YSK; HKP’nin başvurusunun ret gerekçesinde diplomanın sahteliğini kabul etmiştir

Yüksek Seçim Kurulu (YSK); R. Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa’nın 101’inci maddesinde öngörülen “yükseköğrenim görmüş olma” koşulunu taşımadığından Cumhurbaşkanlığı adaylığının kabul edilmemesi yönünde yaptığımız başvurumuzun ret gerekçesini günler sonra açıklamak zorunda kaldı.

Bu gerekçe tam da “bozacının şahidi şıracı” özdeyişindeki gibi sahteciliğe kılıf arandığını göstermektedir.

Neymiş?

Diplomanın sahte olduğuna dair belge sunmamışız.

Değil herhangi bir Noterin tüm Noterlerin yasal olarak bağlı olduğu, işlemi ve kararının aksi ispatlanana kadar tartışmasız olduğu ve hiç kimsenin, hiçbir organın, hiçbir kurumun yok sayamayacağı Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulunun resmi belgesi (kararı) var, kanıt olarak.

Yine YÖK eski Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın paylaşımlarını, açıklamalarını, Tayyip’in eski Bakanı Abdüllatif Şener’in itiraflarını da ek kanıt olarak koyuyoruz.

Daha ne arıyorsunuz?

YSK’nin gerekçesinden de görüleceği üzere T. Erdoğan’ın Üniversite diplomasının aslının olmadığı kabul edilmektedir.

Erdoğan’ın başvuru evrakı içine diploma olarak konulan belgenin İstanbul 15. Noterliğinden aslı görülmeden onaylanan ve bu nedenle de Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından İstanbul 15. Noterinin cezalandırıldığı sahte işlemle üretilen kâğıt parçası olduğu kabul edilmiştir.

Yaptıkları işin çürük ve yasadışı olduğunu gizlemek için de; Diplomanın sahteliği konusunda somut herhangi bir delil ibraz edilemediği gibi, itirazlara konu diploma, noter onaylı olup, 1512 sayılı Noterlik Kanunu ve Noterlik Kanunu Yönetmeliğine uygun olarak (…) noter tasdikini içerdiği görülmektedir.” denilerek topu Notere atmaktalar.

Oysa defalarca tekrarladığımız ve kendilerine verdiğimiz dilekçede ve ekinde de açıkça belirttiğimiz gibi; İstanbul 15. Noterliğinin 27 Haziran 2014 tarihli 1103 yevmiye numaralı işlemiyle yapılan bu onay işlemi; diplomanın aslı görülmeden yapılmıştır.

Çünkü 3 Haziran 2016’da Marmara Üniversitesi Rektörü, Erdoğan’ın diplomasını kaybettiğinden bahisle 31 Mart 2011 tarihinde bir duplikat diploma talebinin olduğunu ve 1 Nisan 2011 tarihinde de kendisine duplikat verildiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla 2014 yılında Noter’in diploma aslını görmesi olayca mümkün değildir.

Bu durum Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından soruşturma konusu yapılmış ve onay işlemini yapan Noter kâtibi de onay işlemini 13 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye numaralı işlemle çıkartılan surete bakarak yaptığını kabul etmiştir. Bu işlemin Noterlik Kanunu ve Yönetmeliğine aykırı olarak yapıldığı açık olduğundan, Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığının 23.05.2019 tarih, 2018/263 E. 2019/158 K. Sayılı kararı ile İstanbul 15. Noterine ceza verilmiştir.

Dolayısıyla verilen bu Disiplin Cezası ile birlikte, usulsüz bir şekilde onay işlemi yapılan belgenin resmiyet kazanması hukuken mümkün değildir.

Bu bilgi ve belgeler YSK’ye yaptığımız itirazımızın dilekçe ekinde kendilerine sunulduğu halde YSK’nin ret gerekçesinde; “Noter onaylı diploma örneğinin sahteliği ancak mahkeme kararı veya aynı kuvvette başka bir belge ile ispatlanabilir”, şeklindeki bir gerekçe ileri sürülmesi, yüksek yargıç seviyesine gelmiş olan bu kişilerin kararlarını yasaların ve vicdanlarının emrettiği kurallara göre değil de kendilerine o koltukları bahşeden iktidara yaranmak için verdiklerini göstermektedir.

Biz, belgenin aslı görülmeden yapılan Noter onaylı belgelenin resmiyet kazanmayacağını, bunun da Disiplin Kurulu dosyasında mevcut olduğunu, dolayısıyla bu belgenin sahte olduğunu söylüyoruz, onlar ise hâlâ bizden sahtecilikle ilgili mahkeme kararı ya da eşdeğer bir belge istiyorlar…

Bundan başka daha ne somut delil olur?

Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığınca servis edilen ve sahteliği iyice kanıtlı olan belgelere ve Marmara Üniversitesi tarafından yapılan açıklamalardaki tutarsızlık ve çelişkilere değinmeye gerek görmüyoruz bile…

Sonuç olarak; YSK, taammüden Anayasayı “tağyir, tebdil ve ilga” etmiştir. Yani Anayasa’yı bozmuş, değiştirmiş ve hatta ortadan kaldırmıştır.

YSK’nin mevcut üyeleri her işlemi, her kararı ile boğazına kadar suça batmış durumdadırlar. Tıpkı AKP’giller ve onları Reisi gibi her türlü kanunsuzluğu kendilerine hak görmekteler. Haktan, hukuktan, yasalardan uzaklaşmış, iktidarın arka bahçesi haline gelmiş olan YSK’den başka bir şey beklemiyoruz.

Biliyoruz ki; “fakülte bitirmekle hukukçu, cübbe giymekle yargıç, tabela asmakla mahkeme olunmaz…”

Bu karanlık günler geçecek elbet. Günü geldiğinde kendileriyle bağımsız yargı önünde hesaplaşılacak. Zaten geldikleri yüksek yargı yerlerinde (Yargıtay ve Danıştayda) dosyalarını açtık. İşledikleri Anayasal suçun hesabını verecekler.

04 Nisan 2023

HKP Genel Merkezi