Bilindiği gibi özünde Osmanlı’nın parçalanıp Batılı Emperyalistlerce güç dengesi çerçevesinde paylaşılmasını amaçlayan Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonunda Çökkün Osmanlı’nın da içinde yer aldığı İttifak Devletleri mağlup oldu. Savaşta galip gelen, İtilaf Devletleri adlı, başını İngiliz Emperyalizminin çektiği emperyalist haydut devletler ve onların irili ufaklı yardakçıları oldu. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın askercil kısmı sona erdikten sonra sıra yenilgiye uğrayan devletlerin paylaşılmasına gelmişti. Bu amaçla toplanan sözde “Paris Barış Konferansı”nın ardından yenilen devletlere çok ağır koşullar içeren antlaşmalar dayatıldı. Örneğin Almanya ile Versay, Avusturya ile Sen Jerman, Macaristan ile Triyanon ve Bulgaristan ile Nöyyi Antlaşmalarını imzaladı Emperyalist Haydutlar.
Dayatılan bu antlaşmaların en ağırı ise Çökkün Osmanlı’nın önüne konulan Sevr Antlaşması oldu. Osmanlı’yı bir bütün halinde yutmak isteyen Batılı Emperyalistler, sadece ağır koşullar dayatmakla yetinmediler; görüşmelerin her aşamasında Osmanlı’nın zaten ihanet içindeki yöneticilerini daha da aşağılamayı, Türk ve Kürt Halklarının ulusal gururlarını kırmaya yönelik davranışlarda bulunmayı da ihmal etmediler. Bu amaçla antlaşma, Fransa’nın Sevr banliyölerinden birinde, bir porselen fabrikasında imzalandı.
Başını Damat Ferit’in çektiği ihanet heyeti Batılı Emperyalistler tarafından dayatılan Sevr paçavrasını imzalamakta bir an olsun tereddüt etmedi. Şimdi Anadolu’daki Türk varlığını bütünüyle sonlandırmayı hedefleyen bu ihanet antlaşmasının bazı maddelerine bakalım:
***
– İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalmaya devam edecek. Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü yerler İstanbul ve çevresinden oluşan küçük bir toprak parçası olacak; eğer Osmanlı Devleti, İtilaf güçlerinin belirlediği şartlara uymazsa İstanbul da ellerinden alınacak,
– Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanlara verilecek,
– Ege Adaları Yunanistan’a bırakılacak, Rodos ve 12 Ada İtalya’ya verilecek,
– Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti ve güneyinde Kürdistan Devleti kurulacak,
– Irak, Musul ve Arabistan İngiltere’ye verilecek,
– Boğazlar, bütün ülkelerin gemilerine savaş zamanında dahi açık bulundurulacak, ayrıca Boğazlar on ülkeden oluşan bir Avrupa Komisyonu tarafından yönetilecek ve bu komisyonda Türk üye bulunmayacak,
– Kapitülasyonlar; İngiliz, Japon, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyonun düzenlemesiyle genişletilerek yeniden gündeme gelecek ve bütün azınlıklar bu ayrıcalıklardan yararlanabilecek. Ayrıca azınlıklara geniş haklar verilecek ve askerlik yapmayacaklar,
– Azınlıklar Osmanlı sınırları içinde okul ve dini kurumlar açabilecekler. Osmanlı’nın bu konuda yaptığı uygulamalar denetlenebilecek,
– Osmanlı Devleti’nin mali durumu ve bütçesi İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan komisyon ile Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından yönetilecek. Bu komisyonda Osmanlı üyeleri sadece danışman olarak yer alacak,
– Osmanlı, mali bakımdan zor durumda olduğu için savaş tazminatı vermeyecek ve borçları silinecek,
– Osmanlı Devleti’nde zorunlu askerlik kaldırılacak ve asker sayısı 50.700’ü geçmeyecek. Ayrıca orduda ağır silahlar ve uçaklar kesinlikle bulunmayacak ve Osmanlı donanması İtilaf Devletleri’nin kontrolü altında olacak,
– Deniz Kuvvetlerinde 13’ten fazla savaş gemisi bulunmayacak,
– Kürtler, Doğu Anadolu’da “bağımsız” bir devlet kurmak isterlerse (tabiî bunu Batılı Emperyalistlere göbekten bağımlı bir devlet olarak okumak gerekir) ve bu istek Cemiyet-i Akvam tarafından kabul edilirse, Osmanlılar bu durumu kabul edecek,
– Osmanlılar, Mısır üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, Filistin, Irak ve Suriye için alınan kararlara uyacak.
– Hicaz bağımsız bir devlet olacak,
– Osmanlı Devleti İzmir’deki egemenlik haklarını Yunanistan’a bırakacak ve kalelerden sadece birinde Türk bayrağı dalgalanacak,
– Şam ve çevresi, Mardin, Antep ve Urfa Fransa’ya verilecek ve Sivas’ın kuzeyine kadar olan bölgede Fransız nüfusu yer alacak,
– İzmir bölgesi dışındaki Batı Anadolu, İtalya’ya ait nüfus bölgesi olacak.
***
Gördüğümüz gibi bu maddelerin her biri Osmanlı’yı ve Türk varlığını fiilen ortadan kaldırmayı amaçlayan maddelerdir. Ve bu ihanet antlaşması, yukarıda da belirttiğimiz gibi Çökkün Osmanlı’nın sadece kendi çıkarlarını ve pis canlarını düşünen, Batılı Emperyalistlere kul köle olmakta bir beis görmeyen yöneticileri tarafından tereddütsüz bir şekilde imzalanmıştır.
Fakat bir de “Bağımsızlık Benim Karakterimdir” şiarını ilke edinmiş, ulusal onurları uğruna ölmeyi, öldürmeyi göze alarak dişe diş, kana kan bir mücadele başlatmış Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Birinci Kuvayimilliyeciler vardır…
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasıyla yakılan Ulusal Kurtuluş Meşalesi devasa bir ateşe dönüşmüş, milyonlarca vatan evladının kanına canına mal olan Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle “Sevr Antlaşması” adlı utanç vesikası Tarihin çöplüğüne gönderilmiş, asla uygulanmamış ve Tarihte bir paçavra olarak yerini almıştır. Bilindiği gibi destansı Kurtuluş Savaşı’mızın zaferinin ardından Batılı Emperyalistlerle verili koşullar göz önünde bulundurulduğunda Sevr ihanetiyle kıyaslanmayacak denli lehimize maddelerin yer aldığı Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır.
Her zaman ifade ettiğimiz gibi Batılı Emperyalistler, günümüzün ABD-AB Emperyalistleri, Sevr paçavrasının yırtılıp suratlarına atılmasının acısını asla unutmamışlardır. Bu sebeple aradan 100 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen “Büyük Ortadoğu Projesi” adı altında “Yeni Sevr”i dayatmaktadırlar ülkemize. Ve tıpkı 1920’lerde Damat Ferit, Rıza Tevfik, Hadi Paşa ve Reşid Hâlis gibi hainleri bulmakta zorlanmadıkları gibi günümüzde Yeni Sevr’in hayata geçirilmesi için canhıraş bir çaba içine girecek hainleri bulmakta da zorlanmamaktadır ABD-AB Emperyalistleri.
“Biz Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz. Ve bu görevi yapıyoruz biz”, diyerek asli görevini gizleme ihtiyacı bile duymayan Kaçak Saraylı Reis liderliğindeki AKP’giller, Yeni Sevr’in hayata geçirilmesi görevi için biçilmiş kaftandır. Çünkü bağımsızlık, vatan ve halk sevgisi gibi değerler onlara tamamen yabancıdır. Onlar “Keşke Yunan galip gelseydi” diyen aşağılık bir zihniyetin temsilcileri, Sevr paçavrasını kabul etme ihanetine imza atan Damat Ferit’lerin ve Çökkün Osmanlı’nın hain, uşaklaşmış yöneticilerinin devamcılarıdır.
Fakat bizler de “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır”, diyen Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının devamcılarıyız. Biz var olduğumuz sürece ABD-AB Emperyalistlerinin ülkemize, halkımıza dayattığı, yerli hain işbirlikçileri eliyle uygulamaya koymaya çalıştıkları Yeni Sevr asla hayata geçirilemeyecektir.
Birinci Kurtuluş Savaşçıları nasıl ki zulme başkaldırmış, zalime karşı direnmiş ve kazanmıştır; İkinci Kurtuluş Savaşçıları da bugün ülkemizi en az üç parçaya bölmeyi hedefleyen ABD-AB Emperyalistlerine ve onların emir eri konumundaki çıkar amaçlı suç örgütü AKP’giller’e karşı mutlaka zafer kazanacaktır. Ve aynı İkinci Kurtuluş Savaşçıları, Ulusal Kurtuluşu Sosyal Kurtuluşla taçlandıracaktır!
Yeni Sevr’e karşı yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız!
Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler!
Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi!
10 Ağustos 2022
HKP Genel Merkezi