İstanbul’un Fethi ilerlemenin gerilemeye karşı zaferidir
29 Mayıs 1453’te Osmanlı İlbleri’nin geleneğinden gelen Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u, o zamanki adıyla Konstantinopolis’i fethetti.
Fetih, “açmak” demektir.
Fatih neyi açmıştır?
İnsanlık Tarihi önüne bir moloz yığını gibi yığılan Bizans Medeniyetini ortadan kaldırarak İnsanlığın önünü açmıştır. İnsanlığa bir süre de olsa nefes aldırmıştır. İşte bu yüzden İstanbul’un Fethi bir büyük Tarihsel Devrim’dir.
İlkel Sosyalist geleneklerini sürdüren Osmanlı’da, Dirlik Düzeni hâkimdi. Toprağın kullanım hakkı onu işleyenindi. Osmanlı, fethettiği yerlere de bu düzeni getiriyordu. Toprak meselesini kökünden hallediveriyordu. Fethedilen topraklarda yaşayan halklar da Osmanlı’ya kapılarını açıyor, gönüllüce Osmanlı’yı kabul ediyor ve benimsiyorlardı.
İstanbul’un fethinde de; fethedenler Müslüman olmasına rağmen, burada yaşayan çoğunluğu Hıristiyan ve Musevilerden oluşan halk, gönüllüce İstanbul’un kapılarını Osmanlı’ya açmıştır. Osmanlı da fetihten sonra Müslüman olmayanları köleleştirmemiş, herkesi inancında ve yaşayışında serbest bırakmıştır. Halka karşı hiçbir yıkım, zulüm, kıyım uygulamamıştır. Musevi ve Hıristiyan halk da Osmanlı’yı benimsemiştir.
Günümüzde ne yazık ki, sol ortamda, İstanbul’un Fethini Partimizden başka kutlayan yoktur. Hatta bırakalım kutlamayı, Sevrci Soytarı Sahte Sol, bizim Fethin yıldönümünü kutlamamıza karşı çıkar. Çünkü onlar Bilimsel Sosyalizmi de, ülke orijinalitemizi de bilmezler. Körler sağırlar birbirini ağırlar, memlekete turist geldiler, turist giderler. Hal böyle olunca da meydan, İstanbul’un Fethi’ni de bir siyasi rant aracı olarak gören Ortaçağcı gericilere kalmıştır. Fetih’le ilgili çarşaf çarşaf kutlama ilanları yayınlamaktadırlar. Bu kutlamalarda öne çıkan da tabiî ki, İstanbul’un Fethi’nin bir Tarihsel Devrim oluşu değil, basit bir Müslüman-Hıristiyan savaşına indirgenmesidir.
Partimizin ilk Genel Başkanı Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, “Fetih ve Medeniyet” adlı eserinde Fethin iki din arasındaki kıyasıya savaşın çok daha ötesinde bir önemi olduğunu şöyle ifade eder:
“İstanbul’un Fethi; bir dinin öteki dine karşı zaferi değil, ilerlemenin gerilemeye karşı zaferidir.
“(…) Onun için, ancak medeniyet tarihinin bütünlüğünü kavramayanlar, İstanbul’un Fethini bir Müslümanlık ve Hıristiyanlık çarpışması derecesinde küçültebilirler.
“Gerçekte, İstanbul’un Fethi, her şeyden evvel bir insanlık ve medeniyet hamlesidir. Arapçada “Fetih” sözü güzel bir tesadüfle: “Açmak” anlamına gelir. İstanbul’un Fethi de o zamanki insanlığı bir çıkmazdan kurtarmış, medeniyete yeni ufuklar açmıştır. İstanbul’un Fethi, tarih yolu üstüne kâbus gibi çökmüş bir cesedin (Bizans engelinin) kaldırılması, Bizans çöküntüleriyle tıkanmış medeniyet yollarının -Yalnız Müslümanlara, Yalnız Türklere değil- Tüm İnsanlığa yeniden açılmasıdır.
“(…) Demek, İstanbul’un Fethi, yalnız Türklerin değil, bütün dünyanın kutlayabileceği, kutlamakta haklı -hatta bir dereceye kadar, insan olarak görevli- sayılabileceği büyük Tarihsel Devrimlerden biridir.”
Demek ki İstanbul’un Fethi, kutlamakta son derece haklı ve hatta görevli olduğumuz bir büyük Tarihsel Devrim’dir.
Fetih’le, Boğazlar dünya ticaretine açıldı. Dünya ticaretinin anahtarları Bizans derebeyliğinin ortadan kalkmasıyla güvenlik ve asayişe kavuşturuldu.
Fethin bir başka önemli sonucu da Batı Medeniyeti’nin doğuşudur. İlki Hıristiyan Barbarlarca Haçlılar Seferi’yle gerçekleşen Rönesans’tan sonra, Osmanlı’nın fethiyle ikinci ve asıl büyük Rönesans başladı. Kıvılcımlı Usta bu durumu da şöyle ifade eder, aynı eserinde:
“Modern Avrupa Medeniyetinin kuruluşunda, elle tutulur manevî üstyapı Rönesans kültürü ise, maddî temel, uzak dış ticarettir. Avrupa’da, büyük sermaye ilk defa uzak dış ticaret zorunluluğu ile kuruldu. Bu yeni kudretin, (Sermaye birikiminin) getirdiği manevî açılış: Rönesans ve bilhassa ikinci Rönesans tarafından ifade edildi. Halbuki, uzak dış ticaretin zorunluluk haline gelmesi de, ikinci Rönesans kültürünün tohumları da, Osmanlı İmparatorluğu’nun (ikinci Osmanlı saltanatının) İstanbul’u fethiyle yarattığı sonuçlardan doğmadır.
“İstanbul’un Fethi, o zamanki dünya ticaretinin en kesin düğüm noktasını çözmekle, yeni bir İmparatorluk meydana getirerek Olumlu sonucunu verdi. Fethin Olumsuz etkileri ise, Batı’da dünya ticaretine umulmadık ve beklenmedik yollar aranması ve bulunmasını zorunlu kıldı. İstanbul’un Fethi Batı ticaretine hem en büyük darbeyi vurdu, hem en büyük gelişimi verdi.
“1453’te İstanbul fethedildi. 1494’te Kolomb Amerika’yı keşfetti. Batı bezirgânlığı Akdeniz hegemonyasını kaybetmeseydi, Okyanusu denemeye kalkmazdı.”
İşte bu büyük Fethin gerçek anlamını ve Tarihsel önemini sadece biz anlıyoruz ve özüne uygun kutluyoruz. Halkımıza da bunu anlatıyoruz.
Kapitalizm öncesi dönemlerde yani Antika Tarihte, İnsanlık Tarihi’nin önünü tıkayan çürümüş Medeniyetleri kaldırmak için Barbar akınlarıyla yapılan Tarihsel Devrimler adetti. Bugün Modern toplumda yaşıyoruz, ölüleri kaldırmak için artık Sosyal Devrimler yapmak gerekiyor. Her yanı dökülen bu Parababaları düzeni de çürümüş Bizans gibi tarih sahnesinden silinmeyi bekliyor.
Bunu yapacak olan da Fatih gibi İlkel Sosyalist Toplum önderlerinden feyz alan Modern Sosyalistlerdir; Kurtuluş Partisidir, Kurtuluş Partililerdir. 28.05.2012
Kurtuluş Partisi
İstanbul İl Örgütü