Ömrünü İşçi Sınıfının Kurtuluşu Davasına adamış, bu uğurda bir an olsun tereddüt etmeden Bilimsel Sosyalizmin büyük Ustaları Marks, Engels ve Lenin’in miraslarını geliştirip İşçi Sınıfına yeni mücadele araçları kazandırmış, Türkiye Devrimi’nin Teorik ve Pratik Önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’yı, düzenlediğimiz bir Salon Anması etkinliğiyle bedence aramızdan ayrılışının 48’inci yılında bir kez daha coşkuyla andık.
Şişli Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde düzenlediğimiz Anmaya Partili Yoldaşlarımızın yanı sıra demokratik kitle örgütlerinden ve çeşitli sendikalardan temsilciler, Nakliyat İş Sendikası öncülüğünde direnişlerini kararlıca sürdüren Real Market, Makro/Uyum Market, TÜVTÜRK, REYSAŞ, POLÇAK ve Uzel işçileri de katıldı.
Hep bir ağızdan Enternasyonal Marşı’nın büyük bir coşkuyla koro eşliğinde okunmasının ardından ömrünü Devrimci Kavgaya vakfetmiş, Kıvılcımlı Usta’nın öğrencisi, Gerçek Devrimci Nurullah Ankut kürsüye çıktı.
Türkiye’de ve dünyada son dönemde yaşananları değerlendiren Ankut, Türk ve Kürt halklarında devrimci bir potansiyel bulunduğunu ancak CHP ve HDP gibi sözde muhalefet partilerinin gerçek muhalefeti bloke ederek halkları kandırdığını ifade etti. Genel Başkan’ımız, Meclisteki Amerikancı Beşli Çete’nin ve onların kuyrukçuluğunu yapan sol hareketlerin AKP’ye karşı gerçek bir mücadele yürütmediğini ifade ederek şunları söyledi:
“Hem resmi evrakta sahtecilik yapıyor hem de nitelikli dolandırıcılık yapıyor Tayyip. Kendisini olmayan bir sıfata büründürerek milyarlık vurgunlar yapıyor. Çıkardığı sahte KHK’larla Türkiye halkını prangaya vuruyor. Ama bunu bizim dışımızda söyleyebilen yok. Defalarca söyledik bunun gerçek bir Cumhurbaşkanı olmadığını, o sıfatı taşımadığını, piyasaya çıkardığı diplomaların sahte olduğunu. Bize açtığı davalarda defalarca avukatlarına da söyledik, ‘getirin şu diplomayı’ dedik. Yok, getiremiyorlar çünkü yok diploması.
“O sebeple davaların girişinde diyoruz ki, ‘olmayan bir insana hakaret ettiğimiz için bizi yargılamaya kalkıyorsunuz.’ Cumhurbaşkanı diye biri yok şu anda. O sıfata sahip değil. Ama bu Meclisteki Amerikancı partiler ‘Cumhurbaşkanı’ diyorlar. Parababaları medyası ve sahte muhalefetin medyası da Cumhurbaşkanı diyor. Onu dediğin anda sen onun yörüngesine girmiş oluyorsun. İnanmadığın bir şeyi korkundan dolayı savunmuş oluyorsun. O yüzden biz asla Cumhurbaşkanı falan demeyiz.”
Hikmet Kıvılcımlı’nın Antika Tarih üzerindeki örtüyü kaldırdığını, bu nedenle de Marks, Engels ve Lenin’den sonra Bilimsel Sosyalizm’e en büyük katkıyı yapan Devrimci Önder olduğunu ifade eden Genel Başkan’ımız, “20’nci yüzyılda Lenin’i anlamadan, sadece Marksist olmanız sizi nasıl gereçk bir devrimci yapmıyorsa, günümüzde de Hikmet Kıvılcımlı’yı anlamadan devrimcilik iddiasında bulunmanız kendinizi kandırmaktan başka bir anlam taşımaz. Türkiye solunun bir trajedisi de budur. Kıvılvımlı’yı küçümsemek onların devrimci hattan fırlayıp gitmesine sebep oldu. İşte bu yüzden bir tek biz doğru devrimci mücadeleyi yürütebiliyoruz” dedi.
Son dönemde artan toplu intihar olaylarına da değinerek intihar eden ailelerin ve sözleşmeli öğretmen olarak çalıştığı okulda yaşadığı taciz ve baskılara dayanamayarak intihar eden Saadet Öğretmen’in fotoğraflarını gösteren Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut konuşmasına şöyle devam etti:
“Hekim arkadaşlarımız daha iyi bilecektir. ‘Holistik tıp’ diye bir akım var. Bence diyalektik bakış açısına sahip bir akımdır. Bu anlayışa göre insan psikolojik durumuyla, bedensel yani fiziki durumuyla ve sosyal durumuyla bir bütünür. Bütün psikolojik rahatsızlıkları ele alırken bu bütünlüğü göz önünde tutmak gerekir. Diyalektik de nedir? Olayı tüm yönleriyle görmek. Yani diyalektik bir yaklaşımdır bu tıp anlayışı.
“Eğer yeterli gelirleri olsaydı, insanca yaşamalarına yetecek gelirleri olsaydı bu ailelerden bir teki ya da öğretmen kızımız intiharı seçer miydi? Hayır. Öyleyse bu aşağılık vurgun, soygun düzeni, Amerikancı düzen, özellikle çalışan insanlarımızın tamamına yakınında intiharın psikodinamiklerini olşturuyor. İşte o zeminden kaynaklanan bir anlık bunalımla intihara yöneliyor bu insanlarımız. 700 bini bulmuş atanamayan öğretmenler, intihar edenlerin sayısı ise 42. Bütün kötülüklerin kaynağı bu her türlü kötülüğü insanlara her an yapan bu vurgun düzenidir”
Bolivya’da Evo Morales’e karşı gerçekleşen Amerikancı darbeye de değinen Ankut, yaşanan trajediyi şu sözlerle dile getirdi:
“Bolivya’da kendine sosyalist diyen bir devlet başkanı vardı. Halk yararına girişimlerde bulundu, reformlar yaptı. Bu tavrı tabii Emperyalist Çakal Amerika’nın işine gelmedi, hoşuna gitmedi. Orduyu ve polisleri satın aldı. Hainlerden derleşik silahlı bir güç oluşturdu ve Devlet Başkanı Morales’in üzerine salarak istifa ettirdi.
“Morales ne yaptı? Meksika’ya gitti. Ama halkı direniyor. Demek ki gerçek bir devrimci olmak için gerçek bir yüreğe sahip olmak gerekir. Namuslu Meclis Başkanı, Vekiller ve halk devrimi savıunuyor. Onlar mücadele ediyor emperyalizme karşı. Morales de onlarla birlikte direnseydi şimdiye zaferi kazanmış olacaktı. Hayat böyledir arkadaşlar. Ölümle yüzyüze gelmeyi göze alamazsanız ‘ben devrimci önderim’ diye ortaya çıkmayacaksınız. Mücadeleye zarar verirsiniz. Cesaret bizim için bir vatandır. Cesaret vatanına sahip olmazsanız vatan yaptığınız coğrafyayı da savunamazsınız, düşünce dünyasının içinde varolduğu dilinizi anadilinizi de savunamazsınız” dedi.
Türkiye’nin en yakıcı ve en güncel meselelerine ilişkin sistematik çözümlemelere devam eden Genel Başkan’ımız, Gümüşhane’deki 12 bin yıllık Dipsiz Göl’ün Valilik ve Bakanlık izniyle define aramak için yok edilmesiyle ilgili olarak da şunları söyledi:
“12 bin yıllık gölü, “‘Buraya Roma İmparatorluğu zamanında Doğu Roma komutanı hazinelerini gömmüştü, bu gölün dibinde hazine var’ diyerek katlediyorlar. 12 bin yıl sonra gölü kara bir çukur haline getiriyorlar. Bunların tarihe de saygıları yok. Bir şey çıkmıyor içinden de. Hep dediğimiz gibi, vicdanları yok olmuş bunların. Ya da hiç oluşmamış. 3 – 12 yaş arasındaki kritik eşiği heba etmiş bunlar. İnsani hiçbir değer yüklenmemiş bunlara. Sadece para, mal mülk elde edebilmek için yalan, hile, dümen, her şey mubah gösterilmiş. Dini kullanmaları da sadece siyasette bir araç olsun diye, halkı kandırmak için. Kuranın deyişiyle, insanları Allah ile aldatıyorlar. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk, ‘bunların Müslüman sıfatıyla cenaze namazı bile kılınmaz’ demişti. ‘Gittikleri camide namaz olmaz’ demişti. Çok haklı.”
Ders niteliğindeki konuşması ilgiyle dinlenen Genel Başkan’ımız Nurullah Ankut, devrimci kavgayı eninde sonunda zafere ulaştıracağımızı bir kez daha vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı:
“Böylesine hain bir iktidarla yüz yüzeyiz. Türk Halkının da Kürt Halkının da kurtuluşu bu hain iktidarı alaşağı etmekten geçer. Bu gerçeği sadece biz haykırıyoruz. Yüzlerine karşı, onların mahkemelerinde bile haykırıyoruz. Çünkü Önderimiz Hikmet Kıvılcımlı bize devrimciliği böyle öğretti. Mutlaka kazanacağız. Zor olacak ama sonunda halklarımız anlayacak bizi. Halkız, haklıyız, yeneceğiz”
Genel Başkan’ımızın coşkulu ve öğretici konuşmasının ardından verilen 1 saatlik yemek molasından sonra, Anma etkinliğimiz Partimizin mücadelesinin anlatıldığı sinevizyon gösterimiyle devam etti.
Sinevizyon gösterisinin bitişiyle Anma Programımızın sunuculuğunu yapan İstanbul İl Başkanımız Av. Pınar Akbina, Dünya Sendikalar Federasyonu Başkanlık Kurulu Üyesi, DSF’ye bağlı Taşımacılık Enternasyonali Genel Sekreteri ve Nakliyat İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nu, konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.
Konuşmasına direnişleri devam eden işçileri selamlayarak başlayan Küçükosmanoğlu, işçiler açısından her geçen günün bir önceki günü arattığını belirtti, “Sosyalizm kurulana kadar bizim mücadelemiz devam edecek. Bu karamsar ortama rağmen tüm dünyada sınıf mücadelesi, halkların emperyalizme karşı mücadelesi devam ediyor. Küba halkı sosyalizme sahip çıkıyor. Venezuela’da Bolivarcı devrime Venezuela halkı sahip çıkıyor. Bolivya’da faşist darbeye karşı halk ayakta. Şili’de yine aynı şekilde emperyalist politikalara karşı halk ayakta. Kapitalizm dağılacak, İşçi Sınıfı iktidarları birer birer kurulacak” ifadelerini kullanan Küçükosmanoğlu. Gerçek devrimci hatta mücadelesini kararlıca sürdüren HKP’nin ve Nakliyat-İş’in öncülüğünde İşçi Sınıfının mutlaka zafer kazanacağını belirtti.
Türkiye’de bir “sendikalar faciası” yaşandığını ifade eden Küçükosmanoğlu, “Sendika, işçilerin var olan haklarını korumak için ortaya çıkmıştır. Öncelikli olarak var olan hakları koruyacak ve onun üzerine yeni haklar ekleyip geliştirecek. Ancak son dönemde Türkiye’de yapılan toplu sözleşmelerin hiçbiri enflasyon oranında bile değil. Şu anda yapılan büyük sözleşmelerde, kamuda 200 bin işçinin sözleşmesi, ilk 6 ay yüzde 8, ikinci 6 ay yüde 4. Resmi olarak enflasyonun yarısı oranında bir zam oldu. Enflasyonun altında sözleşmeler yapıldı. Kamudaki memurların sözleşmesi de böyle yapıldı. Sendikalar öyle bir noktaya geldi ki patronla karşı karşıya gelmemek adına işçileri karşısına aldılar” diye konuştu.
Nakliyat İş’in Türkiye’nin birçok şehrinde hem üye işçilerle hem de farklı iş kolundan işçilerle direnişler yürüttüğünü ve bu direnişlerin sınıf mücadelesini hareketlendirdiğini vurgulayan Ali Rıza Küçükosmanoğlu, “Kırşehir’de yıllardır yaprak kımıldamazken Petlas işileri direnişe geçti ve kazandı. Toplumsal muhalefeti de harekete geçirdi, onlar da destek oldu. Muğla’da direnişçi arkadaşlarımız aylardan beri direniyor. Orada da toplumsal muhalefetin motor gücü oldu mücadelemiz. Urfa’da insanlar sokağa çıkamazken orada da direnişimiz devam ediyor” dedi.
Küçükosmanoğlu, Parababalarının dışında bir de sarı sendikacılarla mücadele ettiklerini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzel direnişi sarı sendikacılığa karşı da yürütülüyor. Türk Metal Sendikası’nın Genel Merkezi’ne 100’ü aşkın Uzel Makine İşçisi ile siyah çelenk bırakıldı. Türk Metal, yıllardan beri metal işçilerine ihanet eden bir sendikadır ama böyle bir mücadeleyle karşılaşmamıştır hiçbir zaman. Bunun hesabını verecek Türk Metal Sendikası. Çünkü 11 yıldır Uzel İşçilerinin hak gaspına uğramasına sebep olanlar Türk Metal’in sarı sendikacılarıdır. Real işçisi arkadaşlarımızın hakları gasp edilirken hiç sesini çıkartmayan Tez-Koop; direniş başlayınca ‘Metro’nun bu işle bir ilgisi yoktur.’ diyen DİSK’e bağlı Sosyal İş Sendikası da sarı yönünü ortaya koymuştur.”
Küçükosmanoğlu, mevcut DİSK yönetiminin de ihanet içinde bulunduğunu belirtti. “Sözde krize karşı mücadele ediyoruz diyorlar ama krizin en büyük mağduru olan Makro Market işçileri ile ilgili bir tek açıklama bile yapmadılar.” diyerek DİSK’in geldiği acınası noktayı dile getiren Küçükosmanoğlu, “Makro Market’te 6500 işçi vardı, yüzlerce mağazası vardı. Konkordato ilan edip ortada bıraktılar bu işçileri. Ama DİSK bir açıklama bile yapmıyor. Kendi konfederasyonundaki sendikanın verdiği desteğe rağmen hiç ses çıkartmıyor.” ifadelerini kullandı.
“Biz, bu mücadelenin mayasını Kıvılcımlı’dan aldık.” diyen Küçükosmanoğlu sözlerini, “Direnişlerimiz er geç başarıya ulaşacak. Bu mücadelede kazanan İşçi Sınıfı olacak, emekçi halklarımız olacak direnişçilerimiz olacak. Yaşasın Real Market, TÜVTÜRK Muğla, Şanlıurfa, Eskişehir, Kütahya, Uzel, Makro direnişlerimiz. Yaşasın Sosyalizm, yaşasın Türkiye İşçi Sınıfı!” diyerek noktaladı.
Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun ardından direnişleri süren işçiler konuştu. Kütahya, Muğla ve Şanlıurfa’dan gelen TÜVTÜRK işçileri, Eskişehir’den gelen REYSAŞ işçileri, Ankara, Konya ve İstanbul’dan Makro Market işçileri, Real Market ve Uzel Makine işçileri adına söz alan direnişçi işçiler, haklarının nasıl gasp edildiğini, Nakliyat İş Sendikası ile tanışmalarını ve direnişlerinin şu anki aşamalarını anlattı. Geçmişte sarı sendikalar tarafından patrona karşı yalnız bırakıldıklarını aktaran işçiler, Nakliyat İş Sendikası’na, direnişleri boyunca hep yanlarında olan HKP’ye ve avukatlarına teşekkür ederek onlarla birlikte mücadele etmekten onur duyduklarını dile getirdi.
Türkiye Devrimi’nin Önderi, Ustamız Hikmet Kıvılcımlı’yı mücadelesine layık şekilde andığımız etkinliğimiz her yıl olduğu gibi toplu biçimde ant içilmesiyle son buldu.
Kıvılcımlı Yaşıyor, HKP Savaşıyor!
Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi!
Yaşasın Halkın Kurtuluş Partisi!
17 Kasım 2019
HKP Genel Merkezi