1500 yıllık İslam Tarihinin Ümmete en fazla kötülük edeni…

Yezid’den bu yana İslam’a ve Hz. Muhammed Ümmetine en büyük kötülüğü eden Amerikan yapımı, Kaçak ve de Haram Saray’da mukim Potomyalı Yezid!

Takmışsın boynuna Yahudi Cesaret Madalyasını, bir de konuşuyorsun hiç yüzün kızarmadan, utanıp sıkılmadan Filistin dostu ayaklarında… Ayıp be, ayıp!

Sen değil misin, Filistinli çocukları, kadınları kızları bombalarla, kurşunlarla katleden Siyonist İsrail uçaklarına Konya Karapınar’da atış eğitimi yaptırtan?

Sen değil misin, Beyrut Kasabı-Sabra ve Şatilla Kamplarında iki bin beş yüz sivil Filistinliyi katleden Ariel Şaron’un önünde ağzı kulaklarında Kudüs’te dost pozları verip dostluk edebiyatı yapan… Üstelik de A. Şaron Kasabı; “Yahudi milletinin başkenti ve İsrail’in başkenti Kudüs’e hoş geldiniz”, diyerek Kudüs’ün, İsrail’in ebedi başkenti olacağını sana da kabul ettirmek istediği halde…

Ve sen de bu iddiaya dair tek laf etmeksizin dostluk gösterilerinde bulundun… Yani sessiz kalarak A. Şaron’un tezini kabul etmiş oldun.

Mavi Marmara’da, Akdeniz’in açık sularında gemiye baskın yapıp dokuz Müslümanı öldürüyor İsrail; sen “Giderken bana mı sordunuz?” deyip satıp geçiyorsun o şehitleri… Açtığın davayı bile birkaç milyon dolar karşılığında geri çekip anılarına bile sahip çıkmıyorsun o garibanların…

Eee Hafız, bir de Tweetler atıyorsun, şöyle:

“İslam ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyayı İsrail’in Mescid-i Aksa’ya, Kudüs’e ve Filistinlilerin evlerine yönelik saldırılarına karşı etkili şekilde harekete geçmeye davet ediyorum.”

“İsrail’in ilk kıblemiz #MescidiAksa’ya yönelik maalesef her Ramazan ayında gerçekleştirdiği menfur saldırıları şiddetle kınıyoruz.

“Türkiye olarak her hal ve koşulda Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.”

Ve Filistin Halkına Siyonist Katil Devletin ettiği zulüm ve katliamı kınıyorsun, kürsülerde, ekranlarda…

Ülen bırak bu numaradan Filistin dostluğunu da, boynundaki Yahudi Cesaret Madalyasını çıkar çıkarabilirsen…

Çıkaramazsın, değil mi?

Nemrud’un hazinesi gibi taşırsın onu, kurşun geçirmez yeleğinin arkasında…

Sen ve avanen CIA tarafından (Morton Abromowitz) devşiriliyorsun. Onlarla anlaşıyorsun.

BOP’ta görev alacağınıza dair söz veriyorsun ve 19 yıldan beri de o görevi yapıyorsun. Yani Türkiye’nin üç parçaya bölünmesine dair söz veriyorsun ve o sözün doğrultusunda çalışıyorsun. Türkiye’ye düşmansın. Amerika’ya çalışıyorsun.

İslam’ın içinin boşaltılmasına dair de söz veriyorsun ve İslam’ı, Muaviye-Yezid-CIA-Pentagon İslamı haline getiriyorsun…

İsrail’in düşmanlarının ortadan kaldırılıp o Siyonist devletin güvenliğinin sağlanmasında da ona yardım edeceğine dair söz veriyorsun, efendin ABD Çakalına. O sözünü de tutuyorsun…

Saddam Hüseyin’in, Muammer Kaddafi’nin emperyalist işgalci haydutlar tarafından şehit edilmesine suç ortaklığı yapıyorsun.

Efendilerine elinden gelen yardımı sunuyorsun bu kanlı katliamlar işinde…

Irak, Libya, Suriye’nin ve ülkemizin cehenneme çevrilmesine, bütün gücünle destek sunuyorsun. Özetçe; Ortadoğu’da ABD ve AB Emperyalist Haydutlarının on milyon Müslümanı katletmesi sürecine taşeron rolünde 19 yıldır dahil oluyorsun. Yani senin ellerinde de on milyon masum Müslümanın kanı var…

Eğer sende ve avanende Allah Korkusu ve Mahşer Günü inancı olsaydı, bunların hiçbirini yapamazdın…

Bu sebeple de siz Allah’tan korkmaz ve Din Günü’ne-Hesap Günü’ne inanmazsınız… Allahsız ve kitapsızsınız, imansızsınız…

Rehberiniz İblis’tir sizin. Onun çocuklarısınız…

Hırsızsınız, Kamu Malı Hırsızı… Vatan Satıcısınız. Ege’de 20 Ada’mızı, emperyalist sahiplerinizin emri üzerine Yunanistan’a ellerinizle teslim ettiniz… Ve sıfır numara ABD uşağısınız… AB işbirlikçisisiniz. Yeni Sevr’in en ağulu savunucularısınız…

Halk düşmanısınız… Türkiye’de Ekonomiyi, Yargıyı, Orduyu, Eğitimi ve Siyaseti tahrip edip enkaza çevirdiniz. İnsanlarımız işsizlikten pahalılıktan kırılıyor…

Evine ekmek götüremediği için intihar ediyor insanlarımız. Bazen günde 7’ye kadar çıkıyor, canına kıyan insanlarımızın sayısı.

Velhasıl, Türkiye’ye ve İslam Âlemine en büyük ihanetleri hükümetleriniz etti…

AKP kurucularından, bakanlarından ve parti programı yazarlarından olan Ekonomi Profesörü Abdüllatif Şener, İslam Ümmetine 1500 yıldan bu yana en büyük kötülüğü iktidarınızın verdiğini söylüyor, çok haklı olarak…

Moğol İstilaları döneminde bile yedi yüz elli bin Müslümanın canına kıyıldığını tespit eder ciddi Tarihçiler…

Siz ise yapımcılarınız, efendileriniz ve sahipleriniz, oynatıcılarınız ABD ve AB Emperyalist Çakallarıyla birlikte on milyon Müslümanın canına kıydınız, hainler!

Şimdi A. Şener’in söylediklerini dinleyelim ya da tapesini okuyalım:

***

Videonun tapesi:

Abdüllatif Şener: 10-15 sene boyunca; “Millet beni seçti”, bunu söylemiyor muydu?

Meşruiyetinin kaynağı olarak sürekli sandığı gösteriyordu. Sonra sandık kendini sarsmaya başlayınca, sandık hilelerine ve sandığa rağmen farklı şeyler yapmayı test etti özellikle İstanbul seçimlerinde. Haksız yere, gereksiz yere seçimleri yeniletti. Hatta birtakım İçişleri Bakanlığı operasyonları yapmak suretiyle sanki seçimlerde bir tezgâh varmışçasına deliller, olmayan deliller icat etmeye kalktı, onu da beceremedi sonra seçimleri yeniletti. Yani artık seçimlere de güvenmediğini, seçimlerin de kendisini iktidara taşıyamayacağını özellikle son belediye seçimlerinde ve özellikle İstanbul seçimlerindeki testiyle, denemesiyle gördü.

Şimdi önümüzdeki süreçte de bunu hepimizden iyi kendisi görüyordur ve ben artık Erdoğan’ın altındaki halının, sürekli; “halk beni seçiyor, halk beni istiyor”, laflarının bir anlam taşımadığını görüyorum. Neden böyle? Çünkü halka o kadar yabancılaşmış bir Erdoğan var ki… Eskiden insanlar daha yakın, sıcak görürlerdi, bilmem işte Keçiören’de bir apartman dairesinde otururdu iktidarın ilk yıllarında veya daha başbakan olmadan önce, belediye başkanı olmadan önce, işte yüzüğünü gösterir vatandaşa, kendisini dinleyen insanlara; “Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yüzüğünden başka hiçbir şeyi yoktur. Günün birinde Erdoğan zengin olmuş derlerse bilesiniz ki Erdoğan hırsızlık yapmıştır”, diye nutuklar atarlardı. Ve insanlar da onu kendilerinden biri görürlerdi ama…

Fatih Ertürk: Herkesi inandırdı o dönemde. Çünkü sizler de birlikte bir siyasi hareket içine girdiniz o dönemde.

Abdüllatif Şener: Yani o dönemde evet bazı şüpheler vardı. Bende de vardı, beraber parti kurduğumuz arkadaşlarda da vardı, acaba nasıl gider diye endişeler falan…

Ama özellikle yerleştikçe, gücünü artırdıkça, kurumları ele geçirdikçe, birtakım engelleri aştıkça, medyayı ele geçirip tek yanlı propagandayla kendince halkın kendisine desteğini garantiye aldıkça hem devlet kurumlarını hallettik hem halkı da hallettim diye düşündükten sonra, gerçek niyetleri ortaya çıktı; hedeflediği hayat, hedeflediği hükümet tarzı ortaya çıktı. Hedeflediği hayatta bu ülkede, bu topraklarda yaşamış, hiç kimsenin yaşayamadığı büyük bir lüks, ihtişam ve şatafatla yaşamayı hedef edinmiş, onu gerçekleştiriyor. İşte saraylar… Şark sarayı Ahlat’ta, yazlık saray Marmaris’te, kışlık saray Ankara’da dünyanın en önemli saraylarından biri. Milyonlarca liralık sadece elektrik parası, muhteşem ziyafetler, Türkiye’de değil dünyada herhangi bir lokantada bulamayacağın derecede ismini, adını hatırlamayacağın yiyecekler, içecekler ve göremeyeceğin ihtişamda yemek servisleriyle geçen günler ve bunun verdiği hava…

O yetmiyor uçak üstüne uçak alıyor. Ya 400 milyon liralık bir uçak, 400 milyon dolar. Saray, uçan saray; konferans salonu var, kütüphanesi var işte yemek salonu var, her şeyi mükemmel. İstediği yere gidiyor, yedekler de peşinden takılıyor. Bir karayollarında havaalanına gidişi var; Allah trafik on dakika kesiliyor, motosikletler geliyor geçiyor, geliyor geçiyor o yetmiyor arkasından otomobiller geçiyor falan, korumalar vesaire. En sonunda kendi geliyor, o geçene kadar biz ışıkta bütün programlarımızı kaçırıyoruz.

Bu ihtişam… E, bir taraftan da korkunç bir zenginleşme, korkunç bir zenginleşme, ailenin zenginleşmesi. Erdoğan kendisinin, eşinin, çocuklarının, kardeşlerinin ve ikinci sınıf akrabalarının mal varlığını objektif ve şeffaf olarak ilan edebilir mi? Veya Türkiye Büyük Millet Meclisine… Benim birinci, ikinci sınıf akrabalarım, ailelerim dâhil mal varlığını inceleyin diyebilir mi?

Diyemez, diyemez, diyemez…

Birtakım ipuçları olmasa, mal varlığıyla ilgili birtakım bilgiler olmasa, tâ dünyanın öbür ucunda ABD’de; “Sayın Erdoğan senin ve ailenin mal varlığını inceleriz haa”, diye kendi meclislerinde, parlamentolarında önerge kabul edip şantaj olarak tutabilirler mi, tutarlar mı? O sadece bir lüzumsuz görüntü müdür?

Bunu niye anlatıyorum? Anlattığım şey şu:

Bir ihtişamı, bir lüksü, bir şatafatı, halkın derdinden anlayamaz bir Erdoğan’ın, nasıl ortaya çıktığını anlatıyorum.

Halkın çektiği hayat başka, halkın duyguları başka, halkın ıstırapları başka, hayat mücadelesi başka; Erdoğan’ın yaşadığı, ailesinin yaşadığı şatafat, ihtişam o başka. Binbir Gece Masalları’na konu olan Abbasi Saraylarında bile böyle bir ihtişam olmamıştır. Hatta ben çok rahatlıkla söylerim; ne Fatih Sultan Mehmet’in sarayında, ne Kanuni’nin sarayında, ne Yavuz Sultan Selim’in, o yükselme dönemi padişahlarını sayıyorum, sarayında ve hayatında Erdoğan’ın hayatındaki ihtişam olmamıştır.

Fatih Ertürk: O kadar yani.

Abdüllatif Şener: O kadar. E, şimdi bu ne demek? Bu, halka ve topluma, bu ülkenin dertli esnafına, dertli çiftçisine, dertli işsizine, emeklisine, EYT’lisine ne kadar uzak bir hayat sürdüğü demektir.

Halkına bu kadar yabancılaşmış bir insanın, bir daha sandıktan meşruiyet testi yapıp da geçebileceğini düşünebilir misiniz?

Bu imkânsız. Erdoğan için imkânsız. Halk başka, Erdoğan başka.

Halkın, bu ülkede yaşayan insanların kendileri ve aile düzenleri farklı, Erdoğan ve ailesinin hayat tarzı ve düzeni ayrı, ayrışmış. Artık seçimle iktidar dönemi bitmiştir.

Fatih Ertürk: Şöyle bir lafınız da var; “On beş asırlık İslam Tarihinin en günahkâr iktidarı Erdoğan’ındır”, demişsiniz.

Abdüllatif Şener: Evet, ona inanıyorum, samimi olarak inanıyorum.

Fatih Ertürk: “On beş asırlık İslam Tarihinin en günahkâr iktidarı”. Doğru mu bu tabir?

Abdüllatif Şener: Evet, bu tabir doğru bence. 610 Hicret, 620 (622-632 olacak – N. Ankut) galiba Peygamberin vefatı. O günden bugüne kadar on beş asır geçmiştir, 1400 küsur yıl geçmiştir. Bu süre içerisinde en günahkâr iktidar Erdoğan hükümetleridir.

Ben bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinde söyledim. Birkaç kere söyledim; “İslam Tarihi’nin en günahkâr iktidarısınız”, diye.

Niye biliyor musunuz?

Şu: E, ülkelerle iş tutup Libya’yı, Suriye’yi, Irak’ı, Yemen’i kan gölüne çeviren süreçler var ya, bu süreçlerin ortaya çıkmasındaki en büyük etken, bu bölgelere sınır bir ülke olarak Erdoğan hükümetlerinin vermiş olduğu desteklerdir, bu emperyalist politikalara.

Ve bu politikalar sonucunda akan kan ve tecavüzler çocukların masumiyeti, İslam dünyasının çektiği ıstıraplar, acılar, tahribat on beş asırlık İslam Tarihi’nde hiçbir dönemde yaşanmamıştır. Ben tâ lise yıllarımdan itibaren Moğol, Moğol istilalarının İslam dünyasına verdiği zararları çok okumuşumdur. Bu konuda baya kitap okudum. Osman Turan’ın kitapları vardı Profesör, Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti, orda uzun uzun anlatırdı. Ahmet Cevdet Paşa’nın “Kısası Enbiya’sı” vardır, orada da Moğol istilalarını uzun uzun anlatırdı. Buna benzer pek çok kitap okumuşumdur. Korkunç bir vahşet denir.

Hatta İslam dünyasında ilim ve bilim niye geri kaldı?

Moğol istilaları sonrasında bu duruma düştü, diye yorum yapanlar bile vardır, ben bu yoruma katılmam da. Böylesine büyük tahribat dönemidir o dönem.

Fatih Ertürk: Moğol istilasıyla karşılaştırıyorsunuz yani, o kadar.

Abdüllatif Şener: Evet, şu Erdoğan politikalarının İslam dünyasında açtığı vahşet ve acı ve kıyım ve yıkım, Moğol istilalarında bile yaşanmamıştır. Ondan daha büyük bir yıkım var.

İkinci bir, İslam dünyasının karşılaştığı büyük facia Haçlı Seferleridir biliyorsunuz. Din savaşlarıdır ve akın akın İngiltere’den, Fransa’dan, Almanya’dan, İspanya’dan işte Hıristiyanlar Kudüs’ü almak için, Ortadoğu’ya yerleşmek için Hz. İsa’nın doğduğu, yaşadığı bölgeler diye saldırmışlardır. Çok farklı Haçlı Seferleri vardır ve bu Haçlı Seferleri de Ortadoğu’da, İslam dünyasında büyük yıkım ve kıyımların meydana geldiği dönemler olmuştur. Ama Erdoğan politikalarının İslam dünyasında meydana getirdiği yıkım, Haçlı saldırılarından, tüm Haçlı Seferlerinden daha fazladır, daha büyüktür. Sonuçları itibariyle de daha ağırdır.

Başka sayacağım bir olay yok, kıyaslayabileceğim başka bir olay yok.

Fatih Ertürk: Tarihte başka bir olay yok diyorsunuz…

Abdüllatif Şener: Böyle bir tablo içerisinde çok rahat ve net bir şekilde söyleyebiliyorum, Erdoğan hükümetlerinin İslam Tarihi boyunca en günahkâr iktidar olduğunu. (Halk TV’de yayınlanan “Günün Raporu” adlı programdan, 16 Ocak 2020, https://www.youtube.com/watch?v=ULTcdowpBcs&ab_channel=Halktv)

***

İşte siz busunuz Tayyip…

Kanunlarla çalışan bir siyasi parti değilsiniz. İpleri ABD ve CIA’da olan organize bir çıkar amaçlı hain suç örgütüsünüz… Ortaçağcı tarikatlar, cemaatler ve mafyatik çakal örgütleriyle kaynaşık bir büyük suç örgütüsünüz… Anayasa ve kanunlar dışısınız. Tepenizden tırnağınıza kadar suça batmışsınız…

Sonunuz gelecek. Şu anki TCK kapsamında Bağımsız ve Tarafsız Mahkemeler önüne çıkarılacaksınız… Bundan kaçışınız yok…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

11 Mayıs 2021

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email