Saygıdeğer Halkımız; Bizi çok daha kara günlerin beklediğini unutma…

Saygıdeğer Halkımız;

Bizi çok daha kara günlerin beklediğini unutma…

Sizi umutsuzluğa düşürme niyetinde değiliz, asla. “Felaket Tellallığı” filan da yapmıyoruz. Sadece biricik sosyal bilim olan Tarihsel Maddeciliğin ışığında ülkemizin mevcut ekonomik, sosyal, politik-siyasi durumunu tahlil edince; nereye doğru sürüklenmekte olduğumuzu görebiliyoruz.

Söylediğimiz de bu gördüğümüzden ibaret. Hep denir ya; Bilimin görevi önceden görmektir. Yoksa bir anlamı kalmaz. Önceden görecek, gösterecek ki önlem alabilelim. Ve o gidişi kamu yararına yani halkımızın yararına olacak biçimde etkileyip, değiştirip, yönlendirebilelim. Uyarımız bu amaca yöneliktir.

Senin bindiğin tren, aslında “USA” etiketlidir. Makinist koltuğunda da CIA’nın, Pentagon’un, Washington’un görevlileri oturmaktadır. O adamlar, Ortadoğu’yu, tabiî ülkemizi de, nereye götürmek istediklerini çok açık biçimde on küsur yıl önce söylediler. Ve bunun haritasını da yayımladılar.

Nedir bu?

“BOP”.

Bu projeye ve ondan kaynaklanan haritaya göre Türkiye ne oluyor?

Üç parçaya bölünüyor.

Bu gerçek, en kör gözlerin bile görebileceği netlikte kesin mi?

Evet, öyle.

Ve ülkemizin yarı nüfusunu oluşturan yüzde 50, 52’si; “Ben Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin eşbaşkanlarından bir tanesiyim. Ve biz bu görevi yapıyoruz.”, diye meydanlarda, kürsülerde, ekranlarda onlarca kez itirafta bulunan, hem de bunu bir övünç vesilesiymiş gibi açıklayan birine sandıklara koşup en az dört kez oy vermiş midir?

Vermiştir…

Meclisteki diğer üç Amerikancı Partinin de yani CHP’nin de, MHP’nin de, HDP’nin de başkanları ve yönetim kadroları tek bir sözcükle olsun BOP’a karşı olduklarını söyleyebilmiş midir?

Hayır.

Yani onlar da Kaçak Saraylı Reis ve AKP’giller gibi Amerikancıdır, NATO’cudur ve de BOP’çudur.

Sen her seçim döneminde işini gücünü bırakıp koştun sandıklara. Ve bunlara oy yağdırdın, bunlara bel bağladın, bunları dost bildin.

Çağının dahi Tarihsel Devrimcisi Hz. Muhammed ne der, altın değerindeki şu hadisinde?

“Kavimler layık oldukları şekilde yönetilirler.”

Aynı söz, ünlü Fransız Düşünürü Montesquieu tarafından da dile getirilir:

“Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.”

Bu Amerikan işbirlikçilerinin oyunlarına geldin, kandın onlara. Onlar da seni sattılar. Çünkü onları oralara taşıyan ABD’li efendileriydi.

1950’den bu yana, ABD’nin “Yeşil Kuşak Projesi”nin kapsama alanı içindesin. Muaviye-Yezid Dininin, CIA-Pentagon Dininin ya da El Kaide-El Nusra-IŞİD-ÖSO Dininin dogmalarıyla, hurafeleriyle, menkıbeleriyle dolduruldu belleğin. Bir anlamda “zihin hasarı”na uğratıldın. Açık, somut olayları, durumları, nesneleri, insanları, hareketleri göremez, anlayamaz, kavrayamaz duruma düşürüldün.

Neredeyse 5 yaşındaki bir çocuk zihnine sahipmiş gibi oldun. Oysa, senin güvenip bel bağladığın o Amerikan işbirlikçileri, o hainler, o vatan ve halk satıcıları, İblis’i bile oyuna getirecek denli cindiler, fırıldaktılar, düzenbazdılar.

Öylesine suret-i haktan göründüler ve öyle acayip yalanlar söylediler ki, bir anda inanıverdin onlara. Düşüverdin peşlerine.

Kaçak Saraylı Reis, Pensilvanyalı İmam, İsmail Ağa’cısı, İskender Paşa’cısı, Menzil’cisi, Cübbelisi, Cübbesizi bir oldular; Mustafa Kemal’e, Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mıza ve Laik Cumhuriyet’imize saldırdılar, 65 yıldan bu yana.

Çökkün Osmanlı’nın ihanete batmış Mondros Mütarekesi’ni, Sevr Antlaşması’nı, yani Türkiye’nin parça parça bölünerek emperyalistler ve onların müttefikleri arasında paylaştırılmasını öngören anlaşmaları imzalamış, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında ölüm fermanları çıkarmış, sonrasında da Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine işgalci İngiliz Emperyalist Haydut Devleti’ne sığınıp onun zırhlısıyla ülkeden kaçmış Sultan Vahdettin’i ve onun hain Sadrazamı Damat Ferit’i ve İstanbul Hükümetlerinin hainlerden derleşik kadrolarını bir matahmış gibi sattılar, yedirdiler sana.

Sen onları adam belledin, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına ise, hep saldırdın. Tabiî Laik Cumhuriyet’e de saldırdın.

Hatta şunu bile dedirttiler sana:

“Keşke İngiliz Sömürgesi olsaydık da, bir din devletimiz olsaydı. Dinimizi gönlümüzce yaşasaydık. Hilafetimiz, Saltanatımız yıkılmasaydı.”

Din devleti mi istiyordun?

İşte Kaçak Saraylı Reis, Pensilvanyalı İmam ve tüm tarikatlar, cemaatler, bunların tamamının da arkasında olan Amerika işte sana kuruverdi bir din devleti.

Şu anki Türkiye’nin nesi eksik, bir din devletinden?

Ne laik eğitim kaldı, ne laik yargı, ne laik idare… Hepsinin başında birer CIA Dini meczubu. Bak meydanlara, caddelere, kitle iletişim araçlarına, okullar başta gelmek üzere devlet kurumlarının salonlarına, koridorlarına. Hepsi de CIA-Pentagon İslamı’nın mesajlarını ileten afişlerle, posterlerle, ilanlarla dolu.

Mutlusun ve memnunsun, öyle mi?

Laik Cumhuriyet’ten öcünü aldın. “Askeri Vesayet”i bitirdin. Bunların yerine Amerikancı bir Din Devleti inşa ettin. Bir “Hırsızlar İmparatorluğu” inşa ettin. Gerçek İslam’ı çürüttün, bitirdin. Onun yerine Muaviye-Yezid İslamı’nı getirdin. Ahlâkı çürüttün, onuru çürüttün, hakkı hukuku, adaleti çürüttün, vatan millet sevgisini çürüttün. İnsani olan tüm değerleri çürüttün.

Hoşuna gidiyor mu?

Olsun, bir din devletimiz var, bu da bize yeter, diyor musun?

De bakalım…

Ama vatanın elden gidiyor. BOP Haritası’nı evinin, büronun bir tarafına as…

Ve her gün bak ona. Belleğine de yaz…

Bak, birkaç gün arayla bombalar patlıyor, otomatik silahlarla tarıyorlar insanlarımızı.

Kim bunları yapanlar?

Amerika’nın bölgedeki yerel güçleri. Öyle diyor kendisi. Bir IŞİD, bir PKK… Nöbete bindirdiler işi. Ya da sıraya bindirdiler, diyelim. Vuruyorlar, patlatıyorlar, öldürüyorlar, onlarca, yüzlerce, binlerce masum canlara kıyıyorlar.

Bunlara kim yaptırıyor bu katliamları?

ABD Emperyalist Haydutları.

Neden?

BOP Haritası’nı hayata geçirmek için.

Bak bir; Yugoslavya’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de neler oldu? Nasıl parçalandı bu ülkeler; yüz binlerce, milyonlarca insan katlettirilerek.

İşte senin ülkende de bu yapılıyor. Durup dururken hiçbir ülke parçalanmaz. On binlerce, yüz binlerce masum insanın katlettirilecek ki, sen parçalanmaya razı geleceksin. Lanet olsun, ne olacaksa olsun, parçalanacaksak parçalanalım da şu akan kan dursun, diyeceksin en sonunda.

İşte bunun için yaptırılıyor bu katliamlar. Giderek de daha kanlı biçimler alacak.

Yugoslavya’da, Irak’ta, Libya’da, Suriye’de öyle oldu ama bizde bunlar olmaz mı diyorsun?

Yanılıyorsun. Sende de aynısı olur. Ve olmaya başladı da zaten.

Daha bugünler iyi günlerimiz. Gelecekte bugünleri bile mumla arayacağız ve özlemle anacağız. Halklar giderek daha kanlı, daha ölümcül boğazlaşmalara girişecekler. Bekle o günleri. Ve gelince de sakın şaşırma…

Biz bekliyoruz bunu ve hazırlıklıyız.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir:

İyi de neden buna karşı mücadele edip durdurmuyorsunuz bu gidişi?

Mücadele etmez olur muyuz?..

Bütün gücümüzle ediyoruz. Ama sen bizi anlamıyorsun. Bu anlamama işinde sadece sen suçlu değilsin. Bildiğin gibi, Amerikancı satılmışlar medyası düşman bize. Susuş suikastıyla bizi boğmak, yok etmek istiyor. Yokmuşuz gibi göstermek istiyor.

Bize, Kaçak Saraylı Reis’in Havuz Medyası düşman, Parababaları medyası düşman yani Aydın Doğan Medyası, Turgay Ciner Medyası, Ethem Sancak Medyası ve benzerlerinin medyası düşman, Sorosçu Kemal’in, TR 705’in Halk TV’si düşman, PKK Medyası düşman ve Sevr’ci Soytarı Sahte Sol’un tüm yazılı ve görsel medyası düşman. Çünkü hepsinin ortak paydası Amerikancılıktır, Amerikan işbirlikçisi, Amerikan uşağı oluşlarıdır. Oradan gelmektedir düşmanlıkları bize.

Bizse; durup dinlenmeden, “Katil Amerika Ortadoğu’dan defol!”, diye haykırmaktayız. Tüm bu katliamları, işgalleri, zulümleri, sömürüleri, talanları yapan sensin. Bu yerel işbirlikçin olan hainleri yani Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete’yi; PKK’yi, PYD’yi, YPG’yi, IŞİD’i, El Nusra’yı, ÖSO’yu hep sen ortaya çıkardın, sen kullanıyorsun, sen oynatıyorsun, diyoruz. Bu katliamları sen yaptırıyorsun, bu masum canlara sen kıydırıyorsun. Amacın BOP’unu hayata geçirmek. Bu hainleri de taşeron olarak kullanıyorsun, bu aşağılık işinde, diyoruz…

Daha önce yüzlercesine olduğu gibi birkaç hafta önce Beşiktaş’ta 46 cana kıydıran sensin. Kayseri’de 14 masum insanı katlettiren sensin. İşte 1 Ocak gecesi Ortaköy’de 39 masum cana kıydıran yine sensin. Ve en son da daha dün İzmir-Bayraklı Adliyesinde katliam yaptıran yine sensin, diyoruz.

Bizse, sana gerçeği tüm yönleriyle anlatamıyoruz. Yukarıda değindiğimiz gibi, sağlı sollu medya ablukası altındayız. Bu sayfanın dışında bizle karşılaşabileceğin başka bir ekran ya da sayfa neredeyse yok.

İşte bütün bu sebeplerden dolayı, sesimizi, sözümüzü, duruşumuzu, mesajımızı ve kavgamızı iletemiyoruz, gösteremiyoruz, duyuramıyoruz, anlatamıyoruz sana, saygıdeğer halkımız.

Bu nedenle de bizi anlayamıyorsun, kavrayamıyorsun. Hatta çok önemli bir bölümünüz varlığımızdan bile haberdar değil.

Hep dedik ya; senin tek gerçek dosun biziz. Sana gelmekte olan felaketleri gösterişimiz, elbirliğiyle onu bilelim, ona karşı mücadele edelim, diyedir. Acı konuşmamız, işte sadece bu sebeptendir.

Zalimlerle mazlumların, hainlerle yurtseverlerin, halkseverlerin bu savaşı Sosyal Sınıflara bölünmüş Toplumlar Tarihi boyunca hep süregelmiştir. Bundan sonra da sürecektir. Fakat en sonunda zalimler, satılmışlar, alçaklar, namussuzlar, his yoksunları yenilecekler, ebediyen kaybedeceklerdir.

En sonunda insanlık kazanacaktır.

Halkız, Haklıyız, Kazanacağız!

06 Ocak 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

Print Friendly, PDF & Email