19 MAYIS’IN IŞIĞI SÖNMEYECEK!
Tayyipgillerin, 19 Mayıs kutlamalarını daraltarak, Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın ve Mustafa Kemal’in aşama aşama unutturulması ve değersizleştirilmesi, oluşan ulusal-manevi bilincin yok edilmesi çabalarına inat, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ilk kıvılcımı olan 19 Mayıs’a sahip çıkmak için, her İlde olduğu gibi İzmir’de de çıktık sokaklara.
Karşıyaka İzban durağının önünden “Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!”, “Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!”, “19 Mayısın Işığı Sönmeyecek!”, “Yeni Sevre Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!”,”Emperyalistler İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler”,
“19 Mayıs Engellenemez!”, “AKP Gençlikten Elini Çek!”, “Şeriat Ortaçağdır!”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Tayyipgiller Halka Hesap Verecek!” sloganlarıyla yürüyüşümüze başladık. Halkında büyük desteğiyle yol boyunca sloganlarımıza devam ederek Karşıyaka İskelesinin önünde basın açıklamamızı yapmak üzere toplandık. Basın açıklamamızı genç bir yoldaşımız okudu.
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın İlk Kıvılcımı
19 Mayıs 1919 Unutturulamaz!
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Osmanlı’yı “Hasta adam” ilan edip paylaşmak isteyen emperyalistler vatan topraklarını dört bir yandan işgal etmişlerdi. Satılık Vahdettin’ler, Damat Ferit’ler, Komprador Burjuvazi ve Tefeci-Bezirgânlar da teslimiyet bayrağını çekmişlerdi. Emperyalistler bayram ediyorlardı. Ama yanılıyorlardı. Çanakkale Zaferi’yle birlikte Mustafa Kemal ve arkadaşları, emperyalistlerin yenilebileceğini görmüş ve göstermişlerdi. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a giden Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçip Kuvayimilliye’yi ve dağıtılan orduyu toparlayıp Kurtuluş Savaşı’mızın ilk kıvılcımını ateşlemişti. 1920’ye gelindiğinde ise Sevr’i imzalayan hainlere karşılık Mustafa Kemal silah arkadaşlarına şöyle sesleniyordu.
“Efendiler!
“Eski silah arkadaşlarımla böyle yakından ve samimi temasta bulunmaktan büyük vicdani zevk hissediyorum. Sizinle oturup uzun hasbıhal etmek isterdim. Fakat çoksunuz; müsait yer de yok. Bu sebeple hissiyatımı birkaç cümle ile mülahaza etmekle yetineceğim.
“Arkadaşlar!
“İngilizler ve yardımcıları, milletimizin bağımsızlığını imhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atıfetine borçlu değildir.
“Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete, hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerin tabiatında en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele ile mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
“Dünyada hayat için, insanca yaşamak için, bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için, kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur.
“Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imanıdır.
“İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler.
“Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de, izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla, milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar. Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu.
“Orduyu imha etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır.
“Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz.
“Bu hakikat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.
“Milletimiz hür ve bağımsız yaşamak lüzumuna tam bir iman ile kani olmuş ve buna kati azim ile karar vermiştir. Zaman zaman, şurada burada üzüntü verici karaktersizliklerin görülmüş olması, hiçbir vakit milletimizin genel kanaatine, hakiki imanına sekte vurmamıştır ve vurmayacaktır. Dolayısıyla kuvvetin, ordunun vücudu için lazım olduğunu söylediğim kaynak ki, milletin vicdanı-imanıdır, mevcuttur.
“Dolayısıyla subay için “ya istiklâl, ya ölüm” vardır.
“Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız!” (Mustafa Kemal, 31 Temmuz 1920 Tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde Subaylara Hitaben Yaptığı Konuşma)
İşte Mustafa Kemal ve arkadaşları önderliğinde emperyalistler kovulmuş, Sevr parçalanıp emperyalistlerin suratlarına çalınmıştı. Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın ilk kıvılcımının ateşlendiği 19 Mayıs da Gençliğe emanet edilmişti…
Bugüne geldiğimizde ise; 93 yıl önce 19 Mayıs 1919’da başlayan savaşla bu topraklardan kovulanlar ve emperyalistlerin işbirlikçileri yine bu topraklarda cirit atıyorlar. Yeni Sevr özlemiyle yanan AB-D Emperyalistleri ve onların işbirlikçileri Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin torunları Tayyipgiller, 23 Nisan’ın, 29 Ekim’in, 30 Ağustos’un, Çanakkale Zaferi’nin ve 19 Mayıs’ın izlerini silmeye çalışıyorlar. Özetle; AB-D Emperyalistleri ve onlarla işbirliği içinde olan Tayyipgiller’in Yeni Sevr’e ulaşabilmeleri için, Mustafa Kemal’in ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın izi-tozu silinmelidir. Zaten Ergenekon-Balyoz-Andıç vb. uydurma davalarla, daha doğrusu CIA Operasyonlarıyla Ordu sindirilmiş, Yurtsever, Laik subaylar, bilim insanları, aydınlar Silivri’lere, Hasdal’lara atılmıştır.
İşte, Birinci Kurtuluş’un ve Mustafa Kemal’in aşama aşama unutturulması-değersizleştirilmesi, 19 Mayıs kutlamalarının yerel yönetimlere devredilmesiyle amaçlanan da Halkın bilincindekileri de yavaş yavaş yok ederek, Yeni Sevr’i hayata geçirmektir.
Ama Çanakkale’de ve 19 Mayıs’ta nasıl yanıldıysalar bugün de öyle yanılıyorlar. Çünkü bizler bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçıları; İşçi Sınıfımız ve 19 Mayıs’ın emanet edildiği Gençlik omuz omuza vererek İkinci Kurtuluş Savaşı’nı örgütleyip, Birinci Kuvayimilliyecilerin yarım bıraktıkları bu hesabı kapatacağız. Hainlerin-işbirlikçilerin egemen olduğu bu soygun ve vurgun düzenini, yerli-yabancı Parababaları düzenini yıkıp, Demokratik Halk İktidarını kuracağız. 19.05.2012
Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!
Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!
Emperyalistler İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler!
HKP/İzmir
{gallery}19-mayis-2012{/gallery}