8 Mart 2011 Emekçi Kadınlar Bildirisi

EMEKÇİ KADININ MÜCADELESİ İNSANLIĞIN KURTULUŞ MÜCADELESİDİR.

 

Dünyamız bugün milyarlarca insan için cehennem bir avuç Parababası için cennettir.

Nasıl mı?

1 milyar 600 milyon insan elektrikten yoksun yaşamaktadır. Her yıl içme suyundan bulaşan hastalıklardan 15 milyon insan hayatını kaybetmektmektedir. En temel ihtiyaçlardan olan barınma, ısınma, sağlık ve eğitimden 2 milyar insan faydalanamamaktadır.

Dünyadaki en zengin 500 kişinin yıllık geliri, en fakir 416 milyon insanın yıllık gelirlerinin toplamına eşit. İşsizlik ve yoksulluk dünyada kanayan bir yara. Ekonominin insan yaşamını felakete sürüklemesi kaçınılmazca sosyal anlamda da felaketlere yol açmaktadır.

Emperyalistler insanlığa böyle bir ekonomik zulüm uygularken, dünyayı 1000 devletli bir dünya haline getirmek için Project Democracy’leriyle ulusal değerlere, ulusal çıkarlarını savunan ülkelere savaş açmaktadırlar. Politikayla, emperyalist kültürle elde edemedikleri ülkelere suni konularla, bahanelerle savaş açmakta ve o ulusların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürmektedirler.

Bugün tüm dünyada kapitalist sistemin, kapitalist ekonominin hüküm sürdüğü ülkelerde, başta kadınlarımız olmak üzere tüm üreten, çalışan insanlar kadınıyla erkeğiyle sömürülmektedir. Kadınlar kapitalizmde erkeklerden ayrı olarak cinsiyetlerinden dolayı da sömürüldükleri için çifte sömürüye maruz kalırlar. Kapitalizm kadını ucuz bir meta olarak görür.

Kapitalizmin en üst ve son aşaması olan Emperyalizmin en ileri ülkeleri olan ABD ve AB (AB-D) ülkelerinde kadın en azgın biçimde sömürülmektedir. Amerika’da 50 milyon insan sigortasız çalıştırılmaktadır. Bunun dörtte üçünü kadınlar oluşturmaktadır. Avrupa ülkelerinde kadınların haftalık çalışma saatleri erkeklere göre daha çok ve ücretleri daha düşüktür. En süper, gelişmiş ülkeler olarak gösterilen Avrupa Birliği ülkelerinde ve ABD’de kadın, babası, kocası ve çocukları tarafından çok yoğun bir biçimde şiddete maruz kalmaktadır. 2009 yılında Birleşmiş Milletler’in sunduğu tecavüz ve taciz rakamları gelişmişliklerinin çürümüş yönünü çok iyi sergilemektedir. ABD, her yıl 89 bin tecavüz vakasıyla başı çekmektedir.  İkinci, üçüncü, dördüncü sırada İngiltere, Fransa, Almanya gelmektedir.

Bizim gibi kapitalizmce geri kalmış ülkelerde kadının sömürülüşü, ezilişi yürekler acısı bir durumu ortaya koyar. Kadının nasıl alt edildiğini, ikincil-ezilen cinsiyet haline düşürüldüğünü “Tarih Devrim Sosyalizm” adlı anıt eserinde ortaya koyan Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye’nin her sorununu olduğu gibi Kadın Sorununu da kendi özgül şartlarında incelemiş, “Kadın Sosyal Sınıfımız” adlı araştırmasında “Türkiye’nin Üç Katlı Sosyal Ehramı” başlığı altında netçe sorunu ortaya koymuştur. Kadının kurtuluş yolunu göstermiştir.

Ülkemizde kapitalizmin gelişimi Batı’daki gibi düz bir hat izlememiştir. Bizde tam bir burjuva devrimi gerçekleşmediği için 6000 yıldır bu topraklarda kök salmış asalak bir sınıf olan Tefeci-Bezirgân Sermaye hâlâ capcanlı yaşamaktadır. Bugün kayıtsız şartsız iktidarda olan Finans-Kapital, Tefeci-Bezirgân Sermaye ile ittifak halinde ülkemizi sömürmektedir. Bu yüzden de sömürünün dozu katmerlidir. Kadınlarımıza ucuz işgücü olarak bakmaktadır Parababaları. İşten çıkartmalarda ilk kapıya konulan kadındır. İşçiye ihtiyaç duyulduğunda da ucuz işçi olarak işe alınır kadın. Kadınlarımızın ezilmesi, sömürülmesi bununla da sınırlı değil. Kadınların sosyal açıdan ezilmişliğini fırsat bilen, özellikle sömürücü, vurguncu her türden ahlâk anlayışından uzak sermaye sınıfına mensup erkekler, kadını cinsel zevklerini doyuracak obje olarak görmekte ve kullanmaktadırlar.

KARDEŞLER

Kadının yukarıda anlattığımız kahredici sömürüsü İnsanlık Tarihi boyunca var mıydı?

1 milyon 700 bin yıl önce insanlığa geçişte insan soyunun ortaya çıkmasında dişi cinsiyet başrolü oynamıştır. O günden sonra da yarımız olan kadın, insanlığa 10 bin yıl öncesine gelinceye kadar sürekli önderlik etmiştir. İnsan soyunun devamında en temel işlevi gören kadın, ne yazık ki bundan 10 bin yıl kadar önce, (Orta Barbarlık Konağında Çoban Toplum aşamasında, Sürü Ekonomisine geçişte) toplumun en önemli maddi zenginliğini meydana getiren evcilleştirilmiş hayvan sürülerinin erkeğin yönetiminde olmasından dolayı, o güne dek sürdürdüğü önderlik rolünü ve sahip olduğu önemi ve değeri yitirmiştir. Kadının bu sebeple alt edilişi, o güne dek varlığını sürdürmüş olan, her iki cinsiyeti de aşağılamayan ezmeyen Anacıl Düzenin de sonu olmuştur. Onun yerine erkeğin toplumun egemeni olduğu Ataerkil ( Babahanlık ) düzeni geçmiştir. Bu altüstlük İlkel Sosyalist toplumda açılan ilk gediği oluşturmuştur. Bu değişiklikle birlikte aynı toplum içinde bir insanın başka bir insanı ezebileceğinin ve sömürebileceğinin mümkün olduğu da görülmüş ve anlaşılmıştır.

Anacıl Düzenin yıkılışından sonra Aşağı Mezopotamya’da Sümer Kentlerinde İnsanlık sınıflı topluma geçmiştir. Bütün sınıflı toplum biçimlerinde, kadının cinsiyetinden dolayı aşağılanışı-ezilişi, sömürülüşü sürüp gelmiştir.

Ortaçağcı düşüncenin siyasi bayrağı olan Türban kadının esaretidir, yok edilişidir!

Ortaçağcı düşüncenin siyasi alandaki temsilcisi ve AB-D uşağı ümmetçi, tüm ulusal değerlere düşman Tayyipgiller iktidarı, vatan satıcılığını, halk düşmanlığını ve tanrısının Para Tanrısı olduğunu her günkü icraatlarıyla tekrar tekrar kanıtlamaktadır. Tayyipgiller, halkımızın alın teriyle kurulan kamu kuruluşlarını bir yıllık gelirleri karşılığında Parababalarına haraç mezat peşkeş çekmiştir-çekmektedir. Elektrikten doğalgaza, benzine, suya, ekmeğe, ulaşıma, temel besin gıdalarına art arda yapılan zamlarla zulüm cehenneminde halkımızı yakmaktadır.

Ordu’yu CIA eliyle ehlileştirme operasyonu olan “Ergenekon” heyulasıyla, Mustafa Kemal ve Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza olan kininin intikamını almaktadır. Kıbrıs’ı emperyalistlere verip kurtulmanın hesaplarını yaparak, Kıbrıs Halkına “besleme” diyerek işi hızlandırma politikalarını gerçekleştiriyor. Kıbrıs halkına “besleme” diyen Tayyip’in kendisi AB-D beslemesidir.

AB-D kucağında Kürt Açılımı oynayarak Kürt Halkını, Kürt Kadınını avucunun içine aldığını sanıyorsun, fena yanılıyorsun.  İnsanlığın acılarının bağrında yetişen bu ulus daha önce ulusal kurtuluş mücadelesindeki yerini alarak Tayyipgiller’in atalarına nasıl verdiyse bir kez daha gereken cevabı verecektir. Çünkü halklar zalimlerin oyununu bozar.

Tayyipgiller, Yargıtaydaki, Anayasa Mahkemesindeki, eğitim, sağlık ve polis teşkilatındaki örgütlenmesini tamamlayarak Anayasa değişikliğiyle Şeriat darbesini yavaş yavaş gerçekleştirmeye başlamıştır. Torba Yasayla İşsizlik Fonu’nun Parababalarına peşkeş çekilmesi, belediye işçilerine sürgün yolunun açılması, ödünç öğretmen dönemini başlatacak olan kamuda esnek istihdamın yasal hale getirilmesi gibi maddelerle, öldürmeyip süründüren Asgari Ücretle, Köylümüzü üretmekten vazgeçiren borç batağıyla sömürünün ve vurgunun dozu daha da arttırılıyor. İşte ülkemizde kendine Müslümanım diyen Tayyipgiller, Allah’ın verdiği can için, bu yasalarla-vurgunlarla halkın başına Allah kesilip ölüm kararı vermektedir.

Bu yasalar, ekonomik bunalımlar ülkemizde aile facialarına, sosyal patlamalara neden olmaktadır. Atanamayan 22 öğretmen yaşamına son verdi. İşte insanlarımız bu hale getirilmiştir. Bu korkunç cinayetlerin baş mimarı Tayyipgiller iktidarıdır. İşte Tayyipgiller, bir yandan halkımızı dinle uyuştururken diğer yandan da yaptığı İslam diniyle ilgisi olmayan uygulamalarla halk düşmanı, kadın düşmanı yüzünü göstermektedir.

Biz biliyoruz ki, ömrünüz uzun değil. Devamcısı olduğunuz Muaviye, Yezid vb. gibi Tarihin çöplüğüne atılacaksınız. Kadını dört duvar arasına, kara çarşafın içine sokarak da ömrünüzü uzatacağınızı düşünmeyin. Bakın Ortadoğu’da gerici iktidarlara karşı halk ayaklanmalarının, direnişlerinin en ön saflarında yaşlısıyla genciyle kadınlar var. Şeriatın beşiği bunu başaramadı. Siz de, iktidarınız da, Ortaçağcı ideolojiniz de başaramayacak; bundan emin olun!

1945 yılından bu yana AB-D Emperyalistlerinin sosyalizmin büyümesinin önünü kesmek için “Yeşil Kuşak Projesi”ni uygulamaya başladığı ülkemizde, özellikle 1980 sonrası hızla çoğalan İmam Hatip Liseleri, İlahiyat Fakülteleri ve Kur’an Kurslarıyla özellikle kadınlarımız genelde tüm halkımız dinle afyonlanmıştır. Bu dünyada öteki dünya için çalışın, denilerek kadınlarımız Ortaçağın karanlığına itilmektedir.

Şeriatın ne olduğunu öğrenmek için Şeriatı yaşamaya, görmeye ihtiyaç yoktur.  Başlarına gelecek Şeriat belasının ne olduğunu öğrenmek için kadınlarımızın yanı başımızdaki İran’a, Afganistan’a bakmaları yeterlidir. Kadınlarımız Ortaçağ karanlığında yitip gitmek istemiyorlarsa laiklik ilkesine sıkı sıkı sarılmalıdır. Kadınlarımız kendisini aşağılayan, ikinci sınıf durumuna düşüren Kapitalizme, Şeriata karşı kinini bilemeli, yaşadığı kahredici yaşamın kaderi olmadığını bilmelidir. Kaderini değiştirmek için hayatın her alanında olmalıdır.

“Kafaları en çağdaş bilimle, demokratik ve laik kültürle donatılan kadınlarımız, elbette sosyal hayatın her alanında aktif bir şekilde yer almak isteyecek ve toplumda hak ettikleri yeri alacaklardır. Tabiî bu iş siyaset yapmayı da kendiliğinden içerir. Doğaldır ki bu alanda da erkeklerle yarışacaklardır. Böylelikle kurtarılmayı, yardım edilmeyi bekleyen ve uman zayıf, güvensiz insanlar olmaktan çıkacaklar. En insancıl ideoloji sahibi kurtarıcılar, topluma yön vericiler de olacaklardır.” (Kurtuluş Partisi Programı)

Kapitalizmin en son ve en üst aşaması olan Emperyalizmin en ileri ülkesi olan ABD’de de bugün kadın en azgın biçimde sömürülmektedir dedik. Ancak aynı Amerika’da kadınlar sömürüye karşı mücadelede dünya kadınlarına, dünya İşçi Sınıfına örnek olmayı da bilmişlerdir. 19’uncu Yüzyılda Amerikan kapitalistleri daha fazla kâr elde etmek için, işçileri özellikle de kadın işçileri insanlık dışı uygulamalarla sömürmekten kaçınmamışlardır. İşte bu can dayanmaz uygulamalara dayanamayan Newyork’lu kadın dokuma işçileri, 8 Mart 1857’de yani bundan 156 yıl önce 8 saatlik işgünü isteği ile yığınsal grevleri başlatmışlardır. Ancak işverenin tepkisi en küçük insanlık duygusundan yoksun acımasızca bir saldırı olmuştur. Erkek ve kadın işçilerin bu şanlı eylemi kanla bastırılmıştır. 129 dokuma işçisi kadın katledilmiştir.

Ama bu acı gün Dünya İşçi Sınıfının bilincine bir daha çıkmamak üzere kazınmıştır. 1910 yılında 2’nci Enternasyonal’in kararları doğrultusunda oluşturulan ve Kopenhag’da yapılan 2’nci Kadın Enternasyonali’nde Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir. Demek ki 8 Mart, emekçi olan kadının günüdür. Ne dünya halklarını kendi emelleri için kana boğan Hillary Clinton’ların, Condoleezza Rice’ların ne de ülkemizde İşçi Sınıfının kanını emen Ümit Boyner’lerin günüdür.

Tarih bize göstermiştir ki, İnsanlığın zulme karşı isyanında, direnişinde, savaşında kadınlar hep en öndeydiler. İşçi Sınıfının şanlı direnişlerinde, işgallerinde Parababaları düzenine karşı insanlık onurunu en yükseğe taşıyan, erkeğiyle beraber hep kadın olmuştur. Yarımız olan kadını en ön safta, insanlığın kurtuluş mücadelesinde yine göreceğiz.

Kadının kurtuluşu ne onu ezen, meta durumuna düşüren kapitalizmde, ne onu Ortaçağa götüren Şeriatta ne de sapkın bir akım olan Feminizmdedir. Kadının kurtuluşu Sosyalizmdedir.

HAYDİ KADINLAR KURTULUŞ PARTİSİ SAFLARINDA ÖRGÜTLENMEYE!

 

YAŞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ!

SELAM OLSUN 8 MART’I YARATANLARA YAŞATANLARA!

YAŞASIN EMEKÇİ KADININ MÜCADELESİ!

YAŞASIN SOSYALİZM!