Tayyip Erdoğan, beş yıldır suç işlemektedir. Kendi işlediği suç bir yana, maiyetindekilere, özel kalem müdürlerine, gariban makam şoförlerine ve hatta Noterlere, Noter katiplerine de suç işletmekte.
Oysa bugüne kadar on binlerce kişi; Anayasa ve yasalarda öngörülen koşulları taşımayan bir Cumhurbaşkanına hakaret suçundan dolayı tutuklandı, cezalandırıldı. Bunlardan bir tanesi de Genel Başkanımız Nurullah Ankut’tur. Genel Başkanımız Sayın Nurullah Ankut’a da üç ayrı davadan hapis cezası verilmiş, bu davaların duruşmalarında yaptığı savunmalar ve adliye dışında yaptığı basın açıklaması nedeniyle de iki ayrı dava daha devam etmektedir.
Yani yürürlükteki yasalara göre olmayan bir Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle insanlar cezalandırılmaktadır.
Bu yargılamaların yapıldığı mahkemelerin birçoğunda; “ortada Anayasal bir Cumhurbaşkanı yoktur, T. Erdoğan’ın CB yeterliğine sahip olması için dört yıllık üniversite diplomasının olması gerekir, bu diploma dosyaya ibraz edilsin” taleplerine karşın, hiçbir mahkemeye diploma sunulamamıştır. Çünkü diploma yoktur.
Öyle ki, yazar Ergun Poyraz; “Diplomasız” adıyla bunun kitabını dahi yazmıştır.
Diplomasızlık, T. Erdoğan’ın en yakın arkadaşlarından eski Milletvekili Metin Külünk’ün, “Siyaset diploma ile yapılmaz, Peygamberlerin de diploması yoktu.” şeklindeki Twitter paylaşımı ile açık açık savunulmuştu.
T. Erdoğan’ın diplomasının olmadığına, olanların da sahte olduğuna dair yeni bir belge de geçtiğimiz günlerde Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu’nun verdiği kararla ortaya çıktı.
Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığının 23.05.2019 tarih 2018/263 E. 2019/158 K. Sayılı kararından öğrendik ki; T. Erdoğan, dönemin Başbakanlık özel kalem müdürü Hasan Doğan’a talimat vermiş, o da makam şoföre Hasan Tükenmez’i İstanbul 15. Noterliği’ne göndererek, ellerinde bulunan sahte diplomaya suret onayı yaptırtmıştır.
Anılan noterliğin imzaya yetkili kâtibi Emine Seven de; 1512 sayılı Noterlik Yasasının 94 ve 95’inci maddelerine aykırı olarak; işlem ilgilisinin yasal temsilcisi ya da vekili veya yasal mirasçısı olmayan birisine, yani şoför Hasan’a 27 Haziran 2014 tarih ve 1113 yevmiye numaralı işlemle “aslı gibidir” onayı yapmıştır.
Öyle ki, Ankara’da oturan birisinin yine Ankara’daki YSK’ye vereceği bir evrakı İstanbul’daki Notere onaylatmasının tek nedeni vardır: bu Noterin “bizim noter” olduğudur. Yani her şeyi ayarlamışlar, başka Noterlere güvenmiyorlar.
Öte yandan, sahte diploma fotokopisini Notere getiren şoför Hasan; kendisine sorulan soru üzerine; “Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdiğini, geçmişine ilişkin birçok şeyi hatırlamadığını, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamadığını” söylemiştir.
Ne güzel değil mi? Sahteciliği en iyi bilen bu kişiyi sözde hafıza kaybı gerekçesiyle susturup, 82 milyon insanımızı aldatmaya devam etmekteler.
Yani bu da; “bizim şoför”!!!
Diploma nerede? Yok.
Var olanlar sahte.
Herkes susuyor. Fakat partimiz HKP susmadı, susmayacak.
Partimiz bıkmadan-usanmadan bu kanunsuzluğun üzerine gitmektedir.
Bu son olayla birlikte bir kez daha kanıtlanmıştır ki; T. Erdoğan; gerçekte olmayan üniversite diploma fotokopisine “aslı gibidir” onayı yaptırtarak; özel kalem müdürü Hasan Doğan ve makam şoföre Hasan Tükenmezle birlikte Resmi Belgede Sahtecilik, Resmi Makamları Yanıltma suçlarını işlemiştir. Ayrıca bu sahte belgeyi YSK’ye sunarak da sanki Cumhurbaşkanlığı seçilme yeterliliği varmış gibi hem bu kurumları yanıltarak Anayasal suç işlemiş hem de 82 milyon Türkiye Halkını ahmak yerine koymaktadır.
Diğer yandan, Noterler Birliği Disiplin Kurulu kararıyla da kanıtlandığı üzere İstanbul 15. Noterliğinin imzaya yetkili katibi Emine Seven; ilgisi tarafından getirilmeyen ve aslı olmayan bir fotokopiye, Noterlik Yasası ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı olarak “aslı gibidir” onayı vererek, sahte bir fotokopiye bilerek ve isteyerek resmi belge niteliği kazandırmakla Görevi Kötüye Kullanmak suçu ile birlikte Resmi Evrakta Sahtecilik Yapma suçunu işlemiştir. Yine bu katip hakkında şikayete rağmen soruşturma açmayan İstanbul 15. Noteri de aynı suçu işlemiştir. Ayrıca suç tarihindeki Noter Mehmet Necat Üçel hakkında da aynı suçları işlemiştir.
Partimiz, bu suç fiilleri nedeniyle geçtiğimiz günlerde YSK’ye başvurmuş, T. Erdoğan’a verilen mazbatanın iptalini talep etmişti. Bu başvurumuzun sonucunu beklerken, bugün bir kez daha suç işleyenler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
Bugüne kadar yaptığımız başvurularımızı incelemekle görevli YSK gibi Cumhuriyet Savcılıkları gibi kurumlar da Anayasa’nın kendilerine yüklediği görevleri (ihbar ve şikayetlere rağmen) yapmayarak, verilen dilekçeleri işleme koymayarak görev suçu işlemektedirler.
Bu başvurumuzun da aynı akıbete uğraması halinde aynı suçun bir kez daha işleneceğini tekrar ediyoruz.
Bu suçu işleyenlerin de, Demokratik Halk İktidarının vicdanının sesini dinleyen, hukuka bağlı yargıçları tarafından yargılanacağını şimdiden ilan ediyoruz. 17/06/2019
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi
Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNAN……………: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
V E K İ L L E R İ…….: Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN
Ortak adres: Sezenler Caddesi No: 4/15 Sıhhiye/ANKARA
Ş Ü P H E L İ L E R……: 1- Recep Tayyip ERDOĞAN
2- Hasan DOĞAN (R.T. Erdoğan’ın özel kalem müdürü)
3- Mehmet Necat ÜÇEL (Suç tarihindeki İstanbul 15. Noteri)
4- Nejla AKGÜN (İstanbul 15. Noteri)
5- Emine SEVEN (Noter katibi, halen İstanbul 44. Noterliğinde çalışır.)
6- Hasan TÜKENMEZ
S U Ç……………………..: Resmi Belgede Sahtecilik (TCK.; 204 md.),
Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan (TCK; 206 md.)
Görevi Kötüye Kullanmak (TCK; 250 md.)
Suçu ve Suçluyu Bildirmeme (TCK; 278 md.)
SUÇ TARİHİ………………..: 27/06/2014
AÇIKLAMALAR……….:
1- Bilindiği gibi, şüpheli Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olabilmek için Anayasa’nın “Cumhurbaşkanının Nitelikleri ve Tarafsızlığı”nı düzenleyen 101. maddesinde ve 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu’nun “Seçilme Yeterliği”ni öngören 6. maddesinde öngörülen “yüksek öğrenim yapmış olmak” koşulunu taşımadığı konusunda yazar Ergun Poyraz ve Türk Tarih Kurumu eski Başkanı, eski milletvekili Yusuf Halaçoğlu ciddi iddialarda bulunmuşlardı. Şüphelinin gerçekte 4 yıllık bir üniversite mezunu olmadığını, şüphelice YSK’ya verilen farklı diploma fotokopilerinin aralarında dahi gözle görülebilecek fiziki farklılıkların olduğu, ve ortaya konan diploma fotokopilerinin asılsız, sahte olduğuna dair veriler vermişlerdi. Bu verileri aşağıda yeniden özetleyeceğiz.
Bu tartışmalara AKP’nin eski İstanbul Milletvekili Metin Külünk’te katılmış ve 12 Nisan 2018 tarihindeki tweetter hesabından yaptığı paylaşımında: “Siyaset diploma ile yapılmaz, Diploma ancak yüreğe dokunan mücadele adamı için bir parçadır. Diploma yoksa temsil makamında olamazsın diyen varsa, Peygamberler tarihi okusun. Büyük mücadeleleri hiç adı duyulmayan diploması yok ama yüreği samimiyeti olan diplomasız yiğitler taşır.” diyerek şüpheli T. Erdoğan’ın diplomasının olmadığını açık açık savunmuştu.
Müvekkil partiye vekaleten yukarıda bahsettiğimiz ve aşağıda yeniden özetleyeceğimiz nedenlere dayanarak 23.10.2015 tarihinde yaptığımız suç duyurusuna ise 2015/8028 Basın soruşturma, 2015/3235 Basın karar no ile, 12.11.2015 tarihinde “Dilekçenin İşleme Konmaması Kararı” verilmişti. Ancak yeni ortaya çıkan ve şüpheli tarafından NOTERE DİPLOMA ASLI SUNULMADAN SURET ONAYI ALINDIĞI’na dair aşağıda arz ettiğimiz delil uyarınca, CMK 172/2 fıkrası uyarınca yeniden soruşturma yürütülmesine ve bunun için aynı madde uyarınca bu başvurumuzla birlikte önceki dosyanın bu konuda bir karar vermek üzere SULH CEZA HAKİMLİĞİNE gönderilmesine karar verilmesi gereklidir.
2- 11 Haziran 2019 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde şöyle bir haber yayınlandı:
“Erdoğan’ın sunduğu fotokopiyi aslını görmeden onaylayan kâtibi soruşturmayan notere uyarı
Türkiye Noterler Birliği, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmak için sunduğu diplomasının fotokopisini, aslını görmeden aslı gibidir şeklinde onaylayan noter katibine soruşturma açmayan notere uyarma cezası verdi.
Türkiye Noterler Birliği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasının fotokopisini, “Dairemizce onaylanması istenilen iş bu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım!” şeklinde tasdik eden noter kâtibi hakkında soruşturma açmayan İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün’e uyarma cezası verdi.
İstanbul 15. Noterliği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın 2014’te Cumhurbaşkanı olmadan önce adaylık sürecinde YSK’ye sunmak amacıyla üniversite diplomasının fotokopisini, “Dairemizce onaylanması istenilen iş bu fotokopinin ilgilisi tarafından gösterilen ve iade edilen aslına uygun olduğu ve örnek verildiğini onaylarım!” şerhiyle tasdik etti. 27 Haziran 2014 tarihli 1103 yevmiye numarası ile yapılan tasdik işlemini noter kâtibi Emine Seven gerçekleştirdi.
Ahmet Davran adlı yurttaş, İstanbul 15. Noterliği’ne başvurarak Emine Seven hakkında disiplin soruşturulması başlatılmasını istedi. Aradan geçen zamana karşın İstanbul 15. Noteri Nejla Akgün, soruşturma talebine yanıt vermedi. Bunun üzerine noteri, Türkiye Noterler Birliği’ne şikâyet eden Davran, kâtibin yaptığı işleme yönelik şu suçlamada bulundu:
“Kâtip Seven A4 fotokopi bir kâğıda diploma aslı olmadığı halde, kanuna aykırı bir şekilde şerh vurarak imzalamış, noter mührünü ve kaşesini basarak sahte bir resmi belge oluşturmuştur. Hatta 2014 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın diplomasının sahteliğine ilişkin yapılan itirazlarda da Seven tarafından tanzim edilen bu sahte resmi evrak iğfal yani kandırma gücüne sahip olduğundan YSK’nin kararlarında bahsi geçmiş ve bu şerhe dayalı olarak itirazlar ret edilmiştir.”
Savunmayı çürüttü
Seven’in bu işlemi aynı noterlikte daha önce 12 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye numaralı noterlik işleminin cilt bendinden bakarak örnek verdiğini, yani yönetmeliğin 95/A maddesine göre işlem yaptığını savunduğunu aktaran Davran, bu savunmayı şöyle çürüttü: “Seven’in bu beyanı kabul edilmiş olsaydı, fotokopi üzerine vurulacak şerh 95/B yani ‘İş bu suretin dairede 12 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye nolu aslının aynıdır’ şeklinde olmalıydı.”
“Seven, 20 yıl önceki 12 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye numaralı noter işleminden örnek verdim diyorsa, nasıl oluyor da arka tarafına ilgili olarak ibraz ettiğim aslına uygundur şeklinde bir şerhi yönetmeliğin 95/A maddesine göre vurabiliyor? Burada ilgili olarak gösterilen Hasan Tükenmez hangi diploma örneğini ibraz ediyor? Kaldı ki edemez de… Çünkü 3 Haziran 2016’da Marmara Üniversitesi Rektörü, Erdoğan’ın diplomasını kaybettiğinden bahisle 31 Mart 2011 tarihinde bir duplikat diploma talebinin olduğunu ve 1 Nisan 2011 tarihinde de kendisine duplikat verdiğini ifade etmiştir. …” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1434538/Erdogan_in_sundugu_fotokopiyi_aslini_gormeden_onaylayan_k_tibi_sorusturmayan_notere_uyari.html)
Habere konu Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığının 23.05.2019 tarih 2018/263 E. 2019/158 K. Sayılı kararını da ekte sunuyoruz. (EK-1)
3- Noterler Birliği Disiplin Kurulu Kararının içeriğinden öğrendiğimize göre; suç tarihinde İstanbul 15. Noterliğinin imzaya yetkili kâtibi şüpheli Emine Seven; Hasan Tükenmez isimli bir kişi tarafından kendisine ibraz edilen şüpheli Tayyip Erdoğan’a ait bir diploma fotokopisine, “DAİREMİZCE ONAYLANMASI İSTENİLEN İŞBU FOTOKOPİNİN İLGİLİSİ TARAFINDAN GÖSTERİLEN VE İADE EDİLEN ASLINA UYGUN OLUDUĞUNU VE (2) ÖRNEK VERİLDİĞİNİ ONAYLARIM.” şeklinde 27 Haziran 2014 tarih ve 1113 yevmiye numaralı işlemle bir onay şerhi vermiştir.
(Her ne kadar haber içeriğinde işlemin yevmiye numarası 1103 olarak yazılı ise de doğru yevmiye numarası suret onay şerhinde olduğu gibi 1113’tür.) Görüldüğü gibi; şerhin arkasında şüpheli Emine Seven’in imzası ve Noterlik mührü bulunmaktadır.
1512 sayılı Noterlik Yasasının 94’inci maddesinde: “Noterler tarafından yapılan işlemlerin örnekleri, ancak ilgililerine, kanuni mümessil veya vekillerine yahut da mirasçılarına verilir.” Denilmektedir. Aynı yasanın 95’inci maddesinde de; “Yukarıdaki maddede sayılanlardan başkasına örnek verilmesi, noterliğin bağlı bulunduğu asliye hukuk veya münferit sulh hakiminin iznine bağlıdır.” Hükmü bulunmaktadır.
Öte yandan, İstanbul 15. Noterliği’nde şüpheli T. Erdoğan’ın diplomasını onaya götüren diğer şüpheli Hasan Tükenmez’in; onay işleminin ilgilisi T. Erdoğan’la hiçbir yasal bağının olmadığı görülmektedir.
Noterler Birliği Disiplin Kurulu kararından sonra yayımlanan gazete haberlerine göre; İstanbul 15. Noterliği’nde diploma onaylatan şüpheli Hasan Tükenmez’in o dönem Başbakanlık Özel Kalem Müdürü olan şüpheli Hasan Doğan’ın makam şoförü olduğu ortaya çıkmıştır.
(Bkz.http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/turkiye/1438162/Erdogan_in_fotokopi_diplomasina_noterden_onay_skandalinda_yeni_gelisme.html)
Bu kişiyi bulan gazeteciler; kendisine konuyla ilgili soru sorduklarında; “Başbakanlık’ta çalışırken kaza geçirdiğini, geçmişine ilişkin birçok şeyi hatırlamadığını, diplomanın noterde onaylatılmasıyla ilgili süreci de hiç hatırlamadığını” söylemiştir. Yani sözde hafıza kaybı gerekçesiyle 82 milyon insanımızın aldatıldığı sahteciliği bilen kişiyi susturmuşlardır. Bu kişinin hastalığıyla ilgili soruşturma aşamasında tam teşekküllü bir hastaneden rapor aldırılması gerekir.
4- Bu onay işleminin usulsüz olduğuna dair şikayetlerini bildiren Ahmet Davran isimli kişinin 28/09/2018 tarihli dilekçesi ile Noterler Birliği Disiplin Kurulu’nun harekete geçtiği görülmektedir. Bu şikâyet dilekçesinden öğrenildiğine göre, şüpheli Hatice; bu usulsüz işlemi “aynı Noterlikte daha önce 12 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye numaralı işlemin cilt bendinden bakarak yaptığını” savunmuştur.
Kaldı ki, bu belgenin cilt bendinde kalan sureti incelendiğinde üzerinde ASLI GİBİDİR kaşesi olmadığı gibi, onaylayan NOTERİN İMZASI DA BULUNMAMAKTADIR. Ayrıca bu belge Noterlik Yasası Arşiv Yönetmeliği’ne göre 20 yıl saklandıktan sonra İMHA EDİLECEK (B) SINIFI EVRAKLARDANDIR.
Dolayısıyla eğer, İstanbul 15. Noterliğinin son işlem tarihi olan 27 Haziran 2014 tarihi itibariyle cilt bendinde 12 Nisan 1994 tarih ve 10424 yevmiye numaralı bir belge görülüyorsa bile bunun sahte olduğu açıktır.
Oysa şüpheli Hatice’nin suret onay yaptığı 27 Haziran 2014 tarih ve 1113 sayılı onay belgede; “daha önce Noterliğimizde bulunan işlemin cilt bendine bakarak onaylanmış”tır eklinde bir dayanak görülmediği gibi, tam tersine “İLGİLİSİ TARAFINDAN GÖSTERİLEN VE İADE EDİLEN ASLI”ndan bahsedilmektedir. Yani şüpheli Hatice suret onayı yaptığı belgeye böyle bir dayanak yazmakla bu savunmasının yalan olduğunu bizzat kendi işlemi ile kanıtlamaktadır.
Öte yandan diğer şüpheli Noter Mehmet Necat Üçel; suç tarihinde İstanbul 15. Noteri olduğundan, suç tarihinde dairede bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Dairede bulunuyorsa, evrakı imzaya yetkili memur değil bizzat kendisinin imzalaması gerekmektedir.
Diğer şüpheli olan ve halen İstanbul 15. Noteri olan Nejla Akgün ise; kâtip Hatice’nin suç fiile nedeniyle kendisine yapılan şikâyete rağmen işlem yapmamakla birlikte, şikayetçi Ahmet Davran’ı telefonla arayarak; “kendisinin eski bir ceza hakimi olduğunu belirterek, Emine Seven’in yanında çalışmadığından bahisle, kendisi hakkındaki şikayetle ilgili bir karar vermeyeceğini” bildirmiştir. Bunun üzerine de konu Noterler Birliği Disiplin Kurulu’nun önüne gelmiş ve ekte sunulan UYARI cezalı karar ortaya çıkmıştır.
5- Görüldüğü gibi, diploma aslını görmeden onay işlemi yapılarak, sahte bir evraka resmiyet kazandırılmıştır. Bu yeni delil, daha önce haksız yere kovuşturma açılmadan kapatılan başvuru dosyamızın yeniden ele alınarak yeniden soruşturma başlatılmasını sağlamak durumundadır.
Nitekim soruşturmayı kapatan önceki kararında savcılık usul kurallarına ve cumhurbaşkanı dokunulmazlığına atıf yapmış olsa da, ESAS BAKIMINDA SUÇUN OLUŞMADIĞI YORUMU DA YAPMIŞ VE MADDİ VAKAYA GİRMİŞTİ. Şöyle ki:
Savcılık her ne kadar konunun esasına girme yetkisinin olmadığını ve bu nedenle dilekçeyi işleme koymama kararı verdiğini ifade etse de, “incelenen belgeler ve yapılan işlemler” başlığında olayın esasına girdiği, Cumhurbaşkanlığı internet sitesine girdiği, basında çıkan haberleri incelediği savcının kararda geçen KENDİ BEYANLARI ile sabittir. Nitekim nasıl tespit ettiğini anlayamadığımız bir şekilde İstanbul Üniversitesi’nden mezun olduğu tespitini yapmıştır. Bu tespitini şöyle tamamlamıştır savcılık: “DOSYADA MEVCUT DELİL DURUMU NAZARA ALINDIĞINDA OLAYDA UNSURLARI İTİBARİYLE OLUŞMUŞ SUÇ BULUNMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR.”
Her durumda, maddi vaka bakımında açıkça yeni bir delil vardır ve savcının önceki vaka değerlendirmesi maddi gerçek ile kadük olmuştur. Bu yeni maddi gerçek/yeni maddi delil uyarınca soruşturma yeniden başlatılmalı ve CMK 172/2 uyarınca konu hakkında bir karar vermesi için bu başvurumuzla birlikte dosya Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderilmelidir.
6- Tayyip Erdoğan’ın 4 yıllık bir üniversite diploması KESİN OLARAK YOKTUR. DOLAYISIYLA CUMHURBAŞKANI SEÇİLME YETERLİLİĞİ DE YOKTUR. Bu husuta önceki beyanlarımızı yeniden özetlemek durumundayız:
Diplomasızlık iddiaları somut belgelere dayanmaktadır. Örneğin, 10 Ağustos 2014 günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde MHP Grup Başkanvekili olan Yusuf Halaçoğlu; “Cumhurbaşkanı olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmak gerekir. Erdoğan’ın mezun oldum dediği Sultanahmet’teki İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi onun mezun olduğu zaman üç yıllıktı. Bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan’a ait olduğu ortaya atılan Diploma sahtedir.”diyerek, R. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Seçilme Yeterliğine sahip olmadığını iddia etmişti.
Halaçoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra da diploma tartışmasını ısrarla sürdürerek; “Ben, Cumhurbaşkanına diploman sahte diyorum beni mahkeme vermiyor. Normal başka bir şey olsaydı çoktan verirdi. Diyorum ki; 1981 yılında mezuniyet belgesi almışsın, mezuniyet belgende ne resim var, ne gizli damga var, soğuk damga var. Dekanın da mührü yok. İmza var, mühür yok. Kazıntı ve silinti yoktur diyor diğerlerinde resim var, soğuk damga var. Seninkinde niye öyle değil? Oraya not düşülmüş, ‘elden aldım’ diye. Mezuniyet belgenin sonrasında kurulmuş bir üniversiteden nasıl mezun olabilirsin? Marmara Üniversitesi’nin diplomasını nasıl alırsın diye soruyorum ve İşletme mezunu olarak nitelendiriliyor. Halbuki İşletme ile alakası yok.” diyerek sözlerinin arkasında durmuştu.
Gerçekten de Halaçoğlu’nun ileri sürdüğü eksikliklerin tamamı, ilk suç duyurumuzda sunduğumuz (2015/8028 Basın soruşturma) 03/04/1981 tarihinde verilen “Mezuniyet Belgesi”nde bulunmaktadır (dosyada mevcut). Dahası bu tarihte yani 1981 ve öncesinde adı geçen okulda ÖĞRETİM SÜRESİ ÜÇ YILDIR. YANİ TAYYİP ERDOĞANIN 4 YILLIK BİR ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMADIĞI ORTAYA ÇIKMAKTADIR.
Benzer bir iddia da Araştırmacı yazar Ergun Poyraz tarafından ortaya konmuştu. Ergun Poyraz “Diplomasız” isimli bir kitap da yayımladı. Poyraz; R. Tayyip Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen Noter onaylı diploma suretini de kamuoyu ile paylaştı.
Bu arada, Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından R. Tayyip Erdoğan’a ait olduğu söylenen ve bir örneğini 2015/8028 Basın soruşturma no.lu suç duyurumuzda sunduğumuz renkli bir Diploma basına servis edildi. Oysa bu diploma fotoğrafında da Rektör ve Dekan imzaları yoktu.
Bu “diploma”lar arasındaki farklar şunlardır: Birinde Rektör ve Dekan imzaları olmadığı halde Noter onaylı ikincisinde bu imzalar bulunmaktadır. Yine birisinde mühür olmadığı halde diğeri mühürlüdür. Dahası her iki diplomanın mizanpajı ve yazı karakteri de birbirinden çok farklıdır. Dolayısıyla her ikisi de sahtedir.
Yine ekte örneğini sunduğumuz ve R. T. Erdoğan tarafından İstanbul 15. Noterliğine 13 Nisan 1994 tarih ve 0424 yevmiye numaralı işlemle onaylattırılan diploma suretiyle 2015/8028 Basın soruşturma dosyasına sunduğumuz suretlerden farklıdır. (dosyada mevcut)
Ortada dolaşan ve fakat hiçbir şekilde usulüne uygun olarak düzenlenmemiş olan diplomalardan hangisine bakılırsa bakılsan, R. Tayyip Erdoğan 1981 yılında mezun olmuştur. Bu okuldaki öğretim süresinin dört yıl değil üç yıl olduğu kesindir. Yine Marmara Üniversitesi’nin de 1982 yılında kurulduğu da ayrı bir gerçektir.
7- T. Erdoğan’ın diplomasızlığına dair iddialarla ilgili olarak (kendi açıklamaları da dahil) basına yansıyan haberlerden belgeli kanıtlarını özetleyecek olursak;
Erdoğan’ın 1981 tarihli geçici mezuniyet belgesinde, resminin ve Dekan imzasının bulunmadığı; aynı tarihli başka öğrencilere ilişkin diplomalarda hem resim hem dekan imzasının bulunduğu; Erdoğan’ın diplomasında dekan olarak gözüken Doç. Dr. Sinan Artan’ın imzasının diğer öğrencilerin diplomalarındaki kendi imzasından farklı olduğu; 1981 yılında Erdoğan hakkında düzenlenen geçici mezuniyet belgesinde okul numarasının 2443 olarak gösterildiği, Marmara Üniversitesi tarafından verilen lisans diplomasında ise 8234 olarak belirtildiği, bu durumun söz konusu diplomanın sahte olarak düzenlendiğini ortaya koyduğu; ifade edilmiştir.
Ayrıca, Erdoğan’ın Üniversiteye giriş tarihinin herhangi bir yerde bulunmadığı, Refah Partisi’nin 1994 seçimleri aday tanıtım evrakında Erdoğan’ın üniversiteye giriş tarihinin “1974-75” olduğu ve 1979 yılında mezunu olduğu, sonradan ise Milliyet Gazetesi’nde mezuniyet tarihinin 1981 olarak yer aldığı; İstanbul İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi’nden alındığı iddia edilen Mezuniyet Belgesi’nde ise mezuniyet yılına 1981, mezuniyet dönemine ise Şubat yazıldığı, Akademide “Şubat” diye bir dönem olmadığı, bir döneme kadar “yaz ve güz” dönemleri varken, şu anki sistemde ise “bahar ve güz” dönemleri olduğu; Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde diploma tartışmaları büyürken Marmara Üniversitesi Rektörü Zafer Gül’ün kamuoyuna yazılı bir açıklama yaptığı ve bir de duplikat diploma yayınladığı; Rektör’ün, yazılı açıklamasında diplomayı vermek için üniversite kayıtlarından hiç bahsetmediği, yalnızca mezuniyet belgesinin mevcut olduğunu söylediği, Rektör’ün yayınladığı diplomada da mezuniyet yılının 1981, mezuniyet dönemi olarak ise Şubat yazdığı; oysa 1981 yılı Şubat döneminin 1980-1981 eğitim ve öğretim yılı içerisinde olduğu; Marmara Üniversitesi’nin “bir diplomanın Marmara Üniversitesi tarafından verildiğini doğrulamak” -yani iş başvurusu yapıldığında, sunulan diplomanın gerçek olup olmadığının sorgulanabildiği resmi bir sistem- için kurduğu diploma doğrulama sisteminde Erdoğan’ın mezuniyet bilgileriyle sorgulama yapıldığında, herhangi bir kayıt bulunmadığı; ancak Erdoğan’ın kamuoyuna açıklanan diplomasından farklı bilgilerle sorgulama yapıldığında, yani mezuniyet tarihi 1981-1982 olarak sorgulandığında, kaydın çıktığı; özetle Marmara Üniversitesi dönem rektörünün yayınladığı ve YSK’na da bildirilmiş olan diplomanın bilgileri Marmara Üniversitesi’nin kayıtlarıyla uyuşmadığı, Erdoğan’ın diplomasında dekan olarak ismi geçen Prof.Dr. Ömer Faruk Batırel’in 1981 yılında dekan olmadığı, Erdoğan’ın mezuniyet yılından bir yıl sonra 1982 yılında bu fakültenin kurulup ilk dekanının Ömer Faruk Batırel olduğu, diploma tartışması başladığında Marmara Üniversitesi’nin Erdoğan’a ait olduğu ifade edilen bir diploma yayınladığı, Marmara Üniversitesi web sayfasına göre, dekanlığının 1982 yılında başladığı ve 1992 yılına kadar devam ettiği, yani diploma gerçekse altında dekan bölümünde Prof. Dr. Batırel’in isminin bulunmamasının gerektiği, diplomadaki tarihi yalanlayan bir başka noktanın da Batırel’in Marmara Üniversitesindeki Profesörlük ünvanının başlangıcının 1982 olduğu, özgeçmişinde Batırel’in 1976-1982 yılları arasında Doç. Dr. olarak görüldüğü, Erdoğan’a verilen diplomada Prof. Dr. olarak imzası olan Batırel’in, diplomanın verildiği Şubat 1981 yılında Doç.Dr. olarak anıldığı anlaşılmıştır.
8- T. Erdoğan’ın talebiyle açıklama yapan Marmara Üniversitesi Rektörünün açıklamasından sonra ise kuşkular daha da artmıştır. Şöyle ki:
- Erdoğan’ın, DİPLOMASINI kaybetmesi/okunaksız hale gelmesi nedeniyle, bunun yerine 2011’de DUPLİKATA alırken, diploma konusundaki önceki belgeleri iade etmesi ve Duplikatada, diploma üstündeki isimlerin, imzasız olarak yer alması esastır. (Mevcut 2013 sonrası yönerge md. 12/3)
- Duplikata varken, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde bu duplikatanın kullanılması gerekirken (1512 Sayılı Noterlik Yasası md. 94 dolanılarak) aslı olmayan diplomanın 1994’teki noterdeki onaylı örneği üzerinden 2014’te noterden bir daha örnek çıkartılmış ve bu örnek YSK’na verilmiştir.
- 1981 Şubat’ta öğrenim bitirildiği ifade edilmesine rağmen, 1982’de kurulan Marmara Üniversitesi ve 1983’de kurulan İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (Rektörlük açıklaması, sy 2, prg 8) diploması/duplikatası verilmiştir.
- 1973 yılında İmam Hatip Lisesi (İHL) mezunu olmasına rağmen, 1973 sonbaharında Eyüp Lisesi’nde fark dersi verildiği ifade edilmektedir.
- Eyüp Lisesi’nden 1973 sonbaharında fark dersi verilmesi durumunda, 1974 yılı için üniversite merkezi sınava girilmesi ve aynı yıl yerleşme söz konusu olmaması gerekirken, 1974 yılında kayıt yaptırıldığı ifade edilmektedir. Fark dersleriyle, hangi bölümlere kayıt yaptırılabildiği de açıklığa kavuşturulmamıştır.
- 1973 tarih ve 1750 sayılı (4.11.1981 tarih ve 2547 sayılı Yasa öncesindeki) Üniversiteler Yasası’nın 54’ncü maddesine göre, öğrenim süresine ek olarak yarısı kadar bir süre içinde bitirme durumu olmazsa ilişik kesilmesi söz konusudur.
- 14.6.1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası’nın 31, 32, 36’ncı maddelerinde, İHL bitirenlerin girebileceği alanlar konusunda hüküm getirilmiş, yüksekokullarının sürelerinin yasa ile düzenleneceği ifade edilmiştir.
- “Aksaray Yüksek Ticaret Okulu” (1974 yılındaki adı ile Aksaray İktisadî ve Ticarî İlimler Yüksekokulu)’nun, giriş tarihindeki öğrenim süresi ortaya konulmamıştır.
ı. Yüksekokul öğrenim programına tabi tutulup, 1980-1981 Şubat döneminde öğrenimin bitirildiğinin belirtilmesi karşısında, (okul 4 yıllık olmamasına rağmen, 4 yıllık olsa bile, yarı süre de eklenince, eğitim öğretim yılı üzerinden süre hesabı yapıldığında) normalde 1750 SY md 54’teki süre aşılmıştır.
- Mezuniyet belge tarihindeki isim, sıfat ve ünvanlar, o tarihte görevde olan kişilerle ilgili isim, sıfat ve ünvanlarla çelişki taşımaktadır.
- Sınıf arkadaşı olduğu söylenen rektör, kendisinin 1978’de mezun olduğunu söylemektedir. Mezun olduğu okul için, bugünkü adıyla değil, o günkü adıyla İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler AKADEMİSİ ifadesini kullanmaktadır.
- 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu Geçici madde 3/1 ve geçici madde 4’e göre, “Yükseköğretim Teşkilat Yasası’nın yürürlüğünden önce öğrenimlerini bitirenler, artık kendi okullarının değişen yeni isimlerini değil, eski isimlerini taşıyan belgeleri kullanmaları gerekmektedir. Buna rağmen Tayyip Erdoğan’a ait olduğu öne sürülen diplomada bitirdiği söylenen okul değil, Marmara Üniversitesi yazması açıkça yasaya aykırıdır.
- Aydın Ayaydın, 1978-1981 arasında dört yıl boyunca hocası olduğunu, dört yıllık İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne bağlı İktisat ve Ticaret Yüksekokulu’nu bitirdiğini söylemektedir.
- Erdoğan ise 1981 yılında, Marmara Üniversitesi İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi’ni bitirdiğini ifade etmekte ve YSK’ya noter onaylı diploma örneği sunulmaktadır.
Tüm bu çelişkileri ve usulsüzlükleri ortaya koyan da, yine müvekkil parti avukatlarından Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu’dur.
9- CUMHURBAŞKANI’NIN CEZAİ SORUMLULUĞU:
Yukarıda ayrıntılıca anlatıldığı gibi, gerçek bir üniversite diploması olmayan T. Erdoğan; kendisi ya da vekili tarafından diploma aslını ibraz etmeden fotokopisine “aslı gibidir” onayı yaptırtarak; özel kalem müdürü Hasan Doğan ve makam şoföre Hasan Tükenmezle birlikte Resmi Belgede Sahtecilik, Resmi Makamları Yanıltma suçlarını işlemişlerdir. Bu sahte belgeyi YSK’ya sunarak da sanki Cumhurbaşkanlığı seçilme yeterliliği varmış gibi hem bu kurumları yanıltarak Anayasal suç işlemekte hem de 82 milyon Türkiye Halkını kandırmaktadır.
Ne yazık ki, yukarıda da belirtildiği gibi YSK gibi, Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi kurumlar da Anayasa’nın kendilerine yüklediği görevleri (ihbar ve şikayetlere rağmen) yapmayarak, verilen dilekçeleri işleme koymayarak görev ihmal etmektedirler.
Nitekim Savcılığınızın; “CUMHURBAŞKANININ GÖREVİ SÜRESİNDE İŞLEDİĞİ İLERİ SÜRÜLEN FİİLLER HAKKINDA SORUŞTURMA YAPILMASININ VE YARGILANMASININ HUKUKEN MÜMKÜN BULUNMADIĞI”nı ifade ederek verilen ilk karar usul yönünden de hukuka aykırıydı. Zira şikâyete konu olay, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki eylemine yöneliktir. Bilakis, kendisinin cumhurbaşkanı seçilme yeterliği taşımadığı, seçilmeden önce sunduğu diploma örneklerinin sahte olduğu şikâyeti vardır. Dolayısıyla isnad ettiğimiz eylemde henüz Cumhurbaşkanlığı görevi başlamamıştır. Diplomada sahtecilik yapılması ve YSK’ya sunulması anında da henüz cumhurbaşkanı değildir.
Öyle ki, diploma sahteciliğinin ilk olarak 1994 yılındaki noter onaylaması zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. O tarihte ise Tayyip Erdoğan’ın hukuken yargılanmasını/soruşturulmasını engelleyecek hiçbir sıfatı yoktur. Buna rağmen savcılığın “cumhurbaşkanının görev sırasında işlediği ileri sürülen fiil” demesi anayasaya ve kanuna açıkça aykırıdır, anlaşılmazdır.
Bu kere sunduğumuz yeni delil çerçevesinde de, notere aslı olmadan onaylattırılan “belge”nin bu sahte onaylattırma eylemi de şüpheli cumhurbaşkanı seçilmeden önce, 2014 tarihindedir. Kaldı ki suçlamaya konu eylem, görev suçu değil, kişisel suçtur.
Bu konuda, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KANADOĞLU’nun makalesi yol göstericidir:
“Cumhurbaşkanı Seçilmeden Önce İşlenen Suçlardan Sorumluluk
Konuyu, Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki göreviyle ilgili suçlar ve yine Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki kişisel suçlar olarak iki başlık halinde irdelemek gerekmektedir.
a- Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki göreviyle ilgili ve o görevi sırasında işlenen suçlar, önceki görevin gerektirdiği soruşturma ve kovuşturma usulüne tabidir. Bu konuda Anayasada bir hüküm yer almamaktadır. Ancak İçtüzüğün 107/1 maddesi uyarınca görevinden ayrılmış Başbakan ve Bakanlar hakkında da meclis soruşturması hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesi ve uygulamanın da bu yönde olması karşısında, Cumhurbaşkanı seçilen ve dolayısıyla görevinden ayrılan bir başbakan ve bakanın, Başbakanlığı veya bakanlığı döneminde işlemiş olduğu göreviyle ilgili suçlarının soruşturulabilmesi için, TBMM üye tamsayısının onda biri olan en az 55 milletvekilinin soruşturma önergesi vermesi gerekmektedir. Bu konuda Anayasanın meclis soruşturmasına ilişkin 100 ncü maddesi hükümleri uygulanacaktır. Yüce Divana sevk kararı için TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğu olan 276 oy yeterlidir. (önceki anayasa zamanında yazılan makale içeriğinde geçen soruşturma usulüne ilişkin yeterlik rakamları değişmiştir, y.n.)
b- Cumhurbaşkanı seçilmeden önce işlemiş olduğu kişisel suçlarda ise, Anayasada ve İçtüzükte bir hüküm yer almamaktadır. Dolayısıyla genel hükümlere göre işlem yapılması gerekmektedir.
c- Son olasılık, seçilmeden önce işlediği kişisel suçlarından dolayı, yasama dokunulmazlığı nedeniyle, kovuşturulması dönem sonuna bırakılan bir milletvekilinin Cumhurbaşkanlığına seçilmesi halidir.
Her üç olasılıkta da, hukuki sorumluluğunun olmadığı yolundaki bir hukuk mahkemesi kararının, maddi gerçeği arayan ve delilleri serbestçe değerlendiren ceza mahkemesini bağlamayacağı unutulmamalıdır.
Hiç bir ülke, yargı önünde aklanmadan, mahkûmiyeti halinde milletvekili seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran zimmet, rüşvet, irtikap, sahtecilik, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma vs. gibi suçlarla itham edilenlerin Cumhurbaşkanlığına aday olacağını ve seçileceğini tahmin ve tasavvur etmediği için Anayasalarına bu yolda bir düzenleme getirmemiştir. Bizim Anayasamızda da bu olasılığın gerçekleşmesi öngörülmemiştir.
Ancak Anayasanın 101/4 maddesi uyarınca, Cumhurbaşkanı seçilen milletvekilinin TBMM üyeliği sona ereceğinden, yapılması gereken, ilgili yargı mercilerinin TBMM’nde bekleyen dosyayı istemesi ve TBMM Başkanının da -böyle bir istem olmasa bile-, o üye hakkındaki dosyayı ilgili yargı merciine göndermesidir. Bu işlem, meclis oluşumu ve yukarıda ikinci bölümde açıklanan üçüncü görüşe itibar edilmesi nedeniyle yapılmamışsa, Mecliste yenilenen seçimlerin oluşturacağı 276 oya dayalı çoğunluğun, dosyanın ilgili yargı merciine gönderilmesi yolunda alacağı TBMM kararı sorunu çözmeye yeterli olacak ve TBMM Başkanı da bu doğrultuda işlem yapmak durumunda kalacaktır. Bu karar, Cumhurbaşkanının görevine son vermese dahi, yargılanmasını sağlayacaktır. Belirtilen suçlardan yargılanmakta olan Cumhurbaşkanının, görevine devam etmekte direnmesi çağdaş bir demokraside düşünülemez. Demokrasi etiği, bu düşünceye engel olmalıdır.” (http://www.hukuki.net/printthread.php?t=25765&pp=40)
Tüm bu nedenlerle, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmadan önceki eylemi hakkında, salt kendisi sonradan cumhurbaşkanı olduğu için soruşturma yapılamayacağı görüşü hukuka aykırıdır. Sunduğumuz yeni delil ile soruşturmanın yenilenmesi gerekir.
10- Diğer yandan şüpheli Hatice; ilgisi tarafından getirilmeyen ve aslı olmayan bir fotokopiye, Noterlik Yasası ve ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı olarak “aslı gibidir” onayı vererek sahte bir fotokopiye resmi belge niteliği kazandırmakla Görevi Kötüye Kullanmak suçu ile birlikte Resmi Evrakta Sahtecilik Yapma suçunu işlemiştir.
11- İstanbul 15. Eski Noteri Mehmet Necat Üçel; suç tarihinde İstanbul 15. Noteri olduğundan, o tarihte dairede bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Dairede bulunuyorsa, evrakı imzaya yetkili memur değil bizzat kendisinin imzalaması gerektiğinden, Görevi İhmal ve Suçu ve Suçluyu Bildirmeme suçunu işlemiştir. Halen görevden olan Noter Nejla Akgün de; kâtip Hatice’nin suç işlediği şüphesi ile kendisine yapılan şikâyete rağmen işlem yapmamakla TCK’nun 278’inci maddesinde tanımlanan Suçu ve Suçluyu Bildirmeme, Görevini Kötüye Kullanma suçunu işlemiştir.
12- Hemen belirtelim ki; Noter ve Noter katibi olan şüpheliler; işledikleri suçlar nedeniyle haklarında yürütülecek soruşturmanın başında 1512 sayılı Noterlik Yasasının 123’üncü maddesi uyarınca İŞTEN EL ÇEKTİRİLMELERİ gerekmektedir.
SONUÇ VE İSTEM..: Yukarıda ayrıntılıca sunulan nedenlerle;
Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığı kararında ismi geçen şikayetçi Ahmet Davran’ın tanıklığına başvurulmak suretiyle; Şüpheli R. Tayyip Erdoğan hakkında; TCK’nun 204. maddesinde öngörülen “Resmi Evrakta Sahtecilik” suçundan, konu hakkında bir karar vermek üzere bu başvurumuzun, 2015/8028 Basın soruşturma, 2015/3235 Basın karar no.lu dosya ile birlikte Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderilmesini, diğer şüpheliler hakkında da yukarıda açıklamalarımız doğrultusunda suç fiillerine temas eden TCK maddeleri çerçevesinde soruşturma başlatılarak haklarında kamu davası açılmasını talep ederiz.. 17.06.2019
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLLERİ
Av. Metin BAYYAR, Av. Sait KIRAN, Av. Doğan ERKAN