12 Eylül faşizminin ürünü YÖK’e HAYIR!

12 EYLÜL FAŞİZMİNİN ÜRÜNÜ YÖK’E HAYIR!

YÖK KURULUŞUNUN 29. YILINDA İZMİR’DE DE PROTESTO EDİLDİ

12 Eylül faşizminin üniversiteler üzerindeki gölgesi olarak kurulan Yüksek Öğretim Kurulu, kuruluşunun 29. yılında Tayyipgiller eliyle üniversitelerimizi ortaçağ karanlığına götürmek için koçbaşı işlevini tüm hızıyla sürdürmektedir. Açtığı kapıdan her türlü gerici-şeriatçı güçler alabildiğine hızla örgütlenmektedirler. Eskiden ilericiliğin sembolü olan üniversitelerimiz bilim yuvası olmaktan çıkarılmakta, Büyük Ortadoğu Projesi’ne meczuplaşmış fedailer yaratan birer tekkeye dönüştürülmek istenmektedir Yusuf Ziya yönetimindeki YÖK eliyle.

Kurtuluş Partisi Gençliği olarak İzmir’de bizler de YÖK’ün bu gericiliğini lanetlemek için kuruluşunun 29. yılında alanlardaydık. 6 Kasım Cumartesi saat 13.00’de Konak’ta bir basın açıklaması gerçekleştirdik. “Yök’e Hayır, Şeriat Ortaçağdır, Türban özgürlük değil esarettir” sloganlarımızı haykırdığımız eylemimizi sonlandırırken bir kez daha aydın gençliğin işçi sınıfının yanında zafere kadar yılmadan mücadelesine devam edeceğini haykırdık.

 

Okunan Açıklama:

 

Üniversitelerimizde bilimin ve özgürlüğün, demokratik-laik anadilde eğitimin önündeki en önemli engellerden olan YÖK’ü kuruluşunun 29. yılında lanetliyoruz. 

Üniversitelerimizde neler yaşıyoruz?

Bilimsel, Demokratik, Laik Eğitimin üretildiği yerler olması gereken üniversiteler, Parababalarının Tayyipgiller İktidarıyla birlikte Ortaçağcı zihniyetin ve baskının adı olmuştur.

Bu daima böyle miydi? Bu duruma nasıl gelindi?

27 Mayıs 1960 Politik Devrimi’nin getirdiği kısmi özgürlük ortamında özerk bir yapıya kavuşan üniversitelerimiz, devrimci düşüncenin en canlı kesimini bünyesinde barındırmıştır.  27 Mayıs’ın kazanımları sayesinde özellikle üniversitelerde yükselen devrimci mücadelenin önünü kesmek için Parababaları, ilk olarak Aydın Gençlik içinden Vedat Demircioğlu’nu katlederek katliamlarına ve provokasyonlarına başlamışlardı. Bu kanlı oyunlarının ardından 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbelerini gerçekleştirmişlerdir.  12 Mart Faşist Darbesiyle, üniversitelerde istedikleri baskıyı tam olarak kuramayan parababaları, 12 Eylül Faşist Darbesinin ürünü olarak kurulan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) eliyle faşizmin karanlığını üniversiteler üzerine çökertmişler, sayısız devrimci-ilerici öğrenci ve öğretim görevlisini üniversitelerden uzaklaştırmışlardır.

YÖK, kuruluşunun ardından bir yandan üniversitelerin kapısını sermayeye açarak eğitimi hızla ticarileştirmiş, diğer yandan da öğretim müfredatını bilimsellikten uzak, ezberci ve Türk-İslam sentezci bir mantıkla oluşturmuştur. Öğretim elemanı kadroları çoğu gerici, şovenist ya da ümmetçilerden oluşturulmuştur. Üniversitelerdeki en küçük hak arama mücadelesine yanıt soruşturmalar, okuldan atılmalar olmuştur.

YÖK’ün yeni yüzü: Bilimsellikten de İnsanlıktan da nasibini almamış Yusuf Ziya ÖZCAN…

Tayyipgiller, Ilımlı İslam projesinde hızla yol aldıkları son süreçte YÖK’ün üzerinde önemle durmuştur. Ahmet Necdet SEZER’le birlikte, İlmiye sınıfının yurtsever, laik özelliklerini azda olsa sahiplenen, Şeriatın simgesi türbana karşıda bir duruş sergileyen yapısıyla YÖK; üniversitelerin Şeriatın arka bahçesine dönüştürülmesi önünde engeldi. Hatırlanacağı gibi üç yıl önce gündeme gelen türban serbestliği tartışması akademisyenlerin sert tepkisiyle karşılaşmıştı. Tayipgiller YÖK’ü biran önce ellerine geçirmeliydi. Sezer’den sonra “AB-D Gülü”nün Köşke çıkmasıyla birlikte YÖK Tayyipgillerin bir kurumuna dönüşmeye başladı. 11 Aralık 2007 tarihinde hiçbir bilimsel ve insani özelliği bulunmayan Yusuf Ziya ÖZCAN’ın, YÖK’ün başına geçmesiyle de istediklerini yapma fırsatı buldular.

 Üniversiteleri “pazarlamakla” görevli kılınan Yusuf Ziya; Amaç, sadece belli sayıda insanı üniversiteye taşımak olabilir. Okullar bedava. Hiçbir yerde görülmemiştir” sözüyle meşrebini belli etmiştir.

Rektör atamalarında “AB-D Gülü”nün, üniversitelerde yapılan seçimlerde en az oy alan Şeriatçı Rektörleri Üniversitelerimizin başına ataması, dolayısıyla Üniversiteler Arası Kurulun yapısındaki değişiklik ile birlikte ile Tayyipgillerin ilerleyişine direnç noktası oluşturan üniversiteler bir bir Tayyipgillerin kurumlarına dönüşmeye başladılar.

Süreç Tayyipgiller açısından çok iyi gitmektedir. “Fırsat eşitliği” adı altında katsayı farkını yok seviyesine getirerek İmam Hatip mezunlarının üniversitelere girişini sağladılar. Bildiğimiz gibi 2010 yılında gerçekleşen üniversite sınavları bu düzenlemeye uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Yine Referandum öncesi AB-D oyunu ile CHP’nin başına oturtulan Yeni Tayyip Kılıçdaroğlu’nun “türban meselesini biz çözeriz” önerisine hemen atlayan Tayyipgiller, YÖK eliyle üniversitelere gönderdikleri yazıyla üniversitelerde türbanı fiilen serbest hale getirmiştir. Şimdi ise tüm kamu alanlarında hatta ilköğretimde serbestliği tartışılmaktadır.

Bugün üniversiteler türbana açılırken okullarda devrimci düşünceye izin verilmemekte, asılan afişlere, açılan stantlara hem Şeriatçı öğrenciler hem güvenlik ve polis saldırmaktadır. 

Demokratik Halk Üniversiteleri İçin Mücadeleden Başka Çıkar Yol Yoktur

Ülkemizde de gençlik hemen her toplumsal hareketin ön saflarında yer almayı bilmiştir. Parababalarının her fırsatta tertipledikleri sivil-resmi faşist saldırılara, okuldan atmalara-uzaklaştırmalara, baskılara göğüs gererek, Halklarımıza dayatılmaya çalışan Yeni Sevr’e karşı İkinci Kurtuluş Savaşı’mızda da yerini alacaktır.

Sözlerimizi, Türkiye Devriminin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın gençliğin karakterini ve görevini en açık biçimde ortaya koyduğu Parababaları düzenine meydan okuyan şu cümlelerle bitirelim:

“Aydın genç Antika çağın ezik, cahil köylüsü değildir. Aydın genç, hiçbir zulmün sindiremeyeceği modern İşçi Sınıfı gibi bir yenilmez devrimci özgücün müttefikidir. Üstelik gençliğimizin tükenmez “Genç Türkler” devrimci geleneği vardır. Yıldırılamaz gençlik.”

Yılmadığımızı, Yılmayacağımızı göstereceğiz. Üniversitelerimizin holdinglere, kampuslarımızın modern tekkelere dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. Demokratik, Laik ve Anadilde Eğitim veren, parasız bir yüksek öğretim için Demokratik Halk Üniversiteleri şarttır.  Gel bu mücadelede seninle de yollarımızı birleştirelim.

 

YÖK’ü Tarihe Gömelim!

Yaşasın Demokratik-Laik-Anadilde Eğitim Mücadelemiz!

Yaşasın Demokratik Halk Üniversiteleri Mücadelemiz!

 

Kurtuluş Partisi Gençliği