Türkiye’de 1 Mayıs’ın Anavatanı ve kalbinin attığı yer Taksim’dir!
1977 senesinde Süper NATO’nun Türkiye Şubesi Kontrgerilla’nın alçakça bir saldırısı sonucunda 34 Şehit verdik, 1 Mayıs’ta.
Şehit kanlarımızla o alanın her karış toprağını suladık ve orayı 1 Mayıs’ın tartışılmaz ve vazgeçilmez namus bellediğimiz vatanı yaptık.
Oradan vazgeçtin miydi, daha doğrusu oradan sıvışıp kaçtın mıydı; Kaçak Saraylı Reis’in ve avanesinin yani AKP’giller’inin önünde utanç verici bir biçimde diz çökmüş olursun!
Dolayısıyla da ihanetin hazin gerçeğiyle yüz yüze gelmiş olursun!
1 Mayıs, muhakkak ki Türkiye’nin her noktasında kutlanabilir ve kutlanmalıdır da.
Ama bir şartla:
Taksim için kavgaya girmek şartıyla…
Oradan kaçanlar, İşçi Sınıfının Kurtuluş Davasına sırtlarını dönmüş olurlar, Devrimden vazgeçmiş olurlar.
Neden?
Şundan:
Nedir 1 Mayıs’ın tanımı?
1 Mayıs, İşçi Sınıfının Dünya Çapında Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’dür.
Kaçak Saraylı Reis, 15 Temmuz 2016’dan itibaren 1 ay süresince ABD Emperyalist Haydudunun meczuplaştırdığı, IŞİD çizgisine düşürdüğü “hülooğğ”cularıyla piknik yaptı o alanda, şenlik yaptı. Belediyeler bedava taşıdı bunları oralara. Üstelik, akşam yemekleri verdi Kaçak Saraylı bunlara.
Peki, aynı şahıs senede 1 gün olsun İşçi Sınıfımıza, Devrimcilere, Demokratlara, İlericilere neden vermiyor Taksim’i?
Üstelik de hem yerel hem de uluslararası planda mahkemelerin, burada 1 Mayıs kutlaması yapılmasının engellenemeyeceğine dair kararları olmasına rağmen…
Çünkü o; Devrimcilere, Demokratlara, Yurtseverlere, Antiemperyalistlere, Laiklere hadsiz hudutsuz bir azgınlıkla düşmandır.
Hayatlarındaki en büyük düşmanı biziz bunların…
Sebebiyse şudur; bunlar ABD Emperyalist Haydudunun “Yeşil Kuşak Projesi”nin ürünü olan Ortaçağcılardır. Bunların stratejik hedefleriyle El Kaide’nin, El Nusra’nın, IŞİD’in hedefi bire bir aynıdır.
Bunlar, vatana millete ve halka düşmandır aynı zamanda… Ulusal değer diye bir şey tanımazlar. 1400 yıllık Ümmetçilik geleneğine bağlıdırlar. Dolayısıyla da bunlar, 1400 yıl öncesinin Emevi (Muaviye, Yezid) saltanatının hüküm sürdüğü Suriye’nin Şam’dakine benzer düzen özlemi içindedirler ve Türkiye’yi oraya götürmenin davasını gütmektedirler.
Biz Devrimcilerin ise, böylesine kanunsuz, haksız hukuksuz bir yasak karşısında yapması gereken nedir?
Hakkımızı almak için olanca gücümüzle mücadeleye girmek, kavgaya dalmak…
En Halkçı Halife Hz. Ali’nin deyişiyle “Haksızlık karşısında boyun eğerseniz, hakkınızla birlikte onurunuzu da yitirirsiniz.”
Devrimci anlayış da aynen böyle emreder. Tabiî gerçek anlamda Devrimci anlayış da…
Vatanımızı özgürleştirinceye kadar, orada bayramımızı gönlümüzce kutlayıncaya kadar savaştan asla vazgeçmeyeceğiz!
Zaten 1 Mayıs’ın bugün öne çıkan yönü, mücadele günü oluşudur.
Neyin mücadelesini vereceğiz?
Öncelikle Taksim Anavatanımızın özgürleştirilmesinin mücadelesini.
Saygıdeğer, İçtenlikli Devrimci, Demokrat Kardeş;
Korkakların, kavga kaçaklarının, sahte sosyalistlerin yalanlarına kanma!
Peşlerine takılma!
Maltepe Dolgu Çukuru’na gitme!
Seni oralara çağıranlar, yüreksizliklerini ve kaçkınlıklarını, beş paralık değer taşımayan demagojik laf gargaralarıyla gizlemeye, gözlerden kaçırmaya çalışıyorlar.
Bu düzenbazların seni kandırmasına izin verme!
Gel, bizimle birlikte kavgaya omuz ver!
Unutma; Devrimcilik buradadır. Devrimci ahlâk, Devrimci namus, Devrimci tutarlılık buradadır!
Ve unutma ki, mücadeleyi sürdürdüğün sürece, hiç kimse seni yenilmiş sayamaz…
Zaferimizi avuçlarımızın içine alıncaya kadar bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz!
Bu, namustur. Bu, bilimdir. Bu, bilinçtir. Bu, kararlılıktır…
Dünyada hiçbir güç, hiçbir zorba, hiçbir despot bizim bu değerlerimizi zerre miktarda olsun aşındıramaz, sarsamaz…
Sonunda mutlaka biz kazanacağız!
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
30 Nisan 2018
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı