10-16 Mayıs Engelliler Haftası: Engellilerin engellerini yaratan Antika-Modern Parababaları Düzenidir!

 

10-16 Mayıs Engelliler Haftası:

Engellilerin engellerini yaratan Antika-Modern Parababaları Düzenidir!

 

Bazen zorlukla bir merdivenden inmeye çalışırken, ama bir türlü inemezken görürüz onları, bazen karşıdan karşıya tek başına geçmeye çalışan görme engelli birisinin ezileceğinden endişe ederek bakarız, bazen de annesinin, elinden tutup çekiştirdiği bir Down Sendromlu çocuğu görürüz. Eğer ailemizde ve yakın çevremizde bir engelli yoksa çoğumuz bir anlık acıma hissi ile görür geçeriz onları. Biz bir an görürüz onları. Oysaki gördüklerimizin geri planında çok daha zor bir yaşamları vardır engellilerin ve ailelerinin.

Öncelikle engellilerin engellerinin ortaya çıkma sebeplerine baktığımızda; doğuştan engelli olanlar ve sonradan bir kaza veya hastalık sonucu ortaya çıkan engelli olma durumu ile karşılaşırız. Günümüzde birçok rahatsızlık daha çocuk doğmadan tespit edilebiliyorken ne yazık ki ülkemizde yetersiz sağlık hizmetleri nedeni ile daha baştan engellenebilecek birçok rahatsızlık tespit edilip önlem alınamıyor ve engelli çocuklar doğuyor. Engellilik hali daha büyük oranda sonradan geçirilen hastalık ve kazalardan ortaya çıkar. Hastalıklar, trafik kazaları, iş cinayetleri, kadına karşı şiddet bu durumu yaratan başlıca sebeplerdir. Aslında çok basit düzenlemeler ve denetimlerle bu yüzden meydana gelen engellilik önlenebilecekken böyle olmadığını görüyoruz. Onun yerine engelliler burjuva siyasetçileri tarafından seçim malzemesi haline getiriliyor. Onların bu konuda yaptıkları; Engelliler gününde, haftasında yüzlerinde sahte üzüntü ve gülümseme ile engelli biriyle verilen pozlar veya zar zor bir tekerlekli sandalye verilen bir engelli ile çekilen fotoğraflarla sınırlıdır.

Engelliler yaşadığımız düzende yok sayılmakta, hor görülmektedirler.  Aslında o kadar çoktur ki sayıları…

Özürlüler İdaresi Başkanlığının 2002 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü ile işbirliği içerisinde yaptığı Türkiye Özürlüler Araştırmasına göre ülkemizde nüfusun % 12.29’unu özürlüler oluşturmaktadır.

Bu araştırmaya göre:

 

Genel Nüfus               Özürlü Nüfus

Toplam      68 622 559                 8 431 937

Erkek        34 069 984                 3 783 197

Kadın         34 552 575                 4 648 740

 

 

 Türkiye’de hanelerin % 5,4’ünde engelli bulunmakta. Bu engellilerin;

* % 25’i zihinsel engelli

* % 65,7’si bedensel engelli

* % 12’si işitme engelli

* % 8,3’ü görme engellidir.

 

Yani şimdiki rakamlara göre 8,5 milyonun üzerinde engelli insanımız vardır ve büyük bir kısmı en temel insani hizmetleri dahi alabilme imkânından yoksundur. Onlar için en büyük engel çevresel koşulların uygun olmaması ve yetersizliğidir.  Bırakın engellileri; yürüdüğümüz sokaklardaki kaldırımlar, engeli olmayan bir insanı bile zorlar niteliktedir çoğu zaman. Tramvaylar, metrolar, okullar, lokantalar, hastanelerde yasal zorunluluklar nedeniyle ufak tefek düzenlemeler yapılsa da bunlar ya engelliye uygun şekilde değildir, ya da hiçbir düzenleme yoktur zaten.

Yasalardaki düzenlemeler ise çok yetersizdir. Engellilere tamamen ücretsiz olması gereken kamu hizmetlerinin birçoğu hala ücretlidir. Örneğin İstanbul’da şehir içinde yolculuk yapmak isteyen engelliye otobüsler ücretsiz iken banliyö trenleri ücretlidir.

Yine yukarıdaki araştırmaya göre engellilerin eğitim durumuna bakarsak ülke genelinde okur-yazarlık oranı TÜİK’e göre yüzde 95’e yaklaşırken, engellilerde bu oran yüzde 60’lar düzeyinde kalmaktadır. Engellilerin yarısından azı zorunlu temel eğitimini tamamlayabilmektedir. Liseyi tamamlayabilen engellilerin oranı 6.9 iken, yüksek öğrenimde bu oran yüzde 2.4’e kadar gerilemektedir.

Durumları gereği en fazla yararlanmaları gereken sağlık hizmetlerinden yararlanabilen engellilerin oranı yüzde 55.7’dir. Yine engelliler açısından önemli bir başka konu olan bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanabilen engellilerin oranı yalnızca yüzde 5.9’dur.

Bütün bu zorluklar onların toplumsal yaşama katılmasını engelleyen baş unsurlardandır. İşin bir de psikolojik boyutu vardır. Engelliler konusunda toplumsal bir bilinç yaratılmadığından; toplumun dışlayıcı tutum ve davranışları, engellide toplumdan uzaklaşma, yalnız kalma, bağımlı olma, eve kapanma-dışarı çıkamama vb. durumlar yaratır ve onların topluma eşit bireyler olarak katılmalarını önler.

Sonuç olarak aslında engellilerin engelleri yaşadığımız Kapitalist düzenden kaynaklıdır. İnsanı hayvan yerine koyan bu düzen engellilere hiç değer vermemektedir. İnsana gerçek değeri veren düzen Sosyalizmdir. Bakın Küba nasıl değer veriyor engellilerine:

“Küba, farklı ve özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar için özel bir sisteme sahip, bu sistem zekâ geriliği, DP geriliği, sağır ve ağır işiten, kör ve az gören, şaşılık ve ambliyopi, sağır körlük, otizm, iletişim bozukluğu, sınırlı fiziksel aktiviteye sahip, yürüme bozukluğu, bakıma ihtiyacı olan engelliler, astımlı öğrenciler, engellilik bakımına ihtiyacı olan, k1oklear implantlı çocukları kapsar.

“Bu özel sistem, Milli Eğitim Bakanlığı okul ağı içinde özel bir konuma sahiptir. Herkes için parasız ve erişilebilirdir, öncelikle öğrencinin sağlık bakımını dikkate alır. Devrim öncesi 8 özel eğitim okulu bulunan Küba’da, şu anda 0-18 yaş arası çocuklara parasız bakım ve eğitim sağlayan 430’dan fazla özel eğitim okulu var.

“Küba’nın özel eğitim veren okullarında belirgin olan durumlardan biri de, zihinsel engelli öğrencilere verilen eğitimdir. Bu öğrencilere de Genel Eğitim Programı –bazı uyarlamalar yapılarak– uygulanır.

“Özel eğitime ihtiyacı olan çocuklar, öğretmen-aile işbirliğiyle, özel eğitime ihtiyaç duymayan çocukların okullarına devam edebilirler. Gittikleri okullarda iki yıl özel eğitimcilerin gözetiminde tutulurlar ve uyum sağlayabiliyorlarsa eğitimlerini bu okullarda tamamlayabilirler. Özel eğitime ihtiyacı olan çocukların, bakım ve eğitim aldıkları yatılı okullarında, masrafı devlet tarafından karşılanan aileler, belli aralıklarla çocukları ile birlikte olabilirler ve çocuklarının eğitimlerine yardımcı olmak için eğitim yardımı alabilirler.

“Küba’da, özel eğitim veren öğretmenlerin hazırlanmasına özel bir önem verilir. Öğretmenlerin yüzde 90’ından fazlası üniversite mezunudur. Öğretmenler düzenli olarak hizmet içi eğitime tabi tutulurlar.” (Alberto T. Vélez, Küba Eğitimi Üzerine Birkaç Söz)

İşte, engelli insanlarımızın engelleri ancak böylesine insani bir düzende ortadan kalkar. Bizim mücadelemiz de insanın insan yerine konulduğu bu düzeni yaratma mücadelesidir. Nitekim Halkın Kurtuluş Partisi Programı’nda;

“Türkiye’de 8.5 milyon engelli insanımız vardır.

“Partimiz, bu insanlarımızın öncelikle eğitimlerinin eksiksiz yapılması, sonra da toplumun üretim ve yönetim dahil her alanında yer ve rol alması için gerekli olan her çalışmayı yapar. Bu insanlarımızın da tam bir özgüvene sahip olarak, üreterek, yaratarak mutlu bir hayat sürmeleri için yapılması gerekenleri, eksiksiz yapar”, denilerek engelli sorununa bakışımız netçe ifade edilmiştir. Bu duygu ve düşüncelerle tüm Engellilerimizin haftası kutlu olsun! 15.05.2013

 

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

GENEL MERKEZİ