Ey insanlıklarından çıkmış zalimler!
Enkazların altında bile yaşamı doğuran kadınlarız biz!
Ve her 8 Mart’ta kahrolası sömürü düzeninize karşı bilenir öfkemiz.
Ant olsun ki özgür yarınları kuracak bin yıllardır üreten ellerimiz!
Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki…
Uyumayacaksın (…)
Toplumcu şairimiz Melih Cevdet Anday, “Telgrafhane” adlı şiirinde bugün hissettiklerimizi ne kadar ustaca dile getirmiş!
Tarih 6 Şubat 2023… Bu acı günün sabahına, kulaklarımızdan hiç silinmeyecek insan, çocuk, kadın çığlıklarıyla uyandık. Ve o günden, o saatten beri uyuyamıyoruz! Çilekeş, ezilen, sömürülen emekçi kadınlarımızın, analarımızın bacılarımızın yürek yakan feryatları, üstlerine yığılan Parababaları düzeninin enkazlarından yankılanıyor. Anadolu kadınının her daim üreten nasırlı elleri, bebelerine nefes aldırmayan molozlara var gücüyle dalan kan kürekleri oluyor. İşte 2023 Türkiye’sinin 8 Mart’ında, emekçi kadınlarımız tıpkı New Yorklu tekstil işçisi kız kardeşleri gibi, AKP’giller’in bekçiliğini yaptığı Parababalarının sömürü düzeninin enkazına karşı kanlarıyla, canlarıyla direniyorlar.
Çünkü 8 Martlar, tarihe kanla, mücadele ile yazılan günün adıdır!
8 Mart’lar, kapitalist sömürü düzeninde insanlık dışı koşullarda acımasızca çalıştırılan kadın işçilerin, tekstil fabrikalarında diri diri yakılan emekçi kadınların mirasıdır!
1871 Paris Komünü’nün eşit haklar mücadelesi veren yiğit devrimci kadınlarının, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için savaşan Bolşevik kadınların kanlarıyla yazılmış onurlu mücadelelerinin unutulmaz tarihinin mirasıdır günümüz işçi-emekçi kadınlarına!
8 Mart’lar, işte tam da bu nedenlerle “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”dür!
Evet, uykularımız kaçıyor memleketimiz için. Uykularımız kaçıyor yitip giden her bir can için. Emekçi kadınlar olarak her kurumu un ufak edilmiş, enkaz yığını haline gelmiş Laik Cumhuriyet’imizi yeniden ayağa kaldırmak için direnmeye, mücadeleye durmaksızın, yılmaksızın devam ediyoruz, edeceğiz!
Çünkü ülkemizin başına “yüzyılın felaketi” olarak gelen AKP’giller, 2023’ün 6 Şubat’ında katliamlarına bir yenisini daha ekledi. Yüzbinlerce insanımız uygun olmayan zeminlerin üzerine yapılan çürük binaların enkazında kalarak, bağıra çağıra, çok acı bir biçimde can verdi. Hayatta kalan milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu, göç etti. Birçoğu açlık, soğuk ve imkansızlıklarla cebelleşiyor. Bu göz gözü görmeyen cehennem ortamında, en çok mağduriyet yaşayan yine kadınlar ve çocuklar oluyor… Bu acı hepimizin acısıdır, ateş bu defa her yeri yakmıştır.
21 yıldır ABD Emperyalistleri tarafından başımıza musallat edilen, Antika Çağ’ın artığı Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının temsilcisi AKP’giller’in sınıf karakterleri gereğidir yaptıkları tüm bu zulümler; halkımıza, kadınlarımıza, çocuklarımıza yaşattıkları felaketler!
Onlar, üretimle hiçbir ilişkisi olmayan, tarihin en asalak, en sömürgen, sermaye sınıfıdır. Onlar, sömürü düzenlerini sürdürebilmek için halkı Allah ile aldatan Muaviye-Yezid, CIA-Pentagon, Washington İslamcısıdır! Dolayısıyla insan ya da hayvan canının ya da doğanın katledilmesinin onlar için hiçbir kıymeti yoktur. Onların tek düşündükleri, ranttır, rüşvettir, küplerini doldurmaktır. Çünkü taptıkları tek Tanrı Para Tanrısıdır.
Bunun içindir ki düşmandır kadınlarımıza onlar, bunun içindir ki kadınlarımızı Ortaçağcı gericiliğin karanlık kuyularında boğmak istiyorlar!
Kadınları köle pazarlarında satan, onlara ilkokuldan başlayarak eğitim almayı, meslek sahibi olmayı yasaklayan Afganistan’ın eli kanlı Taliban cellatlarıyla ilgili olarak AKP’giller’in Reisi; “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum”, diyebiliyor. Ömürlerini talan ediyorlar körpecik kızlarımızın, yavrularımızın; her biri birer Din Derebeyliği olan “cemaat ve tarikat” adlı tekke ve zaviyelerde, Kur’an Kurslarında, İmam Hatiplerde. 6 yaşında evlendiriyorlar, yıllarca taciz ve tecavüzlere uğratıyorlar, cehennem eziyetleri çektiriyorlar.
Meclise sundukları Anayasa değişikliği ile kadının özgürlüğünün değil, esaretinin simgesi olan ve zaten yıllardır başta üniversiteler olmak üzere eğitimden, yargıya, orduya kadar her alanda takılması serbest hale gelmiş olan Türbanı yasallaştırmayı amaçlıyorlar.
AKP’giller ve ülkemizi örümcek ağı gibi saran tarikat ve cemaatler tarafından Türban takmanın dini bir vecibe olarak, kadının kutsal örtüsü olarak sunulması son derece normaldir. Yaşadığımız deprem sürecinde halkımız binbir acıyla uğraşırken, çocuklarımız anasız-babasız kalmışken -yine meşrepleri gereği- AKP’giller’in Diyanet’i; “Evlat edinen evlat edindiği kişiyle evlenebilir.”, fetvası veriyor. Çünkü onlar, sınıf karakterleri ve çıkarları gereği, 1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası’nın Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının görüşlerini, kadına bakışını din diye koyarlar halkın önüne.
Yıllardır süregelen Ortaçağcı gerici gidişten, Laikliğin her alanda yok edilişinden en çok etkilenenler, yaşam kaynakları kurutulanlar, cehennem azabı çektirilenler çocuklarımızla, özellikle de kız çocuklarımızla birlikte biz kadınlar oluyoruz. Oysa ki ekmek-su kadar yaşamsaldır Laiklik bizler için.
Sokak ortasında, çocuklarımızın gözü önünde ve çığlıkları arasında katledilen biziz, şiddetin her türlüsüne maruz kalan biziz, çifte sömürüye uğrayan; ucuz işgücü olarak görülen, evde mutfakla yatak odası arasında mekik dokumaya mahkûm edilen; “o saatte sokakta olmaması, kahkaha atmaması, hamile haliyle gezmemesi gereken”, biziz. “Okumasına gerek olmayan kız çocuğu” yine biziz!
Peki bize biçilen bu yaşamı kabul edecek miyiz?
Elbette hayır!
Biz Kurtuluş Partili Kadınlar, AKP’giller’in toplumu Ortaçağ’ın ümmetçilik konağına götürüp o karanlıklara mahkûm etme amacını, Partimizin teorik ve pratik önderliğiyle ile önceden hiç ikircikliğe düşmeden, duruca gördük ve mücadelesini verdik, vermeye devam ediyoruz. AKP’giller’in AB-D Emperyalistleri tarafından iktidara taşındığı ilk günden bugüne, devrimci çizgiden milim sapmadan “Şeriat Ortaçağdır”, “Türban Kadının Özgürlüğü Değil Esaretidir”, “Laiklik Kadının Özgürlüğüdür” “Kadınların Kurtuluşu İşçi Sınıfının Kurtuluşundan Bağımsız Değildir” şiarını hep haykıran bizler, Kurtuluş Partililer olduk.
Kurtuluş Partili Kadınlar olarak, bu ülkenin Gerçek Devrimci Kadınları olarak; Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın zaferiyle kurulan Laik Cumhuriyet’e ve kazanımlarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Biz Kadınları yok sayan, değersizleştiren, bizleri 1400 yıl öncesinin Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının egemenliğindeki Medine Köleci Toplum Düzeninin ideolojisi olan ve kadını bir köle, alınıp-satılır cinsel bir meta olarak gören Şeriatın, Ortaçağcı gericiliğin karanlık dehlizlerine sürüklemeyi hedefleyenlere karşı mücadelemizi yılmadan, bıkmadan usanmadan sürdüreceğiz. İktidarı ile Muhalefeti ile Amerikancılık Ortak Paydasında buluşanlara karşı kararlı mücadelemizi erkek yoldaşlarımızla el ele, omuz omuza birlikte vereceğiz. Ve adımız gibi eminiz ki sonunda biz kazanacağız!
Yırtıp parçalıyoruz kaderimizi ve kavganın en ön saflarında yerimizi alıyoruz. Ne kadını yok sayan ve köleleştiren Şeriat düzenindedir bizim kurtuluşumuz, ne de sorunu sınıfsal zeminden uzaklaştıran burjuva ideolojisi Feminizmdedir.
Ve işte tam da bu nedenlerle, “Kadının Kurtuluşu Devrimde, Sosyalizmde”dir. İnsanlığın yarısı erkekse, diğer yarısı Kadındır. Tarih göstermiştir ki, başarıya ulaşmış her mücadelede ve devrimde Kadın destanlaşmıştır. Bizler de cesaret vatanını kuşanan İkinci Kurtuluş Savaşçısı Kadınlar olarak ön saflarda yerimizi alıp, Emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini bir daha gelmemek üzere göndereceğiz. Emperyalizme ve Ortaçağcı gericiliğe karşı nihai kurtuluşumuza giden İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle taçlandıracağız.
Çünkü biz Halkız ve Haklıyız!
Şan Olsun 8 Mart’ı Yaratanlara,
Şan Olsun 8 Mart’ı Yaşatanlara!
08.03.2023
Kurtuluş Partili Kadınlar