Programında özelleştirilen tüm kamu mallarını sömürücülerin elinden alarak halka geri kazandıracağını açıkça belirten HKP, SEKA ve kağıt krizi nezdinde tüm kamu mallarının özelleştirilmesine karşı harekete geçti.
Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Örgütü olarak 1998 yılında özelleştirilerek 2005 yılında tamamen kapanan SEKA’nın İzmit’te Kağıt Müzesi’ne dönüştürülen eski fabrikası önünde 2 Eylül Pazar günü basın açıklaması gerçekleştirdik.
Eski fabrika önüne gittiğimizde özel güvenlik ‘eylem yapamayacağımızı’ söyleyerek basın açıklamamızı engellemeye çalıştı. Avukatlarımızın ve yoldaşlarımızın geri adım atmaması sonucu çareyi polis çağırmakta bulan özel güvenlik, daha önce başkalarına burada basın açıklaması yaptırmadıklarını söyleyerek ‘size de yaptırmayız’ dese de partimizin kararlı duruşu karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. Gelen polis ekipleri de ilk başta eylemi yaptırmayacağını söyledi ancak yoldaşlarımızın durumu kabullenmeyip basın açıklaması yapmakta ısrarcı olması ve sonucunda geri çekilerek eylemimizi serbest bırakmak zorunda kaldı.
Basın açıklamasını HKP adına Gebze İl Sekreteri Murat Kızıltaş okudu. Kızıltaş, “Selüloz ve kâğıt sanayisi, ulusal bağımsızlığımızın korunması, ülkenin doğal kaynaklarına dayanarak kurulabilecek olması, kâğıtta dışa bağımlı olmanın getirdiği yüksek maliyetlerden kaçınmak amacıyla kuruldu. SEKA’nın özelleştirme kapsamına alınması ve 2005 yılında Sümerbank’la birleştirilerek kapatılması, Türkiye’de kâğıt krizine giden yeni bir dönemin de başlangıcı oldu. İzmit Seka Fabrikasının özelleştirilmesine karşı SEKA İşçileri bir Direniş başlattılar. Fabrikayı İşgal ettiler. Günlerce fabrikalarından çıkmadılar. Bu tepki üzerine İzmit SEKA, bir Parababasına peşkeş çekilmedi ama kapatılmaktan da kurtulamadı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesine devredildi. Belediye de burayı müzeye çevirdi. Ama ülkemizin kâğıt müzesine değil kâğıda ihtiyacı vardı” diye konuştu.
Açıklamada, “Bugün geldiğimiz noktada bir kez daha gün gibi ortaya çıkmıştır ki, özelleştirme halka ihanettir, halk düşmanlığıdır” ifadeleri kullanıldı.
Eylemde sık sık “SEKA açılsın üretim yapılsın”, “Özelleştirmeler iptal edilsin”, “Kağıt krizi AKP’nin eseri” sloganları atıldı.
Basın açıklamamızın tam metni aşağıdadır:
Kamuda yapılan tüm özelleştirmeler iptal edilsin!
Halkımız iğneden ipliğe her şeye yapılan zamlarla boğuşuyor. Şimdi de kâğıt fiyatlarındaki artış ülkemizde bir kâğıt krizine sebep oldu.
2017’de tonu 750 Euro olan kâğıdın tonu 900 Euro’ya çıktı. Hem maliyet hem de kur yükselince kâğıt fiyatlarında ciddi artışlar oldu. Kâğıt, boya ve tutkalda tamamen dışa bağımlı durumdayız. Bu ürünlerde yerli üretim yok. Paramızın Dolar ve Euro karşısında hızla erimesi-yüksek kur sonucunda yüzde 60’ları bulan maliyet artışları, bazı dergilerin yayınlarına ara vermesine sebep oldu. Kimi dergilerin geçici çare olarak boyut küçültmeye-cep boya gitmelerine, gazetelerin zam yapmalarına ya da sayfa sayılarını azaltmalarına yol açtı.
Kitap kâğıdının tonu da 700 Euro’dan 900 Euro’ya yükseldi. Büyük matbaalardan 7-8 tanesi kapandı. 2.75 liraya mal edilen 500 sayfa bir romanın maliyeti 4.5 lira oldu.
Önümüzdeki günlerde okullar açılacak. Çocuklarımıza kitap, defter lazım… Okul alışverişleri başlayacak, halkımız bir kez daha pahalılık cehenneminde yanacak.
Kurdaki artış bu şekilde devam ederse, neredeyse tüm matbaa girdileri ithalata bağlı olan gazete ve dergilerin birçoğu yayın hayatına son vermek zorunda kalabilir.
Peki nasıl oldu da kendi kağıdını kendi üreten bir ülkeyken, kağıdı bile ithal eden ve sonunda da kağıt krizi yaşayan bir ülke haline getirildik?
Cumhuriyet’in yadigârı olan kâğıt fabrikalarının “özelleştirme” adı altında Parababalarına peşkeş çekilmesi sonucu bu hallere düştük.
Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızdan sonra, Kurtuluş Savaşımızın en büyük müttefiki Sovyetler Birliği’nin çok büyük destekleriyle ülkemizde kamu sanayi kurumları kuruldu. Selüloz ve kâğıt sanayisi, ulusal bağımsızlığımızın korunması, ülkenin doğal kaynaklarına dayanarak kurulabilecek olması, kâğıtta dışa bağımlı olmanın getirdiği yüksek maliyetlerden kaçınmak amacıyla kuruldu.
10.07.1934 tarihinde “Kâğıt ve Karton Fabrikası” adı altında ve Sümerbank’a bağlı olarak, İzmit’te ilk kâğıt fabrikası kurulmuş, 1936 yılında üretime başlamıştır. Sümerbank bez fabrikaları da bildiğimiz gibi, Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı (1930) kapsamında Sovyetler Birliği’nden alınan 8,5 Milyon Türk Liralık krediyle kurulmuştu. Kardeş Sovyetler Birliği’nin, savaştan çıkmış harap ve bitap durumdaki genç Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı yardımlar çok değerli ve unutulmazdı. Başta Mustafa Kemal olmak üzere Cumhuriyet’in kurucuları, Sovyetler’den esinlenerek beş yıllık Sanayi Kalkınma Planları oluşturdular. Bu planlar sayesinde, kâğıt fabrikalarının üretim kapasiteleri de her geçen yıl arttı.
1954 yılında yıllık 38.229 ton üretim yapan kâğıt fabrikalarında, 1970’li yılların sonunda kapasite 150.000 ton’a yükseldi. 1998 yılında özelleştirme kapsamına alındığı dönemde üretim kapasitesi yıllık 617.700 ton olmuştu.
SEKA’nın özelleştirme kapsamına alınması ve 2005 yılında Sümerbank’la birleştirilerek kapatılması, Türkiye’de kâğıt krizine giden yeni bir dönemin de başlangıcı oldu.
SEKA’nın kurduğu fabrikaların nasıl bir bir yok edildiğine ve Parababalarına peşkeş çekildiğine bir bakın hele:
İzmit Seka Fabrikasının özelleştirilmesine karşı SEKA İşçileri bir Direniş başlattılar. Fabrikayı İşgal ettiler. Günlerce fabrikalarından çıkmadılar. Bu tepki üzerine İzmit SEKA, bir Parababasına peşkeş çekilmedi ama kapatılmaktan da kurtulamadı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesine devredildi. Belediye de burayı müzeye çevirdi. Ama ülkemizin kâğıt müzesine değil kâğıda ihtiyacı vardı.
Balıkesir’de inşa edilen kâğıt fabrikasının toplam maliyeti 198 milyon dolardı. SEKA kâğıt fabrikaları 1998 yılında özelleştirme kapsamına alınınca, 2003 yılında AKP’giller’in yandaşı Albayraklar’a 1,1 milyon dolar göstermelik ücret karşılığında peşkeş çekildi.
Danıştay bu fiyata özelleştirme yapılamayacağını belirterek karara itiraz etti. Özelleştirme kararı tam 5 kez iptal edildi. Ancak AKP’giller yandaşı Albayraklar, hukuku çiğneyerek fabrikayı iade etmedi. İşgale devam etti. Tabii AKP’giller durur mu? 9 yıllık işgalin ardından bir alavere dalavere ile yasal düzenleme adı altında hukuk katliamı yaptılar. Özelleştirme kararını verme yetkisini Bakanlar Kuruluna bıraktılar. AKP’giller’in Bakanlar Kurulu, en ufak bir tereddüt göstermeden, 198 milyon dolara mal olan fabrikayı 1,1 milyon dolara Albayraklar’a peşkeş çekti geçti. 22 Ağustos 2012 tarihinde Albayraklar gecikme faiziyle birlikte toplam 794 bin 318 doları ödeyerek son taksiti 9 yıl sonra yatırmış oldu. Böylece çifte vurgun vurmuş oluyordu Albayraklar. Kararın ardından fabrika kapatıldı. 2018 yılında tekrar açılacağı söylendi ancak bildiğimiz gibi bu gerçekleşmedi. Kâğıt krizinin patlak vermesinden sonra fabrikanın söz verilen tarihte açılmamasına tepkiler geldi.
Tüm özelleştirmelerde olduğu gibi, yüzlerce işçiyi kapının önüne koydular.
Bir başka büyük vurgun da Giresun SEKA fabrikasında yaşandı.
“Necmetin Erbakan’ın damadı Mehmet Altınöz’ün Yönetim Kurulu Üyesi olduğu Milda Kağıt Sanayi Tic. AŞ, 2003 yılında özelleştirme kapsamında Giresun Seka Aksu Kağıt Fabrikası’nı devletten 3.5 milyon dolara (5 milyon TL) satın aldı.
“Ankara merkezli şirket, fabrikayı 5 yıl çalıştırılma zorunluluğuyla almasına rağmen kısa bir süre üretim yaptıktan sonra TEDAŞ, SSK, Maliye, belediye, vergi dairesi ve işçilere toplam 40 milyon lira borçlanıp fabrikayı kapattı. Özelleştirme İdaresi, sözleşme şartlarına uyulmadığı için fabrikayı geri almak yerine duruma seyirci kaldı.”
2010 yılında yandaş Milda, 5 milyon liraya aldığı Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası’nın makinelerini 11 milyon liraya, araziyi ise 68 milyon liraya satarak bir taş atıp kolu bile yorulmadan bu vurgundan 79 milyon lira kazandı. Bir zamanlar Türkiye’nin kâğıt ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayan fabrikanın yerinde bugün TOKİ konutları yükselmiş durumda.
İşte bir zamanlar ülkemizin kâğıt ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayan SEKA Kâğıt Fabrikalarının hal-i pür melali. Şu anda ülkemizde bir sayfa bile kâğıt üretilmiyor. Kâğıtta tamamen ithalata bağımlıyız.
AKP’giller’in halk düşmanı özelleştirme politikaları halkımıza yarar değil zarar getirmiştir hep. Doğal kaynaklarımız, Cumhuriyet’in yadigârı KİT (Kamu İktisadi İşletmeleri)miz Yerli Yabancı Parababalarına özelleştirme” kılıfı altında yeyim ettirilmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada bir kez daha gün gibi ortaya çıkmıştır ki, özelleştirme halka ihanettir, halk düşmanlığıdır!
Tıpkı şeker fabrikalarının özelleştirilerek, halkımızın şekerde, halk sağlığı için tehdit oluşturan Nişasta Bazlı Şekere ve Cargill gibi gıda tekellerine mahkûm edilmesi gibi.
Kamuda yapılan tüm özelleştirmeler iptal edilmelidir
Halkın Kurtuluş Partisi olarak biz;
“Devletçiyiz: Pahalı devletin yerine, insanlarımıza iş bulmayı, pahalılık yangınını söndürmeyi birinci görev bilen ucuz devleti geçireceğiz. Özelleştirme adı altında yerli-yabancı Parababalarına yeyim ettirilen kamu mallarını sömürgenlerin elinden geri alacağız. Ayrıca insanlarımızın mal ve hizmet alanındaki temel ihtiyaçlarını üreten kamu kuruluşları oluşturacağız…”
Çünkü biz halkseveriz, yurtseveriz-vatanseveriz. Bu yüzden tüm halkımızı ABD-AB Emperyalistlerine ve yerli işbirlikçilerine karşı; onların, yaşamımızı işsizlik, pahalılık cehennemine çevirmekten başka bir şeye yaramayan sömürü-vurgun düzenlerine karşı HKP çatısı altında mücadeleye çağırıyoruz. 02.09.2018
Mustafa Kemal Kurdu, AKP Hiç Etti!
Seka Değil Özelleştirme Politikanız Müzelik!
Özelleştirme Halka İhanettir!
Kahrolsun İşsizliği, Pahalılığı Yaratan Parababaları Düzeni!
HKP Genel Merkezi