“Ötekiler” 7 Ekim pazar günü Ankara’da Laiklik ve Eşitlik sloganları attı!..
Dünyanın sınırlı bölgelerinde vardır Türkiye topraklarındaki çeşitlilik. Türkler, Kürtler, Türkmenler, Yörükler, Rumlar, Balkan Halkları, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Araplar, Gürcüler, Çingeneler, Aleviler, Sünniler, Şafiiler, Süryaniler, Yezidiler bu çeşitliliğin birer parçasıdır.
Malazgirt’te Anadolu’nun kapısını, içinde Kürtlerin de bulunduğu, ordu ile açarken Türkler, aslında binbir renkten oluşan koskocaman bir çiçek bahçesinin kapılarını da açıyorlardı aynı zamanda.
Fatih’e Bizans’ın kapılarını açarken mazlum Bizans Halkı; cansuyu ol bize ey Fatih! Yaşamak istiyoruz, diyorlardı.
Maraş’ta Türk, Kürt ve Ermeni çocuklar aşure zamanı bütün mahalle kapılarını tek tek dolaşıp aşurelik topluyor ve büyüklerinin mahallenin ortasında kaynattığı kocaman ateşte kazanlarla pişen aşureleri sevinç kahkahalarıyla birlikte yiyorlardı. Tâ ki emperyalist Fransız gelip de kazana zehir atıncaya kadar…
Türkler ve Araplar, Antakya’da aynı yemeği pişiriyorlardı. Birisi Helise diyordu adına diğeri de Hırisi. Tadı aynıydı ama. Tâ ki önce İngiliz emperyalisti, ardından Fransız emperyalisti gelip de kazana zehir atıncaya kadar…
Önce İngiliz, Fransız, sonra AB-D Emperyalistleri önce kara altın petrol için ve bu zenginliğe hâkim olduktan sonra da bu hâkimiyetini korumak için şeytana pabucunu ters giydirecek kalleşçe oyunlara başvurdu Ortadoğu’da, önce sinsice, sonra arsızca, namussuzca açıktan… Günümüzde de sürüyor bu oyun: Ermeni’ye, Kürt’e toprak vereceğiz, dedi. Hıristiyan’a Patrikhane, Alevi’ye Cemevi açacağız, dedi. Sünniye türbanla okula gideceksin sen, dedi. Bunları söylerken çok yorulmamak, yıpranmamak için de “bizden” birilerini seçtirdi güya serbest seçimlerle.
Yıllardır çiçek bahçesinde birbirlerinden dem alıp da nice güzel türküler, şarkılar söylenmiyormuş, halaylar çekilmiyor, çiftetelliler oynanmıyormuş gibi huzursuzluk tohumları ektiler güzelim topraklarımıza ve üzerinde yaşayanlara… Kontrgerilla’ya öldürttüler devrimci Türk ve Kürt gençleri, masum insanların üzerine bombalar yağdırdılar Maraş’ta, Çorum’da. Alevileri yaktılar, Sivas’ta. Okullarına giden binlerce gencimizin beyinlerini yıkadı CIA İslamının İmamı, ABD Emperyalizminin kucağındaki İblis. Başörtüsü diye Ortaçağ ideolojisi Şeriat bayrağını doladı kızlarımızın boynuna.
“Açılım” diyerek Alevi insanlarımızı kandırdı. Laik eğitim bir kenara itilerek Hz. Muhammed’in Hayatı, Kur’an-ı Kerim dersleri gibi din derslerini (şimdilik seçmeli, ileride zorunlu ders olmak üzere) müfredata yerleştirdi, günümüzün Yezit’i Tayyipgiller. Buna karşılık Alevi ve diğer dini gruplara ait herhangi bir ders konulmadı. Bu tür uygulamalarla çocuklarımızın arasını açıyorlar, Sünni-Alevi vb. diye. Heybeliada Ruhban Okulu’nu açarken Cemevlerini yıktırmaya başladılar.
“Yaşasın Şanlı Sivas Kıyamımız” diye İstanbul Üniversitesinde “cihad namazı” kılıp da devrimci gençlere saldıranlar da Yezit’in manevi torunlarıdır. Bunların Hz. Muhammed’le, Dört Halife’yle ve tabiî samimi inançlı insanlarımızla bir ilgileri yoktur. Onlar, yani Yezid’in torunları bizi öteki yapmış. Onurdur!
Biz; sizden olmayan, sömürmeyen, birkaç yüz kişinin menfaatleri uğruna geride kalan milyonlara acı çektirmeyen, çocuklarımızın gözlerindeki bir damla yaşı görünce soluğu kesilen, dünyayı ısıtan kahkahalarıyla mest olan, Tayyipgiller’in savaşlarında heder olup giden gencecik çocuklarının tabutları başında en acı anlarında “vatan” diyecek kadar vatan sevgisi ile dolu ana-babaların acısını göz göz olmuş ciğerlerimizde hissedebilen Laik milyonlarız. Biz bu toprakların acıyla yoğrulmuş milyonlarıyız.
Acılar çektirerek bizleri ve topraklarımızı, hayalini kurdukları küçük parçacıklardan biri haline getirmeye çalışanlar bilmelidir ki başarılı olamayacaksınız.
Laiklik için, eşitlik için 07 Ekim’de Ankara’da mitinge katılanlar aysbergin sadece görünen yüzüdür. Mutluluk bahçesinden derilen bir demet çiçektir görünen.
Ankara’da 07 Ekim’de “Laik ve Demokratik bir Türkiye” için yapılan miting, Halklardan umudun kesilmeyeceğinin bir göstergesiydi aynı zamanda. Mutluluk bahçesine ulaşmak için derilen bir demet çiçekti. Binlerce aydın, devrimci insanımızın bir araya geldiği miting, Tayyipgiller’in halklarımızı Ortaçağa götürme, Kürt ve Türk Memetleri, emperyalistlerin çıkarı uğruna Ortadoğu bataklığına gömme politikalarına karşı bir tepkiydi aynı zamanda.
Laiklik düşmanı Tayyipgiller’e inat, “Laiklik Yoksa Bilim Demokrasi Özgürlük Yoktur” diye haykırdık.
Ortaçağ karanlığına halklarımızı götürmeye çalışan CIA İslamcısı Tayyipgiller’e, Tarikatlara, Cemaatlere, insanlık düşmanlarına karşı haykırdık, “Şeriat Ortaçağdır”, Şeriata Karşı Ya Birleşmek Ya Ölüm”, diye.
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD ve AB Emperyalistlerine, içimizde birikmiş hınçla haykırdık; “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol”, “Kahrolsun ABD, AB Emperyalizmi”, diye.
Suriye Halkının yanında olduğumuzu, Emperyalist saldırganlığa karşı yanlarında olduğumuzu haykırdık; “Suriye Halkı Yalnız Değildir”, “Gün Gelecek Devran Dönecek AB-D Halklara Hesap Verecek”, diye.
Günümüzün Ebu Regal’i, ABD ve Emperyalistlerinin taşeronu, maşası, kuburluk Tayyipgiller’e karşı öfkemiz taştı dışarıya ve haykırdık; “Gün Gelecek Devran Dönecek Tayyipgiller Halklara Hesap Verecek”, diye…
Doğada her zehrin bir de panzehiri vardır. Bizler acılarla yoğrulur, olgunlaşır ve pişeriz. Ve iyice özleşiriz, ayrılmayız birbirimizden.
Emperyalistler, sizde hiçbir insani ve ahlâki değer yok. O yüzden her yere şeytanca planlarınızı, kanı ve acıyı götürüyorsunuz.
Biz halklar. Varlığımız, acılarımız bizi daha da sevgiyle bağlıyor, siz bizi darmadağın etmeye çalışsanız da! 07.10.2012
Halkız! Haklıyız! Kazanacağız!
Kurtuluş Partililer