DİSK 1 Mayıs kutlamalarında tarihsel bir hakka sahiptir. İlk kitlesel 1 Mayıs (1976 1 Mayısı) DİSK’in önderliğinde kutlanmıştır. Kontrgerilla’nın saldırısıyla 34 şehit verdiğimiz 1977 1 Mayısı yine en başta DİSK’in eseridir. Yani Türkiye’de 1 Mayıs denince akla DİSK; DİSK denince akla 1 Mayıs gelir. DİSK böylesine önemli bir tarihsel onura ve geleneğe sahiptir. Gelgelelim 2015 1 Mayısı’nda DİSK yöneticileri bu onurlu, şanlı tarihsel geleneği reddetmek için ellerinden geleni yapmışlardır.
Hatta bir toplantıda DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, bu yıl 1 Mayıs’ın Ankara’da kutlanmasını teklif ettiğini itiraf etmiştir. Yani DİSK Genel Yönetimi de tıpkı Tayyipgiller gibi 1 Mayıs’lardan korkar olmuşlardır.
DİSK Merkez yöneticilerinin 1 Mayıs’ta Taksim’e DİSK Genel Merkezi’nden yürümeye yürekleri yetmemiş; DİSK Genel Merkezi’nin kapısına 1 Mayıs günü kilit vurmaya kalkışmışlardır. Bu yüreksizliklerini gözlerden kaçırmak için de DİSK binasının çürük olduğunu, yıkılabileceğini, güçlendirme yapılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Sanki bütün bunlar 1 Mayıs günü akıllarına gelmiş gibi… Hani hatırlanacaktır Tayyipgiller de 2013 1 Mayısı öncesi Taksim Meydanı’ndaki inşaat nedeniyle güvenli olmadığını öne sürmüşlerdi. Bildiğimiz gibi Tayyipgiller tarafından Taksim Gezi Parkı’na AVM yapma amacıyla yürütülen sözüm ona alt geçit inşaatıydı bu. Ne kadar benzer gerekçeler değil mi?..
Neyse ki DİSK Cephesinde Nakliyat-İş var. Devrimci Sendikacılığın bayrağını hep yükseklerde tutmuş; yılmaz bir kararlılıkla İşgal, Grev, Direnişler örgütlemiş, şartlara şurtlara bakmadan İşçi Sınıfımıza sonsuz güvençle destanlar yazmıştır. Aynı anlayışla 1 Mayıs 2015’te DİSK’in geleneğine sahip çıkmış, onurunu kurtarmıştır. Sarılar Beşiktaş’a kaçarken Nakliyat-İş; “Ya anahtarı bize verirsiniz ya da kapıyı kırarak girer yerleşiriz. Biz her şartta DİSK Genel Merkezi’nden yürüyeceğiz.” kararlığını göstermiş ve bu kararlı tutum karşısında DİSK yönetimi DİSK Genel Merkezi’nin anahtarını Nakliyat-İş yöneticilerine vermek zorunda kalmıştır. Böylece, zayıflamış olsa da DİSK’in ve 1 Mayıs’ın Geleneği-Devrimci niteliği Nakliyat-İş tarafından yaşatılmış, DİSK Genel Merkezi’nden yani Şişli’den de İşçi Sınıfı geleneksel yürüyüşünü bu yıl da gerçekleştirmiştir. Nakliyat-İş’in yanında HKP de yerini almış, bayrağı yükseklerde tutmuştur. Yani DİSK’in geleneğini Gerçek Devrimciler, Proletarya Devrimcileri yaşatmıştır.
Sarıların hali bu iken sapsarılar ne yaptı?
Hak-İş Konya’da, Türk-İş Zonguldak’ta sözde 1 Mayıs’ı kutladılar. Onların her zamanki görevleri zaten en devrimci sınıf olan İşçi Sınıfımızın gözüne kül serpmek; ondaki devrimci potansiyelin üzerini örtmek, devrimci bir eyleme dönüşmesinin önüne geçmektir. Yani yine görevlerini yaptılar. Türk-İş CIA’nın kurduğu bir örgüt olarak Parababalarına ve AB-D Emperyalizmine hizmetini sürdürdü. Hak-İş ise “Yeşil Kuşak Projesi”nin bir eseri olarak yine CIA’ca kurulmuştur. O da efendilerine hizmetini yerine getirmiştir. Fakat bu kadar gericiliğin bile bir ilerici ucu vardır diyalektik olarak. O da şudur: En su geçirmez biçimde tahkim ettikleri gericiliklerinde bir gedik açmak zorunda kalmışlardır. Uyutmak için kanteri döktükleri işçi tabanlarının 1 Mayıs’tan haberdar olmalarına ve bu konu üzerinde ister istemez düşünmelerine neden oldular. Geçelim.
Tırnak içindeki “Kürt Solu” ve onun kuyruğuna kayıtsız şartsız takılmış olan yine tırnak içindeki “Türk Solu”nun önemlice bir kesimi ise somut olarak HDP biçimine bürünmüştür. Bu güruhun da AKP’yle çözüm masaları kurmak ve böylece Kürt Sorunu’na emperyalist çözüm oluşturmaktan başka bir ufukları kalmamıştır. Onlar için İşçi Sınıfı Davası, 1 Mayıs mücadelesi gereksiz bir enerji harcama, anlamsız bir mücadeledir. O yüzden de çok cılız, yok denecek nicelikte bir katılım gösterdiler. Zaten Tertip Komitesi’nin dört bileşeni olan konfederasyonların bu denli geri pozisyona gelmelerinde de bu örgütler içindeki HDP etkinliğinin büyük rolü olmuştur.
Bir de hükümetin tayin ettiği ve icazet verdiği Bakırköy Cumhuriyet Meydanı’nda ise Yeni Sahte VP’nin-PDA’nın-İP’in CIA Sosyalizmi kimliğine uygun “kutlama”sı vardı. İşçi Sınıfı davasında CIA Sosyalizminin nerelere kadar ihanete gömüleceğini bir kez daha ispatlamış oldular. AKP’nin kuyruğundaki serüvenlerinde bir etabı daha geçtiler. Onlardan bunun ötesinde söz etmek gerekmiyor.
Birleşik Kamu-İş’in icazetli bir biçimde sembolik olarak Taksim Anıtı’na çelenk koyması da bir ayrı teslimiyetti, sınıf körlüğüydü.
Yeni Sahte TKP ya da onun yeni bölüneni KP’nin ne zikzaklar çizdiğini aşağıda “Yorumsuz” başlığıyla verdik. Fakat az sayıda KP üyesinin yaratıcı bir eylemle Taksim Anıtı’na çıkmasını da takdirle karşılamak gerekir. Elbette başarılı bir eylemdir. Fakat geçmiş yıllarda 1 Mayıs’ın Taksim’de-1 Mayıs Alanı’nda kutlanması konusunda mücadele kaçkını tutumlarını unutturmak amacıyla yapılmış bir eylemdir. Bir saman alevidir. Görüntüyü ya da günü kurtarmayı sağlayabilir. İşte o kadar…
Halkın Kurtuluş Partisi her iki mücadele alanında yerini aldı
1 Mayıs Mücadelesinin iki cephesinde de yine sayılarının azlığına, düşmanın çokluğuna bakmadan yer alan ve yılmadan mücadele eden Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın öğrencileri, Proletarya Devrimcileri, hem Şişli’de DİSK Genel Merkezi’nin önünde hem de Beşiktaş Meydanı’nda en ön saftaydılar.
İlk dakikadan son dakikaya kadar en kararlı biçimde en ön safta mücadele ettiler. Suya, gaza aldırış etmeden, bayraklarını hep en yüksekte tutarak direndiler, savaştılar. Plastik mermilere, biber gazı kapsüllerine hedef olup yaralandılar Bir yoldaşımız tam 7 plastik mermiyle, bir yoldaşımız da biber gazı bombası kapsülüyle yaralandı. Üç yoldaşımız gözaltına alındı.
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi, Devrimci Sendikacılığın yüz akı Nakliyat-İş, DİSK’in aldığı karara itiraz ederek Şişli’de yer alacağını beyan etmiş, bu kararlı tutumuyla DİSK Genel Merkezi’nin anahtarlarını bir gün önceden eline almış ve 1 Mayıs günü DİSK Genel Merkezi’nin önünden Taksim’e doğru yürüyüşe geçmiş, ancak polis barikatıyla durdurulmuştur. Nakliyat-İş yöneticileri ve üyeleri saatler boyunca Taksim’e yürüme ısrarını sürdürmüş, ancak Beşiktaş’taki eylem sona erdikten sonra bir Basın Açıklamasıyla 1 Mayıs’ı kutlamıştır. Basın açıklamasında iktidarın antidemokratik, yasakçı, vurguncu, İşçi düşmanı olduğu teşhir edilmiş ve Taksim yönüne karanfiller bırakılarak, şehitlerimiz anılmıştır. Ve sloganlar eşliğinde eylem sonuçlandırılmıştır.
Nakliyat-İş bu kararlı, militan tutumuyla hem DİSK’in kapısına kilit vurulmasını hem DİSK’in tarihine-geleneğine kara çalınmasını engellemiş, önüne geçmiştir. Hem de dosta da düşmana da İşçi Sınıfının devrimci önderlikle buluştuğunda nasıl yılmaz bir savaşçı, mücadeleci güç olduğunu göstermiştir.
Halkın Kurtuluş Partisi de bayraklarıyla Şişli’de yerini almış, İşçi Sınıfımızla omuz omuza sonuna kadar mücadelesini sürdürmüştür.
Sözün özü: Proletarya Devrimcileri Anavatanımız olan Taksim’e, 1 Mayıs Alanı’na çıkmak için sonuna kadar mücadele etmişler, bu haklı mücadelemizi, bugün değilse yarın zafere ulaştıracaklarını dosta da düşmana da göstermişlerdir. Zafer eninde sonunda İşçi Sınıfının olacaktır.
Halkız, Haklıyız, Kazanacağız…
**************************
HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un 1 Mayıs Günü HKP İstanbul İl Örgütü Binasında Yaptığı 1 Mayıs Değerlendirmesi:
Kurtuluş Partisi Başkanlık Kurulu Üyesi Gürdal Çıngı Yoldaş:
İşçi Sınıfımızın, halkımızın yiğit evlatları Kurtuluş Partililer merhaba!
(Alkışlar…)
Uluslararası İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele, Dayanışma günü kutlu olsun!
Şan olsun İşçi Sınıfımıza!
Yoldaşlar,
Bir 1 Mayıs’ı daha kutlamış olduk. Zalim Parababalarının İşçi Sınıfımıza ve emekçilerimize 1 Mayıs’ı zindan etmek için giriştiği bütün çabalarına, bütün provokasyonlarına, bütün terörize etme girişimlerine rağmen 1 Mayıs’ı kutladık.
Şan olun İşçi Sınıfımıza, şan olsun Kurtuluş Partililere!
(Alkışlar…)
Yoldaşlar,
Parababaları sanıyorlar ki bizi korkutabilecekler, yıldırabilecekler, sindirebilecekler. Bizi evlerimize hapsedebilecekler, bizi sokaklardan uzak tutabilecekler.
Yanılıyorlar ve yanılmaya devam edecekler…
Bunu, bugün bir kez daha gösterdik. Şişli’de, Beşiktaş’ta, Osmanbey’de ve İstanbul’un birçok bölgesinde İşçi Sınıfımız ve halkımız alanlara çıktılar 1 Mayıs’ı 1 Mayıs Alanı’nda kutlamak için mücadele ettiler.
Ve biz Kurtuluş Partililer, bu mücadelede en öndeydik hepinizin gördüğü gibi. İşçi Sınıfının şu andaki en ileri kesimini temsil eden DİSK’in yöneticilerinin DİSK’in binasını işçilere kapatmasına, halk örgütlerine kapatmasına rağmen; bina çürük, binanın tamirat görmesi gerekiyor, diyerek devrimcilere, İşçi Sınıfına yasaklamasına rağmen Nakliyat-İş’in aldığı net tutum karşısında: “Ben buradayım, bu anahtar bende olacak, ben DİSK’ten çıkacağım” kararlılığıyla sadece Nakliyat-İş Sendikası DİSK’in binasında kaldı. Ve İşçi Sınıfımızın namusunu, bir anlamda, Nakliyat-İş Sendikası kurtardı, değerli yoldaşlar. Ve bizzat DİSK’in örgütlenme uzmanın Ali Başkanı’mıza söylediği gibi: DİSK’in onurunu Nakliyat-İş kurtardı, İşçi Sınıfımızın onurunu Nakliyat-İş ve Kurtuluş Partililer kurtardı. Kutluyoruz bütün yoldaşlarımızı.
(Alkışlar…)
Eğer biz o alana boş bırakmış olsaydık, o meydanı boş bırakmış olsaydık Parababaları kazanmış olacaklardı. Ama Nakliyat-İş ve onun devrimci önderleri ve Nakliyat-İş’in yiğit devrimci önderi Ali Rıza Başkanı’mızın kararlı tutumu sayesinde o alanı vermedik, o alanı terk etmedik, o alanda mücadele ettik. Partimizin ve Nakliyat-İş’in bayraklarını birlikte dalgalandırdık. Şan olsun o yoldaşlarımıza.
(Alkışlar…)
Ve yoldaşlar,
Bildiğimiz gibi ikinci alan Beşiktaş’tı. 1 Mayıs’ı düzenleyen Tertip Komitesi’nin de içinde yer aldığı kurumlar Beşiktaş’ta toplanacaklardı ve oradan Taksim’e çıkacaklardı. Ve biz geceden Beşiktaş’ta yer alarak ve sabahtan itibaren de Beşiktaş Meydanı’nda ve sokaklarında Kurtuluş Partisi’nin bayrağını, bayrağımızı dalgalandırarak o alanı da kurtardık. Gerçekten içtenlikle söylüyoruz; alanlarda olan, sokaklarda olan yoldaşlarımız televizyon izleyemediler ama biz burada televizyonların aşağı yukarı bütün kanallarına baktık, izledik ve gördük; bütün kanallarda Kurtuluş Partisi’nin bayrağı dalgalandı.
Şan olsun Kurtuluş Partililere!
(Alkışlar…)
Dolayısıyla yoldaşlar, evet yüz binlerle, milyonlarla 1 Mayıs’ı 1 Mayıs Alanı’nda kutlamayı arzu ederdik, isterdik ve bu yönde müthiş bir irade gösterdik. Kararlı ve net bir irade gösterdik. Ama bu bir savaş ve savaş askerlerle verilir. Ve ne yazık ki, şu anda İşçi Sınıfının başını tutmuş sarı gangster sendikacılar ve diğer kurumların kararlı olmayan yöneticilerin tutumları sonucunda 2015 1 Mayısı’nı 1 Mayıs Alanı’nda kutlayamadık. Ama bu bir yenilgi değil. Dediğim gibi, biz Kurtuluş Partisi olarak bütün irademizi gösterdik ve Türkiye çapında İstanbul’da yapılmalıdır kararlılığıyla bu iradeyi hayata geçirdik. Dolayısıyla biz bugün alnımız ak olarak diyoruz ki; 1 Mayıs 2015 Kurtuluş Partililer ve Nakliyat-İş sayesinde bu zaferi kazanmıştır. Ve bu söylediklerimizde bir tek fazla sözcük yoktur. O bakımdan bütün yoldaşlarımızı kutluyoruz.
Şişli’de, Beşiktaş’ta ve başka alanlarda olan bütün yoldaşlar görevlerini layıkıyla yaptılar, onları kutluyoruz.
Ve bu mücadelelerinin mutlaka zaferle sonuçlanacağına inanıyoruz.
Ben sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum. Genel Başkan’ımız, Usta’mızın öğrencisi, devamcısı, geliştiricisi ve şu anda Türkiye Devrimi’nin önderi, teorik ve pratik önderi Genel Başkan’ımıza sözü bırakıyorum. Buyurun Hoca’m.
(Alkışlar…)
Nurullah Ankut Yoldaş:
Yoldaşlar,
Gürdal Yoldaş’ın son cümlelerinden dolayı biraz mahcubiyet duydum. Yani böyle… Sağ olsun arkadaşların teveccühü… Böyle sözlerden de hep mahcup olurum, kızardım da biraz yani…
Yoldaşlar,
1976’dan bu yana 1 Mayıs’la DİSK özdeşleşmişti. Öyle değil mi?
Genç arkadaşlar da bilir, kıdemli yoldaşlar da bilir, her 1 Mayıs’ın birincil plandaki tertip komitesi DİSK yönetiminden oluşur. Ama sadece bu 1 Mayıs’ta DİSK yönetimi ve diğer bizim Sevrci Soytarı Sahte Sol dediğimiz, ki onların geldikleri yeni durum itibariyle Yeni CIA Solu’durlar, arkadaşlar; Eski CIA solu PDA idi, İP’ti, Yeni CIA Solu da bunlar. Yani bizim dışımızdaki Türk sol hareketi ve Amerikancı Kürt hareketinin ortak noktaları, Yeni CIA Solu olmalarıdır.
Dikkat edersek bütün tezleri CIA’nın tezleriyle, Obama’nın, Avrupa Parlamentosu’nun, Fransa Başkanı Hollande’ın tezleriyle birebir örtüşür, arkadaşlar.
Usta’mız der ki; bir insanın CIA ajanı olup olmadığını anlamak için illa cebinde CIA’nın verdiği kimlik var mı, kıçında CIA’nın taktığı tabanca var mı? diye bakılmaz. Bu önemli değil, der. Önemli olan onun kimin tezlerini savunduğudur.
İşte az önce izledik PKK, HDP çizgisindeki İMC tv’sini. Veysi Sarısözen adlı kaşar dönek, NATO’yu övüyor ya. 1 Mayıs’ta NATO’yu övüyor, arkadaşlar. Artık bu kadar utanç verici bir duruma düştüler. Dünya Halklarının başdüşmanı, uluslararası emperyalizmin saldırgan askeri örgütünü 1 Mayıs’ta övüyor, 2 saat önce. Hiç utanmıyorlar artık, pervasızlaştılar.
İşte o bakımdan Yeni DİSK yönetimi de Yeni CIA Solu da; ki KESK’in, TMMOB’nin, Türk Tabipler Birliği’nin hepsi o kategoriye girer.
1 Mayıs, Uluslararası İşçi Sınıfının uluslararası davasını (ki İşçi Sınıfı davası özünde uluslararası bir davadır. Ve her ülkenin sınırları içindeki dava, o bütünün çıkarlarına tabiî olmak zorundadır) en iyi simgeleyen gündür.
Tüm dünya proletaryasının tek bir bütün olduğunu; bayramlarının, kaderlerinin, kurtuluşlarının bir ve aynı olduğunu simgeleyen en büyük bayram, 1 Mayıs bayramıdır. Hem mücadele günüdür, hem bayramımızdır 1 Mayıs.
İşte böylesine büyük bir günü, şanlı bir günü, onların göğüslemesine imkân yoktu. Onlar taşıyamayacakları bir yükün altına girdiler.
Ne yaptılar?
DİSK’i gasp ettiler. Ve DİSK yönetimindeki tek gerçek devrimci sesi; Usta’mız, önderimiz Kıvılcımlı’nın 1920’den bu yana bize ulaştırdığı ideolojinin sesini ve onun DİSK içerisindeki temsilcisi Nakliyat-İş ve Ali Başkanı tasfiye ettiler elbirliğiyle. Ve tümü bu aşağılık işin düzenleyicilerindendir. İşte onun baş aktörlerinden DİSK Sekreteri Arzu Çerkezoğlu diyor ki toplantıda, geçen gün yapılan 1 Mayıs toplantısında; “Ben 1 Mayıs’ın Ankara’da kutlanmasını önerdim, kabul ettiremedim.” Yani düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Beşiktaş’a kaçmak korkularını yenmeye yetmiyor, Ankara’ya kaçacaklar.
1 Mayıs elbette dünyanın her yerinde kutlanır ama Türkiye’de 1 Mayıs’ın ana vatanı özellikle Taksim’dir.
Niye?
İki sebepten:
Birincisi: biz Taksim’de 34 şehit verdik, yüzlerce yaralı verdik 1977 1 Mayısı’nda Kontrgerilla saldırısında. Her karışını kanımızla, devrimci kanıyla, işçi kanıyla suladık o toprağın, o alanın. O bakımdan orası bizim ana vatanımız oldu. Orası bizden sorulur ve kimsenin gücü yetmez bizim elimizden almaya o alanı.
Onun dışında her yerde kutlanır. Ama, orada kutlamayalım, başka yerde kutlayalım, demek ihanettir, namussuzluktur, alçaklıktır.
Zaten dikkat edersek; bir yıl en özgür biçimde, bir yıl da kısmi özgürlük kapsamı içinde kutlamıştık 1 Mayıs’ı. O mücadeleyi de veren biziz. Biz olmasaydık asla o mücadele verilemeyecek ve o alan fethedilemeyecekti. Bizim oradaki kararlı, net, özgüvenli tutumuz sayesinde diğerleri geri adım atamamıştı. Ama Nakliyat-İş ve Ali Başkanı tasfiye ettikten sonra bu ihaneti elbirliğiyle gerçekleştirdiler.
İkincisi: böylesine dünya çapındaki bir tarihi öneme sahip günün kutlanması o şehrin tarihiyle özdeşleşmiş en büyük meydanında, alanında yapılır. Bunlardan birincisi de elbette Taksim’dir. İstanbul’un en büyük tarihi meydanıdır. 54 bin metre kare yüzölçümüne sahiptir.
İstanbul’un ikinci büyük tarihi meydanı Sultanahmet Meydanı’dır, 13 bin metre karedir.
Dikkat edersek yoldaşlar, Tayyipgiller yıllardan bu yana en aşağılık ve düzenbazca yöntemlerle Taksim Alanı’nı kenarından köşesinden budamaya, küçültmeye çalışmaktadırlar. Oralara kışla yapacaklarmış, AVM yapacaklarmış… Böylece de tarihi meydanımızı, 1 Mayıs’ın anavatanını sinsice gasp etmeye uğraşıyorlar.
Şimdi yeniden DİSK Genel merkezi’nden kaçanlara dönersek:
Peki Beşiktaş’ta bir varlık gösterebildiler mi?
Gösteremediler. Zavallılıktı, teslimiyetti, çaresizlikti oradaki tutumları ve konuşmaları hepsinin. Orada 14 milyon oy alan CHP vardı. 4 milyon oy alan ve 5 milyonun üzerinde bu seçimlerde oy alacağım diyen HDP vardı.
Kaç bayrakları vardı?
HDP’nin bir tek bayrağını gördüm. O da son zamanda, çok sonradan getirmişler. Bizim bayraklar saatlerce dalgalandıktan sonra imrenmişler, oraya yakın olan bir yerden bir tek bayrak getirebilmişler kıskançlıklarından. CHP’nin de birkaç bayrağı vardı. Ama saatler boyu bizim bayrağımız dalgalandı, arkadaşlar.
10 milyonlarca sempatizanı olan insanlar niye orada bayrak dalgalandıramadılar?
Mevlana’nın ünlü bir sözü vardır: “Bin tane kırık testi bir tek sağlam testi etmez.”, diye. Bin tane kırık testi bir sürahi su taşıyamaz. İşte o yüzden onlar hiçbir varlık gösteremedi. Onlarda devrimci ruh yok, inanç yok, özgüven yok, cesaret yok. HDP, dağda içtenlikle Kürt davasına, meselesine inanmış gençlerin sırtından oralara geliyor, konuşuyor. Serçe kadar yürek taşımazlar. CHP’de zaten esamisi okunmaz yüreğin. O yüzden insanları da çürütüyorlar. O hareketlerde ve tüm Yeni CIA Solu hareketlerinde insanları, gençleri, masum temiz insanları kendi saflarına katıp, her gün dirhem dirhem çürütüp, ruhlarını, kişiliklerini, ahlâklarını öldürüp bitiriyorlar.
Ama bizim hareketimiz gerçek devrimci hareket olduğu için gençlerimize ve taraftarlarımıza öncelikle devrimci değerlerimizi yani devrimci ahlâkımızı öğretiyoruz.
Demek ki bizim kavgamız sadece siyasi bir kavga değil. Ahlâki bir kavga da, insani bir kavga da veriyoruz biz. Çünkü gerçek anlamda insani erdemlere sahip olmayan, ahlâka, yüce duygulara, içtenliğe, vicdana sahip olmayan kişi devrimci değerleri taşıyamaz, benimseyemez. İki yönlü bir kavga veriyoruz. İşte o yüzden Faruk Yoldaş’ım; “İnsan dediğin bizden olmalı” diyor. “İnsanlık davasını budamamalı.”
İnsanlık davasıdır bizim davamız aynı zamanda.
Önderimiz ne diyor?
“Uluslararası planda davamız zafer kazandığı zaman insan bu hayvancıl düzenden de, o düzenin kendisine bulaştırdığı lekelerden, kirlerden de arınıp gerçek anlamda insan olacak ve insancıl bir dünyayı kuracak.”
Onun mücadelesini veriyoruz biz, arkadaşlar.
Gürdal Yoldaşın da söylediği gibi DİSK’in önünde de bayraklar dalgalandı değil mi?
Nakliyat-İş’in ve Partimizin bayrakları dalgalandı DİSK’in önünde de saatler boyu. Çünkü hem arkadaşlar zaten o konuda karar vermişlerdi hem de Erdal Yoldaş’la konuşurken evvelki gün; eğer DİSK’teki sarılar bir yamukluk yaparlarsa asla buna izin vermeyeceğiz. Diyeceğiz ki, levyeyle DİSK’in kapısını kırar o mekâna gireriz ve 1 Mayıs günü de oradan huruç ederek 1 Mayıs alanına doğru yürürüz, dedik.
(Alkışlar…)
Bu kararlılıkla davranacağız, dedik. Ve arkadaşlar zaten o kararlılığı taşıyorlardı. Biz de aynı şekilde irade beyanında bulunca, DİSK’in anahtarlarını mecburen yoldaşlarımıza vermek durumunda kaldılar. Ama kendilerinden hiç kimse yoktu dikkat edersek. Oraya gelecek cesaretleri yok ki. Ciğeri on para etmez hırsızlar imparatoru, tavşan kadar yürek taşımaz insan sefaleti, bilinçsiz Türkiye Halklarını terörize ettiği gibi, bunları da terörize edip bitirmişti, teslim almıştı. Ama bunlar bize sökmez. Önderimiz nasıl işkence odalarında meydan okuduysa, biz de hem işkence odalarında hem de kavga alanlarında meydan okuyarak geçirdik ömrümüzü. Bundan sonra da son soluğumuza kadar aynı şekilde savaşacağız.
(Alkışlar…)
Ve o sebepten o hırsızlar imparatoruna, o cellâda, o kanlı zalime, o ihanetler sultanına eninde sonunda çelik bileziği takacağız, yoldaşlar. Halkın adaleti önüne çıkacak onlar. Yaptıkları bütün hırsızlıkları tek kuruşuna varıncaya kadar verecekler. Ve ihanetlerinin… Ortadoğu’da 6 milyon insanı katlettiler ağababaları ABD-AB Emperyalistleriyle beraber bölge halklarına ihanet ederek, namussuzluk yaparak. O katliamların da hesabını verecekler, hiç kurtuluşları yok onların. Ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler kaçacakları bir yer de yok. Yürek yok dikkat edersek. Binlerce kişilik koruma ordusunun arasında yaşayabiliyorlar, arkadaşlar. Ama ben adım gibi biliyorum, gece rahat uyku uyuyamıyorlar. Hain ihanetini bilir çünkü. İnsan herkesi kandırabilir yalanlarıyla ama kendisini kandıramaz. Biliyor yaptıklarını, ihanetlerini, vurgunlarını, soygunlarını. Hepsini biliyor. O yüzden onların uykuları kâbus, hepsinin kâbus… Dikkat edersek ruhları da rahatsız. Dengesizler, ruh sağlıkları hepsinin bozuk. Küfürbazlar, saldırganlar. Korkaklıklarını çirkeflikleriyle örtmeye çalışıyorlar. Oradan kaynaklanıyor saldırganlıkları. Ağızlarını açtıklarında patlamış gerizler gibi ortaya saçılan leş kokuları ve pislikler bu sebeptendir… Onlardan da hesap soracağız.
Sayımız az ama mesele sayı meselesi değil, arkadaşlar. Savaşacak yürek lazım önce insanda ve o savaşı yönetecek bilinç lazım. Bu olmadıktan sonra sayı milyonlar olsa ne kıymet ifade eder… Zafer kazanamazsın. Tabiî tıpkı önderimize yaptıkları gibi; bu kadar dürüst, bu kadar mert, bu kadar yiğit, bu kadar açık sözlü, bu kadar her meseleye akıl erdiren ve net; ilkokul çocuklarının bile kolayca okuduğu zaman kavrayacağı çözümler ortaya koyan bir hareketi hazmedemiyorlar ve hepsi düşman bize dikkat edersek.
İşte bugünün Cumhuriyet Gazetesi. Kimin nerede toplanacağını, güya eylem yapacağını, yazıyor derneklere varıncaya kadar ama biz yokuz. Tek biz yokuz. Yine akşam CNN denen CIA’nın sesi, bütün grupları saymış kim nerede toplanacak, bir tek biz yokuz. Videosu Odatv’de var, tekrar izleyebilir arkadaşlar.
Düşmanlıkları buradan ama kurtaramayacaklar biliyoruz. İletişim çağındayız ve bütün iletişim araçları bize karşı. Çok zorlu mücadele veriyoruz, arkadaşlar. Olanaklarımız, şartlarımız, durumlarımız asla eşit değil. Çok eşitsiz bir mücadele içindeyiz. O yüzden çok yavaş bir hızla ilerleyebiliyoruz. Ama belli bir sayıya ulaştıktan sonra mutlaka bu ablukayı da kolayca yaracağız. Geometrik bir hızla kitleler anlayacak bizi o zaman.
İşte çözülmeler başladı arkadaşlar. Sosyal Medyada birer, ikişer, üçer, beşer diğer gruplardan umudu kesip bizi arayan gençler var. İşte dün Naile Arkadaş, bir liseli HÖC sempatizanı gencin, bizzat Partimizin twitter’ına attığı mesajı okudu. Bizden talepleri oldu, gönderdi arkadaşımız, benimsedi görüşlerimizi bu arkadaş. Araştırdım, sizi daha yakın buluyorum, diyor. Böylece yavaş da olsa anlaşılıyoruz, arkadaşlar.
Zaten biz ne istiyoruz?
Bir tek şey. Oy falan önemli değil bizim için. Zaten bana deseler ki milletvekilisin, bana en büyük cezayı vermiş olurlar.
Niye?
Çünkü tersine bir seleksiyon var bütün burjuva partilerinde ve CIA Solu’nda. Yani en kalitesiz insanlar seçilerek oraya geliyor. Toplumun en çürümüş, en ahlâksız, en düzenbaz insanları seçilip geliyor oraya. Bu yüzden devrimler ustası Lenin ne diyor parlamento için?
“Burjuvazinin ahırı”. Yani tahammül edemeyeceğim yerlerin belki başında gelir orası.
Ama biz ne için seçime katılıyoruz?
Gücümüzü tartmak ve kitlelere sesimizi daha güçlü bir şekilde ulaştırabilmek için katılıyoruz. Yoksa bizim oradan bir umudumuz yok. Biz Gezi İsyanlarımızla Tayyipgiller iktidarını devireceğiz ve akabinde, devamında Parababaları düzenini yıkacağız. Bizi devrime götürecek yol odur.
Bu arada milletvekili adayı yoldaşlarımı da kutluyorum, teşekkür ediyorum o yoldaşlarıma. Hem aday göstermiş olduğumuz yoldaşlara hem de belli bir sınırla önümüz çerçevelendiği için gösteremediğimiz pek çok yoldaşımız var öyle mi Gürdal?
Gürdal Çıngı Yoldaş: Evet, öyle aşağı yukarı.
Nurullah Ankut Yoldaş: O arkadaşlarımızı da gösteremedik ama hepsi bizim için aynı değerde, aynı önemde yoldaşlarımızdır. Sağ olsunlar, var olsunlar yoldaşlarımız.
Tabiî o arkadaşları bir de şundan dolayı kutluyorum: Ahlâki ve siyasi olarak bulunabilecekleri en doğru yerde bulundukları için kutluyorum, öyle bir seçim yapmış olduklarından dolayı kutluyorum.
Gürdal Yoldaş’ın da söylediği gibi DİSK’in geleneğini, geçmiş mücadelesini, onurunu sadece biz kurtardık, arkadaşlar. Onlar bugün DİSK’in kapısına kilit vuracaklardı ve in cin top oynuyor olacaktı orada. Ama biz ağırlıklı olarak İşçi Sınıfımızla, İşçi Sınıfımızın gerçek anlamda devrimci sendikal ve siyasi partisi de onun önünde oldu. Bayraklarımızı dalgalandırdık, sloganlarımızı haykırdık arkadaşlar ve Parababalarına asla bizim korkutulamayacağımızı, sindiremeyeceğimizi ve yenilemeyeceğimizi gösterdik.
Ne diyor ünlü atasözü?
“Teslim olmadığınız sürece yenilmiş sayılmazsınız.”
Bizi asla hiç kimse teslim alamaz. Ölüyor bile olsak biz meydan okumaya ve kavgamızın sloganlarını haykırmaya devam ederiz. Onu göstermiş olduk biz.
Demek ki hareketimiz, prensiplerimiz, izlediğimiz yol ve önderimizin bizim yolumuza düşürdüğü ışık; gerçek anlamda devrimci ışıktır, proletarya hareketinin en şaşmaz yol göstericisi, en güçlü ışığıdır. Onun rehberliğinde kavga veriyoruz biz. O bakımdan toplumun ve dünyanın en çetrefil sorunlarını bile çok kolaylıkla çözüyoruz biz.
İşte eski CIA Solu’na karşı aşağı yukarı 600 sayfayı bulan bir siyasi mücadele veriyoruz. Aynı anlamda da ahlâki bir mücadele veriyoruz. Sağ olsun, var olsun İlhami Yoldaş’la birlikte yazıyoruz. Sağ olsun yoldaşlarım başta İlhami Yoldaş gelmek üzere Gürdal Yoldaş, Mustafa Yoldaş, Ayça Yoldaş, Özlem Yoldaş, Naile Yoldaş, Sait Yoldaş, yardımcı oluyorlar. Ben işin en kolay yanını yapıyorum.
Mustafa Şahbaz Yoldaş: Özgür Yoldaş.
Nurullah Ankut Yoldaş: Özgür Yoldaş tabiî. Ben işin aslında en kolay tarafını yapıyorum, ben sadece konuşuyorum. İşte burada bugün size konuştuğum gibi konuşuyorum İlhami Yoldaş anında onu klavyeden ekrana aktarıyor ve sadece aktarma yapacağımız metinlerin başını ve sonunu işaretliyorum. Çoğu zaman da o işaretlemeyi de belirlemeyi de arkadaşlarımızla birlikte yapıyoruz. Ondan sonra gerisini tümden yoldaşlarım hallediyorlar. Ara başlıkları onlar koyuyorlar, yazım hatalarını onlar düzeltiyorlar her şeyiyle o arkadaşlar ilgileniyor Sema Yoldaş’ımız da şu anda okumakla, o konuda son bir kez daha gözden geçirmekle uğraşıyor. Sait Yoldaş’ımız bitirmek üzereyim, diyor. O uğraşıyor yani ben o işin de en kolay tarafını yapıyorum.
Ve dikkat edersek, orada da, savunduğumuz güncel tezlerimizin tamamını da koymuş oluyoruz. Ordu Meselesi’nden Ermeni Meselesi’ne, Kürt Meselesi’ne kadar, Kurtuluş Savaşı’na, Mustafa Kemal’i değerlendirmemize, Tayyipgiller’i değerlendirmemize, Kıbrıs Meselesi’ne, bütün meselelerdeki aşağı yukarı bizim tezlerimizi de ayrıntılıca oraya koymuş oluyoruz. Ve aynı zamanda bu, hiçbir grubun, hiçbir siyasi hareketin çözümleyemediği meseleleri, inanın biz İlhami Yoldaş’la da çok kolaylıkla yazıyoruz. Çok kolay yani kraker yer gibi, çekirdek çitler gibi gayet basit bir şekilde, eğlenceli bir şekilde yapıyoruz. Çünkü bizim, bize yol gösteren, meseleleri gerçek anlamda neyse öylece görüp sebep-sonuç ilişkileri içinde değerlendirip çözümler üreten ideolojimiz olağanüstü güçlü, arkadaşlar.
Zaten devrimci teorinin görevi ne?
Pratiğe rehberlik etmek ve böylece de geleceği önceden görmek. Çünkü olayın kökeninden itibaren tarihsel gelişim sürecini ve doğrusunu bilirsek onun gelecekte nereye gideceğini ve nasıl sonuçlanacağını da görürüz. Bilimin görevi bu. Bizim bilimimiz, İşçi Sınıfının kurtuluş bilimidir. Onun rehberliğinde mücadele ediyoruz.
İşte bu 1 Mayıs’ı da o ideolojimizin rehberliğinde çözümledik. Sayımızın azlığına rağmen her yerde bizim bayraklarımız dalgalandı saatler boyu. İşte öylesine güçlü ideolojiye ve onu uygulayacak yüreğe ve bileğe sahip olursanız her şey başarılır. Hiçbir güçlük yok. O bakımdan devrim yolunda kararlıca ve umutluca yürüyoruz ve hiç kimse bizi engelleyemez, durduramaz sadece hızımızı yavaşlatabilir. O da bizim elimizdeki imkânlardan kaynaklanmaz. İşte medya çağındayız. Medyanın tümü Parababalarının ve ABD’nin, AB’nin emrindeki ajanların elinde. O bakımdan hızımızı yavaşlatabilirler ancak. Onun dışında bize hiçbir zarar veremezler, yoldaşlar. Kaldı ki bugün bizzat orada, Beşiktaş’ta, ateş hattında mevzilendirdiğimiz bir grup arkadaşı da cepheye sürmedik. O arkadaşlar orada beklediler ama onların bizzat cepheye girmesine gerek kalmadı. Çünkü bayraklarımız zaten Beşiktaş’ta dalgalanıyordu. Böyle bir planlamamızda vardı. Yani rezervimizin tümünü ortaya koymuş olmadık. Yani böylesine kapsamlı, çözümleyici, bizi başarıya götüren, zafere götüren bir plan, program yaptık. Bu da aynı şekilde öncelikle bizim ideolojimizden ve sonra da kararlılığımızdan kaynaklandı, yoldaşlar.
O bakımdan bunun hesabını soracağız tabiî. Biz soracağız, Nakliyat-İş soracak, Ali Başkan soracak DİSK’e, o hainlere, o 1 Mayıs’la özdeşleşen DİSK’in merkezini Parababalarına terk edip kaçanlara soracak. Onlarda zerre ahlâk varsa utanacaklar zaten. Hepimizin yapamadığını bir tek bu insanlar yaptı, diyecekler. Ama o ahlâk, o vicdan onların kaçta kaçında var, bilmiyoruz, arkadaşlar.
Önümüzdeki yıllarda 1 Mayıs Alanı da eskiden olduğu gibi elimize geçecek tümüyle ve 1 Mayıs’larımızı, bu Enternasyonal günümüzü orada da kitlesel biçimde, özgürce, hem mücadele gününe uygun hem de bayramımıza uygun bir şekilde kutlayacağız. Bunda asla tereddüt etmiyoruz biz. Bir iki sene sonra orayı fethedeceğiz.
O bakımdan sizi daha fazla yormuş olmayayım, yoldaşlar. Yoruldunuz, uykusuzsunuz, çoğu arkadaşlarımız zalimlerin işkencesine, gaz işkencesine, su işkencesine, polis terörüne, copuna maruz kaldı, o bakımdan daha fazla yormayayım. Hepinizi devrimci yüreğimiz en sıcak duygularıyla kucaklarım yoldaşlar.
Halkız haklıyız, yeneceğiz!
(Alkışlar…)
Gürdal Çıngı Yoldaş: Genel Başkan’ımıza, Hoca’mıza, coşkumuzu bileyen, önümüzü açan, ufkumuzu açan bu coşkulu, heyecanlı ve teorik planda da önümüzü açan konuşmasından ötürü teşekkür ediyoruz.
Gözaltında yoldaşlarımız var biliyorsunuz. Hukukçu arkadaşlarımız bu toplantımızın sonundan itibaren o yoldaşlarımızla ilgilenecekler, Vatan’a gidecekler gerekli bütün hukuki girişimleri yapacaklar.
Yaralı birkaç yoldaşımız var onlara gereken tıbbi müdahale yapılacak, yoldaşlar.
Söz almak isteyen, duygularını, düşüncelerini belirtmek isteyen yoldaşlarımız söz alabilirler, konuşabilirler.
Halil Arabulan Yoldaş: Ben daha çok bilgi vermek için söz alacağım.
Gürdal Çıngı Yoldaş: Buyurun.
Halil Arabulan Yoldaş: DİSK’teki o adı geçen örgütlenme uzmanının adı Mete. Başkan’a telefonda; DİSK’in onurunu kurtardınız, diyen arkadaş. Sabah işte ilk karşılaşmamızda tokalaşırken, daha hal hatır sormadan; “Bir tek sizinkiler var DİSK’in önünde.”, dedi. İlerleyen saatlerde, işte arada karşılaşıyoruz, ikinci karşılaşmamızda da; “DİSK’in onurunu sizinkiler kurtardı.”, dedi.
(Alkışlar…)
Bir de SDP’li olduğu söyleniyor, o da örgütlenme uzmanı, konuşurken ben dedim ilk karşılaşmamızda, işte Nakliyat-İş’ten bahsedince; “DİSK’in namusunu kurtarıyor.”, dedi. O da; bizi buraya çağırdılar buraya geldik, oraya çağırsalardı biz de namusunu kurtarmaya giderdik, dedi.
(Alkışlar…)
Gürdal Çıngı Yoldaş: Evet yoldaşlar söz almak isteyen yoksa uzun yollardan geldiniz, dün ayaktaydınız, uyuyamadınız, mücadeleye hazırlandınız, toplantıyı bitirmek istiyorum.
Durmuş Pala Yoldaş: Hoca’m ben konunun dışında ama biraz da bağlantılı bir konuda…
Gürdal Çıngı Yoldaş: Buyurun Durmuş Başkan.
Durmuş Pala Yoldaş: 1 Mayıs için günlerce uğraşıldı. Bugün de uğraşıldı, siz de gerekeni anlattınız.
Ben milletvekili olaylarına değinmek istiyorum. Zaten amacımız tanıtım olduğuna göre. Şimdi Sancaktepe’de Murat Arkadaş’ın önerisiyle biz bu işi başlattık. Bütün adaylarımızı partinin logosu içinde facebook’ta paylaşıyoruz. Bizim kendi bölgemizde, Sancaktepe’de, gerçekten çok büyük bir tanıtım oluyor. Sizler de ısrarla söylüyorsunuz; medya, facebook, internet diyorsunuz. Birçoğumuz bilmiyoruz, kullanamıyoruz. Burada önemini çok çok gördük. İsteğim şu: tüm bölgeler adaylarını parti logosu içinde yayımlatıp kendi bölgelerinde facebook’larında beğenisini yapıp halka ulaşmamız. Biz şu anda orada o kadar gazete, bildiri dağıtıyoruz, uğraşıyoruz yıllardır, kendi bölgemizden bahsediyoruz ama bu kadar geniş kitleye ulaşmamıştık, öneriyorum yoldaşlara.
Gürdal Çıngı Yoldaş: Evet, değerli yoldaşlar.
Birkaç cümleyle seçimlere ilişkin de bir şeyler paylaşmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi 85 seçim çevresinde seçimlere katılıyoruz 550 milletvekili adayıyla. Hepinizin bildiği 81 seçim çevresinde de kadın yoldaşlarımız birinci sıra adayımız. Seçim çalışmalarımız şu ana kadar olumlu gidiyor. Tabiî 24 Nisan vardı, 1 Mayıs hazırlıklarımız vardı, şimdi artık bundan sonra seçim çalışmalarına yoğunlaşacağız. Şu ana kadar en aktif seçim çalışmalarını yapan partiyiz. Partilerden biri demeyeceğim. Stantlar açarak, afişlemeler yaparak Türkiye’nin birçok bölgesinde en aktif faaliyet yürüten partiyiz. Ama bildiğiniz gibi olanaklarımız, maddi olanaklarımız başta olmak üzere, sınırlı. Bu maddi olanaksızlıklar içinde, medya olanaksızlıkları içinde Hoca’mızın da dediği gibi, çok şey yapmaya çalışıyoruz. Bütün yoldaşlardan 7 Haziran’a kadar bu tempoyu arttırarak devam ettirmelerini istiyoruz.
Şu anda seçim bakımından, demin saydığım Türkiye’nin 85 seçim çevresinde 550 milletvekilini aday göstererek zaten ilk başarımızı elde etmiş olduk. Çünkü birçok parti bu işi başaramadı. Gerçekten de bizden beklemediklerini, başaramayacağımızı düşünenler vardı ve bunu dile getirdiler. Biz bunu başardık, başaracaktık zaten.
Bundan sonra da çalışmalarımızla emeğimizin, mücadelemizin karşılığını bu bakımdan oy olarak da göreceğiz. Dolayısıyla bütün yoldaşlar; hiç hız kesmeden, hızımızı artırarak daha verimli bir şekilde seçim çalışmalarına ağırlık veriyoruz ve 8 Haziran’da bu mücadeleden de, biz kendi şartlarımız içinde, zaferle çıkmış olacağız. Buna yürekten inanıyoruz. Bütün yoldaşlarımızı bu konuda çalışmalarını yükseltmeye davet ediyorum.
2015 1 Mayıs’ı kutlu olsun!
(Alkışlar…)
2016 1 Mayısı da zaferimiz olacak, şan olsun!
(Alkışlar…)