Kurtuluş Partili Kadınlar Olarak, 8 Mart’ta; ABD-AB Emperyalizminin BOP’una, Ortaçağcı Gericiliğe ve Yoksulluğa Karşı Mücadele Bayrağını Daha da Yükseğe Taşıyacağız!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Sevgi ve Saygıdeğer Halkımız, İnsanlığın Yarısı Olan Kadınlarımız,
Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Şan olsun bu kutlu günü yaratanlara ve yaşatanlara!
Bugün, insanlığın yarısı olan kadınların fabrika cehennemlerinden, yaşamın farklı alanlarından, insanın yük hayvanı yerine konulduğu şartlardan bir gedik açarak, toprağa, yaşama ve kavgaya mücadele tohumlarını ektikleri günün yıldönümü.
Bundan 168 yıl önce, 8 Mart 1857’de köle gibi çalıştırılan Amerikalı Dokuma İşçisi Kadınlar, “Eşit İşe Eşit Ücret”, 8 saatlik işgünü, insanca çalışma koşulları ve oy kullanma hakları için direnişler başlatmışlardı. Ne yazık ki kadınların bu destansı direnişleri patronlar ve düzenin kolluk kuvvetleri tarafından şiddetle bastırılmıştır.
İnsanlık ve kadınlar, kapitalizmin azgın sömürüsüne karşı canları pahasına mücadele eden bu cesur kadınları unutmadı. 1910 yılında, 8 Mart, II. Enternasyonal’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’nda, Clara Zetkin’in önerisiyle, Parababalarının katlettiği kadın işçileri anmak ve mücadele günü olarak kutlanmak üzere “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak oybirliğiyle kabul edildi.
İşte bugün de 2025 yılının 8 Mart’ındayız. Başta kadın ve erkek emekçilerimiz olmak üzere halkımız için, gençliğimiz için, çocuklarımız için değişen bir şey olmamıştır.
Sınıflar mücadelesinde Parababalarının sömürüsü daha da katmerlenmiş; gelinen aşamada artık geberen, asalak, kansercil düzen olan emperyalizm tüm insanlığın hücrelerine dek yayılmıştır. Özellikle Sosyalist Kamp’ın çöküşü ile birlikte dünya jandarmalığına soyunan ABD Emperyalizmi, Dünya Halklarına kan kusturmaya başlamış ve tüm canavarlığıyla katliamlarına devam etmektedir.
İnsan soyunun en büyük düşmanları olan ABD Emperyalist Haydutları ve onların AB Emperyalist Haydut ortakları, dünyayı “Bin Devletli” hale getirip, o ülkelerin yeraltı ve yerüstü tüm kaynaklarını soyup, kendi vahşi sömürü düzenini devam ettirmek istemektedirler.
Bunun somut adımını da atmış ve ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyamızda Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’u adım adım uygulamaya başlamışlardır. Bu kanlı planlarını hayata geçirirken de dünyanın her yerinde uygulayageldikleri taktiği uygulamaktadırlar: Vurgun, soygun, hırsızlık ve haydutluk için gittikleri ülkeye sözüm ona insan hakları, demokrasi ve özgürlük götüreceklerdir. Hem de o ülkelerdeki yerli işbirlikçi kuklaları ve piyonları eliyle…
Gelin hep beraber emperyalizmin insan hakları, demokrasi ve özgürlük maskesi altında girdiği ülkelerde başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere halklara yaşattığı cehennemcil düzene bakalım:
Libya’da Kaddafi’nin emperyalist haydutlar tarafından alçakça katledilmesi ile kadın haklarında gerileme oldu. Taliban’ın kontrolündeki Afganistan’da kadınların ve kız çocuklarının yaşadıkları acılar ortada. ABD Emperyalist Haydudunun kuklası Ortaçağcı haydutlar, Afganistan’da artık Kadının ne sesini duymak ne de görüntüsünü görmek istiyor. Taliban, kadını, adı var cismi yok bir nesne noktasına getirmek istiyor. Yine İran’da kadınlar, Ortaçağcı gericiliğin başörtüsü zorunluluğuna karşı mücadelesini sürdürüyor. Filistin’de Siyonist İsrail’in başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere halklara yaşattıkları bizleri insanlığımızdan utandırmaktadır. En son içimiz yanarak Siyonist İsrail’in işgali altındaki Gazze’de donarak yaşamlarını yitiren bebelerimizin medyaya düşen görüntülerine tanık olduk. Suriye’de ABD Emperyalistlerinin kuklaları olan başta Ortaçağcı güçlerin kadınlara yaşatacakları da ne yazık ki aynı olacaktır.
Peki, bu cehennem çemberinde ülkemizin hali nicedir?
Bu kanlı plan çerçevesinde de, ABD Emperyalistleri ve AB Haydutları eliyle ülkemizde “Yüzyılın Felaketi” AKP’giller iktidara getirildi ve reislerine BOP Eşbaşkanlığı görevi verildi. Bölgemizde adım adım Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un ifade ettiği gibi artık şu plan uygulanıyor: “Yugoslavya, Irak, Libya, Suriye… Sıra Sende Türkiye”.
İçimiz kahrolarak bu sürecin Türkiye ayağının hızla örüldüğü kara günlerden geçiyoruz. Bilindiği üzere bu topraklarda Mustafa Kemal önderliğinde ‘iki kahredici, lanetleme, baş belası güce’ karşı ki, ‘Mustafa Kemal’e göre birisi Emperyalizm, öteki Saltanattı’, bir Kurtuluş Savaşı verdik. “Bağımsızlık benim karakterimdir”, bayrağı altında Cumhuriyet kuruldu; laiklik ilkesiyle kadınlarımız bir nebze de olsa nefes almaya başladı. Kadınlarımız açısından eğitim ve toplum hayatında Ortaçağcı Gericiliğin etkileri kırılmaya başlandı.
İşte bunu hazmedemeyen emperyalist haydutlar, 1950’lerden itibaren ülkemizde uygulamaya koydukları “Yeşil Kuşak Projesi” çerçevesinde ülkemizin her tarafını tarikat, cemaat ve Kur’an kursları ile donattılar. Ortaçağcı Gericilik halkımızın, özelde ise kadınlarımızın ve çocuklarımızın üzerine bir kâbus gibi çöktü.
Artık Kadının ve çocukların güvencesi olan kırıntı kabilindeki laikliğin de yok edilme noktasına gelmiş bulunuyoruz.
Hatırlatmakta fayda var. Ortaçağcı Gericiliğin, Tefeci Bezirgân Sermayenin ülkemizdeki siyasi temsilcisi olan AKP’giller, sınıf karakterleri gereği Ümmetçidir, Ortaçağ’ın ideolojisi şeriatçılığın özlemi içindedir. Vurgunu, soygunu, ihaneti biraz daha görülür olunca cahil ve yoksul kitleleri “Allah’la Aldatma” işine dört elle sarılır, yaptıkları kanunsuzluğu, yolsuzluğu, vurgunu din kisvesi altında yaparak, halkımızın gözüne kül serperler. Zaten tarikatlarla, cemaatlerle ve Kur’an kurslarıyla sarmalanmış bir ortamda halkımız sağlıklı düşünemez, olaylar arasında bağlantı kuramaz ve olup biteni anlayamaz.
Ortaçağcı Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı aynı zamanda vatan, millet, halk düşmanıdır. Gözünü kırpmadan vatan topraklarını satar. Ayrıca bu sınıf kadın, doğa, hayvan ve çocuk düşmanıdır. İşte bu yüzden, AKP’giller, Kadınlara dört bir cepheden saldırılarını yoğunlaştırmaktadır.
İşte bu yüzden biz Kurtuluş Partili Kadınlar;
“Şeriat Ortaçağ’dır, Kadının Köleliğidir”,
“Laiklik Kadının Özgürlüğüdür; Özgürlüğümüzden Asla Vazgeçmiyoruz!” diyoruz.
Topraklarında güneşten önce uyandığımız bu güzelim ülkemizde biz kadınlar için hayat artık tam bir cehennem halini almıştır. Parababaları ve onların işbirlikçisi AKP’giller, kadın ve erkek tüm emekçilerimizi, işçilerimizi İşsizlik ve Pahalılık Cehenneminde inim inim inletmektedir. Sözde Asgari Ücret, gerçekte ise Kölelik Ücreti 22 bin 104 lira 67 kuruş, en düşük emekli maaşı ise 14 bin 468 lira 75 kuruştur.
İşte AKP’giller’in Ortaçağcı gerici soygun düzeninde bir kuru ekmeğe muhtaç hale getirildiğimizin resmi bu rakamlardır. Mutfaklarımızda tencere kaynamıyor, işçi-emekçi halkımız açlık ve sefalet içinde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Annelerimiz çocuklarının beslenme çantalarını dolduramıyor, çocuklarımız okula aç gidiyor ve açlıktan bayılıyor. Yine iyi beslenememekten kaynaklı olarak büyüme bozuklukları ve bodurluk çocuklarımız arasında yaygınlaşmaya başladı. Annelerimiz bebelerine artık tek tek çocuk bezi alıyor. Bu da yetmiyor, annelerimiz sütünü satışa çıkarıyor. Yaşamın neresinden tutsak orada binbir acıyla karşılaşıyoruz.
Kısacası, insanımız açlığa mahkûm edilmiş, Kadınımız, erkeğimiz, gencimiz, çocuklarımız dayatılan bu düzende inim inim inliyor. Bizlere kemer sıkın, sabredin, porsiyonları küçültün telkinlerinde bulunuyorlar. Oysa Parababaları ve AKP’giller bir eli yağda, bir eli balda kârlarına kâr katarak lüks ve şatafat içinde yaşamaktadırlar.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Ortaçağcı gerici AKP’giller’in sömürü düzeninde kadınlarımız bir de en çok yakın çevrelerindeki erkekler tarafından gökyüzündeki kuşlar misali katlediliyor…
AKP iktidarında kadın cinayetleri ve kadına şiddet artarak devam ediyor. AKP’giller kadınlarımıza biraz da olsa nefes aldıran İstanbul Sözleşmesi’ne bile tahammül edemediler. 20 Mart 2021’de hukuksuz biçimde Sözleşme’den çekildiler. Sonuç, artarak devam eden kadın katliamları… 2024 yılında 394 kadın, 2025 yılının ilk ayında ise 33 kadınımız yaşamdan, çocuklarından, ailelerinden insafsızca koparıldılar, katledildiler. (http://anitsayac.com/?year=2024) Hem de en çok yakın çevrelerindeki erkekler tarafından…
Parababaları ve onların işbirlikçisi AKP’giller’in yarattığı bu kansercil düzende ne acıdır ki sadece Kadınlarımız katledilmedi. Narin kızımız, Sıla bebeğimiz gibi nice çocuklarımız, nice patili canlarımız, nice ağaçlarımız da katledildi ve katledilmeye devam ediyor.
Görüldüğü üzere bu kansercil düzenin ilk kurbanları hep kadınlar ve çocuklar oluyor. Ekonomik krizlerde ilk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor. Savaşlarda, doğal afetlerde, yoksulluğun yaşandığı yerlerde en çok acıyı kadınlar yaşıyor.
Ama tüm bunlar kadının yaşamı yeniden ve yeniden kurmasına, direngenliğine engel mi?
Tabiî ki hayır. Kadın, bir Anka kuşu misali her defasında küllerinden yeniden ve yeniden doğuyor.
Yarımız olan Kadınlar, Hikmet Kıvılcımlı’nın deyişiyle; “bütün yasak edilmiş güçler gibi, gizli, sağır, derinden derine işleyen bir güçtür”.
İşte bu güç, bu topraklarda erkeğiyle beraber bir Kurtuluş Savaşı kazanan Kuvayimilliyeci kadınlarımızın verdiği mücadelede ete kemiğe büründü.
İşte bu güç tüm baskılara, saldırılara rağmen işi, ekmeği için direnen, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu Polonez İşçilerinin mücadelesinde ete kemiğe büründü.
İşte bu güç, “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” şeklinde slogan attığı için hukuksuz bir şekilde Ordudan ihraç edilen Genç Teğmenlerimizden Ebru Eroğlu’nun cesaret kılıcını kuşanıp, Mustafa Kemal’in askeri olmakla gurur duyduğunu, zira Mustafa Kemal’in önce sıra arkadaşı sonra da silah arkadaşı olduğunu ifade edip omzundan rütbeleri alınacak olsa bile Harbiyeli ruhunun yüreğinde yaşayacağını, Harbiyeli brövesinin kendisinde büyük bir onur olarak kalacağını savunmasında ifade eden yiğitliğinde ete kemiğe büründü.
İşte bu güç, hayvanların diri diri gömülmesine duyduğu isyandan dolayı çektiği videoda Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi eleştirdiği için hukuksuz ve keyfi biçimde tutuklanan hayvansever Zuhal Masat şahsında hayvansever kadınlarımızın mücadelesinde ete kemiğe büründü.
İşte bu güç, binbir suça batmış AKP’giller’in tüm ihanetlerini korkusuzca teşhir eden, patili canları için canları pahasına mücadele eden cesur kadınlarımızdan Necla Teyze’nin mücadelesinde ete kemiğe büründü.
İşte bu güç, yerli ve yabancı Parababalarının çıkarları uğruna katledilen doğasına, dağına, havasına, suyuna, ağacına sahip çıkan yiğit kadınlarımızın mücadelesinde ete kemiğe büründü.
İşte bu güç, özellikle son dönemde AKP’giller’in vurgun, soygun, yolsuzluk ve sömürü düzeninin yarattığı açlığı, yoksulluğu sosyal medya aracılığıyla eleştiren cesur kadınlarımızın hukuksuz bir şekilde “Cumhurbaşkanına hakaret”ten dolayı tutuklanmalarında ete kemiğe büründü.
İşte hem Modern hem de Ortaçağcı gericiliğin kadınlardan korkusu bu yüzdendir.
Dolayısıyla şu aşamada acil görev; ülkemiz için “Yüzyılın Felaketi” AKP’giller iktidarından kurtulmaktır. Sonrasında ise içinde bulunduğumuz bu kansercil Parababaları düzenine son vermektir.
Bunun için de görevimiz; insanlığın ve kadınlarımızın kurtuluşunun yolunu açacak biricik sınıfın, İşçi Sınıfının mücadelesini ilmek ilmek örmektir.
İşte bu nedenle biz Kurtuluş Partili Kadınlar, her 8 Mart’ta var gücümüzle “Kadının Kurtuluşu İşçi Sınıfının Kurtuluşundan Bağımsız Değildir; Kadının Kurtuluşu Devrimde, Sosyalizmde”, diye haykırıyoruz!
Çünkü biliyoruz ki bu zalim Parababaları düzeninde Kadın, sınıfsal ve cinsel olmak üzere çifte sömürüye uğramaktadır.
Dolayısıyla da bu mücadelede bir burjuva akımı olan ve kadın sorununa sınıfsal açıdan bakmayan Feminizmin kadın mücadelesinde çözüm olamayacağını bir kez daha bilincimize çıkarmalıyız.
Sevgi ve Saygıdeğer İnsanlığın Yarısı Olan Kadınlarımız,
Sizleri Hür, Güçlü, Mutlu, Tam Bağımsız bir Türkiye için HKP saflarında mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Bizler, Partimizin ilk Genel Başkanı Hikmet Kıvılcımlı’nın dediği gibi; “İnsanlığın yarısı kadınsa mücadelenin de yarısı kadın olmalıdır”, anlayışıyla mücadelemize devam ediyoruz.
Gelin beraberce bu Ortaçağcı gerici gidişe dur diyelim, karanlığı yok edelim. Devrimci Demokratik Halk İktidarını birlikte kuralım!
Selam olsun 8 Mart’ı Yaratanlara!
Laiklik Kadının Özgürlüğüdür!
Laiklik Yoksa Bilim, Demokrasi ve Özgürlük Yoktur!
Kadına Yönelik Şiddetin, Kadın Cinayetlerinin Sorumlusu Parababaları Düzeni ve Ortaçağcı Gericiliktir!
Kadının Kurtuluşu İşçi Sınıfının Kurtuluşundan Bağımsız Değildir!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
08 Mart 2025
Kurtuluş Partili Kadınlar