Vakıf demek, helalinden mala mülke, paraya sahip bir temiz kalpli kişinin servetini kendince kamuya çok faydalı olacağını düşündüğü bir alanda hizmet vermesi için bağışlamasıdır.
Demek ki vakıf kuran kişi, öncelikle helalinden bir maddi zenginliğe sahip olacak. Sonra da onu, kuşaklar boyu kamuya hizmet verecek bir işe hibe edecek.
İşte gerçek anlamda vakıf demek bu demektir…
Bu sebeple de vakıf sahibi ya da vakıf kurucusu kişi ya da kişiler, mal mülk düşkünü insanlar değildir. Halksever, yurtsever, iyiliksever, hayırsever insanlardır.
Devri iktidarında, her şey gibi vakıf kavramını da tersyüz ettin be Hafız…
Bilal’in, Sümeyye’nin ve avanenden yığınla kişinin “vakıf” adı altında kurmuş olduğu vurgun kurumları ise kamunun sırtında ya da devletin sırtında birer kenedir. Yoksul, çilekeş halkımızın alınterinden zamlar, vergiler ve sefalet ücretleriyle gasp ettiğin paraların buralara peşkeş biçiminde aktarılmasıdır.
Yani tümüyle sömürü, vurgun, çapul ve hırsızlık alanına dönüştürülmesidir.
Ne iş yapar Bilal ya?
Okçular Vakfı’nda oynar, öyle mi?
Yahu madem bu kadar okçuluğa, kılıçcılığa, silahçılığa meraklı bu vatandaş; önce gitsin her gerçek halk çocuğu gibi askerliğini yapsın.
Yo, onu yapmaz. Yapamaz çünkü, canları tatlı…
Sonra orada vurgun, yağma işleri de olmaz, ne yapsın askerliği? Gelir buralarda oynar.
Sümeyye ne yapar?
Benzerini…
Soralım yahu; avanenden hangisinin çocuğu, halk çocukları gibi gidip askerlik yaptı?
Hiç değilse bir tek örnek verebilir misin?
Veremezsin, değil mi?..
Ondan sonra da şehit kardeşine, şehit babasına, şehit anasına, senin ihanet politikalarını eleştirdi diye davalar açtırırsın, cezalar verdirirsin.
Şehit subayın subay kardeşinin askerlik hayatını sonlandırırsın. Bununla da yetinmezsin; hiç utanıp arlanmadan “Bazı şehit babalarının karakteri bozuk” diye onlara hakaretler yağdırırsın. “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir”diye şehitlerin ardından mide bulandırıcı laflar edersin.
Ey Maun mücrimleri!
Liyakat diye bir şey bırakmadınız memlekette yahu…
Oysa liyakat, imanın gereğidir. Sen onu çöpe attın. Liyakatın yerine sadakati geçirdin, Kaçak Saray’ına sadakati…
Şu manzaraya bak yahu: Mustafa Kemal, Kuvayimilliye ve Laiklik düşmanı, Amerikan vatandaşlığı yeminini hiç utanıp sıkılmadan kendisine yedirebilmiş, hazmedebilmiş Merve Kavakçı’yı Malezya- Kuala Lumpur’a Büyükelçi atarsın. Türkiye’yi bu Türkiye düşmanı şahıs temsil edecek güya, öyle mi?
Yanına da yine avanenden bir benzerini, Begüm Soysal’ı Kültür ve Tanıtma Müşaviri diye gönderirsin.
Yine bu Merve Kavakçı nam ABD vatandaşının kız kardeşi Ravza Kavakçı’nın ise, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sırtında 5 yıl süresince tam bir kene gibi yaşadığı ayan beyan meydana çıkmıştır bugün.
İBB Başkanı İmamoğlu, konuya ilişkin aynen şu açıklamayı yapıyor:
“Hâlâ kadroda görünüyor. Maaş almadığı doğru. Milletvekili seçildiği an itibarıyla maaşının kesildiği doğru. Ama bir gerçeklik var ki 2008’de işe girmiş ve bilgisayar mühendisliği bölümü mezunuyken ABD’ye siyaset bilimi doktorası yapması için burs verilerek gönderilmiş. 5 yıllık eğitim sonrasında da 4 yıl 11 ay mecburi hizmet süresi tanımlanmış. Yani böyle bir mecburi hizmet süresi varken, bunu tamamlayamamış. Tamamlamadan milletvekili olmuş. Dolayısıyla aslında kuruma bu anlamda bir borcu var” (https://t24.com.tr/haber/ravza-kavakci-haberlerine-erisim-engeli,836776)
Şu yapılan yolsuzluğa, hırsızlığa, ahlâksızlığa bakın yahu…
Yine bir Aile Bakanın vardı, Tayyip, Fatma Betül Sayan nam. Hani Hollanda’dan polis eşliğinde bir mücrim gibi sınırdışı edilmişti. İşte onun da tüm aile çevresi devlete yerleştirilmiş. Dedik ya, artık devlet Laik Türkiye Cumhuriyeti olmaktan çıkartıldı. Tayyipgiller Faşist Din Devletine doğru hızla yol almakta. Tabiî aynı zamanda da Ortaçağ’ın karanlık dehlizlerine doğru yol almakta.
Bu Aile Bakanınla ilgili de medyada yer alan haberlerden birini alalım buraya:
“Dışişleri Bakanlığı kararnamesiyle çeşitli ülke ve merkezlerinde görevlendirilecek yeni büyükelçilerin isimleri belli oldu. Merve Kavakçı’ın Malezya’nın Başkenti Kuala Lumpur’a büyükelçi olarak atanması tartışma yaratmıştı. Ancak yeni kararnamede bir detay daha var.
“Referandum öncesinde Türkiye ve Hollanda arasındaki toplantı krizinin aktörlerinden biri olan Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın kız kardeşi olan Ayşe Sayan Kuveyt’e büyükelçi olarak atandı.
“Sayan’ın bir diğer kardeşi olan Nazmiye Sümeyye Sayan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi Üyesi olduğu biliniyor. Nazmiye Sümeyye Sayan’ın hem müdürü hem de ortağı olduğu DİGİMEG Eğitim Danışmanlık ve Medya Hizmetleri Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti AKP’li belediyelerden aldığı yüklü ihalelerle gündeme gelmişti.
“Bir başka kardeş Ayşe Hilal Sayan Koytek ise Bilgi Teknolojileri Kurumu’nda (BTK) müsteşar yardımcılığı görevini yürütüyordu, ancak 25 Mayıs 2016 tarihinde görevinden istifa etmişti.
“Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın bir başka kardeşi, Ömer Fatih Sayan ise hala BTK başkanlığı görevini yürütüyor.
“Sayan kardeşlerin babası olan Avukat Ramazan Sayan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a son derece yakın bir isim olduğu biliniyor.” (https://odatv.com/bakan-fatma-betul-sayan-kayanin-kardeslerinin-gorevleri-sasirtti-2807171200.html)
Yine İmamoğlu’nun bir açıklaması vardı, birkaç gün önce, Tayyipgiller’in adı “vakıf” olan vurgun, yolsuzluk ve hırsızlık kurumlarına İstanbul Belediyesinin kaynaklarının nasıl yeyim edildiğini gösteren. Şimdi de onu görelim isterseniz:
“İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, vakıflara aktarılan kaynaklardan iptal edilen tutara ilişkin konuştu.
“İmamoğlu’nun gündemi değerlendirdiği açıklamalardan satır başları;
“Daha işin başındayız. Şu an itibariyle iptal ettiğimiz vakıflara aktarılmış, verilmiş kaynaklar adına söylüyorum. İptal edilmiş tam 357 milyon liralık sürece nokta koymuş durumdayız. Bunun içinde sadece bir vakfa yemek desteğinin 56 milyon liralık bölümü var. İnanılmaz. Bu milletin parasını nereye harcıyorsunuz? Bir bina yapılıyor, vakfa yapılmak üzere maliyeti 165 milyon lira. Artık o bina İstanbulluya ait. Bu daha başlangıç.”
“(…)
“BB’den yapılan açıklama;
“İmamoğlu’nun talimatıyla bir süre önce bu dernek ve vakıfların İBB ile olan çalışmaları üzerine inceleme başlatılmış ve incelemeler derinlemesine devam etmektedir. İncelemeler sırasında çok sayıda vakıfla, protokoller kapsamında veya şifahi görüşmeler yoluyla, yurt inşaatları, bina kiralama, bakım-onarım tadilatı, ulaşım-yeme-içme, proje, diğer yardımlar ve tefrişat gibi kalemlerde maddi iş birlikleri tespit edilmiştir. İlk incelemenin ardından İBB, aralarında Ensar Vakfı, TÜRGEV, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, TÜGVA, Daru’l Fünun İlahiyat Vakfı ve Hoca Ahmet Yesevi Vakfı’nın bulunduğu vakıflarla arasındaki protokolü fesih etme kararı almış ve protokolleri iptal etmiştir.” (https://www.ilkhaber.biz/haber/imamoglu-vakiflara-aktarilan-kaynaklardan-iptal-edilen-tutari-acikladi-h7591.html)
Öyle anlaşılıyor ki Kaçak Saraylı Hafız; sanki yemin etmişsiniz boğazınızdan helal lokma geçmeyecek diye, AKP’giller olarak.
Yine 5-6 yıl önce benzer bir haber vardı, sizin bu mide bulandırıcı işlerinize dair. Yani bu işleriniz yeni ortaya çıkmış şeyler değil. İktidara ilk adımınızı attığınız günden bu yana hep aynı bataklıktasınız.
“Türkiye’nin Bern Büyükelçiliğine 12 bin dolar maaşla Basın Ataşesi atandı. Yabancı dil bilmeyen Ataşeye aylık 6 bin dolara, tercüman da tutuldu. Eşi de, 8 bin dolar maaşla Din Ataşesi yapıldı.
“CHP İstanbul milletvekili Oktay Ekşi, Türkiye’nin Bern Büyükelçiliğine Basın Ataşesi olarak atanan Hacı Mehmet Gani hakkında, ilginç iddialarda bulundu ve konuyu TBMM gündemine getirdi. Hukuk mezunu olan Gani, Mayıs 2012’de Bern’e Basın Ataşesi olarak atanmıştı.
“Gazeteport’un haberine göre; Oktay Ekşi, aylık 12 bin dolar maaşla göreve getirilen Gani’nin, yabancı dil bilmediği için, ayda 6 bin dolara tercüman tutulduğunu, eşinin ise ayda 8 bin dolar maaşla, Bern Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliğine ‘‘Hafize’’ kadrosu ile atandığını savundu. (https://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/boyle-atama-gorulmedi-245135/)
Ne içler acısı durum, değil mi arkadaşlar?
Ahlâka dair, vicdana dair tüm değerleri sıfırlamışlar bunlar…
Hangi alan kalmıştır ki, bunların vurgunundan, soygunundan, hırsızlığından, yolsuzluğundan tahribata uğramasın, zarar görmesin…
Yandaş müteahhitler, memleketin şehirlerini, meydanlarını, parklarını, yeşil alanlarını, ülkemizin dağlarını, ovalarını, ormanlarını, nehirlerini, göllerini yağmalamaktalar, hayâsızca ve vicdansızca…
Durup dinlenmeden her gün binlerce ağaç kestirmektedirler. Topraklarımızı siyanür benzeri zehirlerle zehirlemektedirler. Cennet vatanımızı halkımız için ölüm tarlalarına çevirme gayreti içindedirler.
Hep söyleyegeldiğimiz gibi, bunların inandığı, tapındığı biricik Tanrı vardır, o da Para Tanrısı. Onun dışında başka hiçbir Tanrıya inanmaz bunlar. Zaten Para Tanrısı da doğası gereği yanında başka Tanrının bulunmasına asla izin vermez.
Ahiret inancı filan yoktur bunlarda. Eğer olsaydı bunca hırsızlığı, bunca yolsuzluğu, bunca ihaneti, bunca zalimliği yapabilirler miydi hiç?
Eee Tayyip…
Ekonomi eğitimi bile olmayan Damat Berat Albayrak, Hazine ve Maliyeden Sorumlu Bakan, öyle mi?
Yine halk çocuklarımız gibi gerçek anlamda askerlik yapmayan Berat Albayrak (ki Bilal de öyledir) Yüksek Askeri Şura Üyesi oldu, senin kanun hükmündeki kararnamenle. Bakalım mı haberlerine?
Bakalım:
“Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre Hazine ve Maliye Bakanı ile Milli Eğitim Bakanı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyesi oldu.
“Yüksek Askeri Şuranın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Resmi Gazete’de yayımlandı.
“Kararnameye göre YAŞ üyeleri Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı, Hazine ve Maliye Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları olarak belirlendi. Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde YAŞ toplantılarına katılacak ve toplantıya başkanlık edecek. Cumhurbaşkanının katılmadığı durumda toplantıya Cumhurbaşkanının görevlendireceği yardımcısı başkanlık edecek.” (https://businessht.bloomberght.com/guncel/haber/2059396-berat-albayrak-a-yeni-gorev)
“Tayyip Erdoğan’ın bedelli askerlik yapmayarak kayıpta olduğunu belirttiği kişiler arasında oğlu Bilal Erdoğan ve damadı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak da bulunuyor.
“Bilal Erdoğan 2009’da, Berat Albayrak da 2006’da Burdur’da yurt dışında çalışan Türkiye vatandaşları statüsünde bedelli asker (dövizli-bedelli diye bilinir) olarak askerlik görevini tamamlamıştı.”(http://www.diken.com.tr/bedelli-askerler-cok-buyuk-kayipta-diyen-erdoganin-oglu-ve-damadi-da-kaybedenlerden/)
Askerlik dedik de, bir ay kadar önce Yüksek Askeri Şura Toplantısı yapıldı, değil mi?
Bir buçuk saat süren toplantıda, onca subayın terfileri ya da emeklilikleri belirlendi. Kimisi emekli edildi, kimisi yerinde saydırıldı, kimisi de terfi ettirildi.
Burada da ölçüt neydi?
Kaçak Saray’a yakınlık ve biat…
Bu haksızlığı hazmedemeyen 11 general istifa etti. Aklınca kendi ordunu oluşturuyorsun. AKP’giller ordusunu, Kaçak Saray ordusunu, öyle mi?
Bu acı gerçeği, bir üst rütbeye terfi eden bir general bile itiraf etmekten çekinmemiştir:
“Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirilen Yüksek Askeri Şura’dan çıkan kararların yankısı sürmeye devam ediyor.
“YAŞ’ta bazı isimlerin emekliye sevk edilmesine tepkiler devam ederken OdaTV yazarı Müyesser Yıldız, atama kararlarına ilişkin yeni bir iddia gündeme getirdi.
“Yıldız, uzun yıllar Genelkurmay’da önemli görevlerde bulunmuş bir komutanın, atamalarda bir üst rütbeye yükseltilen bir ismin “İsmi lâzım değil, bir komutanımız açıkça, ‘Ben AK Parti’nin Paşasıyım. Beni onlar terfi ettirdi’ diyor. Durum bu” ifadelerini kullandığını aktardı.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ben-ak-partinin-pasasiyim-244628h.htm)
Çürütmediğin hiçbir devlet kurumu kalmadı be…
AKP kadrolarından, MHP kadrılarından savcı ve yargıçlar atadın. Orduyu bu hale getirdin, eğitimi ENSAR’a ve arkasındaki her biri de Ortaçağın birer karanlık kurumundan başka bir şey olmayan tarikatlara teslim ettin.
Bir de Kaçak Saray’daki başyardımcın var, değil mi? Fuat Oktay. Bu vatandaşın bir de eşi var. Her ikisi de çifter maaşlı.
Bu nasıl oluyor yahu?
Senin devrinde olur, her türlü kanunsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk olur. Bak ne diyor bunlara ilişkin haberler:
“Kamudaki çift maaş ödemeleriyle ilgili tartışmaları da değerlendiren CHP Grup Başkanvekili Özel, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un durumuna bakalım. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olarak dolgun bir maaş alıyor mu, alıyor, ikinci bir maaş ne alıyor, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu üyesi, çift dikiş mi? Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Ömer Çelik, AK Parti için çok konuşanlar. Peki evde yalnız yaşamıyor bir de hanımefendi var, Fatma Nur Hanım, değerli eşleri, Fatma Nur Altun hem akademisyen maaşı alıyor mu, alıyor, hem de Türk Hava Yolları Yönetim Kuruluna önerilmişti, bugün baktık ki resmi siteye geçmiş, görevlendirilmiş. Fahrettin Altun’un evine dört maaş giriyor. Dört dikiş oluyor da EYT’li neden maaş almadan emeklilik yaşını bekliyor, vicdan mı? Hodri meydan… Reis çıkıp söylese ya herkes tek maaşa dönecek, çift dikiş yok diye. Sadece ve sadece Ulaştırma Bakanlığı’nın üst düzey bürokrasisindeki 9 bürokrat çift maaş olduğu daha bugün çıktı. Bütün bakanlıklar böyle.” (https://www.gazeteduvar.com.tr/politika/2019/07/30/ozgur-ozel-fahrettin-altunun-evine-dort-maas-giriyor/)
Belediye Başkanlarını da çifte, hatta üçer beşer maaşa bağlamışsın be Tayyip… Şu hırsa, şu tamaha, şu doymazlığınıza bir bakın yahu… Gerçekten de sizi ancak toprak doyurur.
Şu habere bakın bir, arkadaşlar. Daha çok böylesi haberler de, hangi birinden söz edelim.
“CHP’li Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, AKP’li belediye başkanlarının, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraklerinden 3’er şirketin yönetimine atandığını ve başkanlık maaşı dışında 9’ar bin lira kazandıklarını açıkladı.
“Yerel seçimde, Balıkesir’in 60 bin nüfuslu ilçesi Burhaniye, AKP’den CHP’ye geçti. Burhaniye’de CHP’nin eski milletvekili Ali Kemal Deveciler, başkan seçildi. Deveciler aynı zamanda Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP Grup Başkanı.
“Sözcü’den Saygı Öztürk’ün haberine göre Deveciler, hem Burhaniye’de hem de büyükşehir belediye meclisinde yaşananları, 4 maaş alan AKP’li belediye başkanlarını anlattı.
“12 ŞİRKET VAR”
“Gelelim, ilçemizin bağlı olduğu Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nde AKP’li belediye başkanlarının yaptıklarına. Büyükşehir’in 12 şirketi var. AKP’li de 10 belediye başkanı bulunuyor. AKP’li her belediye başkanına 3’er şirkette yönetim kurulu üyeliği verildi. CHP Grup Başkanı olarak da söylüyorum, AKP’li her başkan, yönetim kurulu üyesi olduğu şirketten ayda 3 bin lira huzur hakkı alıyor. Her başkan, 3 şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu için başkanlık maaşlarının dışında ayda 9 bin lira da yönetim kurulu üyeliklerinden huzur hakkı elde ediyor. Yani, başkanlık, 3 de şirketlerden olmak üzere ayda 4 maaş alıyor. Bu adalet mi?(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpli-10-baskan-her-ay-4er-maas-aliyor-244486h.htm)
Bülent Arınç gibi, Cemil Çiçek gibi ömrünü Mecliste geçirmiş ve bu vatana ve halk zerre miktarda faydası dokunmamış yandaşlarını da şimdi Kaçak Saray’ına toplayıp onlara 13+5=18 bin lira ekstradan maaş vereceksin, değil mi?
Önceki aldıkları maaşlara ilaveten vereceksin bu 18 bin lirayı… Bu saray amigolarına ne de güzel ad bulmuşsun böyle yahu: Yüksek İstişare Kurulu…
Bu amigoların şunlardan ibaretmiş: Bülent Arınç, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Binali Yıldırım.
En kanunsuz işlerine, yolsuzluklarına, vurgunlarına “Yüksek” kılıfını geçirince o işlerini meşrulaştırmış sanıyorsun, değil mi?
Yanılıyorsun… Gittikçe milletin öfkesini ve nefretini topluyorsunuz sadece. Karanlık, kirli içyüzünüz daha çok açığa çıkıyor her yolsuzluğunuzda, her hırsızlığınızda…
Bakanlarının, milletvekillerinin, yardımcılarının geneli böyle çift maaş alıyor, değil mi Tayyip?
Peki işçiler niye alamıyor?
EYT’liler niye hiç maaş alamıyor, 65 yaşını bekliyor?
Ondan sonra da hak, adalet, öyle mi?
İşte bu, Muaviye-Yezid adaletidir, Kur’an ve Hz. Muhammed adaleti değil…
İşte bu anlayışın ve bu doğrultudaki uygulamalarınla, memlekette tarımı de bitirdin, ekonomide devletin varlığını da. İşsizlik, pahalılık çığ gibi artmakta günbegün. Bırakalım eğitimsizleri, üniversite mezunu milyonlarca gencimiz asgari ücretle iş bulabilmek için çalmadık kapı bırakmamakta.
Umutlarını ve geleceklerini çaldınız insanlarımızın. Sadece vatanımızın maddi varlıklarını değil, halkımızın beden ve ruh sağlıklarını da çaldınız.
Ne biçim insansınız siz ya…
Ne kuldan utanıyorsunuz, ne Allah’tan korkuyorsunuz. Her gün bir vurgununuz, yolsuzluğunuz, hırsızlığınız ortaya çıkıyor; yine de yüzünüz kızarmıyor, utanıp sıkılmıyorsunuz.
Ne güzel söylemiş kıymetli sanatçımız Neşet Ertaş; “İnsan doğan yine insan ölseydi, belki de dünyada hayvan kalmazdı”, diye…
Yani ne diyor ozanımız?
Herkes insan doğar ama insan olarak ölemez…
Eee Hafız… Bu da sizin seçiminiz. Özgür iradenizle yaptınız bu seçimi…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
29 Ağustos 2019
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı