29 Ekim 1923’te ilan edilerek Ortaçağ’ın karanlığını aydınlığıyla yaran Cumhuriyet, 99 yaşında!

Ekim 1923…

Fedakâr, cefakâr, çilekeş halkımız Mustafa Kemal ve silah arkadaşları önderliğinde Emperyalist Yedi Düveli vatan topraklarından kovmuş…

Geride enkaz, yokluk, yoksulluk, öksüz yetim bebeler, dul, biçare ama kahraman kadınlarımız, onurlu, gururlu halkımız… Çünkü insanın üç vatanından ikisine sahipler:

Cesaret Vatanlarıyla kendilerine 1071 Malazgirt Zaferi’nden beri yurt olmuş toprakları korumuşlar.

Ortaçağ’ın siyasi rejimi Padişahlık, fiilen halkımızı temsil etmiyor; düşmanla, emperyalist sömürgecilerle ittifak yapmış ama hezimete uğramış.

Bu ihanetin bedelini ödetmek, yok oluşlarını resmiyete dökmek, yeni rejimin adını koymak gerek.

İşte bu, Mustafa Kemal’in daha Milli Mücadeleye başlamadan hedeflediği, askercil ve siyasi mücadelesini kurguladığı Cumhuriyet’ten başka bir şey değil.

28 Ekim 1923’te, “Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz”, şeklindeki açıklaması o akşam akla geliveren, alınan bir karar değil.

Zira daha 17’sinde sırım gibi delikanlı iken elde silah Yörük Ali Efe Çetesi’nde, Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı olarak Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde savaşmış, Partimizin Kurucu, Tarihî Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı’nın tespiti de bunu ispatlamaktadır:

“(…) şüphe yok ki, şayet Tanzimat hareketi başlamasaydı, Meşrutiyet devrimi gelmezdi. Gene, Meşrutiyet devriminin attığı temeller Cihan Savaşı içinde Anadolu burjuvazisinin gelişmesine dayanak olmasaydı, bugünkü Cumhuriyet şekli mümkün olamazdı. Tanzimat olmasaydı, Meşrutiyet olmazdı, meşrutiyet olmasaydı Cumhuriyet doğmazdı.” (Hikmet Kıvılcımlı, Devrim Nedir?)

İşte Mustafa Kemal, bu ilerici hareketleri doğru değerlendirerek Ümmetçiliğin sonunun geldiğini kavramış halkımızı ulus bilinciyle Ulusal Kurtuluş Mücadelesine yönlendirmiş ve zafere ulaşmıştı.

İlmek ilmek, bir oya işler gibi ilerledi süreç. Önce askercil zafer: Birinci ve İkinci İnönü Savaşları, Büyük Taarruz ve Başkumandanlık Meydan Muharebesi, 30 Ağustos Zaferi. 9 Eylül İzmir’de İngiliz Emperyalizminin maşası Yunan askerinin denize dökülüşü. Ve siyasi zafer: 22 Temmuz 1923 Lozan… Ve 29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı. 3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılışı ve Ortaçağ’ın siyasi temsilcilerinin ülkeden defedilmesi.

Cumhuriyet işte Müslümanlığın temsilcisi gibi görünen, halkımızı o dönemde de Allah’la aldatarak Ortaçağ karanlıklarında, emperyalistlerin sömürgesi olarak yaşatmak isteyen Hilafet; Şeriat yanlılarının yani AKP’giller’in ataları Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin hezimete uğratılmasının ilanıdır.

Lozan Antlaşması, Yabancı Finans-Kapitalistler için yürek sancısıdır, hâlâ geçmeyen. Cumhuriyet’in ilanı ve Hilafetin kaldırılması, kökü kazınmamasına rağmen o dönem siyasi iktidarına son verilen Ortaçağcı Tefeci-Bezirgânlığın karabasanıdır.

O yüzden saldırmaya devam etmekte ve her fırsatta yok etmeye çalışmaktadırlar Cumhuriyet’imizi ve kazanımlarını.

Ne acıdır ki Cumhuriyet, kan revan içinde bırakıldı içinde yaşadığımız günlerde. Cumhuriyet ilan edildi. Evet. Ancak Ortaçağcı gericiliğin temsilcisi Tefeci-Bezirgân Sermaye yok edilmedi. Yılanın başı ezilmedi. Çıkarları birbiri ile zıt olmasına rağmen sömürgeci yapıları gereği yerli ve yabancı modern Parababaları ile yani Finans-Kapitalistlerle ittifak kurdular. Her fırsatta zehirli dilini soktu beyinlere, yer edindi. 27 Mayıs 1960 Politik Devrimi’ne kadar başarılı olamadı. Ama 1953’te NATO’ya girilmesiyle birlikte domuz topu gibi örgütlendiler: 12 Mart, 12 Eylül Faşist Diktatörlükleriyle, İmam Hatiplerin açılışıyla, cemaatlere önce nefes alma fırsatı verilip sonra her türlü olanağın seferber edilmesiyle ve en son Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının siyasi plandaki temsilcisi AKP’giller’in iktidara getirilişi-gelişiyle son 20 yıldır Cumhuriyet boğuluyor artık.

Emperyalist plan büyük. Misak-ı Milli sınırlarımız içindeki Türkiye Cumhuriyeti topraklarından 3 devlet çıkarmak: Güneyde aynı Ortadoğu’da İsrail benzeri bir Amerikancı Burjuva Kürt Devleti, kuzeydoğuda Ermenistan ve ortada, Anadolu’da Faşist Din Devleti. İşte bu, atalarımızın kanı canı pahasına yırtıp attığı Sevr’den başka bir şey değildir.

Önce demokratçılık oynadı AKP’giller. “Özgürlük” adı altında iktidara geldiği an ilericilere yaşama şansı vermeyecek Şeriatın, şeriatçıların bayrağı türbanı başörtüsü diye masumlaştırmak istediler. Başardılar da.

Ama Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut’un söylediği gibi, 70 yıl eksik gedik de olsa Laiklik yaşamış bir Türkiye’de özgürlüğün ayrımına varmış kadınlarımız asla Ortaçağ’ın Arap coğrafyasının örfüne, töresine mahkûm edilemeyecek, oy davarı olarak kullanılamayacak.

Bakın yıllarca üzerinde Mustafa Kemal’in “Bağımsızlık benim karakterimdir!”, “Emperyalistler, İşbirlikçiler, Geldikleri gibi Gidecekler!” sözleri yazan bayraklarımızla saygımızı sunmak için girdiğimiz Anıtkabir’e birkaç yıldır alınmadığımız gibi kapısına bile yaklaştırılmıyoruz Halkın Kurtuluş Partisi olarak.

Neden?

Çünkü dostu da düşmanı da çok iyi biliyoruz biz. Ve düşmanlarımız da çok iyi biliyor bizi.

Önümüzdeki amaç Şeyh Bedreddin’in veciz bir şekilde dile getirdiği; “Ay ve güneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur. Ekmek neden herkesin değildir?” dediği bir vatan, dünya kurmak.

Cumhuriyet, aynı Tanzimat, Meşrutiyet gibi ileri bir adımdır. O halde önce onu koruyacak ve geri gidişin önünü keseceğiz. Sonra İkinci Kurtuluş Savaşı’mız sonunda kuracağımız Demokratik Halk İktidarıyla insanlığın eşit, kocaman bir aile olduğu, güneşin herkesi ısıttığı bir dünyaya giden yolun ilk taşlarını döşeyeceğiz.

Omuz omuza vereceğimiz İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın sonunda kuracağımız o iktidarda; yarımız olan Kadınlar, can korkusu olmaksızın, özgürce yaşayacak, bedenleri ve zihinleri üzerindeki tüm zincirlerinden kurtulup yaratıcı ve üretken olacaklar.

İşçi Sınıfımız başta olmak üzere tüm ezilen, sömürülen insanlarımız, insanca yaşayacaklar ve çalışacaklar. Alınterlerinin karşılığını alacaklar.

Kanma seni Allah’la aldatana!

Kanma Laik Cumhuriyet’e dost görünüp de saldıranlara!

Al eline yüreğini koy Halkın Kurtuluş Mücadelesine! Bizimkinin yanına!

Cumhuriyet’in 99. yılı Kutlu Olsun!

Yaşasın Halkın Kurtuluş Partisi!

29 Ekim 2022

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi