Putin karşısında diz çöküş ve teslimiyetin resmidir bu görüşmeler ve imzalanan mutabakat

Ne oldu Hafız?

İşin sonu nereye vardı?

Putin’in önünde el bağlayıp diz çökmeye, değil mi?

Bak, Bakan diye götürdüğün zevat ayakta nasıl dizilmişler Putin’in karşısına. Musalla taşı önünde durur gibi el bağlayıp saygı duruşuna geçmişler.

Tabiî bunlara nasıl davranıyor Putin?

Hak ettikleri şekilde…

Lütfedip tokalaşmak için nasıl çağırıyor bunları?

Avuç içi yukarı gelecek şekilde parmaklarını içe kıvırarak…

İnan, kibar insanlar garson bile çağırmaz yahu lokantada böyle. Seslenir, “Şef, bakar mısın?” diye.

Bunlar da tıpış tıpış gidiyorlar, Putin’le el sıkışma lütfuna erişmiş oluyorlar.

Ne aldın Moskova’da oturduğun masada Tayyip?

Hiçbir şey…

Putin ne aldı?

İstediklerinin tamamını…

9 yıldan beri meydanlarda, ekranlarda höykürerek sarf ettiğin “Zalim Esed” söylemini unutuverdin birden. Yazılı mutabakat metninde bile Suriye’nin Birleşmiş Milletler’ce tanınan resmi adı olan; “Suriye Arap Cumhuriyeti”, tam dört kez geçmiş.

Bunu senin dış bakanın Çavuşun oğlu da okudu dört kez.

Demek ki neymiş Hafız?

“Rejim unsuru”, “Zalim Esed” bilmem ne şudur budur cart curt; hepsi sizin Türkiye’de kuru sıkı sallamalarınızmış.

İş sıkıya gelince nasıl da terbiyeli maymun olup her söyleneni harfiyen kabul edip uyguluyorsunuz…

Hani rejim askerleri eğer İdlib’i boşaltmazlar ise omuzlarının üstünde başları da kalmayacaktı?

Bak, adamlar geldikleri noktada mıh gibi çakılı duruyorlar. Ve sen, birlikte Muaviye-Yezid Şeriatına dayalı din devleti kurma hayalleri gördüğün Ortaçağcıları da satıverdin bir anda.

Onlar da ne olacak?

Silahlarından arındırılıp oradan defolup gidecek.

İdlib’i, Serakib’i, sahil ve liman şehri Lazkiye’ye bağlayan M4 Karayolunun denetimi ve aynı bölgeyi Şam’a bağlayan M5 Karayolunun denetimi kimde olacak?

Tabiî ki Suriye Arap Cumhuriyeti’nde.

Sen sadece Rus askerleriyle birlikte bölgenin kırsalında devriye atabileceksin bir süreliğine. Ondan sonrasında da İdlib’i terk edeceksin, hamiliğine soyunduğun, insan başı kesen, vicdan, merhamet ve duygu yoksunu Yezid Dincilerinle birlikte.

Moskova’ya gitmeden önce şeytani planlar yaptın, Hafız. Yapımcın ve efendin ABD Çakalı’nı, onun NATO’sunu, Avrupa Birliği Haydut Devletlerini yardımına çağırdın. Ama hiçbiri rüşveti kelam dışında tek bir şey vermedi.

Adamlar deli mi yahu… Birleşmiş Milletler’ce tanınan egemen bir devletin topraklarına işgal ordusu olarak niye girip savaşsınlar?

Onların hepsi emperyalist çıkarlarını akıllarıyla çok ince hesaplar yaparak belirlerler ve savunurlar. Buraya gelmeleri onlar için hiçbir çıkar sağlamaz. Kaldı ki askeri açıdan hezimete uğramak da vardır Suriye, İran, Rusya, Hizbullah, Çin bloku karşısında.

Akıl fikir yoksunu olan, meczubane hayaller dünyasında yaşayan, halkına, vatanına, ülkesine böylesine pervasızca düşmanlık güden senden başka var mı yahu…

Arap Dünyasının kuruluşundan bu yana Amerikan uşaklığında büyük sebatkârlık göstermiş, bir zamanlarki kankin hain Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt ve Ürdün bile senin yaptığın akıl fikir yoksunu işleri yapmadı yahu…

Bak, onlar bir tek asker olsun gönderiyorlar mı bölgeye?

Göndermiyorlar…

Senin derdin ne, Hafız?

Meczupluk, hırs, kin, nefret, halk düşmanlığı, ihanet ve efendin ABD Hayduduna sadakat, onun Ortadoğu’daki bekçi köpeği Siyonist İsrail’e yardım ve yataklık.

Böylece; efendim benim iktidardaki kullanım süremi uzatır, diye düşünüyorsun, değil mi?

Böylece; işlemiş olduğumuz binbir suçtan hem paçamızı kurtarırız bir süre de olsa, hem de altın, dolar, avro doldurmakta olduğumuz küplerimizin sayısını çoğaltırız, hesabını yapıyorsun.

Bu hesabın artık fiyaskoyla sonuçlandı, Hafız!

Bunu sen ve avanenin de görmüş olması gerekir.

Bir zamanlarki akıldanen ve sonrasında dış bakanın ve başbakanın olan Davidson Ahmet Efendi’nin “Stratejik Derinlik” adlı kitabında ortaya koyduğu zırvalamalardı uygulamaya kalktığınız be…

O zırvalamalara Arabistan’ın bütün develeri bile bırakın inanmayı, hatta gülmekten de öte at gibi kişner be…

Ama siz iktidara adım attığınız günden bu yana bu meczupça hayaller içindesiniz. ABD Çakalı da işte sizin bu hayallerinizi sömürerek BOP’una monte etti. “BOP Eşbaşkanıyım ve biz bu görevi yapıyoruz”, diye meydanlarda oradan oraya koşturdun, ekranlarda kükreyip durdun.

Yahu bu BOP Haritası nedir?

Orada benim tepesine tünettirilmiş olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprakları da üç parçaya bölünüyor. Eğer bu hayata geçerse ben buradan tekerlenirim, diye hiç düşünmedin. Bebelerin bile görüp anlayabileceği durumu ne sen, ne avanen, ne Davidson Ahmet, ne Babacan Ali anlayamadı.

Çünkü siz gerçeklikler dünyasında değilsiniz, Hafız. Gerçeklerden kopuk, uçuk kaçık hayaller âlemindesiniz siz.

Hani ne diyordu merhum şairimiz Yusuf Hayaloğlu?

“Matematik ağır geliyordu, biz başka havadaydık.”

Evet Hafızlar, matematik size hep ağır geldi be…

Ama yaşamın sert kayalıklarına çarpınca kafanızı, işte böyle hizaya geçip el bağlarsınız ve Yeni Çar Putin’in önünde diz çökersiniz.

Bak, adam kesin zaferini bir sembolle size de en kör gözlere bile batacak şekilde koyuyor ortaya.

Gördünüz değil mi, Osmanlı’nın belalılarından Çariçe İkinci Katerina’nın heykelini, bulunduğunuz salonda?

Eh, yine de adam kendince toleranslı davranmış size. Derhal pılınızı pırtınızı toplayıp İdlib’i terk edin, dememiş. İşi zamana yayalım, demiş. “Böylece siz de madara oluşunuzu “hülooğğ”cularınız gözünden kaçırabilirsiniz. Bu da benim size bir kıyağım olsun”, demiş oldu.

9 yıldan bu yana “Zalim Esed gitmeli” diye meydanlarda kükreyen sen ve avanen, Esad’la aranızı bulduğu için Putin’e dört elle sarılmışsınız. O kadar önem veriyorsunuz ki Beşşar Esad’la anlaşmış olmaya, bundan emin olmak için Lavrov’la Çavuşun oğlunun yanına gidip sorduruyorsun, “Şu anda Esed’le görüşüldü, değil mi?” diye. Yani anlaşmada Esad’la da mutabık kalındığını öğrenip rahatlamak istiyorsun.

Evet, Hafız…

Hani der ya Halkımız “Akıllı ol” diye. Putin ve Rusya da sana ve avanene böyle demiş. Siz de “Tamam” demişsiniz Hafız, hem de sevinçle. Yeter ki ele güne iyice rezil olmadan bu bataklıktan çıkabilmiş olalım, demişsiniz…

Putin’in verdiği dersi öylesine başarılı bir öğrenci gibi yazmışsın ki belleğine; bugünkü Cuma Namazı çıkışında verdiğin nutukta aynen şöyle diyorsun:

“Şehitler verdik. Dün en sonunda masaya oturduk ve dün gece yarısı itibarıyla ateşkes ilanında anlaştık. Temennimiz odur ki bu sürer. Böylece Müslüman’ın Müslüman ile böyle bir savaşı yapması da bitmiş olur. Hepsinden öte tabii bu süreç içerisinde duaların kabulüyle bir neticeye vardık.” (https://www.trthaber.com/haber/gundem/cumhurbaskani-erdogan-temennimiz-odur-ki-bu-ateskes-surer-465313.html)

Nasıl da aklın başına gelmiş be Tayyip…

Oysa sen iktidara geldiğin yılın hemen ertesinden itibaren Ortadoğu’da 10 milyonu aşkın Müslümanın canına kıyan; Afganistan, Pakistan’dan tut da Irak, Yemen, Suriye ve Libya’ya uzanan geniş coğrafyada buraları ölüm tarlalarına çeviren ABD-AB Emperyalist Haydutlarına taşeronluk ettin büyük bir zevk ve heveskârlıkla. Senin ve avanenin eli de 10 milyonu aşkın Müslümanın kanına bulandı şimdiye dek.

O zaman hiç aklına gelmedi, değil mi, Batılı Emperyalist Çakalların döktüğü kanların Müslüman kanı olduğu?

Şehit Muammer Kaddafi’nin ve hayatını kaybeden 100 bin civarında Libya Halkının Müslüman olduğu?

Sizlere 1400 yıldan bu yana sahici Müslüman denmez. Kur’an ve Hz. Muhammed Müslümanı denmez. “Kılıç Müslümanı” denir. İşte Putin’in kılıcıyla hizaya getirilip böyle akıllı laflar ediyorsunuz Hafız!

Bu laflar senin içtenlikli düşüncelerini ifade etmiyor. Putin’in ve Rusya’nın size verdiği ayar sonucu söylettirilmiş laflar bunlar.

Yoksa hep söylediğimiz gibi sizi ancak toprak ıslah eder…

Olan neye oldu, biliyor musun Hafız?

Sizin bu meczupluğunuz, hırsınız, kör nefretiniz ve kininiz yüzünden orada toprağa düşüp o toprakları kanıyla sulayan gencecik vatan evlatlarımıza oldu. Onların analarına, babalarına, kardeşlerine, eşlerine, çocuklarına oldu. Tabiî halkımıza oldu.

Dün Rusya ve Putin karşısında düşmüş olduğunuz utanç verici durumu unutmayın da bir daha böyle sakat işlere girişmeyin. ABD Çakalı’na, onun NATO’suna, Avrupa Birliği Haydutlarına da asla güvenmeyin. Boş yere kıydırmayın evlatlarımızın canlarına bundan böyle.

9 yıldan bu yana beslemekte olduğumuz kendi vatanlarına ve Türkiye insanına düşman “Suriyeli Mülteciler” denen, Hindistan danaları gibi Türkiye’de yiyip içip nargile çeken kişileri de gönderin ülkelerine. Ve gitmekte ısrar edenleri de Avrupa’ya.

Yetsin artık yoksul, çilekeş halkımızın bunca yıldan bu yana sırtına bindirilmiş, sayıları Birleşmiş Milletler’de Türkiye Temsilcisinin söylediğine göre 7 milyonu bulan bu insanları taşıması.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

6 Mart 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı