi. Onu da zaten BOP Haritası’nda açıkça ortaya sermişlerdir. Emperyalistlerin derdi, Ortadoğu’da ikinci bir İsrail, Müslüman bir İsrail veya onların yeni bir petrol bekçisi Kürt Devleti yaratmaktır. Bu meseleye bu kadar önem atfetmeleri, sadece bundandır.

ABD, bu halk düşmanı projesini hayata geçirmek için, Ortadoğu’daki tüm taşeronlarını-piyonlarını harekete geçirmiştir, kullanmaktadır. Hepsi aslında ABD’nin yazdığı senaryoda kendine ayrılan bölümün oyununu oynamaktadır. Yine hep dedik ya; Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete de, PKK de, PYD de, YPG de, IŞİD de, El Nusra da, ÖSO da; ABD’nin değişik piyonlarıdır, hizmetkârlarıdır, diye. Öyledir…

İşte, bugünün haber sitelerine düşen ABD kaynaklı bir haber:

“Son Dakika: ABD: Suriye görüşmelerinde PYD’de masada olmalı

“ABD: Suriye görüşmelerinde PYD de masada olmalı

“TÜRKİYE’nin, terör örgütü olduğu gerekçesiyle verdiği destekten dolayı eleştirdiği ABD’den yeni bir PYD açıklaması geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, Suriye görüşmelerinde gelinecek süreç içinde, Suriyeli Kürtlerin oluşturduğu PYD’nin de masada yer alması gerektiğini söyledi.

“Sözcü Yardımcısı Mark Toner, başkent Washington’da düzenlediği günlük basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Suriye’de barışın sağlanması sürecinde, Birleşmiş Milletler’in (BM) öncülük edeceği çözüm arayışlarının tek çözüm yolu olduğuna ilişkin ABD’nin görüşünün değişmediğini belirten Toner, barış görüşmelerinde kimlerin yer alacağının, barış görüşmelerine önderlik eden gruplara ve Suriye halkına bağlı olduğunu söyledi.

“Mark Toner, bir soruya verdiği yanıtta; Suriyeli Kürtleri temsil eden PYD’nin terör örgütü IŞİD’e karşı en etkili mücadele eden grup olduğunu ve PYD’nin de, barış görüşmelerinin yapılacağı masada olması gerektiğini savundu. Toner, ‘PYD savaşta varlığı olan bir grup. Suriye’deki çözüm arayışlarında da seslerinin duyulması gerekiyor. Bize göre, bir noktada bu sürecin bir parçası olmak zorundalar’ diye konuştu.

“Toner, ABD’nin PKK’yı terör örgütü olarak gördüğünü, PYD’yi ise terör örgütü olarak görmediklerini, kendilerine silah desteği vermediklerini, taktiksel destek sağladıklarını söyledi. Toner, ‘Eğer PYD PKK değilse neden onlara silah vermiyorsunuz’ sorusunu da ‘YPG IŞİD’e karşı önemli ve etkili bir güç. Türk hükümetinin PYD ile ilgili duyarlılığını göz önünde bulunduruyoruz’ diye yanıtladı.

“Toner, ‘Savunma Bakanı Ash Carter’ın, geçtiğimiz Nisan ayı sonlarında Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham’ın soruları üzerine, ABD’nin, Türkiye’nin tüm karşı çıkışlarına karşın silah ve maddi yardım sağladığı PYD ve PKK arasında işbirliği olduğunu bildiği’ sözlerinin anımsatılması üzerine, ‘Carter’ın açıklamaları şu an önümde olmadığı için buna ilişkin değerlendirme yapamayacağım’ dedi.

“Toner, Türkiye’de anayasa ve sistem değişikliği için yapılan çalışmalara ilişkin sorulara verdiği yanıtlarda, gelişmeleri yakından izlediklerini belirtti ve ‘Bir ortak ve müttefik olarak gelişmeleri yakından izliyoruz. Türk parlamentosu ve halkının karar vereceği içişleri konusuna girmeyeceğim. Daha önceleri de söylediğimiz gibi, Türkiye’nin demokrasisi bizim için önemli, bize göre Türk halkı için de önemli, bunun farkındayız’ dedi.

“Toner, başka bir soru üzerine de, ABD’nin süreç içerisinde PYD’nin de Suriye görüşmeleri masasında yer alması gerektiği görüşünün, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Suriye’nin Dostları Grubu’na bağlı ülkelere aktarıldığını da belirtti.” (http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/son-dakika-haberi/abd-suriye-gorusmelerinde-pydde-masada-olmali-1615508/)

Çok açık olarak görüldüğü gibi, ABD Emperyalistleri, PYD’den ve onun kazanımlarından asla vazgeçilmesine izin vermeyiz, diyor. Bizim dostumuz ve müttefikimizdir PYD, diyor. Zaten, PYD ve YPG, Amerikan Özel Kuvvetleri’nin eğitim ve yönetiminde ve Amerikan Black Water’larıyla birlikte savaşmaktadır Suriye’de.

Ortadoğu’ya gelen her ABD yetkilisi de mutlaka PYD bölgesine gelip yöneticileriyle görüşüp fiili desteklerinin bulunduğunu herkese tekrar tekrar göstermiş bulunmaktadırlar.

Suriye’nin cehenneme çevrilmesinin birincil plandaki sebebi de Amerikancı Kürt Devleti’nin Suriye ayağının vücut bulması idi. O da vücut buldu, gördüğümüz gibi. ABD Emperyalistleri işte bunu sonuna kadar koruruz biz, diyorlar.

Mark Toner yukarıda, Kaçak Saraylı Reis’in Başkanlık Anayasası için de “Bu Türkiye’nin iç işidir. Biz buna karışmayız.”, diyerek dolaylı biçimde desteklerini sunmuş bulunmaktadır.

Evet, bunlar PYD’yi de desteklerler, Kaçak Saraylı Reis’in Başkanlığını da. Çünkü her ikisi de onların projesidir. Her ikisini de CIA-Pentagon-Washington yönetmektedir.

İşte bu Başkanlık Anayasasıyla da Kaçak Saraylı Reis’e tek başına kimseye danışıp sormadan Türkiye’yi ABD’nin buyrukları doğrultusunda yönetme yetkisi verilmiş olacaktır. Kaçak Saraylı da ABD’nin her emrini itirazsız ve duraksamasız yerine getirecektir. Bir şey diyecek olan olursa da, bu benim Anayasal yetkim dahilindedir, deyip işin içinden sıyrılacaktır. Sıyrılmaya çalışacaktır, diyelim.

ABD Emperyalist haydutlarının her alanda yetişmiş, işinin ehli on binlerce uzmanı vardır. Onlar zaten tâ 1995’te Tayyip, Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanıyken, onda kendileri açısından ekmek görmüşler ve devşirip yetiştirmişlerdir. Partileştirip iktidara taşımışlardır. Onlar, bu işe başlarken, Kaçak Saraylı’nın her ihanete teşne olduğunu zaten görmüşlerdir. Ayrıca da ondaki yürek Selanik durumuna da netçe tanık olmuşlardır. Yani bu tam bizim istediğimiz gibi oynatabileceğimiz bir işbirlikçidir, demişlerdir. Ve, haksız da çıkmamıştır haydutlar. Yanılmamışlardır yani tespitlerinde.

Hani Kaçak Saraylı bazen eser gürler. “One minute” çeker, bilmem ne numaralar yapar. Netenyahu’ya, Putin’e, Haydar El İbadi’ye meydanlar okur. Ama bir süre sonra hemen diz çöker, aman diler ve yalvar yakar olur, bu kişiler karşısında.

Onun bu yapısını yurtdışında, doğusundan batısına herkes bilmektedir artık. Bir Suudi gazetesi bile ne demişti bunun için?

“Kuru gürültü…”

Velhasıl, ABD Emperyalist haydutlarının tam da istedikleri gibi oynatabilecekleri, her ihaneti ettirebilecekleri bir tiptir Kaçak Saraylı.  O sebeple, ABD 15 yıldan bu yana korumakta, kollamakta ve iktidarda tutmaktadır Kaçak Saraylı’yı.

Evet, arkadaşlar… Türkiye yanıyor. Öylesine kara günlerde yaşamaktayız ki, buna ancak geçmişteki Mütareke Günleri denk düşer.

Ne yapalım…

Demek ki Tarih böyle akacakmış. Ve bizler bir İkinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı vermek mecburiyetinde kalacakmışız.

Vereceğiz…

Kısa dönemde ABD haydutları ve işbirlikçileri kazanacak olsalar da en sonunda tıpkı Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi biz kazanacağız, Halklarımız kazanacak.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

11 Ocak 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

 

 

Print Friendly, PDF & Email