Vuruşa vuruşa kurduğumuz bu Vatanı
AB-D Emperyalistlerine ve Yerli Satılmışlara teslim etmeyeceğiz
“Birinci Cihan Harbi’nde, General Pershing’in Kurmay Başkanı bulunan General Harbord 1919 Eylül’ünde Sivas’a gelir ve burada Mustafa Kemal’le görüşür, General bir hayli konuştuktan sonra sözlerine şunları ekler:
“-Ben bu vazifeye getirildiğim zaman Türk Tarihini okudum. Gördüm ki milletiniz büyük ordular hazırlamış, büyük kumandanlar yetiştirmiştir. Bunu yapan bir millet, mutlaka bir medeniyet sahibi olmalıdır. Bunu takdir ederim. Fakat bugünkü vaziyetimize bakalım. Başta Almanya olmak üzere dört müttefiktiniz. Dört sene muharebe ettiniz, neticede mağlûp oldunuz. Dördünüz bir arada yapamadığınız bir şeyi, bu vaziyetimizde tek başınıza yapmayı nasıl düşünebilirsiniz? Fertlerin intihar ettiğini vakit vakit görürüz. Şimdi de bir milletin intiharına mı şahit olacağız!”
“Atatürk, büyük bir heyecan içinde bu sözlere aşağıdaki cevabı vermiştir:
“Generale teşekkür ederim. Tarihimizi okumuş, milletimizin büyük ordular, büyük kumandanlar yetiştirdiğini, bunun için milletimizin bir medeniyete sahip olması lâzım geleceğini takdir ve kabul ediyor. Fakat şunu bilmesini isterim ki biz, emperyalistlerin pençesine düşen bir kuş gibi tedrici, sefil bir ölüme mahkûm olmaktan ise babalarımızın oğlu sıfatıyla vuruşa vuruşa ölmeği tercih ediyoruz.” (Mustafa Baydar, Atatürk’le Konuşmalar)
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mız işte böyle verildi. Bu vatan Emperyalist 7 Düvelin pençesinden ve emperyalistlerle kaderlerini birleştirmiş Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin zulmünden işte böyle kurtarıldı. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklara Vatan diyorsak, bu; “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyerek vuruşa vuruşa ölmeyi göze alan, cesareti de bir vatan belleyen Mustafa Kemal’ler sayesinde olmuştur.
Bugün Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin torunları AKP’giller’in 16 Nisan Referandum ihanetiyle temeline dinamit yerleştirip yıktığı Meclis, 23 Nisan 1920’de, Halklarımızın emperyalist boyunduruğa karşı yürüttüğü savaşı örgütlemek üzere kuruldu.
O Meclis Antiemperyalistti. Çünkü o Meclis’in Kurucu Önderi, “Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücadeleyi öngören bir mesleği takip eden insanlar”dı.
O Meclis Antifeodaldi. Çünkü Birinci Meclisi kuranlar; “Ulusumuzun önünde açılan kurtuluş ufuklarında durmaksızın yol almasına engel olmaya çalışan”, insanlığı Ortaçağ karanlığına götürmeye yeminli Ortaçağcılığa karşı da bir mücadeleyi önlerine hedef olarak koymuşlardı. Ve “Bunların varlığını hoşgörü ile kabul edenler”i, “Menemen’de Kubilay’ın başı kesilirken kayıtsız, ilgisiz izlemeye dayanan ve hatta alkışlamaya cesaret edenlerle bir” olarak görüyorlardı.
O Meclis, 1071 yılından beridir birlikte yaşayan, kardeşleşmiş, en kritik momentlerde kader birliği etmiş, küffara karşı mücadelede birlikte vuruşmuş, birlikte ölmüş, Çanakkale’yi birlikte geçilmez kılmış Türk ve Kürt Halklarının birlikte oluşturduğu bir Genelkurmaydı.
Bu Meclisti, emperyalistlerin Sevr Haritasını yırtıp bir paçavra gibi çöpe atan.
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızla, emperyalistlerin yanlarına alarak kaçırdığı Ortaçağcıların hep kin duydukları, yıkmak için fırsat kolladıkları, önderlerini unutturmak istedikleri Meclis bu Meclisti.
İşte AB-D Emperyalistlerinin hazmedemediği, yıkmak için uğraştığı Meclis bu Meclisti. Bu Meclis şimdi Ankara’nın Ulus Meydanı’nda. Ve 16 Nisan Referandum ihanetiyle, hileyle, yalanla, dolanla, dümenle yıkılan Meclis aslında bu Meclistir. Bağımsızlığın, özgürlüğün simgesidir, Ulus Meydanı’ndaki o mütevazı bina. Mazlum Halkların kurtuluşuna örnek olan, destek olan Meclistir, o sade bina. İşte bu Meclistir bizim Meclisimiz.
Ankara Dikmen yolu üzerinde bulunan, içerisi şu anda Amerikancılık paydasında buluşanlarla dolu olan, Suriye topraklarına asker gönderen, Yeni Sevr’e taşeronluk eden Meclis, Mustafa Kemal’in Meclisi değildir. Bu Meclis bizim Meclisimiz olamaz.
Emperyalistlerin kollaması ve korumasıyla bugünlere kadar beslenip büyütüldü Ortaçağcılar ve iktidara taşındılar. Potansiyel olarak zaten hasarlı olan beyinlerine, AB-D Emperyalistleri tarafından Mustafa Kemal, Laiklik, Halkçılık, Devrimcilik düşmanlığı bir kez daha yerleştirildi. Birinci Kuvayimilliyecilerden yadigâr ve Antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nı Tarihte ilk olarak zaferle taçlandırmış ve Laik Cumhuriyet’i korumak ve kollamakla görevli kılınmış Türk Ordusu’nun Jöntürk Geleneğini ortadan kaldırmak, dağıtmak, parçalamak, savaşçı gücünü kırmak görevi de; AB-D Emperyalistleri tarafından bu yerli satılmışlara verildi.
23 Nisan 1920’den 97 yıl sonra intikamlarını aldılar AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar.
AB-D Emperyalistleri, Para, Asker ve Casus gücüyle özellikle 1950’den sonra hız verdikleri, alttan alta, sinsice yürüttükleri aşağılık çalışmalarının karşılığını aldılar. Bir proje partisi olarak kurdukları ve 2002 yılında iktidara taşıdıkları AKP’giller ve “Büyük Reis”i eliyle yaptılar altın vuruşlarını. Türk Ordusu’nun başına çuval geçirdiler, CIA Operasyonlarıyla yıprattılar, kolunu kanadını kopardılar, cesaretlerini kırdılar, yüreksizleştirdiler, her bir Generalini tören paşalarına çevirdiler, Türk Ordusu’nu site güvenlikçisi konumuna soktular, onursuzlaştırdılar, itibarsızlaştırdılar, aşağıladılar, Halkın gözünde değerini düşürdüler. Mustafa Kemal ve İsmet İnönü’ye “iki ayyaş”, “ölmüş inek” diyerek onların izini tozunu silmeye çalıştılar.
Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın emaneti bütün ekonomik kurumları peşkeş çektiler, yağmaladılar, yağmalattılar. Lozan’ın kazanımı 18 adamızın işgaline gık bile diyemediler. AB-D Emperyalistlerinin BOP Haritasını yaşama geçirmekle görevlendirildiler. Eşbaşkan oldular, İki Kurucu Halkı düşmanlaştırdılar, Yeni Sevr’e götürmek için Suriyeleştirdiler ülkemizi. 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’yla, önceden diz çöktürttükleri Türk Ordusu’na ölüm vuruşunu yaptılar. Yeni Sevr’e doğru giden yolda büyük bir engel olarak görülen Ordu böylece senaryosunu CIA’nın yazdığı oyunlarla opere edilmiş oluyordu.
Bunlar da yetmedi. Yapılan ihanetlerin farkındaydı yerli satılmışlar. AKP’giller ve “Büyük Reis”i, ömür boyu yargılanmaktan kurtulmak ve BOP Haritasını iki dudağının arasından çıkacak bir sözle yaşama geçirmek için, yine Emperyalist Metropollerde hazırlanan 16 Nisan Referandum ihanetini devreye soktular.
Neleri kullanmadılar ki bu referandum ihanetinden istedikleri EVET sonucunu çıkartabilmek için…
Devletin bütün olanaklarını seferber ettiler. HAYIR için çalışanların karşısına polisi çıkartılar, gözaltına aldılar. Bu ülkenin gerçek muhalefetini yapan HKP’nin seçimlere girmesini hiçbir yasaya, hukuka uymayacak şekilde engellediler, CIA-Muaviye-Yezid Diniyle insanlarımızı uyutmaya, kör, sağır, dilsiz yapmaya devam ettiler.
Buna rağmen başaramadılar. Baktılar ki bütün bu kara propagandaya rağmen HAYIR önde, yıllardır hep yaptıkları gibi hileyle EVET çıkarttılar. Zorundaydılar EVET çıkartmaya. Hesabını veremezlerdi kuklacılarına kuklalar. Tepetaklak gidişleri çok hızlanırdı HAYIR çıkarsa. Tepetaklak gidip yuvarlanırlarsa çukura, işin ucunda yargılanmak vardı. Bunu göze alamazlardı.
Ama olmadı. Hırsızlıkla EVET çıkarttılar ama bu kez yakalandılar. Bu kadar açık hırsızlığı, dümeni Halkımız yemedi bu sefer. Referandum ihaneti AKP’giller’in ve “Büyük Reis”inin düşüşünün başlangıcı oldu.
Oysa hayalleri çok farklıydı. 79 yıl önce ölen Mustafa Kemal’i gömmekti muratları. O’nun önderliğinde zaferle taçlanan Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’nın izini tozunu silmekti amaçları. Başaramadılar. Başaramayacaklar da.
“Bir akşam Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya nazı geçenlerden biri:
-“Düşünmelisiniz ki, eğer ölürseniz; heykellerinizi paramparça ederler. Yaptıklarınızın hiçbiri ayakta kalmaz. Çok yaşamaya bakmalısınız.”
“Ben de sofradaydım. Güldü, işte o zaman bize gönlünün sırrını açtı:
-“Unutmayınız ki, Mustafa Kemal’ler yirmi yaşındadır” dedi.’’ (http://odatv.com/16-nisanda-ataturku-gomduk-mu-1904171200.html)
Evet, bu ülkede Mustafa Kemal’in gerçek devamcıları Halkın Kurtuluş Partililer var ve Onlar hep yirmi yaşında. Heyecanından, cesaretinden, bilincinden hiçbir şey kaybetmeyen devrimciler var. Antiemperyalist, Antifeodal, Antişovenist ilkeler ışığında Birinci Kuvayimilliyecilerin zaferini Sosyal Kurtuluşla taçlandıracak, İkinci Kurtuluş Savaşı’yla Demokratik Halk İktidarını kuracak HKP’liler var.
Gericilik rüzgârlarının havada uçurduğu bir yaprağa döndürmediği, Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’nda Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanlığına kadar yükselen, elde silah emperyalist canavarlığa karşı savaşan, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın sağlam teorisiyle rüzgârları önüne katan HKP’liler var.
Ve Vatan Aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkmaktansa, vuruşa vuruşa ölmeyi yeğleyen gerçek devrimcilerin rüzgarı yıkacak AB-D Emperyalistlerinin ve Ortaçağcı Yerli Satılmışların düzenini.
Halkız Haklıyız Yeneceğiz.
23 Nisan 2017
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi