Bilindiği gibi, Ege’de Türkiye’ye ait 17 ada Emperyalistlerin işbirlikçisi Yunan Parababaları ve onların hükümetleri tarafından işgal edilmiş durumda.
Oysa 1924 tarihli Lozan Andlaşması’nın 12’nci maddesine göre, Ege Denizi’nin “Asya kıyısından 3 milden az bir uzaklıkta bulunan adaların, Türk Egemenliği altında” kalması gerekmektedir.
Yine 1947 Paris Barış Konferansı’nın 14’üncü maddesi ile de oniki Ada Yunanistan’a bırakılmış ve adaların silahsızlandırılması şartı koşulmuştur. Ancak bu oniki ada dışında kalan ada ve adacıklarda Lozan’ın 12. maddesi uygulanmak zorundadır.
Yunanistan devleti, bu maddeyi açıkça ihlal ederek Uluslararası bir suç işlemektedir. Roma Statüsü’ne göre bu suçun adı “İşgal”dir.
Öyle ki, 1943 İngiliz Haritalarında, 1951 ABD haritalarında bu adalar Türkiye’ye ait görülmektedir.
Fakat Yunanistan, buralarda askeri birliklerini konuşlandırmış, üniversiteler, müzeler açmış durumda. Avrupa ülkelerinden getirdiği Bakanlarla tatbikatlar izlemekte. Yani bu toprakların kendisinin ait olduğunu meşrulaştırmakta.
Peki, bizimkiler ne yapmakta?
Bugünün Başbakanı B.Yıldırım, (Ulaştırma Bakanı iken) 20 Temmuz 2015 günü kendi toprağımıza (Koyun Adası’na), pasaport kontrolünden geçerek ancak girebilmekte. Ve bundan da hiç rahatsız olmamaktadır.
Yani AKP’giller bu açık işgale karşı seyirci kalmakta, ses çıkarmamaktalar. Dahası bu işgali önlemek üzere Uluslararası Hukuktan kaynaklanan haklarımızı kullanmayarak, Yunanistan’a bir nota bile vermeyerek, anılan suça iştirak etmektedirler.
Ülkemizin en Yurtsever Partisi olan Partimiz ise, bu suçluları kulaklarından tutarak teşhir etti ve görevlerini yapmayarak işledikleri suçlardan yargılanmalarını talep etti.
Ancak, burada da AKP’nin hukuk bürolarına dönüştürülen yargı karşımıza çıktı.
Daha baştan Suç Duyurusu dilekçemizi almakta imtina etmekle işe başladılar. Tartıştık, almak zorunda kaldılar.
Bu kez de şikâyet dilekçemiz hakkında “işleme koymama” kararı verdiler. Buna itiraz ettik; “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar” (KYOK) verdiler. Ama bu kararlarını şikâyetçi olarak bize tebliğ etmediler bile.
Neymiş?
Partimiz suçtan zarar gören değilmiş.
Tebliğ etmedikleri KYOK’nı arşivden bulduk ve Sulh Ceza Mahkemesine itiraz ettik. Bu kez de aceleyle itirazımızı reddettiler. Son çare; iç hukuktaki yargı sürecinin tamamlanması için Anayasa Mahkemesine başvurduk.
Burası da aceleyle verdiği kararında; “Başvurunun, üçüncü kişilerin cezalandırılmasına yönelik olduğu” ve “adil yargılanma kapsamına girmediği” gerekçesiyle başvurumuz hakkında, esasa girmeden “KABUL EDİLEMEZLİK” kararı verdi.
Oysa biz; Anayasanın 23. maddesinde düzenlenen; “Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti”, Anayasanın 33. maddesinde düzenlenen; “Dernek Kurma Hürriyeti”, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen “Hak Arama Hürriyeti”, Anayasanın 40. maddesi ile “Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması” başlığı altında düzenlenen “Etkili Başvuru” hakkı, AİHS’nin “Dernekleşme Hakkı” kenar başlıklı 11. maddesi, AİHS’nin “Etkili Başvuru Hakkı” kenar başlıklı 13. maddesi, AİHS’nin “Hakları Kötüye Kullanma Yasağı” başlıklı 17. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AYM’ye başvurmuştuk. Mahkeme ise bu ihlallerin hiçbirine girmeden doğrudan başvurumuzu reddetmiştir.
Görüldüğü gibi biz, siyasi iktidarın sorumlularını Türk Yargısına şikâyet ettik, fakat yargı bunları korudu ve korumaya devam ediyor. Dikkatinizi çekeriz; AYM’nin başvurumuzu kabul edilemez bulan kararının tarihi 01 Temmuz 2016’dır. Bu kararı veren AYM yargıçlarından Alparslan Altan ise “FETÖ”cü olduğu gerekçesiyle 16 Temmuz günü görevden alınmış ve hemen ardından tutuklanmıştır. Yani görevde oldukları sürece birbirlerini nasıl koruyorlar, bakın. Bu karar, bu yönüyle de hukuksuzdur.
Maalesef, Türkiye’de yani kendi ülkemizde bu işgal ve hukuksuzluklara karşı, Vatansever olmayan İktidarı ve onun hukuk bürosuna dönüşen Yargıyı aşamadık. Sorumluların yargılanmalarını sağlayamadık.
Bundan sonra ise hukuksal olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’e başvurma hakkımız bulunmaktadır.
Ancak HKP; BU HAKKINI KULLANMAYACAK ve AİHM’E BAŞVURMAYACAKTIR.
Çünkü Partimiz, Yunanistan’ın Uluslararası Hukuku ve karşılıklı andlaşmaları hiçe sayan işgaline seyirci kalan siyasilerin sorumlulukları çok açık almasına rağmen, ülkemizde her düzeyde (Savcılık, Sulh Ceza Yargıçlığı, AYM) yaşanan bu açık hukuksuzlukların Emperyalist Avrupa’nın adaleti ile çözülemeyeceğine inanmaktadır.
Çünkü AB Emperyalizminin de yönlendirmesi ve desteğiyle hareket eden Yunan Parababalarının ve onların siyasi iktidarının yayılmacı politikalarına karşı yine AB Emperyalizminin adaletine sığınmayı doğru bulmuyoruz.
Fakat sanılmasın ki, bu hesap burada kapandı. Hayır kapanmadı.
Maalesef, Ergenekon-Balyoz vb. operasyonlarla ve son alarak 15 Temmuz kanlı hesaplaşmasıyla bütün gücü, morali ve savaş yeteneği sıfırlanmış bugünkü ordu ile bu hesabı sormak, Yunanistan’ın adalardaki işgalini kırmak mümkün değildir.
Bu işgali ancak biz kıracağız.
Demokratik Halk İktidarının, Devrimci Halk Ordusu ile Emperyalist işbirlikçisi Yunan Parababalarını ve iktidarlarını haksız yere işgal ettikleri Ege Adalarından söküp atacağız. Böylece adalet sağlanacaktır.
Yine başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere Emekçi Halklarımızın iktidar mücadelesi başarıya ulaşıp, Demokratik Halk İktidarımızı kurduğumuzda, içerideki sorumlulardan da diğer bütün akçalı suçlarının yanında Ege Adalarının hesabı da mutlaka sorulacaktır. 17.08.2016
HKP Genel Merkezi
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI;