Taşı-Tuğlası Mehmetçik Bedeni
Harcı Vatan Sevgisi Uğruna Dökülen Kanla Örülü Çanakkale
Geçilmedi Geçilmeyecek
Çanakkale, Boğaz’ın her iki yanında sıralanan bugüne kadar tespit edilen 25 kale ile en fazla kaleye sahip bir ilimiz. Konumu itibariyle tarih boyunca korunmaya alınan ve kaleler inşa edilen bu şehrin kaleleri sıradan taşlar olsaydı, betondan oluşsaydı turistik bir geziden öte bir anlam ifade etmezdi bizler için.
Ancak 18 Mart 1915’ten beri Çanakkale dendiği anda düşman emperyalistlerin içi ürperir, yüreği daralır. Dostlar ve biz ise ferahlarız, bugün bu topraklarda yaşamanın o zafer sonucu olduğunu hatırlayarak ve de minnet duyarak atalarımıza.
Ancak emperyalistler yıllardır biriktirdikleri kin ile fırsat beklerler. 99 yıldır içlerine oturan yenilgiyi, o ilk yenilgiyi unutamıyorlar. Mustafa Kemal’in önderliğindeki Mehmetler 99 yıldır kâbusları.
Önce gerçekleri görmeliyiz.
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı denilen Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bir tarafı değildir.
Yaşananlar, taraf olamayacak hale getirilmiş Osmanlı’nın başında bulunan zavallı, satılmış, hain sözde idareciler eliyle itilaf devletleri denilen, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” İngiltere-Birleşik Krallık’ın önderliğindeki emperyalist devletler tarafından parça pinçik edilmesi hayali uğruna milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilmesi, telef edilmesi, katledilmesidir. Bir kurbandır Osmanlı.
Osmanlı’yı tüm cephelerde savaştırarak ne silah ne savaşacak asker bıraktırmıştır emperyalistler.
Bu bir Haçlı seferidir aslında. O zamanki teknolojinin son hali ile donatılmış ordularını sürer emperyalistler Gelibolu’ya, Çanakkale Boğazı’na. Çanakkale Boğazı’nı ele geçirdikten sonra İstanbul’un kapısı açılacaktır onlara.
Bu yüzden en başarılı, en güvenilir komutanlarını yerleştirirler hem donanmalarının hem de ordularının başına. Çünkü hiçbir şey riske atılmamalıdır. Emperyalistler oldum olası ön saflara sömürgelerinden, yarısömürgelerinden devşirdikleri askerleri sürerler. Kendi askerlerini ateş hattına mecbur olmadıkça sürmezler. Çanakkale’de de aynı metodu uygulamışlardır. Anzak denilen Yeni Zelandalı, Avustralyalı askerleri öne sürmüşlerdir.
Osmanlı askerinin başında Mustafa Kemal vardır. Balkan Savaşlarında annesi, kızkardeşleri, komşuları, akrabaları yerlerini yurtlarını terk ederek İstanbul’a gelmiştir. Memleketi Selanik, düşman çizmesi altındadır. Beraber misket oynadığı Hıristiyan arkadaşları ile arasına nifak tohumları ekilmiştir.
Yüreği Ahh vatan! diye sızım sızım sızlamakta olan bu yarbayın güvendiği üç şey vardır: Askerlik bilimi, askerine olan inancı ve askerinin, halkının ve kendisinin sonsuz vatan sevgisi.
Önce askeri dehası ile Düşmanın bu savaşa yönelik strateji ve taktiğini çözer Yarbay Kemal. Ve askerlerine “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” talimatını verir.
Bilim ve inanç birleştiğinde ve halk gücünü arkasına aldığında hiçbir savaş başarısız olamazdı. Çocuklarının battaniyelerine top mermilerini saran analar, 250 kg’lık top mermilerini sırtlayan Seyit Onbaşı’lar, parmağının koptuğunun farkına varmayıp çakaralmaz silahının tutukluk yaptığını sanan vatan sevgisi ile dolu yürekler olmasaydı, bugün topraklarımız resmi olarak da emperyalist işgal altında, bir sömürge olacaktı.
Bugün Çanakkale’de nerede bir kazı yapılsa, emperyalist yedi düvelin hayasızca saldırısına karşı Mehmetçiğin verdiği destansı savaşta hayatlarını yitirenlerin iskeletleriyle karşılaşılır. Kimi daha çocuk bedenine ait bu iskeletlerin bir kısmı emperyalistlerin sömürgelerinin askerlerine ait. Koyun koyuna yatıyorlar bu topraklarda. Adları Ali oğlu Memet; Hasso oğlu Memo; Asker David ya da Davud; Yakup Çavuş ya da Onbaşı Jacob ne fark eder… 1071 Malazgirt ile Anadolu topraklarını açan Alparslan’ın ordularında savaşan Kürt ve Türk askerlerdi. Aynı dava uğruna mücadele ediyorlardı. Emperyalistlere karşı Çanakkale’de savaşanlar Türk, Kürt, Çerkez, Lazdı. Kurban Osmanlı’nın kahraman askeriydi hepsi. Türkiye vatanının tarihini değiştirenlerdi.
Bu zafer sadece bizim vatanımızda, bu topraklar üzerinde yaşayan halklarımızla sınırlı kalmadı. Dünyanın altıda birine mutluluk, huzur sağlayan Sovyetler Birliği’nin kurulmasına da yardımcı oldu. Zira eğer emperyalistler, Çanakkale’yi aşmış olsalardı, Rusya topraklarında yaşayan halkların devrimi gecikebilir, orada çok daha fazla kan dökülmesine neden olabilirdi.
Çanakkale zaferi, dünyada mazlum ulusların emperyalistlere karşısında kazandığı ilk zaferdir. Birinci Ulusal Kurtuluş Zafer’imizin yolunu açmıştır.
Tüm bu nedenlerden ötürü Çanakkale bir zaferdir ve de kutlanması gerekir. Bu zafer, emperyalistlerin geçişine engel olan bu kalenin tuğlası-taşı bu nedenle bedenlerle örülmüş, harcı da Mehmetçik kanı ile yoğrulmuştur. Yıkılamaz, Geçilemez.
Bugün emperyalistler savaş meydanında alamadıklarını masa başlarında almaya çalışıyorlar. Alamadıkları takdirde kan dökmekten yine çekinmiyorlar. Ve yine kendi askerleri yerine sömürge ve yarısömürge milletlerin askerlerini kullanıyorlar. En son Irak’ta ağzının payını alan AB-D Emperyalistleri, Suriye’ye doğrudan girmeye cesaret edemiyor. Bizim gibi yarı sömürge ülkelerde yokluk ve yoksulluk cehennemi altında inleyen halklardan sözde cihad adına beyinleri yıkanarak kimisi aldatıldığı için, kimi de bile isteye emperyalistlere hizmet ederek mazlum halklara ihanet etmekte. Mazlum Suriye halkına eziyetler etmekte, katliamlar yapmakta.
Aynı Ortaçağcı zihniyet, Çanakkale Zaferi’nin bilim-bilinç-inanç ile kazanıldığını reddediyor. Bunu kabul ettikleri anda kitleleri kandıramayacaklarını bilen Tefeci Bezirgân Sermayenin temsilcileri yıllardır, bu zaferin Çanakkale’de meleklerle, evliyalarla kazanıldığı safsatasını yayıyor, kitleleri kandırıyor.
Halklarımızı dinle, Allah’la kandıran Tayyipgiller ve Pensilvanya’daki İblis, Vatansever komutanları, düzmece operasyonlarla Silivri zindanlarına tıktı. Fakat Gezi İsyanı’mızla başlayan süreçte hepsini teker teker bırakmak zorunda kaldılar. Örgütsüz bir biçimde ve kendiliğinden isyan etti halkımız. Nasıl isyan etmesin halkımız?..
Bir yanda çöpten yiyecek arayan analar… Diğer yanda en aşağılık yöntemlerle, halkın malını birkaç bin haysiyet yoksunu yandaşına peşkeş çekerek, elde ettikleri paralardan yorganlar yapanlar ve artık bu paradan yorganların altında korkudan tir tir titreyenler.
Bir yanda alabildiğine aşağılık, sömürgen, kan emici Tayyipgiller; diğer yanda parasız kalan annesine ve kız kardeşine gönderecek parası olmayan ancak uhdesinde bulunan ve milli mücadele için toplanan paranın yol arkadaşları tarafından kendisine önerilmesine rağmen bir kuruşuna bile dokunmayan Mustafa Kemal.
Ancak artık kitleler inanmıyor.
Gezi İsyanı, bunun en somut kanıtı olarak dipdiri karşımızda duruyor.
Çanakkale Savunması için liseliler cepheye gitmekte en ufak bir tereddüt göstermediği gibi şimdi de ortaokullu, liseli çocuklarımız bile Tayyipgiller’e isyan ediyor.
Korkusuzca gazın, TOMA’nın üzerine yürüyor.
Ölüyor ama milyonları diriltiyor.
Demek ki vatana bağlılık devam ediyor.
Demek ki halkımız çok sabırlı amma günü geldiğinde hiç ikircik göstermiyor.
Demek ki cesaret vatanı halen yüreklerde dipdiri.
Demek ki yarım kalan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini tamamlayacak İkinci bir Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin neferleri hazır. Antiemperyalist, Antifeodal, Antişoven Halk Cephesi manevi olarak hazır.
Demek ki ihtiyaç, İkinci Kurtuluş Savaşını örgütleyecek ve yönetecek, yönlendirecek Genelkurmay İşçi Sınıfı Partisi.
İşte o zaman Yeni Sevr Planları gerçek anlamda yırtılıp atılacak ve tam bağımsızlığımız ilan edilecektir!
Zafer er geç kazanılacak, tüm mazlum halklar bu mutluluğa ulaşacak, insanlık kocaman bir aile olacak.
18 Mart 2014
Çanakkale Geçilmez!
Yaşasın Çanakkale Zaferinin 99’uncu Yılı
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi