Sivas Kongresi’nin Parolası 105’inci Yılında Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor: YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!

Sivas Kongresi’ne Askeri Tıbbiye temsilcisi olarak katılan ve kongrede Mandacılığa Mustafa Kemal gibi karşı olanlardan Tıbbiyeli Hikmet (Boran), Mustafa Kemal’e; “Paşam, farzı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i ‘vatan kurtarıcı değil, vatan batırıcısı’ olarak adlandırır ve lanetleriz”, der. Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın Önderinin yanıtı tabiî ki Mustafa Kemal’e yakışır tarzdadır:

Müsterih ol. Parolamız tektir; Ya istiklal, Ya ölüm.”

İşte Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızın zaferle taçlanmasına neden olan irade budur. Mandacılığa karşı bağımsızlığı, bağımsızlık için savaşmayı, savaşmak için fedakârlığı ve en büyük fedakârlık olarak vatan için ölümü göze alan bu irade ile Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mız örüldü. Sadece Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın değil, zafer sonrası yeni kurulacak devletin de siyasi temellerine Sivas Kongresi’yle harç kondu. Ya İstiklal Ya Ölüm iradesi, kararlılığı, inancı aldırdı Sivas Kongresi’ne damgasını vuran şu kararları:

Osmanlı toprakları ayrılmaz ve hiçbir bahane ile bölünmez bir bütündürBunu çiğnemeye yönelik her türlü işgal ve müdahaleye silahla karşı koymak, savunma kullanmaktır ve meşrudur.

Kuvayı Milliyeyi amil ve iradei milliyeyi hâkim kılmak esastır.

Tamamen milli vicdandan doğan ve aynı amaç için kurulan bütün milli cemiyetler Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

Sivas Kongresi’ne giden ve Kuvayimilliyeci Atalarımızın nasıl bir cesaret vatanına sahip olduğunu gösteren süreçleri hiçbir zaman  gözden kaçırmamak gerekiyor. Gözden kaçırılmasın ki; “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmeyi yeğ tutmak” nasıl yapılır görülsün, Vahdettin’lere, Damat Ferit’lere, Dürrizade’lere, Sait Molla’lara, Nemrut Mustafa Paşa’lara, Ali Kemal’lere ve bütün bu vatan ve halk düşmanlarının kuklacısı emperyalist yedi düvele karşı nasıl mücadele verilir anlaşılsın. Bu sonunu düşünmeyen kahramanlarımızın mücadelesi örnek olsun, 105 yıl önceki vatan ve halk satıcı güruhun torunları AKP’giller’e ve onların kuklacısı ABD ve AB Emperyalistlerine karşı mücadelede.

Mustafa Kemal “2 Eylül 1919’da Sivas’a geldi. Erzincan Boğazı’nda baskına uğrayacağı bilgisini almış, ancak aldırış etmeyerek gününde Sivas’a ulaşmıştı. Tutuklanma dahil, benzer tehlikelerle kongre delegeleri de karşılaşmıştı. Türkiye’nin değişik yörelerinden seçilen delegeler; çoğu yaya olmak üzere at arabası, at, katır ya da kağnılarla Sivas’a geliyordu. Tanınmama amacıyla değişik kılıklara bürünerek tenha yolları, dağ patikalarını ya da ıssız geçitleri izliyorlar, görülmemek için gündüz uyuyup gece yol alıyorlardı. İstanbul Hükümeti, sözünü dinletebildiği jandarma birliklerine, Sivas delegelerinin tutuklanıp geri gönderilmesi için emir vermişti.” (Metin Aydoğan, Ülkeye Adanmış Bir Yaşam, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı, s. 170)

İşte bu yiğitlik, bu cesaret, bu kararlılık yaklaşmakta olan zaferin habercisiydi. Bu inanç, Genel Başkanımız Nurullah Efe Ankut’un mücadelesine mihenk yaptığı “söz konusu vatan ve halk olursa belaya atlayıp gitmenin” tüm dünyaya gösterilmesiydi. Kuvayimilliyeci Atalarımızın 105 yıl önce ortaya koyduğu bu irade, bugün vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmişlere de ithaf olsun.

Mustafa Kemal’in önder kişiliği Sivas Kongresi’ne de damgasını vurmuştu. “Ulusal mücadeleyi temsil edip yönetecek önderin o olduğu açıktı. Son derece kesin ve ödünsüz kararlılıkla yoluna devam etti, ne istediğini bilerek, dolambaçlı yollara sapmadan hedefine yürüdü. Başlangıçta yeterince güven duymayanlar, daha sonra büyüsüne kapılarak, etkisi altına girdiler. Bilgi ve bilinciyle kongreye yön veren, önemli kararları belirleyen hep oydu.” (agy)

İkinci Kurtuluş Savaşçıları da bu inanç, kararlılıkla Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızı nihai sonucuna ulaştıracaklar. Bunun yolu da Mustafa Kemal gibi; Önderimiz Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı, Türkiye Devrimi’nin Önderi Hikmet Kıvılcımlı gibi, ondan bayrağı devralan Genel Başkanımız Nurullah Efe Ankut gibi, azim, umut ve enerjisi tükenmez bir kaynak gibi, yorulmak nedir bilmez biçimde gece gündüz çalışmaktan, halkımıza, Yoldaşlarımıza cesaret, özveri ve inanç aşılamaktan geçmekte.

Mustafa Kemal, “yaşamdan kopuk, güce ve gerçeğe dayanmayan, uygulamadan yoksun herhangi bir karar almıyor, ancak ulusal onurdan ödün veren ya da horlanmaya sessiz kalan tutuma hiçbir koşulda izin vermiyordu.” (agy)

İşte Mustafa Kemal-İsmet İnönü ve Kuvayimilliyeci Atalarımıza her fırsatta hakaretler yağdıran, keşke Yunan galip gelseydici, Ortaçağcı AKP’giller bu kahramanlara bundan dolayı düşmanlar. Kendileri ulusal onurdan en ufak da olsa nasiplenmedikleri, efendileri ABD ve AB Emperyalistleri tarafından horlanmayı nisan yağmurundan sanıp şükrettikleri için düşmanlar.

Ve Mustafa Kemal, Sivas Kongresi kararları için bizzat Sivas’a gelen Emperyalist yedi düvelin temsilcilerine, bütün olumsuz koşullara rağmen kararlılığını, inancını, karakterinin bağımsızlık olduğunu şöyle haykırıyordu:

İçinde bulunduğumuz durumda yapmak istediğimiz şey, ne askerlik açısından, ne de başka bir açıdan açıklanabilir. Ancak her şeye rağmen, yurdumuzu kurtarmak, özgür ve uygar bir Türk devleti kurmak ve insan gibi yaşamak için bunu yapacağız. Başaramazsak, bir kuş gibi düşmanın avucu içine düşecek ve aşağılayıcı, şerefsiz bir yaşama katlanacak yerde atalarımızın çocukları olarak, dövüşerek ölmeyi seçeceğiz.” (agy)

Mustafa Kemal başarının yolunu da gösteriyor, Emperyalist haydutların alçak temsilcilerinin “Her şeye karşın başaramazsınız ne yapacaksınız?” sorusuna karşı:

Bir millet, varlığını ve istiklalini sağlamak için uygulanabilirliği (kabili tasavvur) olan girişim ve fedakarlığı yaptıktan sonra, başarılı olur. Ya başaramazsa demek, o ulusu ölmüş saymak demektir. Öyle ise, millet yaşadıkça ve fedakar girişimlerini sürdürdükçe başarısızlık söz konusu olamaz.

Biz İkinci Kuvayimilliyeciler, Mustafa Kemal’in gerçek devamcıları olarak da yıllardır hep söylüyoruz. “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmek yeğdironur yaşamdan önemlidir”, diyoruz.

Genel Başkanımız gösteriyor nasıl kavga vereceğimizi:

“Komünist inancını toprağa taşıyan ünlü bir şairimiz, 1951 TKP Komünist Tevkifatı’nın direnen Devrimcilerinden Arif Damar ne diyor dizelerinde?

‘İlle de güzel günler, görmek için beklenmez, beklemek de güzel’, diyor. Ve biz buna bir dize daha ekliyoruz.

‘Muhakkak ki en güzeli, o güzel günlerin bir an önce gelmesi için zümrüt bir denize dalar gibi kavgaya dalmaktır’, arkadaşlar.

Biz bunu yapıyoruz. Bunu yapmakla da insanlığımızın hakkını veriyoruz. Yoksa başka türlü bir yaşam bizce insan olarak yaşamak değildir ve yaşamın anlamından uzaklaşmaktır. O bakımdan zerre miktarda da olsa insani, vicdani ve siyasi prensiplerimizden, erdemlerimizden taviz veremeyiz, esneyemeyiz, arkadaşlar. Nasıl ki hiçbir zulüm, hiçbir güç bizi korkutamazsa, bizim çelikten irademizi eğip bükemezse; hiçbir maddi çıkar da bizim bu değerlerimizde herhangi bir bozulma yaratamaz.”

İşte 105 yıl önce Sivas Kongresi’ne hakim olan bu irade Antiemperyalist Kurtuluş Savaşımızı zaferle taçlandırdı ve ardından Laik Cumhuriyet kuruldu.

Bugün bu irade biz İkinci Kuvayimilliyecilerde. Kuvayimilliyeci Atalarımız gibi bizler de İkinci Kurtuluş Savaşını zaferle taçlandırıp Demokratik Halk İktidarını kuracağız.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak Sivas Kongresini gerçekleştiren Atalarımıza selam olsun.

Kongrede “Vatan ve milletin saadet ve selametinden başka hiçbir kişisel amaç izlemeyeceğim”, diyerek yemin edenlere selam olsun.

Sivas Kongresi’nin 105’inci Yıldönümü Halkımıza Kutlu Olsun…

04 Eylül 2024

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi