İzmir’ in İşgalinin 91. Yılında AB-D Emperyalislerini Bir Kez Daha Lanetliyoruz.
Bundan 91 yıl önce (15 Mayıs 1919’da) Güzel İzmir’imizin toprakları Yunan askerlerinin çizmeleri ile kirletildi. Yunan askerleri diyoruz ama bu, görünüşte.. Gerçekte ise Batılı Emperyalistler ülkemizi fiilen işgale gelmişlerdi. Zira Yunan Ordusu’nu bizzat İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyan emperyalistleri, eğitip donatmışlardı. Karaya Yunan askerini çıkartırlarken de kendi donanmalarına bağlı gemiler limanda koruyuculuk yapıyordu. Kısacası, ülkemizi Yunan maskeli batılı emperyalistler işgal ediyordu.
Batılı Emperyalistler, Paris Konferansı’nda kukla Osmanlı yönetimine Sevr’i kabul ettirmişler ve dokuz gün sonra da İzmir’i işgal kararlarını uygulamışlardır. Sevr’de İzmir’le ilgili birçok madde bulunmaktadır.
Sevr’de İzmir’in ve İzmir’e bağlanacak toprakların sınırları belirlenmiş ve bu topraklar Türkiye’den ayrılmış topraklarla bir tutulmuştu. İzmir, Osmanlı egemenliğinde kalacak fakat Osmanlı bu hakkını Yunanistan’a devredecekti. Osmanlı’nın sözde egemenliğinin simgesi olarak da kentin dışındaki bir kaleye Osmanlı bayrağı çekilecekti. Böylece İzmir’de Türk egemenliği fiilen sona erdiriliyordu. Çünkü Sevr’in 70. maddesiyle İzmir ve çevresinin yönetiminden asıl sorumlu olan Yunan hükümeti olacaktı, İzmir kenti Yunan gümrük sistemi içine sokulacaktı, İzmir’in Limanları serbestçe kullanılacaktı.
Osmanlı yönetimi işte böylesine ihanet bataklığına batmıştı. Bu maddelerin kabulünün arkasından fiili işgalin geleceği gün gibi ortadaydı. Nitekim dokuz gün sonra emperyalistler bu işgali gerçekleştirdiler. 15 Mayıs günü saat 07:30 sularında ise Yunan Efzon Alayı karaya ayak bastı.
Ancak, batılı emperyalistlerin bu hain planlarını önceden gören ve halkı olası bir işgale karşı uyandıran ve örgütleyen zamanın yurtsever aydınlarının çağrısıyla Maştlık’ta işgalden bir gün öncesinden başlayıp sabaha kadar süren protesto gösterileri yapıldı. Bu yurtseverlerden 31 yaşındaki gazeteci Hasan Tahsin, (Osman Nevres) günler öncesinden işgale karşı halkı uyarıcı yazılar yazarak direnmeye çağırıyordu. İşgal günü ise büyük bir cesaretle kalabalığın arasından Yunan birliklerine karşı silahını ateşledi ve sancaktarı yere serdi. İşgalciler biranda paniklediler ve kaçmaya başladılar. Ancak Hasan Tahsin’den başka ateş eden olmadığını anlayınca geriye dönüp önce Hasan Tahsin’i ardından da İzmir Halkı’nı acımasızca katlettiler. Şehri yağmalamaya, yakıp yıkmaya başladılar. Beş binden fazla İzmir’liyi katledip yaraladılar.
Bildiğimiz gibi Emperyalistler, İzmir’i işgal etmekle kalmadılar.. Başta Ege Bölgesi olmak üzere (İç Anadolu hariç) neredeyse tüm ülkeyi işgal ettiler. Ankara önlerine kadar dayandılar. Girdikleri şehirleri, köyleri, tüm yerleşim yerlerini yakıp yıktılar, insanlarımızı çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden acımasızca katlettiler. Kısacası;
“İstiklâlimize kasteden düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili” idiler.
“Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş”ti.
“Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde” idiler.
“Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid” edebil”mişlerdi.
“Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş”tü.
Bu işgale karşı dört yıl sürecek bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kalmıştık. Bu dört yılın sonunda da emperyalistler, saldırganlıklarının doruğunda zafer sarhoşluğunu yaşadıkları, kendilerini en güçlü gördükleri günlerde Büyük Taarruz’la birlikte pabucun pahalı olduğunu gördüler ve dört yıl sonra GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER. Daha doğrusu Kahraman Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşçıları tarafından, 9 Eylül 1922’de yine aynı yerde denize döküldüler.
Peki, 91 yıl sonra ülkemiz farklı mı? Hayır!..
91 yıl önce fiili işgal vardı, açık/tam sömürge idik. Bugün ise ülkemizin ekonomik, politik, kültürel vb. her şeyimizin AB-D Emperyalistlerince belirlendiği yarı sömürge durumundayız. AB-D Emperyalistleri, yerli satılmışlarla birlikte, ülkemizi hızla yeni Sevr’e doğru sürüklemektedir. IMF’leri, Dünya Bankaları, DTÖ’leri, NATO’ları, Üs’leri ile yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi hayâsızca sömürmektedir.
Bugün de AB-D Emperyalistleri bütün dünyayı babalarından miras kalmış bir çiftlik gibi görmektedir, mazlum halklara kan kusturmaktadır. Bugün de ülkemizin her köşesi yabancı sermaye şirketleri tarafından işgal edilmiştir. Yarattıkları İşsizlik-Pahalılık Cehenneminde “Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş”tür. Daha da vahimi; “memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde”ler.
Demokrasi, insan hakları, hak-hukuk demagojileriyle kandırdıkları insanlarımızın bir kısmı celladına kurtarıcı olarak sarılmaktadır. Halklar arasında yüzyıllar önce yaşanmış savaşları, katliamları bugün yeniden körüklemekteler, yüzyıllarca kardeşçe bir arada yaşayan halklar birbirine düşman edilmektedir. Bir Halklar Mozaiği olan Anadolu’muzu tıpkı Balkanlar’da yaptıkları gibi salhaneye çevirmek istemekteler. Ardından da en az üç parça ayıracakları ülkemizi kolay yutulacak lokma yapacaklar. Çünkü Birinci Ulusal Kurtuluşta onların hevesleri kursaklarında kalmıştı. Şimdi yarım kalan işlerini tamamlamak istemekteler.
Biz de yarım kalan işimizi tamamlayacağız.. Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Komutanı Mustafa Kemal’in dediği gibi; “Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünme”den, yürüteceğimiz İkinci Kurtuluş Savaşımızla birincisini mantıki sonucuna ulaştıracağız.
Birinci Kurtuluş’çuların Antiemperyalist-Tam Bağımsızlık prensibini ve Laikliği daha da geliştirip, Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist mücadelemizle Sosyal Kurtuluşa varacağız. 15/05/2010
Halkın Kurtuluş Partisi
İzmir İl Örgütü