Şan olsun Parababaları düzenine karşı direnen, mücadele eden Kadınlarımıza
Bugün 25 Kasım. Tarihin kara sayfalarında yerini alan bugün, üç kadının vahşice katledildiği gündür. Her gün dünyada onlarca kadın katledilirken onların katledildiği günün bu kadar gündemde olmasının elbette ki çok önemli bir nedeni var. Çünkü vahşice katledilen bu üç kadın Dominik Cumhuriyeti’nde Rafael Leonidas Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden Clandestina Hareketi’nin öncüleridir.
Onlar Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşlerdir. Onlar Rafael Leonidas Trujillo diktatörlüğüne karşı yürüttükleri mücadele nedeni ile diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüz edildikten sonra vahşi bir şekilde katledilen yiğit kadınlardır.
1960 yılının 25 Kasımı’nda bir uçurumun dibinde bulunan kadınların cesetleri kayıtlara “araba kazası” olarak geçer ve yandaş basın tarafından örtbas edilmeye çalışılır. Ancak başaramazlar. Çünkü herkesin bildiği bir şey sır kalamaz.
Bu yiğit kadınların canları pahasına vermiş oldukları mücadeleyi ölümsüzleştirmek üzere 1981’de Dominik’te toplanan “Latin Amerika Kadın Kurultayı”nda 25 Kasım; “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edilir.
Emperyalist güçler Birleşmiş Milletler aracılığıyla nasıl “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nün içini boşaltıp bu mücadele ve anma gününü özünden uzaklaştırmak için 8 Mart’a “Dünya Kadınlar Günü” dedilerse aynı taktiği bu kez de 25 Kasım için yaptılar.
Nasıl mı?
Birleşmiş Milletler 1999’da 25 Kasım’ı; “Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü “ olarak ilan etti.
Ama bizim için 25 Kasım; özelde kadına ve tüm insanlığa uygulanan fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik ve siyasi şiddete karşı mücadele etmenin gerekliliğini bir kez daha bilincimize çıkarttığımız ve bilendiğimiz bir gündür.
Biz kadınlar olarak kadınlara yönelik çifte sömürü ve şiddetin sonuçlarından çok nedenleriyle mücadele etmeliyiz. Kadına yönelik şiddetin de birçok nedeni vardır. Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı; “Kadın Sosyal Sınıfımız” adlı eserinde bunu çok açık ve netçe ortaya koymuştur. Kadının sömürüsünün ekonomik ve sosyal yönlerini açıklayan Hikmet Kıvılcımlı; gericiliğin, yobazlığın kadın olgusunu nasıl kullandığını bir kez daha ortaya koyar.
Ve şöyle der; “Türkiye’de olanlar, belki Dünyanın hiç bir yerinde demeyelim isterseniz, ama pek az yerinde görülür. Halkı sömürüp ezen gerici sınıflar, ezip soydukları alt sınıfları her yerde aldatarak güderler. Ama, hiçbir yerde bu aldatış, bizdeki kadar hep en utanmazca ve hayvanca gerekçelerle Kadın öne sürülerek yapılamaz. Türkiye’de, alt sınıfların herhangi bağımsız bir düşünce ve davranışı daha ilk adımını atmaya görsün… Gericiler o saat, Kadının saçlarını ellerine dolayıp, halkın karşısına, daha doğrusu vicdanına, ruhuna kazık gibi dikilirler. Çalışan insanımızın ruhça, maddece sömürülmekten kurtulmaya doğru yönelmeyi denemesini felce uğratmak için kadını zehir gibi kullanırlar. Sömürenler, Dünyanın hiç bir yerinde gericiliklerini mahkûm Kadın Sınıfı’nın durumu ile maskeleyerek bizdeki kadar utanmazca ve hinoğluhince Kadın adlı ırz ve namus demagojisinden en namussuzca yararlanmayı beceremezler.”
1978 de yayınlanan bu yazı gördüğümüz gibi ülkemizde hâlâ güncelliğini fazlasıyla koruyor. Bizim ülkemizde 2002 yılından beri iktidarda olan Tefeci-Bezirgân sınıfın temsilcisi AKP’giller dini çok iyi bir şekilde kullanıyorlar. Her fırsatta kadına yönelik aşağılayıcı, hakarete varan söylemlerle kadına yönelik baskıcı ve sindiren uygulamaları hayata geçirmeye çalışıyorlar. Çalışma yaşamından kadını uzaklaştırmak, kadını eve hapsetmek, kız çocuklarının okumaması için (4+4+4) düzenlemeler yaptılar, yapıyorlar. Hükümet yetkilileri akıl almaz söylemleri ile topluma mesajlar vererek insanları daha da gerici ve yobaz davranışlara alıştırıyorlar.
Nasıl mı?
Birkaç örnek verelim:
* Recep Tayyip Erdoğan, “O kadın, kız mıdır kadın mıdır? Bilemem” diyerek.
* AKP Ünye Tanıtım ve Medya Başkanı Facebook’ta “Örtüsüz kadın ya satılıktır ya da kiralıktır” yazarak.
* Erdoğan, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadın ve erkek farklıdır, birbirinin mütemmimidir (tamamlayıcı)” diyerek.
* Erdoğan “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.” diyerek.
* Bülent Arınç, “Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak” diyerek.
*7 Mart 2011′de konuşan Erdoğan, AKP döneminde yüzde 1400 artan kadına şiddet için “Kadına şiddet abartılıyor” diyerek.
* Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ise “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.” diyerek.
* Melih Gökçek”Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın” “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün” diyerek,
* Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.” diyerek.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da kendisinden iş isteyen kadına “Evdeki işler yetmiyor mu?” diyerek
* Ensar Vakfı’nda 45 çocuğun istismara uğradığı olayda dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu Ensar Vakfı’nı da, tecavüzcüleri de resmen savunarak ”bir kereden bir şey olmaz” diyerek
Ve sonuç şiddetin, tecavüzün önlenemeyen yükselişi;
İçişleri Bakanlığı, bitmek bilmeyen kadına yönelik erkek şiddetiyle ilgili ürkütücü bir rakam açıkladı. Buna göre sadece 2016’da neredeyse 42 bin kadın, yakın ve ciddi hayati tehlike nedeniyle koruma altına alındı.
AKP’giller döneminde kadın cinayetleri de tam gaz gidiyor. 2002 yılında 66 kadın katledilirken 2016 yılında 328 kadın öldürüldü. Bu kadınlardan yüzde 45’i kendi hayatlarına dair karar almak istedikleri, boşanmak ya da ilişkilerini sonlandırmak istedikleri için öldürüldü. Öldürülen kadınların yüzde 5’i devlet korumasındaydı.
2017’nin ilk 10 ayında en az 240 kadın ve kız çocuğu öldürüldü. 77 kadına cinsel istismar ve 286 kız çocuğuna tacizde bulunuldu. 2017 yılının sadece Ekim ayında 40 kadın katledildi 32 çocuk istismara uğradı.25 kadına cinsel şiddet uygulandı. Bunlar da yetmiyormuş gibi dolmuşta, otobüste kadınlara gerici yobazlar tarafından saldırılar oldu.
Peki tarikat evlerini unuttuk mu?
Karaman’da Ensar Vakfı’nda tam 45 çocuğa öğretmen tarafından tecavüz edildi. Bu haberin arkasından benzer birçok olayın yaşandığı medyaya yansıdı.
Peki neden son 15 yılda kadın, çocuk cinayetleri, tecavüzleri çoğaldı?
Çünkü AKP’giller ve onların hükümet yetkililerinin açıklamaları bu şiddeti, tacizi adeta meşru kılmıştır. AKP’giller en son çıkarttıkları “müftülüklere nikâh kıyma yetkisi” ile hem laikliğe bir darbe daha vurmuş hem resmi çocuk gelinlerin önünü açmış, hem de kadınların mağduriyetini artırarak toplumu ayrıştıracak bir yasa daha çıkartmıştır.
Maalesef ülkemizde kadına yönelik şiddeti caydıracak hiçbir yasal yaptırım olmadığı gibi bir de iyi hal indirimleri yapılmaktadır. Katiller, tecavüzcüler mahkemelerde takım elbise giyerek, kravat takarak iyi hal indirimi alarak cezalar düşürülüyor. Oysaki Partimizin Programı’nda ”ırz suçu işleyenlerin idamla cezalandırılacağı” belirtilmiştir.
Ve son olarak Kurtuluş Partili Kadınlar olarak diyoruz ki; emperyalizmin, gericiliğin bizlere dayattığı hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. Kadınlara yönelik çifte sömürünün, yoksulluğun, şiddetin, sömürünün, haksız savaşların tek sorumlusu ABD Emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçileridir. Bu bilinçle ezilen bütün halkların kurtuluşu için başta İşçi Sınıfımız olmak üzere mücadele edeceğiz. Haramilerin saltanatını yıkacağız ve ezenin ezilenin olmadığı bir düzen kuracağız.
Yolumuz Clara Zetkin’lerin, Rosa Lüksemburg’ların, Birinci Kuvayimilliye’deki Kara Fatma’ların, Krupskaya’ların yoludur!
Kadın erkek el ele örgütlenerek İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı zaferle taçlandıracağız! Demokratik Halk İktidarını kurup özgür, eşit kardeşçe yaşayacağımız düzeni kuracağız! Buna inancımız tamdır. 25.11.2017
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
HKP Kadın Çocuk Komitesi